“Türkiye’de gazeteciliğin geleceği” raporu

Benan Kepsutlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Başlık aslında hem meslek arasında, hem halk nezdinde tartışılan, hatta çokça konuşulan bir konu.

Hem pandeminin oluşturduğu şartlar, hem de sosyal medyanın yaygınlaşması geleneksel medyayı, televizyonları, gazeteleri nereye taşıyor sorusunu sıkça akıllara getirir oldu.

Küresel Gazeteciler Konseyi’nin hazırlamış olduğu “Türkiye’de gazeteciliğin geleceği” raporunun satır aralarına geçmeden, 'sosyal medya geleneksel medyayı bitirir mi' tartışmalarına kendimce bir açıklama getirmek isterim.

Cevabı; hayır!

Burada aslında kavramsal bir yanlış anlaşılma var. Çünkü gazeteciliğin, -temel prensiplere uyulabildiği sürece, işleyişinde bir değişiklik yok.

Değişikliğe uğrayan, bir anlamda evrimleşen sadece aktarım şekli.

Şöyle;

Düşünün, radyonun icadıyla gazeteler ya da yazılı basın son mu buldu? Hayır!

Televizyonun icadıyla radyolar mı kapandı? Hayır!

Sadece haberi aktarım şekilleri evrilmeye başladı.

Ama neyin haber değeri olduğu hep bir süzgeçten geçti. Gazeteci süzgecinden…

Yani yayımlanacak haberler her haliyle editöryal denetime tabi tutuldu.

Şu anki sosyal medya tartışmaları da aynen öyle.

Twitter’da bir yerde deprem olduğuna dair farklı hesaplardan tweetler yağdığını farz edin.

Önce neye ihtiyaç duyuluyor? Olayı teyit etmek için muhtemelen ya haber kanallarına ya da gazetelerin sosyal medya hesaplarına bakılıyor ya da bir haber kanalı açılıyor.

Yani gazeteci gözüyle editöryel bir teyide ihtiyaç duyuluyor.  

Özetle sosyal medyada yer alan her görüntü, bahsi geçen her olay teyide muhtaç.

Gazeteci gözüne…

İnternetin olmadığı dönemlerde de televizyon kanallarına farklı farklı kasetler gelirdi.

Editörler o kasetlere tek tek bakar, haber değeri olanları ayırırlardı. 

Hatta bazen o görüntüler satın alınırdı.

Şimdiki fark, satın alınmaya ihtiyaç olmadan veri akışının daha hızlı olması. 

Ama haberi aktaran kaynak aynı, sadece araç değişime uğruyor.

Pandemi ile birlikte sosyal medyanın imkanlarından daha çok faydalandığımız da bir gerçek.

Küresel Gazeteciler Konseyi’nin hazırladığı kapsamlı raporun ana başlıklarına gelecek olursak…

Her şeyden önce bu konseyin, kamu diplomasisine destek vermek amacıyla kurulan bir STK olduğunu söylemek gerek.

Dolayısıyla 3335 sayılı uluslararası Birlik Kurma Yasası’na tabi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylı ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile koordineli bir şekilde yürütülüyor.

Dünyanın hemen her ülkesinden temsilcilerin olduğu, -şaşırtıcı gelmesin- gerçekten objektif ve gazeteciliğin temellerini esas alan bir yapı.

Konseyin Genel Başkanı Mehmet Ali Dim.

İşte bu yapının hazırladığı o raporun detaylarıydı dikkatimi çeken, zira analizler son derece yerinde.

Raporda;

“Kamu adına profesyonel olarak gazetecilik faaliyeti sürdürülmezse; güvenilir gazeteci ve kurumlar yaşatılamazsa, iletişim evreni manüplasyonlara, propagandaya ve yanıltıcı tanıtım içeriklerine teslim oluyor. Diğer taraftan gazetecilerin sahada çalışabilmeleri için de yeni bir ekosisteme ihtiyaç var. Reklam ve gazete satışı ile elde edilen gelirler artık gazetecilik faaliyetlerini sürdürmek için yeterli değil. Dijital platformlar telif haklarına riayet etmeden gazetecilerin ürettikleri içerikleri kullanıp gelire dönüştürebiliyorlar; ancak gazeteciliği desteklemiyorlar” deniyor.

Aynı zamanda “gazeteciliğin sivil toplum içindeki vazgeçilmez fonksiyonunun tam ve doğru olarak icra edilebilmesi ve bunu icra eden meslektaşlarımızın ve çalıştıkları kurumların yaşatılıp güçlendirilebilmesi için bir inisiyatif geliştirmeyi hedeflediği, bu istikamette problemlerin ve ihtiyaçların doğru tespiti ve çözüm yollarının geliştirilmesi amacıyla kurulacak çalışma gruplarının yazacağı raporlar kamuoyu ile paylaşılarak toplumsal konsensüs sağlandıktan sonra gerekli yasal düzenlemelerin ve uygulanmasının takipçisi olunacaktır” ifadesi kullanılıyor.

Ayrıca, “gazeteciliğin temel insan hak ve özgürlüklerinden birisi olarak basın özgürlüğünün ve basın faaliyetlerinin insan var oldukça varlığına devam edeceği, bu konuda yetkili ve görevli kamu kurumlarının kurulduğu, bu kurumların medya kurumlarını desteklemek ve geliştirmek üzere ödevli oldukları” dile getiriliyor. 

Bir de öneriye dikkat çekiliyor Konsey tarafından; 

“Koronavirüs pandemisi gibi zor günlerde bu kurumların bütçelerindeki ödeneklerin medya organlarını kollamak üzere kullandırılması, özellikle kalkınma ajansları gibi hibe desteği veren kurumların imkanlarının değerlendirilmesi” gerektiğinin altı çiziliyor.

Evet, pandemiyle birlikte bizlere de yeni çalışma şartları oluştu.

Gazeteciler de yaşanabilecek ikinci, üçüncü dalgalara karşı mesleğin geleceğine dair öngörüler aktarıyor.

Bu ya da bu gibi oluşabilecek pandemi durumlarına karşı araç olarak sosyal medyanın kullanılabilirliğinin avantajları bir yana, halkın haber alma ve gazetecilerin haber aktarma görevi için gerekli desteklerin de verilmesi bekleniyor.

Sadece Türk gazeteciler tarafından değil, Küresel Gazeteciler Konseyi’nin üyesi olan ya da olmayan ve dünyanın farklı yerlerindeki gazeteciler tarafından da. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU