Katil robotlar kurgu değil, uzun süredir askeri savunmanın parçası

Katil robotlar, gelişen teknolojiye ilişkin korkulardan sadece biri. Ancak düşündüğümüzden çok daha uzun süredir aramızda

Katil robotlar yeni bir oluşum gibi gözükse de aslında uzun zamandır kullanılıyor

Myke Rider* - The Independent 

ABD Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, silahlı robotların ateş edip edemeyeceği konusundaki nihai kararı daima insanların vereceği belirtildi.

Açıklama, yeni ve gelişmiş hedefleme sistemiyle ilgili endişelerin gündeme gelmesinin ardından yapıldı. Atlas olarak adlandırılan sistem, savaş araçlarının nesneleri hedef alıp yok etmesi için yapay zekayı kullanacak.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kamuoyu her ne kadar ‘katil robotlar’ın gerçek olmasından endişelense de bu konsept zaten kullanılıyordu. Makineli tüfekleri olan ‘Swords’ adlı robotlar henüz 2007’de Irak’a konuşlandırılmıştı.

Öte yandan endişelerini dile getiren insanlar ‘robot’ dendiğinde, insan müdahalesine ihtiyaç duymadan görev yapabilen özerk teknolojileri kastediyor olabilir.

Ancak bu tarz askeri robotlarla ilişkimiz de çok öncesine dayanıyor.

II. Dünya Savaşı sırasında, önceden belirlenmiş bir mesafeden top mermilerini imha etmeyi hedefleyen yakınlık sensörlü fünyeler üretildi. Bazı durumlarda insan faktörünü tamamen devre dışı bırakan bu teknoloji, silahı normalde olduğundan çok daha etkin hale getirdi.

Bu yüzden, savaşlarda özerk silah sistemlerininin kullanılmasına endişelenmek yerine onların neden ve nasıl kullanıldığına odaklanmak gerek. Çünkü farklı şekillerdeki bu özerk sistemler zaten kullanılıyor.

Sibernetiğin doğuşu

Araştırmam, özellikle askeri etiğe ve insanlarla makineler arasında ayrım yapma şeklimize odaklanarak, insan-makine ilişkisini inceliyor. II. Dünya Savaşı sırasında matematikçi Norbert Wiener, uçaksavar ateşinin kontrolü üzerinde çalışırken, insanlar, hayvanlar ve makineler arasındaki ilişkiyi inceleyen sibernetiğin temellerini attı. Wiener ve meslektaşı Julian Bigelow, bir uçağın tahmini hareketiyle gerçek hareketi arasındaki sapmaları inceleyerek, tahminleri düzeltmek için sapmaların sisteme geri gönderilebildiği ‘geribildirim döngüsü’ konseptini ortaya çıkardı.

Sibernetik, Wiener’ın teorisiyle birlikte teknolojiyi daha iyi, daha hızlı kararlar almak ve silah sistemlerini daha etkin şekilde kullanmak için yanılabilir insanı aradan çıkarabildi.

II. Dünya Savaşı’ndan bu yana bilgisayar, Vietnam döneminin lazer güdümlü ‘akıllı bombalarından’ seyir füzeleri ve Reaper Drone’lara kadar askeri düşüncenin temel dayanağını oluşturmada sibernetik teoriye dahil oldu.

Artık savaşacak insan sayısını artırmak yeterli değil. Aksine, insanı devre dışı bırakmak, kayıplara ilişkin siyasi sorumluluğu en aza indirirken, askeri başarıyı da maksimuma çıkarmak demek. Bu durum, ABD ve müttefiklerinin askeri dronları yaygın olarak kullanmasına yol açtı. Bu görevler son derece tartışmalı olsa da askeri ölümlerle kamuoyundan yükselen sesler göz önüne alındığında siyasi açıdan tercih edilebilir olduklarını kanıtladı.

 

robot2.jpg
Askeri drone'lar ABD ve müttefikleri tarafından oldukça sık kullanılıyor 

 

İnsan makine

Drone savaşıyla ilgili en tartışmalı konulardan biri drone pilotunun ya da ‘operatörünün’ rolü. Tüm çalışanlar gibi bu operatörler de ‘iyi bir iş yapmak’ için işverenlerine bağlı durumda. Ancak başarı şartları net olmaktan uzak. Filozof ve eleştirmen Laurie Calhoun’un da dediği gibi:

“İnsansız hava taşıtı (drone) operatörlerinin işi öldürmek.”

Kısacası operatörlerin görevi aslında karar vermek değil, yapmaları istenen işi yapmak. Eğer bilgisayar onlara öldürmesini söylerse, bunu yapmamaları için bir sebep var mı?

Modern askerle ilgili olarak da benzer şeyler söylenebilir. GPS’ten video bağlantılarına, askerler her yerde onları izleyip kontrol eden geniş bir ağa bağlanmalarını sağlayan çok sayıda cihaz taşıyor.

Bu da etik bir bilmeceye yol açıyor. Kameralarla gözetlenen bu askerin amacı emirleri harfiyen yerine getirmekse, neden ‘insan’ olmaları gereksin? Ne de olsa makineler insanlardan çok daha verimli ve yorgunluk ya da stres hissetmiyor. Eğer askerlerden robot gibi davranmaları bekleniyorsa o zaman gereksiz yere kan dökülmesinin ne amacı olabilir?

Bunun cevabı, insanın gerçekte olanlar için mazeret ya da “etik kılıf” olarak kullanılması. Üstelik bu da neredeyse tamamen mekanik bir eylem. Tıpkı drone operatörünün bilgisayar kontrollü drone’u yönetmesi gibi… O halde Savunma Bakanlığı’nın yeni Atlas sistemindeki insan rolü de sadece işler ters giderse mazeret olarak kullanılmak olabilir.

Predator ve Peaper drone’lar kamuoyunun ‘katil robotlara’ ilişkin hayal gücünü harekete geçirse de bu icatlar yeni değil. Aksine onlarca yıl öncesine dayanan uzun bir gelişim çizgisinin sadece sonucu.

Makine özerkliğinin her zaman insanın kararına bağlı olacağını düşünmek bazı okurları rahatlatabilir. Ancak burada ana nokta gözlerden kaçıyor: Özerk sistemler, askeriyede uzun zamandır var. Bu yüzden kendimizi sonuçlara hazırlamalıyız.

 

*Mike Ryder, Lancaster Üniversitesi’nde felsefe alanında yardımcı bir öğretim görevlisi. Bu makale ilk olarak The Conversation’da yer aldı.

 

 

**İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

https://www.independent.co.uk/news/science

Independent Türkçe için çeviren: Sezin Bala

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU