Muharrem İnce: CHP yoldan çıktı, artık Atatürkçü bir parti değil

Benan Kepsutlu, Independent Türkçe için Muharrem İnce ile konuştu

Türk siyasetinin önemli aktörlerinden biri Muharrem İnce.

Özellikle 2018'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın karşısına rakip olarak çıkması, AK Parti'ye muhalif olan kesimlerin "umut" olarak yorumlamasına neden olmuştu.

Seçimlerde yüzde 30'un üstünde oy alması, CHP'nin karnesine de uzun zaman sonra yaşanan "artış" olarak yazıldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetti, seçim gecesi ortalıklarda görünmedi ama sonrasında siyasette adını çokça duyurmaya devam etti.

Şimdi de, önümüzdeki günlerde CHP'den istifa edeceği ve yeni kuracağı partiyle gündemde.


Sayın Muharrem İnce'yle bir süredir röportaj yapmak için ortak bir tarih belirlemeye çalışıyorduk.

Türkiye'nin geneline yoğun karın düştüğü günlerden birine denk geldi röportajımız. 
 

Mİ (4).jpeg
Muharrem İnce, Independent Türkçe ekibini, Yalova'daki evinde ağırladı


Üstelik onun doğup büyüdüğü, çobanlık yaptığı Yalova'nın Elmalık Köyü'nde, kendisinin siyasetin yoğun temposundan zamanı yavaşlatmak için kısacık bir süreliğine de olsa kaçtığı, torununu görmeye gittiği yerde buluşmak kısmet oldu.
 

Mİ (2).jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe


Bizim için yaktığı mangalın başında, sucuk pişirirken, kısacası keyfi yerindeyken yakaladık onu.

Dışarıda eksi 10 derece soğukta, kar basmış köyünün manzarasında, yaptık röportajı.
 

Mİ (5).jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe


Sonrasında da siyasi hayatına dair biriktirdikleriyle oluşturduğu küçük müzesini gezdirdi. Çalışma odasının bir tarafında büyük dedesinden yadigar Kur'an-ı Kerim'i, diğer tarafta Atatürk'ün resimleri…
 

35.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

43.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe


Sayın Muharrem İnce'ye partisinin kuruluş tarihini, partiye katılacak isimleri, istifa dilekçesindeki detayları, CHP'ye kırgınlığının nedenlerini, ittifaklara bakışını, HDP seçmeninden oy beklentisini, siyasi partiler yasası tartışmasına dair görüşlerini, ekonomi konusundaki önerilerini, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin perde arkasını ve Sayın Erdoğan'la "Bana bak Muharrem", "eee sana baktım Recep" diyaloğunun tekrar yaşanıp yaşanmadığını sordum. 
 

Mİ (6).jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe


"1 Mart tarihi benim açımdan da CHP açısından da önemli bir gün olacak"

- Siyasetin çokça konuştuğu önemli isimlerden biriyiz. Elmalık Köyü'nde, çocukluğunuzda çobanlık yaptığınız köydeyiz. Öncelikli olarak 1 Mart tarihinde CHP'ye istifa dilekçesi vereceğinize dair haberlerle başlayalım. Doğru mu? Böyle bir istifa dilekçesi verecek misiniz?

1 Mart bizim tarihimiz açısından önemli bir gün. Çünkü 1 Mart 2003'te 1 Mart tezkeresi geçmemişti. Onun için 1 Mart'ta önemli bir şey yapacağız. 


- Dilekçe verilecek mi verilmeyecek mi?

Önemli bir şey olacak.


- Ne gibi önemli bir şey olacak. CHP açısından mı önemli olacak? Muharrem İnce açısından mı önemli olacak? Türk halkı açısından mı önemli olacak?

Tabi benim açımdan da CHP açısından da önemli bir gün olacak.
 

Mİ (1).jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe


"Amacımız 50 +1 alarak ülkeyi yönetmek"

- Bir diğer iddia şu yönde; siz Memleket Hareketi bünyesinde çokça isimle görüşüyorsunuz, istişare ediyorsunuz. Bazı isimler çıktı haberlerde. CHP'li vekiller arasında Mehmet Ali Çelebi gibi Hüseyin Avni Akar gibi Özcan Özer gibi… El sıkıştınız mı bu isimlerle?

Biz pazarlık yapmıyoruz. Onlar benim arkadaşlarım. Sürekli görüştüğüm arkadaşlarım. Özcan Özer Yalova'mızın milletvekilidir. Mehmet Ali Çelebi bu ülkede eziyet görmüş bedel ödemiş insanlardan birisidir.

Özcan Özer 30 yıllık arkadaşımdır. Hüseyin Avni Aksoy, Atatürkçü yurtsever, bu konuda dirençli bir arkadaşımdır. Görüşüyorum arkadaşlarımla; onlar benim dostlarım, milletvekillerimiz.


- Peki Memleket Hareketi'nde göreceğimiz kesinleşen isimler var mı?

Onları açıklayacağım tabi zamanı gelince. Kimseyi töhmet altında bırakmak istemem. Amacımız bir kişi iki kişi üç kişi bir araya gelmek değil 50+1 almak. Ülkeyi yönetmek derdimiz bu. 


"İyi Parti'den İsmail Ok ve İsmail Koncuk'la görüşmedik"

-  İYİ Parti'den kimseyle görüşüyor musunuz? Çünkü orada da ismi geçen bazı isimler oldu sizinle görüştüğüne dair. İsmail Ok, İsmail Koncuk gibi.

Hayır, kendileriyle öyle bir görüşmem olmadı o haber doğru bir haber değil. İsmail Ok ile üniversitede birlikte okuduk. Ben o zaman solcu öğrencilerle birlikteydim.

İsmail Ok, ülkücü öğrencilerle birlikteydi. Üniversite yıllarından birbirimizi tanırız ama böyle bir görüşmemiz olmadı.
 

Mİ (8).jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe


"Karşımızda üflesen yıkılacak bir iktidar ve umut vadetmeyen bir muhalefet var"

- Şimdi o zaman Memleket Hareketi'nin başladığı ana gidersek. Başladığı andan şu zamana kadar sizin planladığınız noktaya geldi mi? 50+1 ifadesini kullandınız. Gerçekten 50+1 için neler gerekli Memleket Hareketi'nde?

Şimdi planladığımız noktaya gelmedi; pandemi nedeniyle gelmedi. 81 vilayetimizi gezmiş olacaktık şimdiye kadar gezemedik. 48 vilayeti gezdik. Sokağa çıkma yasakları olsun. Diğer bazı özel koşullar olsun çalışmamızı engelledi.

Bir; kendimizi riske atmak istemedik. İki; milleti riske atmak istemedik. Üç; sağlık çalışanlarının yükünü artırmak istemedik. Bu gerekçelerle biraz yavaş ilerledi; ama cuma gününden itibaren Kırşehir Nevşehir'e gideceğiz. Gezilerimize devam edeceğiz.

Tabii ki 18 yıllık bir iktidar var karşımızda. Üflesen yıkılacak bir iktidar var. Ama umut olamayan da bir muhalefet var.

Yani bir iktidar düşünün ki 18 yıldır Türkiye'yi yönetsin. Türkiye'nin ekonomisi batsın. Bu halde olsun. Sokaklar mülteci dolsun. Esnafların kepenkleri kapalı olsun. Ama muhalefetin oyu artmasın.

Hala birinci parti olsun AK Parti. Bu olacak iş değil. Onun için önümüzde zamanımız var. Öyle üç ay beş ay içinde de bir seçim olmayacağına göre.

Biz Memleket Hareketi olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Amacımız Türkiye'yi yönetmek. Türkiye'yi yaşanılır, umutların yüksek olduğu bir ülke yapmak. Çocuklarımıza güzel hayaller kurduracağız bunun için çalışacağız. 


- Parti kuracağınıza dair iddialarla birlikte Sayın Kemal Kılılçdaroğlu'nun tepkisi de aranızdaki diyaloglar da çok merak edildi. Sayın Kılıçdaroğlu sizinle şu konuşmayı yaptı mı; "Ya Muharrem ayrılma, aynı çatı altında devam edelim"?

Hayır böyle bir konuşma olmadı. 


-  Peki gelirse, yaparsa böyle bir konuşma sizinle…

Yani "gelirse, yaparsa"nın cevabı olmaz bence siyasette. Şu ana kadar böyle bir şey olmadı. Yani siyaset varsayımlar üzerine siyaset yapmam ben.

Böyle bir olay olmadı. Onun için bu bilgileri bazı gazetelerde, internet sitelerinde okuyorum. Doğru değl bunlar.
 

58.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe


"Oy bölme parlamenter sistemde olur, başkanlık sisteminde olmaz"

- Kulislerde konuşulan, gazeteciler ve halk arasında konuşulan bir diğer konu da "Muharrem İnce oyları bölüyor. CHP'ye giden oyları bölüyor. İdeolojik olarak AK Parti karşısında muhalefet yapan partinin oylarını bölüyor". Oyları bölüyor musunuz?

Art niyetli değilse bunu söyleyenler matematikle ilgili sorunları var demek ki onların. Önceden parlamenter sistem vardı. Şimdikinin adı da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sözde; ama başkanlık sistemi bu.

Yani birisi basketbol, birisi futbol. Parlamenter sistemde oy bölme olur. Bir partiden birisi ayrılıp başka bir parti kurarsa oy bölmesidir bu. Parlamenter sistemde geçerlidir.

Fakat bu sistemde şu andaki mevcut 50+1 sisteminde oy bölme diye bir şey olmaz. Oy bölme şöyle olur. CHP'den ayrılırsın, gidersin Cumhur İttifakı'na katılırsın. O zaman oy bölmüş olursun.

Böyle bir şey yapmayacağımıza göre... Yapsak bile peşimizden kimse gelmeyeceğine göre…


- Gelmezler mi?

Gelmezler tabi. 


- Neden?

Benim kimliğim belli. Duruşum belli. Yani Muharrem İnce bu ülkede Atatürkçü, dünyaya soldan bakan, yurtsever, milli bir duruşu olan. Bu hükümeti yenmek isteyen. Bunu değiştirmek isteyen.

18 yıldır parlamentoda bu konuda mücadele eden birisiyim ben. Bunu herkes bilir. Onun için oy bölme diye bir şey olmaz. Basketbolun kurallarıyla nasıl futbol oynanmazsa, futbolun kurallarıyla da basketbol oynanmaz.

Onun için oy böldüğümüz falan yok. Ama bu muhalefet kendine güvenmediği için. Yola çıkmıyorlar bir kere. Birisi de çıkıp da Allah için CHP başta olmak üzere "Arkadaş ne ittifakı ya biz koskoca 100 yıllık bir partiyiz biz tek başımıza iktidar olacağız 50+1 alacağız." Böyle bir iddiası yok yani ortada.

Bakın güzel bir söz var. "Yola çıkmayan varamaz, yoldan çıkan da varamaz". Yola çıkmıyor ki varsınlar. Bir insan bir yere çıkarken onu kazanmak umuduyla çıkarı.

Mesela ben CHP Genel Başkanı'ndan bir kez olsun şunu duymadım: "Ben partimi birinci parti yapacağım. Ben de cumhurbaşkanı olacağım"


"Kılıçdaroğlu'nun 'Cumhurbaşkanı olacağım' dediğini hiç duymadım"

- İktidar olacağız iddiası var ama Sayın Kılıçdaroğlu'nun…

Dostlarıyla var. Siyaset başkasının değneğiyle yürüyemezsiniz. Yıkılır bir gün. Kendinize güveneceksiniz önce. Diyeceksiniz ki "Biz ana muhalefet partisiyiz. Nasıl ki belediyeleri aldık bak. Biz tek başımıza geliyoruz."

İttifakları reddetmiyorum, yanlış anlaşılmasın. O ne zaman olur. Siz partinizi büyütürsünüz. 30-35-40-45 yaparsınız. Son ana gelir seçim sathı mahalline girersiniz dersiniz ki biz 50+1 alamıyoruz. Oturalım şu partilerle bir konuşalım dersiniz.

İttifak o zaman yapılır buna inanıyorum. Ama başlarken ittifakla çıkılmaz. Önce varmak için yola çıkacaksınız. Ve yoldan çıkmayacaksınız. Yüzde 25'i çantada keklik görmeyeceksiniz.


"AK Parti'yi indirmek için Millet İttifakı'yla ittifak yapmak gerekirse tabii ki yaparız"

- Peki bu anlamda Memleket Hareketi'nin partileşmesiyle birlikte Millet İttifakı'nda o zaman devam edeceksiniz ihtiyaç dahilinde?

Biz 50+1'i almak için yola çıkacağız. Seçim sathı mahalline girince 18 yıldır Türkiye'yi yöneten ve Türkiye'yi bir uçurumun kenarına getirenleri yenmek için onları iktidardan uzaklaştırmak için ittifak yapmak gerekirse tabiki yaparız. Ama biz 50+1'i kendimiz alacakmış gibi yola çıkacağız. 


"Genel başkan cumhurbaşkanı adayı olmuyorsa iş başından bitmiş demektir"

- Burada tabi cevaplar yeni soruları doğuruyor. 50+1 durumunda yeni ittifak yapmak gerekirse Sayın Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığının söz konusu olduğu bir ittifakta olur musunuz?

Neden olmasın. Hiç öyle bir itirazım yok. Ama Sayın Kılıçdaroğlu'nun böyle bir iddiası yok. Yani 2014 yılında ben grup başkanvekiliydim. Tam şuradaydım. 3 metre gerimdeydim (bulunduğu alanı gösteriyor).

Eşim balkona çıktı; "Cumhurbaşkanı adayımız belli oldu" dedi. Kim dedim, "Adını söyleyemiyorum, değişik bir adı var" dedi. "Ekrem gibi bir şey" dedi.

Ekmeleddin İhsanoğlu idi. Ben bunu grup başkanvekiliyken televizyondan öğrendim. 2018'e giderken Sayın Kılıçdaroğlu'na gittim. "Siz cumhurbaşkanı adayısınız" dedim. "Bu hak sizindir" dedim. "Değilim" dedi.

"O zaman beni aday göster, ben olayım" dedim. O zaman seçim yoktu ortada bunu söylediğimde. O zaman aday gösterseydi zaman sorunumuz da olmayacaktı.

Bir partinin genel başkanının aday olmaktan başka çaresi yoktur. Bence aday olmaya mecburdur. Bir parti ne için var?.. Bir siyasi partinin amacı nedir? Ülkeyi yönetmektir.

Ülkeyi nasıl yönetirsiniz bugünkü sisteme göre; cumhurbaşkanı olursanız yönetirsiniz. Peki, partinin birinci adamı kimdir genel başkandır. Genel başkan, cumhurbaşkanı adayı olmuyorsa zaten iş başında bitmiş demektir.


- Neden biz Sayın Kılıçdaroğlu'nu cumhurbaşkanı adayı olarak görmedik o zaman?

Bilmiyorum onu. Onu kendisine soracaksınız. Bir partinin amacı olmalıdır zaten. Memleket Hareketi'ni partileştirdik. Ben oldum genel başkan. Cumhurbaşkanı adayı kim? Tabi ki genel başkan.

Niye genel başkan oluyorsun ki o zaman. Cumhurbaşkanı adayı olmuyorsan genel başkan olamazsın. Ben böyle okuyorum siyaseti.


"Merkez binamızın yeri henüz kesinleşmedi"

- Dedikodular arasında partinizin merkez binasının nerede olacağı geliyor. Nerede olacak?

Tabii ki Ankara'da olacak.


- Ankara'da, ama nerede? Belki bir bina bile tutuldu...

Siyasi partiler yasası gereği genel merkezin Ankara'da olması gerekiyor. Avukat arkadaşlarım, mali müşavir arkadaşım avukat arkadaşım görüşmeleri sürdürüyorlar. Henüz bir imza atmadıkları için birkaç alternatif var onlara bakıyorlar.


- Henüz belli değil, diyorsunuz. Çıkan haberler doğru değil diyorsunuz?..

Doğru değil yanlış olur; eksik. Kesinleşmedi henüz. Birkaç alternatif var, bakıyor arkadaşlarımız.
 

Mİ (7).jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe​​​​​​​


"CHP içinde 'Atatürk' diyemeyen il başkanları var"

- İstifa dilekçenizde nelere değineceğinizi de merak ediyoruz. Kimi bir manifesto olacağını ifade etti, kimi farklı mesajlar içereceğini ifade etti. Bunlar da tartışmalar, dedikodular arasında... Nelere vurgu yapacaksınız?

Benim kişisel bir husumetim yok kimseye karşı. Bana yapılan yanlışlar husumetim. Böyle bir derdim yok. Derdim memleket. Derdim memleketimin çocuklarının sorunları. Geleceğimiz. Derdim ortak çıkarlarımız. Hepimizin, memleketimizin çıkarları.

Onun için partide tabii ki yanlış şeyler görüyorum. Hani dedim ya, partinin 2 tane yanlışı var bence; bir, yola çıkmıyor, iki, yoldan çıkıyor.

Yoldan çıkıyor derken. İlkelerinden uzaklaştı parti. Atatürk diyemeyen il başkanları var. Derdim bu.


"CHP Atatürkçü yapıdan uzaklaştı"

- Kimler onlar?

Kamuoyu biliyor zaten tek tek isimlerini zikretmem yanlış olur. Ama derdimiz… Derdim Atatürkçü yapıdan uzaklaşması. Partinin evlatlarına yapılan muameleler.

Her yerde, Türkiye'nin her vilayetinde yoldan çıkan bir parti var. Sorunum bunlarla kişisel bir derdim yok.


"Eşim, yeni parti kurmamı yürekten destekliyor"

- Eşiniz Ülkü Hanım sizin yeni parti kurma fikrini duyduğunda nasıl tepki verdi? Kendisiyle böyle şeyler istişare eder misiniz?

Siyasi kararlar aile meclislerinde alınmaz. Siyasi kararlar siyasi yoldaşlarınla birlikte alınır.


- Ama miting meydanlarında eşinizle birliktesiniz.

Tabii ki ailenizle bunları danışırsınız ailenize bilgi verirsiniz. Görüşlerini alırsınız. Ama kararları siyasi yol arkadaşlarınızla birlikte alırsınız.

Ülkü Hanım benim üniversiteden arkadaşım. Yani gençlik kollarındayken SODEP'in kurulma çalışmalarında olsun, SHP'de olsun. Bütün bir süreci yakından biliyor.

İlçe eğitim sekreteri olduğum günü de biliyor. İl başkan yardımcısı olduğum günü de biliyor. Milletvekili olduğum günü de biliyor Cumhurbaşkanı adayı olduğum günü de biliyor.


"CHP'nin MYK'sının yarısı geçmişte CHP'ye karşı mücadele eden insanlardan oluşuyor"

- Biraz önce CHP içerisindeki yapılanmadan bahsettiniz. Daha doğrusu atıfta bulundunuz. "Yoldan çıktı, çizgiden çıktı" ifadesini kullandınız. Bir de şöyle bir ifadeniz var bir röportajınızda "Eğer onlardan değilseniz, onları desteklemiyorsanız belediye meclis üyesi yapmazlar sizi." Şimdi burada onlardan kelimesi dikkatimi çekti. Bu şu mu demek? CHP içerisinde parti içinde parti var mı demek oluyor?..

Bir örnekle anlatayım size bunu. Menemen bunun çok güzel bir örneğidir. 20 yıldır bizim bir belediye başkanımız vardı Menemen'de. Tahir Şahin. Menemen'deki oyumuz yüzde 53. Mecliste'de çoğunluk bizde.

Tahir Şahin'i aday yapmadılar. Ya adam hırsız değil, beceriksiz değil. 20 yıldır belediye başkanı. Seçim kazanıyor üst üste. Daha önce Sayın Baykal'a muhalefet etmiş. Ona rağmen Sayın Baykal onu aday yapmış yeniden kazanmış.

Bu sefer aday yapmadılar. Muharrem İnce'ye kurultay delegesiydi. Muharrem İnce'ye imza verdi diye aday yapmadılar. Başka bir arkadaşı aday yaptılar o arkadaş da tutuklandı.

Belediye meclis üyemiz kaç tane orada İYİ Parti ile ortak; 18. Cumhur İttifakı'nın kaç tane 12.  30 Belediye meclis üyesi seçim yapacak yeni başkanvekilini seçecekler. 18 var bizim tarafta. Oylar 15-15 çıkıyor.

Demek ki 3 kişi, ya CHP'li ya da İYİ Parti'li, gitmiş karşı tarafa oy vermiş. Kuraya verdiler, kurada AK Parti'li kazandı. Yazık günah değil mi? Kendi partisine oy vermeyen bu üç belediye meclis üyesini kim seçti. Genel merkez seçti.

Sosyal medyalarına baktılar. Muharrem İnce'yi beğenmişse, retweetlemişse aday olamadı kimse. Kazanma şansı olmayan yerlerde koydular. Ya da mecbur kaldıklarında. Böyle belediye meclisi üyesi yazarsanız sonucu böyle olur.

Başka ilde daha örnek vereyim. Listeleri vereceksiniz değil mi İl Seçim Kurulu'na. Kim verir listeyi. Partinin ilk başkanı verir ilçe başkanı verir. İl başkanlarına bile güvenmediler.

Bir il bir belediye meclis adayına verdiler listeyi "Git bunu ver seçim kuruluna" diye, şimdi o da istifa etti MHP'ye geçti. İşte aday belirleme süreçlerinin hesabını vermeli bu yönetim.

Bakın neden sıkıntı çıkıyor biliyor musunuz? CHP'nin MYK'sının yarısı geçmişte bir başka partide CHP'ye karşı mücadele etmiş insanlardan oluşuyor.

Çok ciddi bir şey söylüyorum. MYK'nın yarısı, ben hayatımda CHP haricinde, kapalı olduğu dönemler hariç. O zaman SHP'deydi. Onun haricinde hiçbir başka siyasi partide çalışmadım. Hiçbir partide gönül bağı kurmadım.

42 yıldır 1979 ara seçimlerinde duvara CHP-Ecevit yazdım. 79 yılından bu yana bu partiye 42 yıldır hizmet ettim. Ama bugün CHP'yi yönetenlerin yarısı, MYK'nın yarısı geçmişte başka partiler lehine miting yapmış.

CHP aleyhine toplantılar düzenlemiş insanlardan oluşuyor. Dolayısıyla kendimi onların yanında yabancı hissetmeye başladım. Gönül bağım bu yüzden koptu. Yoksa ben bölücü falan değilim.


"Kaftancıoğlu'na 'Atatürk'ün askeriyiz' demek militarist geliyor"

- CHP içinde yaşananlar merak edilenler arasında. Sayın Canan Kaftancıoğlu'nun adı da kendisi de haberlerde sıkça yer alıyor son dönemlerde. Sayın Kaftancıoğlu'nun CHP içerisinde belirleyici bir rolü var mı?

Cumhuriyetimizin kurucusuna, partinin kurucusuna "Ben Gazi Mustafa Kemal" derim. "Atatürk demem" diyor. "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" demek arkadaşımıza militarist geliyor.

Ben Mustafa Kemal'in askeriyim. Ben askeriyim. Ben yoldaşı falan değilim Atatürk'ün. O kadar büyük bir adam değilim çünkü ben. Anafartalar'da ben yoktum, Cong Bayırı'nda yoktum. Ben dünyada yoktum.

Mustafa Kemal'in yoldaşı İsmet İnönü yoldaşıdır. Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir yoldaşıdır. Bizim haddimize değil onun yoldaşı olmak. Biz Atatürk'ün Mustafa Kemal'in askerleriyiz.

Partisinin kurucusuna Atatürk diyemeyen bir il başkanı nokta. Girmem başka tartışmaya.


"Önceki yerel seçimdi, şimdiki genel seçim olacak, herkes kendi partisine oy verecek"

- CHP içerisindeki gruplaşmalarda bir rolü var mıdır?

Bilemiyorum, arkadaşımızı tartışmak için söylemedim bunu. Sadece bir durum tespit iyaptım.

Sayın Kılıçdaroğlu'na biraz önce değindiniz ama biraz daha açacak olursak. Sayın Kılıçdaroğlu'nun iktidar olma iddiası çeşitli röportajlarda var.

"Göreceksiniz biz iktidar olacağız" diyorlar. Şu anki CHP ile mümkün mü? Erken seçim gerçi erken seçim ifadesini çok kullanmamak lazım. Öne alınmış seçim diyelim. Eğer olursa CHP'nin şansı nedir? Olmazsa şansı nedir?

Birincisi siyasetin matematiği olmaz. Siyasetin mantığı olur. Yani bu partinin oyu 2 bunun da 2 toplarsak 4 yapar. Olmaz. Bazen 3 yapar, bazen 8 yapar. Siyasetin matematiği olmaz, siyasetin mantığı olur.

Onun için ittifaklar olur. Ne zaman olur seçime yakın olur. Bir de karıştırılan yer şurası. En son yerel seçim yaşadık. Biz İstanbul'u Adana'yı, Mersin'i alırken sadece CHP'nin oylarıyla mı aldık? Hayır.

İYİ Parti'nin oyu var, HDP'nin de oyu var burada. Saadet Partisinin de oyu var. Bunların da oyu var. Peki, o yerel seçimdi. Şimdi önümüzde genel seçim var.

Milletvekilliği seçiminde kimse kimseyi tanımaz. Kimse kimseyi yanıltmasın. Herkes partisine oy verecek. Milletvekilliği seçiminde HDP aday çıkarmadı İstanbul'da.

Bizi destekledi. Şimdi milletvekili seçimi var aday mı çıkarmayacak. Bir tane oy gelmez CHP'ye. Hesabı doğru yapmak lazım.


"Seçmeni kategorize edemem"

- HDP seçmeninden oy beklentiniz ne?

Biz herhangi bir parti değiliz. Biz cumhuriyetçi bir oluşumuz. Bakın herhangi bir siyasi parti değil biz cumhuriyeti bir oluşumuz. Biz cumhuriyetçi Atatürkçü yurtsever bir oluşumuz biz 83 milyon yurttaşımızın oyuna.

Talibiz seçmenlerin tümünün oyuna talibiz partileri kategorize etmek istemiyorum. AK Parti seçmeninden de o oy isteyeceğiz MHP'li seçmenden de oy isteyeceğiz HDP'liden de İYİ Parti'den de Cumhuriyet Halk Partisi'nden hepsinden oy isteyeceğiz. 


- Şimdi geçelim DEVA ve Gelecek Partisi gibi yeni kurulan partilere. Sonuçta AK Parti'den kopuşlarla kurulan partiler bunlar. Bu kopuşlar AK Parti'nin iktidarının geleceğini nasıl etkiler?

Bir miktar etkileyecektir mutlaka. Onlara da başarılar diliyorum Sayın Babacan'a ve Sayın Davutoğlu'na. Ama Bu memleketi 13 sene kasasına hazinesine Sayın Babacan baktı.

Suriye politikalarının mimarı Sayın Davutoğlu'dur. Bununla çok karşılaşacaklarını zannediyorum. Kendilerine başarılar diliyorum.


- Sayın Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde bir de tabi geçmiş olsun niyetine Sayın Davutoğlu'nu da ziyaret etti. Siz bu görüşmeyi nasıl okudunuz?

Hayır bu bir geçmiş olsun ziyaretiydi. Bence Sayın Kılıçdaroğlu'nun yaptığı doğrudur. Nezaket gereği yapılan bir iştir. Keşke bütün siyasi parti genel başkanları Sayın Davutoğlu'na genel başkan olarak geçmiş olsun deselerdi.


- Diğer bir önemli konu da siyasi partiler yasasındaki değişikliğe yönelik. İşte 16 Nisan'daki anayasa değişikliğinde buna yer verilmedi. Diğer taraftan Devlet Bahçeli'nin söylemleri seçim barajı tartışmaları. Yerel yönetimlerle ilgili konular, detaylar detaylar... Sizin bu konudaki beklentileriniz neler?

Yani duyuyoruz. Üyelerle genel başkan seçimi. Müthiş bir şey olur. Türkiye'de bir devrim olur. Keşke öyle bir şey olsa da hiç parti kurmasak. Üyelerle genel başkan seçiyorsun.


- Sayın Sarıgül'ün kendi kurduğu partisi çatısı altında böyle bir uygulamaya gidiliyor.

Bizim kuracağımızda da öyle. Bizim tüzüğümüz bitti. Bizde de öyle. Doğru bir şey bu. Yani sen beni seç ben seni seçeyim mantığından çıkmak lazım.

Eğer üyelerle genel başkan seçimi siyasi partiler yasasına girerse Türk demokrasisi açısından çok mutluluk verici bir şey olur bu. Genel başkan sultalığı biter. Umudum var mı bu iktidarla derseniz umudum yok. Ama müthiş bir şey olur.

Bunu gerçekleştirecek güce sahip olduğumuzda biz gerçekleştireceğiz zaten. Tüzüğümüzde de yazacak.


"Pandemi sürecini eğitimde avantaja çevirebilirdik"

- İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde. Eğitimle ilgili konu. Siz fizik öğretmenisiniz. Eğitimcisiniz. Şu anda uzaktan eğitim alan öğrencilerin pek çoğu kayıp nesil olarak adlandırılıyor. Sayın Muharrem İnce iktidarda olsaydı bir eğitimci olarak bu soruna nasıl çözüm bulurdu?

Bunu fırsata dönüştürebilirdik. Yani bizim üniversitelerimiz Harvard düzeyinde değil. Oxford düzeyinde değil. Ama bu pandemi sürecinde Harvard da Oxford da ODTÜ de kapalı.

Dolayısıyla tam bir eşitlik vardı. Bunu fırsata dönüştürüp müthiş bir yol alabilirdik ama alamadık. Yani gerçekten kayıp bir nesil gelecek. 


"Türkiye'de bakanlar artık bakan değil"

- Nasıl fırsata çevrilebilirdi?

İşte eşitleniyorsunuz ya o sizin önünüzde. Harvard Oxford sizin önünüzde. Ama o da uzaktan eğitim yapacak siz de uzaktan eğitim yapacaksınız. Bir anda eşitleniyorsunuz. Bunu beceremedi. Türkiye'de en kötü yaptıkları birkaç işi say bana derseniz.

Herhalde birinci sırada eğitim, ikinci sırada tarım, üçüncü sırada dış politika derim. Eğitime şu anda çocuklar okul yok.

Perişan durumdalar. Bu çocuk şimdi ileride matematikte TÜREV'i limiti integrali öğrenmedi lisede. Fizikte dengeyi momenti öğrenemedi ileride inşaat mühendisi olacak. Eyvah eyvah eyvah.

İleride bunlar tıpta eczacılıkta laboratuvara gidemedi. Bunu telafi edemedi bu konuda sınıfta kaldılar açıkçası. Ben Sayın Ziya Selçuk ilk bakan olduğunda demiştim. Ziya Hoca eğitimi bilir mi bilir. Yapabilir mi hayır yapamaz demiştim. 


- Neden?

Çünkü sistem öyle. Bakan değil artık bakanlar. Onlar sekreter. Bakın önceden ben on yaşındayken bakanları tanırdım. Şu anda soralım sokakta, bakanların ismini bilen yok. Çünkü her şeye bir kişi bakıyor.


- Bir de çok fazla değişiyor bakan. Son 18 yılda kaç defa değişti tartışması da vardı.

O yapacak güçleri yok.


- Tarıma dair Muharrem İnce neler yapacak?

Bakın önce et fiyatına 2 lira zam yaptılar. Sonra süte 30 kuruş destekleme verdiler. Bu ihanettir. Önce ete zam yaparsanız. Süt ineklerini keserler. Önce süte sonra ete yapmanız lazım.

Bu kadarcık bir temel bilgiyi bile bilmeyen insanlar yönetiyor bu ülkenin tarımını yazık günah. Buzağı ithal, yem ithal, ilaç ithal. Sıkı durun, çoban ithal çoban. Çobanlar Afgan. Bu ülkenin çobanları Afgan artık. Köylüyü bitirdiler.

Şu anda köylü çiftçi perişan durumda. Sadece nohutta kendimize yetiyoruz. Pirinç yetmiyor bizim ürettiğimiz. Kuru fasulye yetmiyor. Et yetmiyor. Dışarıdan alıyoruz.

Bizim çocukluğumuzda bu köyün ilkokulunda okurken dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden birisiydik. Bugün üretmeyen bir Türkiye var. Türkiye'yi yeniden bir üretim ekonomisine döndürmemiz lazım.

Yani Türkiye'nin bir üreten bir ülke olmamız lazım. İki üretebilmemiz için sermayenin ürkmemesi lazım. Hangi sermayen yerli sermaye de ürkmemeli yabancı sermaye de ürkmemeli.

Peki, sermaye ne zaman ürker? Yargın düzgün olmazsa ürker. O zaman yargıyı düzeltmek lazım. Türkiye'yi uçurumdan almanın en önemli yolu yargıyı tarafsız adil hale getirmektir.

Bunu yaptığınız zaman sermayeye güven verirsiniz. O zaman yatırım olur. Yatırım olunca da üretim olur. Üretim olunca refah olur.


- Asgari ücretle ilgili tartışmalara dair sizin yorunlarınız tartışılan konlar arasında. Sayın Muharrem İnce'nin önerileri ne doğrultuda olur? Asgari ücret söz konusu olduğunda standartların yükseltilebilmesi adına…

Asgari ücret artık sıradan bir ücret oldu. Yaygın bir ücret bu. Çalışanların yarısı asgari ücretli artık. Dünyada gıda fiyatlarındaki artışta dünya ikincisiyiz. Arjantin bir, biz ikiyiz.

Bu şartlarda bu parayla geçinmek gerçekten bu ülkeyi yönetenlere bir ay o ücretle geçindireceksin ki anlasın bunu. Kurban bayramından kurban bayramına et yiyen insanlar var bu ülkede.

Derin bir yoksulluk var. 48 vilayeti gezdim gördüm ben bunları. Ekmeğe muhtaç insanlar var. Gerçekten cumhuriyet tarihinde ben 57 yaşındayım. Ben sokaklarda 40 senedir gezerim.

İlk kez bu kadar derin bir yoksulluk görüyorum. Yani Ağrı'da da gördüm bu yoksulluğu İstanbul'da da gördüm İzmir'de de gördüm.


"TÜİK bu ülkenin en büyük suçlularından biridir"

- Peki, ne yapılması lazım ekonomik politikaların düzeltilmesi adına?

Birincisi Merkez Bankası'nın bağımsızlığı. Özerk kuruluşların durumu. TÜİK bu ülkedeki en büyük suçlulardan birisidir. Türkiye'nin en ciddi problemlerinden birisi işsizlik yoksulluk terör hepsi tamam. Doğru bilgi sorunu var Türkiye'nin.

TÜİK'i yönetenlerin bağımsız bir yargı düzeninde yargılamak lazım niye insanları kandırdınız diye. Mesela şeffaf bir kamu yönetimine ihtiyaç var. Türkiye'Nin bir planlamaya ihtiyacı var. Türkiye'de israfın önlenmesine ihtiyaç var.

Mesela aklımın almadığı bir şey var. AKP'ye il kongresi yapmak serbest. Değil mi? Lokantalar niye kapalı. Kafeler niye kapalı.

Yani AKP'nin ilk kongrelerini televizyonda seyrediyoruz maske mesafe hiçbir şey kalmamış. Lokantayı kafeteryayı açmak yasak. Yazık günah bu insanlara. Türkiye'de az önce bir şeyi unuttum tarımla ilgili söylediğinizde.

Türkiye'de tarımın sorununu çözemeyen hiçbir şeyi çözemez. Çünkü çözümü en kolay olan ama ne yazık ki beceriksiz bir iktidar Türk tarımını batırdı.


"Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorum ama sistem gereği benim elimde değil"

- Cumhurbaşkanı olmak için adaylığınızı koyacağınıza dair yaptığınız açıklamalar. BU yolda sizi vazgeçirebilecek bir yan etken olur mu?

Cumhurbaşkanı adayı olabilmenin üç tane yolu var. Bir siyasi parti grubu sizi aday gösterecek. Yani en az 20 milletvekili. 2, yüzde 5'ten fazla oy almış bir siyasi parti olacak. Şu anda öyle bir parti yok. Üç, yüz bin imza.

Ben aday olmak istiyorum. Ama aday olacağım demekle bakın üç seçenekte de ben aday olacağım dediğiniz zaman aday olamıyorsunuz. Aday olmak istiyor musun diye sorarsanız evet olmak için uğraşacağım ama onu zaman gösterecek.


"Sıram gelince aşı olacağım"

- Gelelim aşı tartışmalarına. Sayın Davutoğlu ile geçenlerde yaptığım söyleşilerde dedi ki "Türk insanını denek haline getirdiler". Sizin görüşleriniz neler?

Ben Davutoğlu'nun ne dediğiyle ilgilenmem. Çünkü aşı konusunda siyasetçilere değil bilim insanlarına güvenirim. Davutoğlu hekim olmadığına göre Davutoğlu'nun dediğiyle ilgilenmem. Ben hekim arkadaşlarımla konuşuyorum.

Olalım mı diye sorduğumda bana şu ana kadar olma diyen çıkmadı. Hekim arkadaşlarımın hepsi ol dedi. Zamanı gelince olacağız. Ama şunu söyleyelim. Bir, sayın cumhurbaşkanı aşı oldu örnek olmak için. Güzel, doğru.

Ben şurdan şunu çıkarırım. Bir, elimizde milyonlarca aşı var. Olacağız hepimiz. Halkta bir direnç var olmak istemiyor da cumhurbaşkanı onun için mi örnek oldu.

Elimizde aşı yok ki. Birkaç milyon aşı var. 80 milyon 60 milyon… 1995 doğumlu MYK üyesine aşı yaptırıyorsunuz. Eskişehir'de AKP'li bir avukat hastanenin avukatı olduğu için sağlık çalışanı sayılıp aşı oluyor. Bunlar doğru şeyler değil.

Elimizde yeterli aşı olur, halkta da bir direnç olur. Bilim insanları da der ki sanatçılara politikacılara der ki ya Muharrem İnce sen bu ülkede 15,5 milyon oy aldın. Arkadaş senin taraftarların var sevenler var.

Sosyal medyada şu kadar takipçin var sen bir aşı ol da fotoğrafını görüntünü yayınlayalım senin taraftarların da örnek teşkil etsin. MHP'li olur CHP'li olur sanatçı olur. Böyle bir durum yok ki ortada.

Aşı yok zaten sağlık çalışanlarına ancak yetecek. Sağlık çalışanları bitsin. Polisler. Bizim sıramız ne zaman gelirse ben de olacağım tabi ki.


"Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde heyecan yaratmasaydık yerel seçimler kazanılmazdı"

- Cumhurbaşkanlığı seçiminin açıklandığı gece. Daha sonrasında pek çok şey söylendi yazıldı çizildi. Bir kesim hayal kırıklığı dedi. Siz kızdınız mı daha sonrasında size diyenlere?

Hayır, neden kızayım. Hayal kırıklığı normal. Benim aday olduğum gün bu millette umutsuzluk vardı. Erdoğan'ı asla yenemeyeceklerine inanıyordu bizim mahalle. Kampanya ilerledikçe umutları çok yükselttik. Umutlar zirve yaptı.

Herkes benim kazanacağıma inanıyordu bizim mahalle. Kazanamadık. Şimdi birincisi önce umutları yükselteceksin ama sonra yerel seçimleri kazandık.

Bakın o cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki heyecanı yaratmasaydık yerel seçim de kazanılmazdı. Önce testiyi çatlatacaksın testi sonra kırılır. Önce çatlatacaksın ama. Birincisi bu.

İkincisi o gece sistemi çökmüş CHP'nin. CHP 12 bin sandığa gözlemci vermemiş. 4 milyon oyu sokakta bırakmış. Sonra şunu diyenler de gene matematikle problemi olanlar.

Erdoğan'ın oylarıyla benim oylarım yakın değildi ki birbirine. Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım'ın oyları yakındı birbirine. Bizim oylar yakın değil ki.

15,5 milyon oy ben almışım, 25,5 milyon oy Erdoğan almış. Oylar yakın değil ki neyini kazanıyorsun. CHP'nin de sistemi çökmüş bana bilgi veremiyorlar.

Ama 4 genel başkan yardımcısı çıkmış ellerinde bilgi olmamasına rağmen ikinci tura kaldı diye açıklama yaptılar. Hesap sorulması gereken o 4 genel başkan yardımcısı.


"Bana dua etsinler, partiyi korumak adına seçim gecesi çıkmadım"

Neye dayanarak ikinci tura kaldı dediniz siz. Şimdi filmi geri saralım. Ben CHP Genel Merkezi'ne gitseydim o gün kameraların karşısına geçseydim ne olacaktı.

Sistemin çöktüğünü bütün Türkiye öğrenecekti orada. O zaman ne olacaktı 100 bin kişi CHP genel merkezini basacaktı işinizi yapamadınız diye.

Bana dua etsinler ki partiyi korumak adına çıkmadım ortalara. Partiyi koymak adına kendimi ortaya attım. Bana dua etmeleri, şükretmeleri gerekirken eleştirenler bugün partiyi yönetenler işte.


- Doğu Akdeniz gibi Ortadoğu gibi sorunlar nasıl aşılır?

Hamasetle dış politika olmaz. Dış politikayı temel ekseninden kaydırdılar. Mesela Mısır'da darbecilere karşıyız, ama Mali'de darbecileri destekliyoruz.

Dış politikada o kadar çok sorumlu kurum var ki. Akraba Toplulukları Başkanlığı var, Cumhurbaşkanlığı danışmanları var, Dışişleri Bakanlığı var. Var da var.

Çok parçalı hale getirdiler. Geleneksel dış politikadan Türkiye'yi uzaklaştırdılar. Türkiye'nin bir Filistin politikası vardı. Demirel de olsa Ecevit de başbakan olsa değişmezdi o.

Şimdi Türkiye'nin dış politikası parti politikası oldu. Mavi vatan konusunda tek cümleyle şunu özetleyeyim. Kesinlikle ve kesinlikle arkasında durulmalıdır bu işin. Yoksa Türkiye Antalya körfezine sıkışmış bir kara devleti olur.

Çocuklarımız ve ülkemizin geleceği için arkasında durmalıyız bu konunun hep birlikte.


- Peki Biden'ın başkanlığıyla ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geleceği için siz ne diyeceksiniz?

Hayretler içerisinde izliyorum. Sanki seçim Türkiye'de oluyor. Banane Biden seçilse ne olur Trump seçilse ne olur. Fazla bir şey değişmez biliyor musunuz.

Amerika büyük bir devlettir. Kurumları kuralları vardır. Türkiye'de Trumpçılar var Bİdencılar var hayretler içerisinde izliyorum bu durumu.


- Ama ABD'deki her gelişme ekonomik anlamda Türkiye'ye yansıyor.

Yani çok fazla bir şey değişmez. Abartmamak lazım.


- Son olarak şunu sorayım. Sayın Cumhurbaşkanı ile seçimlerden sonra görüştünüz mü?

Telefonda görüştüm.


- Peki, aranızda yine o ünlü diyalog "Bana bak Muharrem ee Sana baktım Recep" gibi bir diyalog yaşandı mı?

Yok, telefonda Sayın Cumhurbaşkanı yakınımı kaybetmiştim başsağlığı için aradı. Teşekkür ettim ben de. Nezaket gösterdi. Yani Saray'a giden CHP'li ben değilim yani.

Bu diyaloglar peki sadece o seçim arefesinde, mitinglerde ve meydanlarda mı yaşanıyor. Siyaset için mi yani bu diyaloglar?

Kamera önünde kavga eden siyasetçiler, daha sonraki kendi aralarındaki diyaloglarda iyi bir iletişim halindeler mi? Nasıl gelişiyor süreç

Siyaset bir düşmanlık değildir. Siyaset bir yarıştır. Son yıllarda her ne kadar düşmanlık boyutuna getirseler de. Artık siyasetçiler sokaklarda dövülse de ben siyaseti öyle algılamıyorum.

16 yıl milletvekilliği yaptım hiç kimseye yumruk atmadım kimse de bana yumruk atmadı. Siyaset ve gazetecilik sözle kalemle yapılan işlerdir. Yumrukla yapılan işler değildir.

Siyasette tartışmalar olur ama düğünler gibi cenazeler gibi görüşmeler de olur. 


- Ağzınıza sağlık. Çok çok teşekkürler. Şu soruyu tekrar sormadan kapatmak istemiyorum. Memleket Hareketi için ismi netleşen isimler var mı yok mu?

Çok var kurucular kuruluyla cumartesi günü toplantı yapacağız zaten. Biraz daha bekleyeceksiniz onun için. Teşekkür ederim.

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU