"Akademiyi sistemin normlarında değil, kitaplarda, filmlerde ve müzikte aramalıyız"

Umut Ataseven, Independent Türkçe için Dr. Sevgül Çilingir Cesur ile konuştu

Kolaj: Independent Türkçe

- Sayın Hocam, ülkemizdeki mevcut çalışmalar göz önüne alındığında eskiçağ tarihi ve ilgili dallardaki çalışmaların saygınlık görme açısından bir yerinin oluşmadığını göz önüne alırsak öncelikle ilginizin nasıl ve ne zaman bu alana yönelmeye başladığını, özetle mesleğinizi nasıl seçtiğinizi sormak isterim. 

Eskiçağ tarihi ile ilk karşılaşmam lisans yıllarımda oldu. Ancak bu alanın çalışma konularını ve metodolojisini tanımaya başladığım dönem yüksek lisans ile başladı diyebilirim. Özellikle Eski Yakın Doğu bugün içinde yaşadığımız kültürün temellerini atan en erken toplumlar üzerine düşünmeye ve araştırmalar yapmaya olanak sağlıyor.

Tarihteki ilk yazılı belgelerin ortaya çıkışına, ilk kentlerin kuruluşuna, inancın nasıl kurumsallaştığına dair okumalar yapmak heyecan verici. Sonraki dönemlere ait pek çok olayın ya da anlatının köklerini burada bulmak mümkün oluyor.

Eskiçağ tarihi içinde Hititler üzerine çalışmaya odaklanmam da yine yüksek lisans sürecinde başladı. Hititlere ait geniş bir yazılı külliyatın bulunması ve metinlerin içerdiği konu çeşitliliği ilgimi çekmişti.

Zamanla bu belgelerde dinin ne kadar büyük bir yer kapladığını gördükçe önce genel olarak Hitit diniyle ardından da bu dini meydana getiren mit, ritüel, dua gibi konularla ilgilenmeye başladım. İlgim bu yönde olunca araştırmalarım da doğal olarak bu konular çerçevesinde şekillendi.


- Ege Üniversitesi Turizm Rehberliği Anabilim Dalı'nda görevinizi ifa ettiğinizi biliyoruz. Kültürel Varlıkların Korunması ve ilgili konularda Eskiçağ tarihine yakınlığı ile de bilinen ancak dolaylı yoldan etkileşim içinde bulunan bu bölümde Hititleri neden çalıştığınızı merak ettiğimi söylemek isterim. Neden Hititler? 

Açıkçası Turizm Rehberliği Bölümü'nde neden Hititler üzerine çalıştığıma dair bugüne kadar derinlemesine düşünmedim. Sanırım bunun nedeni iki alanın organik olarak birbirinden ayrılamaz olduğunu düşünmem. Çünkü bir rehberin anlatımlarında en fazla yararlandığı alanlardan biri Eskiçağ Tarihi.

Ayrıca Turizm Rehberliği yalnızca Eskiçağ Tarihi değil Arkeoloji, Sanat Tarihi ve Dinler Tarihi gibi pek çok alanla iç içe olan multidisipliner bir bölüm. Dolayısıyla eğitim planı içerisinde Anadolu tarihinin hemen her dönemine ait derslere yer veriliyor.

Bu durum sunulan dersler konusunda bölüm hocalarına geniş bir alan yaratıyor. Aslında bu geniş alanın Eskiçağ Tarihi'nde de olduğunu düşünüyorum. Benim için Hititler konusunu çalışmak yalnızca MÖ 17'nci yüzyıl ile 12'nci yüzyıl arasında Anadolu ve Eski Yakındoğu'da yaşanan gelişmeleri incelemek anlamına gelmiyor.

Anadolu'nun kültür tarihini önemli ölçüde etkilemiş Hititleri anlayabilmek için öncesine ve sonrasına dair okumalar yapmak gerektiğine inanıyorum. Çünkü kronolojik olarak sınırlar içerisine hapsettiğimiz dönemlerin/çağların modern bakış açısının ürünü olduğu görüşündeyim. 
 

 

- Çalışmalarınızda, özellikle "Hititlerde Ritüel ve Büyü" başlıklı eserinizin Hititlere ilişkin konular üzerine eğiliyor olması bu konudaki yapılan çalışmaların yetersiz kalmasından dolayı mı ileri gelmektedir? 

Hitit büyü ritüelleri üzerine çeşitli dillerde yazılmış hatırı sayılır kitap ve makale bulunuyor. Dolayısıyla alandaki eksiklikten ziyade Hitit kültürü içinde büyü ritüellerinin yeri ve anlamı üzerine ortaya atılabilecek farklı bakış açıları geliştirmenin peşindeyim.

Bunu şöyle açıklayabilirim: Ritüel sembolik bir dil üzerine inşa edilir. Bu uygulamalarda kullanılan hemen her kelime ve eşya sembolik bir anlam taşır. Bu sembolizmi doğuran ise kültürün gelenekselliğidir. Hitit büyü ritüelleri üzerine yaptığım çalışmalarda üzerinde durduğum konu, yapısökücü bir yaklaşımla bu metinleri inceleyerek Hitit kültürüne dair yeni şeyler söyleyebilmek.

Büyü ritüelleri üzerinden Hitit insanının eşyayla, mekânla ve zamanla olan ilişkisine ya da cinsiyet rollerine, ruhsal ve fiziksel kirlilik algısına dair çıkarımlar yapmak mümkün.

Öte yandan çivi yazılı metinlerin tamamı Hitit idaresinin yazdırdığı ya da yazılmasına onay verdiği tabletlerden oluşuyor. Bunun en önemli nedeni ise tabletlerin saray ve tapınak gibi resmi binalardan geliyor olması. Dahası bu metinler arasında Hitit gündelik yaşamına dair bilgiler sunan bir belge bulunmuyor.

Dolayısıyla Hitit insanının hem ontolojik hem de fiziksel sorunlara çözüm bulmak amacıyla uyguladığı büyü ritüellerini incelemek aynı zamanda bu toplumun gündelik yaşamına dair çıkarımlar yapabilmek anlamına geliyor. 


- Büyük bir cesaret örneği göstererek bu eseri bilim dünyasına kazandırdığınız için teşekkür ederim; tarihin her dönemini yaşamış olan Anadolu coğrafyası ve bu coğrafya üzerinde ikamet etmiş olan Hititler üzerine söylenecek çok sözümüz mevcut ancak sizin Hititlere olan hayranlığınızın yahut ilginizin kaynağını öğrenebilir miyim? 

Hititlere bir hayranlık duyduğumu söyleyemem. Çalıştığım konularla ilgili böyle bir duygu geliştirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Hititler üzerine çalışmamın, bu röportajın farklı satırlarında da belirttiğim üzere pek çok farklı sebebi var.

Sanırım bunların başında yazılı belgelerdeki konu çeşitliliği geliyor. Hititli bir kâtibin kaleminden mitoslar, ritüeller, rüya metinleri, fallar, kehanetler, dualar, siyasi mektuplar, yıllıklar, anlaşmalar gibi konuları okumak heyecan verici. 
 

 

- Ülkemizde son yıllarda Mitolojiye olan ilgi bir hayli artmış; ancak olumlu olduğu kadar olumsuz yönde de birtakım gelişmeler yaşanmaktadır. Genel manada Mitoloji sizin için neyi ifade etmektedir? Sizce yapılan çalışmalar bu alandaki eksiklikleri gidermekte midir? 

Mitoloji, insanın gözünü açtığı anda duymaya başladığı ve kültür tarafından şekillendirilmiş her seste aslında. Bu metinler gerçeküstü anlatılar olmanın çok ötesinde... Bir yandan insanın nereden ve nasıl geldiğine cevap verirken bir yandan da sonlu olmanın ıstırabını katlanılabilir hale getiriyor.

Mitos, ritüel ile birlikte inancın üzerinde durduğu en temel bileşen. Biri kelamın diğeri ise davranışın gücünü taşıyor. Turner'ın ritüelleri toplumun sosyal tutkalı olarak tanımlayan görüşüne mitosları da eklemeliyiz. Çünkü hem mitosun hem de ritüelin konuştuğu sembolik dilin hitap ettiği bir "sosyal grup/cemaat" var.

Kaldı ki bu sembolik dil büyük oranda o toplumun normlarının ve etosunun şekillendirdiği bir kodlamaya sahip. Dolayısıyla bir toplumu/inancı anlamanın yolu onun mitoslarında ve ritüellerindeki anlam dünyasını çözümlemekten geçiyor.

Hitit ritüellerini çalışmamın temel dinamiklerinden biri bu aslında. Devlet arşivlerinden ele geçen Hititçe tabletlerde mitos ve ritüellere bu kadar geniş yer verilmesini, Hititlerin MÖ 2'nci binyılda pek çok farklı etnik kimlikten oluşan Anadolu coğrafyasında kendilerini var etme mücadelesinden ileri geldiğini düşünüyorum.

Ayrıca Hititlerin kuruluşuna/kökenine dair en önemli belgelerden birinin bir mitos olduğunu hatırlamakta da fayda var. Zalpa mitosu olarak geçen bu metinde Hitit Devleti'nin mitolojik kuruluş hikayesinin anlatıldığı kabul edilir. 

Mitos ve dil üzerine son zamanlarda çok kıymetli çalışmalar basıldı. Bu alanda uzun yıllardır emek veren araştırmacılar var. O nedenle bu soruyu Hitit mitolojisi üzerinden değerlendirmek ve bu konuda daha fazla yayın yapılmasına ihtiyaç olduğunu belirtmek isterim.
 

 

- Hititlerde büyü konusu son derece ilgi çeken bir konu olmakla birlikte meydana getirmiş olduğunuz çalışmaların büyük bir kısmı büyüler, lanetler ve ritüeller üzerinde yoğunlaşmaktadır. Hititleri bu yönüyle ele aldığımızda onlar adına neler söyleyebilirsiniz? 

Ritüel konusunun Hitit toplumunu ve kültürünü anlamada önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Hitit dinini bir devlet dini olarak tanımlayabiliriz. Yazılı belgelerde gerek din görevlileri gerekse tapınak organizasyonu hakkındaki bilgiler bu dinin kurumsallığına dair önemli veriler sunuyor.

Hititçe belgelerde mitoslar, dualar, ritüeller, kehanetler ve fallar gibi dinle ilişkili konulara çok sayıda atıf var hatta metinlerin büyük bir kısmını dini konular oluşturuyor. Ritüelleri ise bayram ritüelleri ve büyü ritüelleri olmak üzere iki grupta değerlendirmek mümkün.

Bayram ritüelleri devlet erkanının katıldığı ve belli bir takvime göre icra edilen uygulamalar iken büyü ritüelleri daha çok kriz ve geçiş anlarına eşlik eden uygulamalar. Hitit insanı gözünü bir doğum ritüeline açıyor ve yaşamı boyunca karşısına çıkan sorunlar için büyü ritüelleri uyguluyor.

Ritüellerin uygulanış amaçlarındaki çeşitlilik muazzam. Öte yandan önceki satırlarda da belirttiğim gibi ritüellerin birleştirici bir gücü var.

Bu uygulamalar kültürün devamlılığını sağlayan, toplumda birlik duygusu oluşturan pratikler. Bu özelliğin farklı etnik kimliklerin bir arada yaşadığı Hitit toplumu için önemli olduğu görüşündeyim. Arzava, Luvi, Kizzuvatna ve Hatti gibi Anadolu'nun hemen her bölgesinden gelen ritüellerin Hitit arşivleri içinde kayda alınması da bunu destekliyor. 
 

 

- Bilhassa sizi kendine çeken, bütün diğerlerinden ayrı olarak en çok zevk aldığınız çalışma konusu hangisi olmuştur?

Tek bir çalışma konusu söylemem zor. Ancak genel olarak Hitit kültürünü anlamaya yönelik konular ilgimi çekiyor. Özellikle doktora süreciyle birlikte Eskiçağ Tarihine daha geniş bir çerçeveden bakmaya başladım.

Çünkü Eskiçağ Tarihi araştırmalarının temeline iktidar ve onun ürettiği eserleri değil insanı yerleştirmek gerektiğine inanıyorum. O nedenle örneğin Hitit saray ve tapınak arşivlerinden gelen yazılı belgelere ya da Hitit kentlerindeki kamu binalarına Hitit insanı, kültürü hakkında ne anlatır penceresinden bakmaya çalışıyorum.

Büyü ritüelleri üzerine çalışmak istemem de sanırım bundan ileri geliyor. Bu metinler de resmi arşivlerden geliyor fakat Hitit insanının zaman, mekân, cinsiyet algısına, ruhsal dünyasına ya da yemek kültürüne dair alt metinler içeriyor.

Öte yandan bu olgular benim de hayatla ilgili dert edindiğim konular olduğu için çalışmalarıma yön veriyor. Örneğin pandemi döneminde üzerine daha fazla düşünmeye başladığım "Ev nedir?" konusu son zamanlarda okuma yaptığım bir alan.

Dolayısıyla bu soru aklımı kurcalarken doğal olarak Hititlerin ev algısı ya da eve yüklediği anlamlar üzerine düşünmeye ve araştırmaya sevk ediyor.


- Sizi tanıyan yahut tanıyacak olanlar için yayınlarınızdan bahseder misiniz? Özellikle biz eskiçağ tarihi üzerine çalışmalar yürüten gençlere ne gibi tavsiyeleriniz olur? 

Yayınlarımın tamamına Academia hesabımdan ulaşmak mümkün. Oradaki hesabımı belirli aralıklarla güncelliyorum. Bir tavsiye vermekten ziyade son olarak şunu söylemek isterim; akademiyi sistemin normlarında değil kitaplarda, filmlerde ve müzikte aramalıyız. Bunun için atılan her adımın kıymetli olduğuna inanıyorum.

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU