Tarımın ışığını görmek lazım

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Dış ticaret açığımızda oluşan birikim, kolay kolay eriyecek veya eritilebilecek bir birikim değildir. Lakin bu açığın bir şekilde de kapatılması gerekiyor.

Aksi takdirde işimiz oldukça zor. Hem borçlu bir ülkeyiz hem de dış ticaret açığı veriyoruz. Her dış ticaret açığımız borçla kapatılacak demektir ki bu durumda finansman maliyetleri de doğacaktır.

Yani dış ticaret açığı aynı zamanda faizlerin artması demektir. Bu da enflasyonu ve kuru etkiler. Neresinden bakarsanız bakın oldukça zor bir durum. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu konuya 24 Ocak tarihli "İhracatta Çok Başarılıyız" başlıklı yazımda değinmiştim. İhracatımızı Çin ile karşılaştırıp, ihracatçılarımızın çok başarılı olduklarını göstermiştim. 

Sonra da esas yapılması gereken işin, ithalatımızı frenlemek olduğunu ifade etmiştim. Çünkü ithalatımız, toplam dış ticaret açığımızı artırıyor. 

Şimdi bu konunun üzerine biraz daha eklemeler yapmak istiyorum.
 

 

Yukarıdaki grafikte, 2018 üçüncü çeyreğinden; yani pandemi öncesinden, 2021 yılı üçüncü çeyreğine kadar ihracat-ithalat rakamlarımız verilmiştir.

Bu dönemde oldukça dalgalı bir seyir yaşandığını görüyoruz. Net bir eğilim yoktur. 2018 Ekim ve Kasım ayları hariç, ihracat sürekli olarak ithalatın altında kalmıştır. 

Pandemi etkisiyle hem ihracatın hem de ithalatın 2020 yılı ikinci çeyreğinde önemli ölçüde düştüğünü görüyoruz.

Ancak aynı yılda üçüncü çeyrek itibarıyla da hem ihracatta hem de ithalatta hızlı bir yükseliş trendi başladığını da görüyoruz.

2021 yılı itibarıyla da hem ihracatta hem de ithalatta eski bantların dışına çıkılarak rekorlar kırıldığını görüyoruz. 


Yukarıda bahsettiğim yazımda da buna işaret ederek ihracat için daha fazla zorlama yapılmaması gerektiğini ifade etmiştim.

Çünkü aynı dönemde ithalatta da rekorlar kırmışız. Tabi bu şekilde dış ticaret açığının kapanması mümkün gözükmemektedir. 

Dahası, 2018 yılından itibaren ABD doları kurunda yaşanan önemli yükselişlere karşılık ithalatta bir azalma beklerdik. Hâlbuki tam tersi oldu.

Dolar kurunun artması ile ithalat da arttı. Aslında bu durum bir çelişmedir ve çok önemli sorunlara işaret etmektedir. 
 

 

Farklı bir açıdan dış ticaret dengesine baktığımızda bu durumu çok daha net olarak görebilmekteyiz.

Bu grafik, son 4 yıllık dönemde dış ticaret açığının sürekli olarak arttığını gösteriyor. Bu sürecin maliyeti olarak 2018 yılından itibaren biriken toplam dış ticaret açığı 172 milyar doları geçmiş!

Bu miktar kısa dönemde ülke ekonomimizin üzerindeki en büyük risktir. Birçok diğer ekonomik problemlerimizin de ana kaynağını oluşturmaktadır.

Bu risk özel sektörün üzerine yıkılırsa, birçok başarılı firmamızın altından kalkamayacağı sonuçlar doğurur.

Böyle bir durumda devletin, tezgâhların kapanmaması için, her türlü tedbiri şimdiden alması gerekir. 

Bu çerçevede önerimiz, tarım sektörünün yeniden yapılandırılarak canlandırılmasıdır.

Şimdi aynı dönemde tarım sektörü ile ilgili bir grafik paylaşarak söyleyeceklerimi daha da açıklığa kavuşturayım. 
 

 

Yukarıdaki grafikte GSYH’yi oluşturan tarım, sanayi, hizmet ve inşaat sektörlerinde gerçekleşen büyüme oranları verilmiş.

Pandemi etkisiyle, tarım hariç, 2020 yılı ikinci çeyreğinde sektörlerde önemli daralmalar görülüyor. 

Ancak 2021 yılı ile tekrar bir büyüme eğilimine girildiğini de gözlemliyoruz. Büyümeye en büyük katkı sanayi ve hizmet sektörlerinden geliyor.

İnşaat sektörü ilk iki çeyrekte bir toparlanma eğilimi gösterse de üçüncü çeyrek itibarıyla tekrar küçülmeye başlamış.

Bu durum böyle devam ederse, inşaat sektörü ülkemiz ekonomisinin lokomotifi olma özelliğini de yitirebilir. Aslında bu tablo iyi bir fırsat da oluşturuyor. 


Şimdi burada dikkat çekici olan şudur. 

Ülke ekonomisi açısından inşaat sektörüyle ortalama olarak neredeyse eşit hacme sahip olan tarım sektörü nispeten istikrarlı bir büyüme göstermektedir.

Bu istikrar GSYH’deki dalgalanmayı bir nebze de olsa frenleyebilmektedir. 

Lakin 2021 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla tarım sektörü de inşaat sektörü gibi daralmaya başlamıştır.

Son üç yılda yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen istikrarını koruyan tarım sektörünün son çeyrekte daralmasına sebep olarak kuraklığı gösterebiliriz.

Dolayısıyla bu konu, hayati öneme sahip bir konu olduğu için ivedilikle ele alınması gerekecektir. 


İşte tam bu noktada, yapılacak stratejik, taktik ve operasyonel planlamalarla tarım sektörü ülkemizde başat sektör haline dönüştürülebilir.

Bu tabloyu, böyle bir fırsata dönüştürmek için kullanabiliriz.

Tarımdaki ithalatı da göz önüne aldığımızda, böyle bir çalışmanın aynı zamanda bizim dış ticaret dengemize çok olumlu katkılar sağlayacağı muhakkaktır.

İşte bunun için bakan olmak yetmez, bu çıkış penceresini gören olmak da gerekir. Çünkü ışık, topraktan geliyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU