Amerika geri döndü, NATO geri döndü!

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Trump'ın dört yıllık başkanlık dönemi, Amerika ve NATO için tam bir kabustu. Trump, Amerika'nın küresel liderlik pozisyonunu zayıflattığı gibi, NATO'nun da filen işlevsizleşmesine neden olmuştu.

Trump'ın istikrarsız ve öngörülemez politikalarından ve söylemlerinden dolayı, NATO'nun sonundan veya beyin ölümünden söz edenlerin sayısı az değildi.

Biden'la beraber NATO tekrar işlevselliğini kazanmaya başladı. Biden dönemi, NATO ve Amerika için yeni normalleşme dönemidir.

Brüksel'deki son NATO zirvesi, Amerika'nın ve Atlantik İttifakı'nın yeniden geri döndüğünün dünyaya ilan edildiği bir platform oldu.

NATO ve Amerika, Trump'ın zayıflattığı varlıklarını küresel ölçekte yeniden tahkim etme gibi yeni bir meydan okumaya cevap verme çabasındadırlar.


Avrupa ve İttifak üyeleri, Biden'ın zirveye ağırlığını koymasından dolayı mutlu oldular. Biden'ın NATO'yu canlandırması ve Avrupa'nın güvenliğinin önemini vurgulaması, NATO'nun nefes alış verişini kolaylaştırdığı gibi, ittifakın tıkanan damarlarını açmıştır.

Biden yönetimi, NATO'da ve Avrupa'da yeniden güveni tesis etmeye, kırılan ilişkileri onarmaya ve ittifak üyeleri arasında yeniden uyumu ve birliği gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

NATO kurulduğundan beri sayısız krizlerle hep yüz yüze kalmıştır. Şimdiye kadar karşılaştığı krizlerden çıkmayı başaran NATO, kendini yenilemeyi bilmiştir.

Şu anda NATO'ya ciddi alternatif olabilecek bir güvenlik ittifakı mevcut değildir. NATO, küresel sistemdeki kilit rolünü korumaya ve oynamaya devam edecektir.

Tehdit ve riskler derinleştikçe ve büyüdükçe ülkelerin, NATO korumasına ihtiyaçları artmaktadır. Hiçbir üye ülkenin,  mevcut şartlarda NATO'dan vazgeçme lüksü seçeneği bulunmamaktadır.

Son Brüksel zirvesinde,  otuz üye devletin tamamı, NATO'nun kendileri için vazgeçilmez olduğu noktasında birleşmişlerdir.


NATO, Biden yönetimini kendisi için yeni bir şans olarak değerlendirmektedir. Üyeler arasındaki ihtilaflara ve farklılıklara rağmen 14 Haziran Brüksel zirvesi, NATO'nun imajını ve işlevini yeniden güçlendirmesine yaramıştır.

Ülkeler, NATO içinde olmanın,  dışında olmaya göre sayısız avantajını görmekte ve onlardan vazgeçmemektedirler.

NATO, üyelerine sağladığı avantajlar sayesinde ittifak birliğini sağlayacağından emin olarak kendine yeni bir yol bulmaya çalışmaktadır. 


Amerika ve Avrupa başta olmak üzere Batı dünyasının ekonomik çıkarlarını koruyan tek askeri güç NATO'dur.

Rusya ve Çin, siber güvenlik ve ekonomik alanlarda Batı dünyasını tehdit etmekte ve Amerika'nın küresel liderliğinin altını oymaktadırlar.

Rusya'nın siber saldırıları sonucu Amerika'daki ve Avrupa'daki seçimlerin güvenliği bile tartışmalı hale gelmiştir.

Avrupa, güvenliği için geçmişte olduğundan daha fazla Amerika'ya bağımlı hale gelmiştir.


Yaşadığı Trump travmasından sonra Avrupa, Biden yönetimiyle yeni bir sayfa açmayı ummaktadır. Güvenlik alanındaki bağımlılığına rağmen Avrupa, Amerika'yla eşit ortaklık ilişkisi kurmayı istemektedir.

Avrupa, Rusya ve Çin'le çatışma yerine ilişki ve işbirliğinin öne çıkarılmasından yanadır. Avrupa'nın bu beklentilerinin farkında olan Biden yönetimi, Rusya ve Çin'e karşı yeni bir Soğuk Savaş söylemi kullanmamaktadır.

NATO, Çin'in nükleer, uzay ve siber güvenlik alanlarındaki politikalarının kendisine karşı sistemik meydan okumalar olduğunu ifade etmiştir.

Pekin yönetimi ise, Çin tehdit teorisinin abartılmasından ve kendisinin dünyaya tehdit olarak gösterilmesinden duyduğu rahatsızlığı ifade etmektedir.

Rusya'da kendisine sınırı olan hiçbir ülkenin NATO üyesi olmasına izin vermeyeceğini söylemektedir. NATO, Avrupa ve Amerika, Rusya ve Çin'i yükselen tehdit olarak görmesine rağmen yeni düşmanlar olarak konumlandırmamaktadır.

Çin'e karşı yeni bir soğuk savaş retoriği kullanılmamasına rağmen NATO, Çin'e karşı kolektif bir savunma oluşturulması için kendisini yenilemektedir.


Askeri, nükleer ve ekonomik güçlerine rağmen Rusya ve Çin, Amerika'nın ve Batı dünyasının küresel liderliğine alternatif olabilecek güçler değildirler.

Ekonomik, siyasal ve sosyal sorunlarla karşı karşıya olan Rusya'nın mevcut şartlar altında Amerika'nın küresel liderliğini ortadan kaldırması mümkün değildir.

Ekonomik ve teknolojik gücüne rağmen Çin'in dünyaya sunacağı bir küresel vizyonu bulunmamaktadır. Çin, Batı merkezli küresel ekonomiye eklemlenmiş ve ondan beslenen bir ülkedir.

14 Haziran NATO Zirvesinde Amerika,  Rusya ve Çin'le çatışmayacağını, ama onları çevreleyen ve sınırlayan bir politika izleyeceği mesajını açık bir şekilde vermiştir.

Amerika,  tek süper güç konumunu zayıflatan ve oyan adımlar atmadıkları sürece Rusya ve Çin'e toleranslı davranacağı şeklinde bir yol izleyebilir. Çin, eski Sovyetler Birliği'ne benzememektedir.

Çin'in askeri, teknolojik ve ekonomik gücü, Amerika'yı endişelendirmekte ve hatta korkutmaktadır. Biden,  Avrupalılarla birlikte Amerika ve NATO liderliğinde Rusya ve Çin üzerinde küresel bir hegemonya oluşturmayı çok istemektedir.

Biden, Çin ve Rusya'yı çevrelemenin ancak Avrupalı müttefiklerini arkasına alarak gerçekleşebileceğine inanmaktadır.

Avrupa'da, yükselen Çin tehlikesi karşısında uyanmıştır. Trump döneminden farklı olarak Biden yönetimi, uluslararası konularda Avrupalı müttefiklerine danışarak politikalarına karar verecek  ve uygulayacaktır.


14 Haziran Zirvesinden sonra Biden, 16 Haziranda Rusya Devlet Başkanı Putin'le görüşmüştür. Brüksel Zirvesinden sonra Putin'le görüşen Biden, NATO'nun gücünü arkasına alarak Putin'le masaya oturmuştur.

NATO'nun gücünü gösteren Biden,  dikkatli bir şekilde Putin'e Ukrayna ve Gürcistan gibi yerlerde yayılmacı politikalarından vazgeçmesi gerektiğini hissettirmiştir.

Rusya ve Çin, Trump döneminde olduğu gibi dünyada istedikleri şekilde at oynatamayacaklardır. 14 Haziran Brüksel Zirvesi, sahneye Amerika'nın tek süper güç olarak sahneye yeniden çıktığının deklarasyonu olarak tarihe geçecektir.

Rusya ve Çin, tek süper güç olan Amerika ve NATO'yu daha fazla dikkate alan politikalar izleyeceklerdir.

Biden yönetimiyle beraber NATO'nun kendisini yeniden tanımladığı ve organize ettiği yeni bir döneme girdiğini söyleyebiliriz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU