Oxford, "Yılın Kelimesi" seçti, hemen herkes yaşadı… Kötü haberleri takip etmekten uykusuz kalmanın bir adı var: Felaket Kaydırması

İngilizcedeki adı "Doomscrolling" olan, Türkçeye "Felaket Kaydırması" şeklinde çevrilen durum bir nevi takıntı. Uzmanlara göre insanların endişelerine yanıt arama ihtiyacı arttıkça felaket haberlerine bağımlılık da artıyor

Fotoğraf: Pexels.com/@cottonbro

Sabah 9 akşam 6 çalışma rutininden sıkılanlara "müjde" gibi gelmişti pandeminin başlarında söylenen "arkadaşlar evden çalışıyoruz" cümlesi pek çok insana. 

"Haftada dört gün çalışmayı anayasasına eklemiş refah ülkesi" hissi bir ay, bilemediniz iki ay daha devam etti. 

 "Hazirana biter ya" dediğimiz bir hastalığın belirsiz süreli hayatımıza girdiğini, 2020'nin takvimden silinecek kadar "hiçbir şey yapamadan" geçtiğini idrak etmemiz üçüncü ayı buldu. 

Sonrası malum… 

Yükselen düşen vaka sayıları, kapanan açılan ekonomiler, azalan çoğalmayan gelirler, üzerine eklenen doğa felaketleri, protestolar… 

Ve tüm bunların bir bağımlılığa dönüşmesi… 

"Ne bağımlılığı?" sorunuza hemen şu yanıtı verelim: Felaket kaydırması 
 

pexels-mikotoraw-3367850.jpg
Fotoğraf: Pexels.com/@mikoto


İsim kulağa biraz garip geldiyse onu da şöyle açıklayalım. 

"Felaket kaydırması"nın İngilizcedeki asıl karşılığı "Doomscrolling". 

Doom, "kıyamet", scroll ise sosyal medya dilinde "aşağı doğru kaydırmak" anlamına geliyor. 

Her yıl için bir adet "Yılın Kelimesi" seçen Oxford Sözlük, "Öngörülemeyen yıl 2020'nin kelimeleri" adlı raporu sene başında yayınladı ve Doomscrolling de "Yılın Kelimeleri" listesine girdi. 

Doomscrolling'in karşılığı, çoğu felaket haberleri olmak üzere, sonu gelmez şekilde gündemi takip etmek, hatta bu sebepten uykusuz kalmak. 

"Endişelerimizi haklı çıkarma ihtiyacındayız"

New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikolog Ariane Ling, bu kelimeyi "Kötü haberlerin olduğu bir tavşan deliğine düşmek ve çıkış yolunu bulamamak" olarak açıklıyor. 

Dünya Ekonomik Forumu'nun (World Economy Forum/ WEF) radyo yayını Radio Davos'a konuşan Ling'e göre bu durumun birkaç nedeni var. 
 

ariane-ling-square.jpeg
New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikolog Ariane Ling/ Fotoğraf: NYU


Bunlardan ilki insanların neler olduğunu anlama konusunda merakının ve endişesinin dinmemesi. 

Sosyopolitik iklimin çok stresli olduğunu söyleyen Ariane Ling, insanların bu endişeleri destekleyecek başka bilgiler arayışında olduğunu söyledi. 

"Neredeyse ‘ödül sistemi' gibi" diyen Ariane Ling, insanların düşünce yapısını şöyle açıklıyor: 
 

Dünyanın tehlikeli olduğunu düşünüyorsak, bunu teyit edecek bilgi istiyoruz. 

‘Endişeliyim ve benim endişelerimi doğrulayan çok kanıt var' inancıyla bu kanıtların peşine düşüyoruz 

Korkuları gidermek için girdiğimiz internetten korkuları daha da güçlendirerek çıkıyoruz. 


Bu durumun insanları ümitsizliğe ve yalnızlığa ittiğini söyleyen Psikolog Ling, "İnsanlar endişelendikçe kötü haberlere mi yöneliyor yoksa kötü haberler mi insanı endişeye sürüklüyor?" sorusuna ise "Hangisinin daha önce geldiğini ayırt etmek zor" yanıtını veriyor. 

"Kıyamette tek arkadaşımız telefonlarımızdı"

Bunun yanı sıra bir de "kaybetme" hissinin kolektif olarak yaşanması durumu var. 

"Tanıdığımız biri hasta ya da ölmüş olmasa bile başkalarının kaybının yarattığı bir dalga var" diyor Ariane Ling. 

Ling'e göre bu "kıyametin" içinde insanların tek "arkadaşı" telefonlarıydı. 

Ve bu telefonlar, insanların kullanım alışkanlıklarına göre tasarlanmıştı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kansas Üniversitesi İletişim Profesörü Jeffrey Hall, şubat ayında CNN'e verdiği röportajda sosyal medya şirketlerinin tasarımlarını kullanıcı deneyimlerine göre şekillendirdiğini hatırlatmıştı. 

Hall, "Şirketler, kullanıcıların hangi sitelere girdiklerini ve neleri okuduklarını takip ediyor ve görüntüleme alışkanlıklarını öğreniyor. Belirli algoritmalarla sadece kullanıcıların ilgisini çekecek şeyleri gösteriyor" ifadelerini kullanmıştı. 

"Telefonunuz olmasaydı ne yapardınız?"

Psikolog Ariane Ling, Radyo Davos'a verdiği röportajda, anksiyete nedeniyle karamsarlık ve uykusuzluk çeken danışanlarına şu soruyu sorduğunu söylüyor: Eğer telefonunuzu kullanmıyor olsaydınız ne yapardınız?

Ling, insanların "Kitap okuyabilirdim, interneti yemek tarifi öğrenmek için kullanabilirim, spor yapabilirim" gibi yanıtlar verdiğini söylüyor. 

"İnsanların telefonlarına ne kadar zaman harcadığını anlaması ilk adım" diyen New York Üniversitesi Öğretim Üyesi, şu örneği veriyor: 

Dünyada neler olduğunu bilmek önemli. Ancak bunu e-postalarını kontrol etmek gibi düşünün. Sürekli e-postalarınızı kontrol edemezsiniz. 

Kendinize haberleri takip etmek konusunda da bir vakit belirleyebilirsiniz. Örneğin sabah yarım saat ya da öğlen için belirleyeceğiniz bir süre. 


"Yorgunken felakete daha meyilliyiz"

İnsanların yorgun olduğu akşam saatlerinde "Felaket kaydırması"na karşı daha savunmasız olduğunu söyleyen Ariane Ling, bu kişilerin geç yattıklarını, kendilerini sabote ettiğini söylüyor. 

Ling, "Vücut, ‘yorgunum lütfen beni dinler misin?' dediğinde telefonunuzu odanın dışında tutmak, ekrana bakma sürenize kısıtlama getirmek gibi önlemler almalısınız" diyor ve bazı çözüm önerileri sunuyor: 

Uykunuz olmayınca modunuzu regüle edemezsiniz. Gecenin köründe ya da sabah uyandığınızda ilk dürtünüz, telefona bakmaksa bunu bir kitapla ya da bir defterle değiştirin. 

Depresif hissettiğinizde bunu bir yerlere yazmak için bir yol bulmalısınız.  Ayrıca ne kadar geç yatarsanız yatın hafta sonları bile aynı saatte kalkmaya çalışın. Bir uyku günlüğünüz olmalı. Uykusuz insan, "felaket kaydırması" tuzağına çok daha kolay düşer. 

Ve de sürekli telefon ya da bilgisayar başında olan kişiler, bütün günü aynı noktada geçirmemeli. Kısa süreli yoga, kısa bir yürüyüş gibi küçük aktiviteler olmalı. 


Uyumak, dinlenmek değildir; Yedi farklı dinlenme tipi vardır

Radyo Davos'un aynı yayınında uykuya dikkat çeken başka bir isim daha vardı. 

"Kutsal Dinlenme" (Sacred Rest) kitabının yazarı, tıp doktoru Saundra Dalton-Smith, uyku ve dinlenmenin farklı şeyler olduğunun anlaşılmadığını söylüyor. 
 

Saundra-Dalton-Smith-1024x1024.jpeg
Dr. Saundra Dalton-Smith


İnsanların, tavsiye edilen sekiz saatlik uykuyu alsa bile yorgun hissetmeye devam ettiğini söyleyen Dalton-Smith'in açıkladığı yedi "dinlenme tipi" var. 

1- Bunlardan ilki, "pasif" ve "aktif" olarak ikiye ayrılan fiziksel dinlenme

Uyumak ve kısa bir süre "kestirmek" pasif fiziksel dinlenme kategorisinde. Yoga, bazı esneme hareketleri ve mesaj terapisi gibi kan dolaşımını geliştiren aktiviteler ise "aktif fiziksel dinlenme". 

2- İkinci tür ise mental dinlenme

Saundra Dalton-Smith, bu tipteki dinlenme ile (yukarıda Ariane Ling'in de bahsettiği) "kişisel sabotaj"a çare bulunabileceğini söylüyor. 

"Beyni bilgiden temizlemek" diyerek açıklıyor Dalton-Smith, mental dinlenmeyi. 

Mental dinlenmesi eksik olan kişilerin konsantre olmada zorluk yaşadığını söyleyen Saundra Dalton-Smith, "Üç şey almaya markete giderler ve üçünü de markete gittiklerinde unuturlar. Ya da uyku için yatağa girdiklerinde sonraki günün yapılacaklar listesini düşünürler" örneğini veriyor. 

Dr. Dalton-Smith'e göre işten istifa etmeden ya da uzun tatillere çıkmadan da mental dinlenme sağlanabilir. 

Ancak mental yorgunluk yaşayan kişiler, çalışırken iki saatte bir mola almalı. Bu molalar, kendilerine yavaşlamaları gerektiğini hatırlatmalı. 

Saundra Dalton-Smith, kafayı meşgul eden şeyleri düşünmeye devam etmek yerine bir yere yazarak boşaltmayı öneriyor ve mental dinlenme ile "zihnin sesi azalmalı" diyor. 

3- Üçüncü tipteki "Duyusal Dinlenme", ışık, ses, bilgisayar ekranı, gürültü, yüksek sesli konuşmalar gibi uyarıcılara fazla maruz kalanlar için kullanılıyor. 

Sürekli bilgisayar başında olduğunuz, eve giderken felaket bir trafik çektiğiniz günü, elektronik cihazlardan uzak durarak bitirmelisiniz. 
 

pexels-tim-samuel-5835325.jpg
Fotoğraf: Pexels.com/@tim-samuel


Dr. Dalton-Smith, gün içerisinde birkaç dakika gözleri kapatmanın yardımcı olacağını söylüyor. 

4- Dördüncü tür yaratıcı dinlenmede ise kilit konu "güzellikleri fark etmek". 

"Bir okyanusu, bir şelaleyi ve güzel bir manzarayı gördüğünüzde ne hissettiğinizi hatırlıyor musunuz?" diye soruyor Saundra Dalton-Smith, Nisan 2019'da TED konuşmasında. 

"Dışarının güzelliğini içeri almak için kendinize izin verin" diyen Dalton-Smith'e göre bazen bir park, bazen bir bahçe yaratıcı dinlenmeye yardımcı olabilir. 

Koşuya çıkan bir insanın, çevresindeki kuşları farketmesini hem fiziksel hem mental hem de yaratıcı dinlenme kategorisine sokan Dalton-Smith, "Haftada 40 saatinizi bir ekrana bakarak geçirip, bir şeye tutku duymayı, yenilikçi fikirler üretmeyi bekleyemezsiniz" diyor. 

Dalton-Smith, doğanın yanı sıra sanatla vakit geçirmeyi de yaratıcı dinlenme kategorisine sokuyor. 

5- Kendini özgürce ifade edebilmeyi ve insanları memnun etmeye uğraşmamayı içeren "duygusal dinlenme" ise beşinci dinlenme tütü. 

 Dalton-Smith'e göre duygusal olarak dinlenmiş biri, kendisine "Nasılsın?" diye sorulduğunda açık şekilde "İyi değilim" diyebilen biridir. Konuşmamak yerine paylaşmayı tercih eder. 

İnsanları "hayır" demeyi öğrenebilmiş bu kişiler, duygularını gösterdiklerinde savunmasız olacakları endişesi taşımazlar. 

6- Dalton-Smith, duygusal olarak dinlenmemiş birinin sosyal dinlenme eksikliği çektiğini de söylüyor. 

ABD'li doktora göre bizi besleyen ilişkiler ile bizi yoran ilişkileri birbirimizden ayıramadığımızda sosyal dinlenme eksikliği de başlıyor. 

İnsanların sosyal dinlenmeye ulaşmak için çevrelerini pozitif ve destekleyici kişilerle çevirmesi gerektiğini söyleyen Dalton-Smith, "Bizim sosyal enerjimizi negatif olarak çekenlerin çoğu en çok sevdiklerimizdir" diyor. 
 

yorgunluk pexels.com/@olly
Fotoğraf: Pexels.com/@olly


Dalton-Smith'e göre çocuklar genelde insanlara iyi hissettirse bile ihtiyaçları doğrultusunda talepkar olabildikleri için sosyal enerjiyi de azaltabiliyor. Böyle durumlarda kişilerin, kendilerine iyi gelen kişilerle birlikte bir zaman yaratmaları konusunda tavsiye veriyor. 

7- Dr. Saundra Dalton-Smith'in bahsettiği son dinlenme tipi "manevi dinlenme". 

Dalton-Smith, bu tip dinlenmeyi de "Kişinin kendinden daha iyi olduğunu düşündüğü bir şeye aidiyet hissetmesi" diyerek açıklıyor. 

Bu bazen bir din olabiliyor, bazen bir komünitenin parçası olmak ya da her gün yapılan bir meditasyon. 

Dr. Saundra Dalton-Smith'e göre "manevi dinlenme", fiziksel ve mental dinlenmenin ötesine geçerek, aidiyet, aşk, kabullenme duyguları ile bir amaca derinden bağlılık hissi getiriyor. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU