Ahmaklar, ahlaksızlar ve korkaklar! Altan Tan'ın suçu ne?

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

'Dakka bir gol bir! Agresif (kışkırtıcı, suçlayıcı, asabi) bir başlık kullanmışsın Altan Tan' diyebilirsiniz.

Ne derseniz deyin!

Uzunca bir zamandır kimin ne düşündüğüne ve ne dediğine bakmadan öncelikle kendim için yazıyorum.

Sonrasında da memlekette akıllı, vicdanlı olarak kalabilmiş çok az sayıdaki kişi için!

Bir de tarihe not düşmek için.

Tabi tarih ve talih gün gelir de yüzümüze güler mi onu da bilmem!

Gerisi kim ne derse desin umurumda değil.

Peki, durup dururken bu 'efkarlanma' niye; diye merak ediyorsanız, onu da anlatayım!

Türkiye gazeteciliğinin duayenlerinden Hasan Cemal'in 4 Mart 2021 günü bir yazısı yayımlandı.

Yazının başlığı;

'Barışın yolu önce PKK'nın silah bırakmasından geçiyor!' 

Hasan Cemal özetle şunları söylüyor:

"Edirne'den, hapishane hücresinden,
'Silahı ve şiddeti çözüm yöntemi
olarak görmek yerine
demokratik siyaseti
esas almamız gerekir' 
diye seslenen
Selahattin Demirtaş ne kadar haklı.

Silah, şiddet, terör çare değildir.
Tek çare, barışçı siyasettir,
demokratik siyasettir.

Ve silahlara veda zamanı çoktan gelmiştir.
Silahlara veda edildiği, PKK'nın silah
bıraktığı, dağdan indiği bir ortamda,
Kürt siyasal hareketi çok daha etkili olur.
Biliyorum, kolay değil.
Ama başka çare yok: 

Kürt siyasal hareketinin
gerçekten etkili olması,
barış ve demokrasi
yolunun açılması
artık öncelikle PKK'nın
silah bırakmasından geçiyor. 

Kaç yıldır böyle düşünüyorum.
Bu düşüncenin PKK saflarındaki,
özellikle HDP içindeki varlığının da
çoktan beri farkında olduğumu
söyleyebilirim.
PKK'nın silahları gömmesi
ve dağdan inmesi deyince de...

21 Mart 2013 Newroz'unda
"Zamanın ruhunu okuyamayanlar,
tarihin çöp tenekesine giderler,
suyun akışına direnenler
uçuruma sürüklenirler"
diye
İmralı'dan seslenen Öcalan'ın
bugün hâlâ PKK'nın silah bırakmasını
sağlayacak, PKK'yı dağdan indirecek
yegane güç olduğu kanısındayım."

 

Selahattin Demirtaş'ın Edirne Cezaevi'nden dile getirdiği;

"Silahı ve şiddeti çözüm yöntemi olarak görmek yerine demokratik siyaseti esas almamız gerekir" mesajı ile

Yine cezaevindeki Ayhan Bilgen'in 'HDP, tersine Türkiyelileşme yaşıyor ve demokratik mücadele esas olmalı' açıklamaları önemli.

Aslında Öcalan meşhur 2013 Newroz mektubundan beri aynı şeyleri söylüyor.

Ahmaklar, ahlaksızlar ve korkaklara gelince:

Ahmaklar üzerinde uzun uzadıya durmaya gerek yok.

Hiçbir şeyi doğru düzgün anlayamayan, hiçbir şeyi kavrayamayan, hiçbir zaman yapması gerekenleri yapmayan, yapamayanlara ne denile bilinir ki?

Önce kızılır, sonra ise ancak acınır!

Türkiye siyasetinde de Kürt siyasetinde de bu zavallılardan kamyon, kamyon var!

Korkaklar da tarih boyunca halk içinde ve siyaset dünyasında en büyük kümeyi oluşturanlardır.

Neyin ne olduğunu, olayların nereden gelip nereye gittiğini bilirler; ancak bilmelerine rağmen doğru bir tavır sergilemeye yürekleri yetmez.

Ya tırsıp susarlar ya da güçlüye, zalime, zorbaya yaltaklanmak için kraldan çok kralcı gözükürler.

Tırsıp susanlara da bir diyeceğimiz yok, ancak ikincileri mazur görmemiz mümkün değil. 

Yaptıkları tek kelime ile alçaklıktır.

'Ahlaksızlara' gelince, en tehlikeli olanlar bunlardır.

Her şeyin farkındadırlar.

Feleğin çemberinden geçmişlerdir.

Havayı koklamada müthiştirler, benim diyen tazılar ellerine su dökemez!

Günün gereğini yapmada ustadırlar.

Arapların dediği gibi 'Gerdek odasına gelinle birlikte girip, damatla birlikte çıkmayı çok iyi becerirler' (Yıtxıl ma'ıl arus, yıt'laa maıl xaten).

Her devrin adamıdırlar.

Pusuya yatarak devranın dönmesini beklerler.

En büyük düşmanları her zaman doğru bildiğini söyleyenler ve bütün tepki ve kınamalara rağmen söylediklerinde ısrarla sebat edenlerdir.

Bunlardan hiç haz etmezler, hemen her fırsat bulduklarında baltayı boyunlarına indirirler.

Bu caradonlara tekrar döneriz, öncelikli mevzumuz bunlar değil.

Hasan Cemal, Selahattin Demirtaş, Ayhan Bilgen…

Çok geç kalmalarına rağmen hala 'geç kalmış' değiller.

Söylediklerini daha yüksek sesle dillendirmeleri gerek.

Keşke Hasan Cemal, Demirtaş ve Bilgen daha önce 'Hendekler' kazıldığında, Kobani Olaylarında, Öcalan'ın mektubu okunduğunda… bu söylemlerini çok daha gür sesle dile getirebilseydiler.

Keşke özellikle de bu iki partili arkadaşım ve özellikle de partideki sözde İslamcılar benden uzaklaşarak araya mesafe koyacaklarına benim en az 20-25 yıldır avazım çıktığı kadar ve feryat ederek dillendirdiğim söylemlerimi eleştirmek yerine bana ilk günden destek verseydiler/verebilseydiler!

Keşke, keşke, keşke…

Keşkeler bitmez!

Kürtler 'Gidenin ardına düşme ancak tuttuğunu da bırakma' (Tışté go çu pey mekeve, te gırt bernede) derler.

Ne olduysa oldu, giden gitti; bugünü ve yarını kurtarmak lazım.

Ey 'ahmaklar', 'korkaklar' ve 'ahlaksızlar'!

Özellikle ve bilhassa da her devrin adamı olan 'ahlaksızlar'!

Utanmaz şarlatanlar!

Bugüne kadar en az bin kere; 

'Kürt siyasal hareketinin
gerçekten etkili olması,
barış ve demokrasi
yolunun açılması
artık öncelikle PKK'nın
silah bırakmasından geçiyor. 
Silahlara veda edildiği, PKK'nın silah
bıraktığı, dağdan indiği bir ortamda,
Kürt siyasal hareketi çok daha etkili olur.

Silahı ve şiddeti çözüm yöntemi
olarak görmek yerine
demokratik siyaseti
esas almamız gerekir'

ve

'HDP, tersine Türkiyelileşme yaşıyor, marjinal sol Türkiye değil';

Diyen Altan Tan'ı yıllarca utanmadan ve usanmadan neden linç etmeye kalktınız?

Ey!

Sağcı, solcu, ulusalcı, 'İslamcı', sözde Kürt… işbirlikçiler!

Soroslara, Batılı başkentlere, mollalara ve devlet içindeki derin çetelere… ram olmayanlara neden bu kadar çok kızıyorsunuz? 

Altan Tan'ın suçu ne?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU