Mimarlar Odası: Büyüme odaklı projelerle ülke yıkımın şantiyesine dönüştü

Mimarlar Odası, yerel seçimlere bir ay kala “2019 Yerel Yönetimler Raporu”nu yayımladı

TMMOB Mimarlar Odası yerel yönetimler raporunda ranta dayalı imar plan ve uygulamaları yüzünden, şehirlerin afetlere açık hale getirildiği öne sürülüyor

Mimarlar Odası tarafından hazırlanan 64 sayfalık “2019 Yerel Yönetimler Raporu”, “Otokratik Rejim ve Kriz Koşulları, Kentleşme, Planlama ve Mimarlık, Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Demokrasi” başlıklarını taşıyor.

Cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleştirilen 7 halk oylamasından 3’ünün AK Parti hükümetleri döneminde yapıldığı hatırlatılarak, rejimin değiştirildiği öne sürülen raporda bu süreç şöyle özetleniyor:

*2007, 2010 ve 2017 yıllarındaki 3 oylama ile yargının yapılanmasına, parlamenter sisteme ve yönetim biçimine dair anayasa değişiklikleri yürürlüğe sokulmuş, siyasi rejim değiştirilmiştir.

*İlgili kesimlerin görüşünü almadan düzenlenen Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) yoluyla neredeyse el atılmamış hiçbir alan bırakmadan yapısal nitelikte pek çok değişiklik yapmıştır.

TBMM devre dışı bırakıldı

Raporda sisteme yönelik yapısal değişikliğin 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle başladığı öne sürülüyor.

*15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi ile siyasi iktidarın ülke yönetiminde olağanüstü yetkiler alması için gerekli koşullar oluşmuş; TBMM devre dışı bırakılarak yasama ve yürütme yetkisini tek parti üstlenmiştir.

*21 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL (Olağanüstü Hal) koşullarında KHK’lar yoluyla, kentsel ve kırsal alanları, tabiat varlıklarını, koruma alanlarını, ormanları, kıyıları, milli parkları, doğal sit alanlarını, meraları, yaylaları yapılaşmaya açarak metalaştıracak, sermayeye tahsisinin önünü açacak pek çok düzenleme başlatılmıştır.

*OHAL KHK’ları yoluyla kamu kurumlarının yapıları değiştirilmiş, kapatılmış, çalışanları tasfiye edilmiş, rektörlük seçimleri kaldırılmış, basın-yayın organları ve sivil toplum kuruluşları kapatılmıştır.

 

 

Sandıklara müdahale iması ve “otokratik rejim” vurgusu

Raporda “yargı güvencesinin sağlanmadığı, kanunlara aykırı kararlar alınan ve şeffaf olmayan bir sürecin sonunda”, seçim sandığı sonuçlarına müdahale edildiğine dair soru işaretlerinin ortaya çıktığı öne sürülüyor.

*Seçimin ardından ilan edilen “otokratik rejim”in bir an önce yürürlüğe sokulması için, Cumhurbaşkanlığı ve 27. dönem Milletvekilleri Genel Seçimleri de erken gerçekleştirilmiştir.

*Kentler ve kırsal alanlar tabiat varlıkları, koruma alanları, ormanlar, kıyılar, milli parklar, doğal sit alanları, mera ve yaylalar, taşıdıkları doğal ve kültürel değerlerle birlikte hızla yıkımın ve plansız yatırımların şantiyesi haline gelmiştir.

*Kanal İstanbul ve benzeri büyük altyapı projeleri; yoğunluk artıran, planlamada eşitlik ilkesine uymayan ayrıcalıklı imar uygulamaları ve kısa sürede çok sayıda yapı üretilmesi baskısıyla kentlerimiz deprem ve tüm diğer afetler karşısında güvencesiz hale gelmiştir.

*Kanal İstanbul Projesi, Kuzey Marmara Otoyolu, 3. Köprü, 3. Havalimanı, İstanbul İzmir Otoyolu ve İzmit Körfez Geçişi, Ordu-Giresun Havalimanı gibi birçok projenin, çevreye olan etkileri değerlendirilmeden uygulama çalışmaları başlatılmıştır.

*1, 2 ve 3. Derece Doğal Sit Alanı tanımları yerine; “kesin korunacak hassas alanlar”, “nitelikli doğal koruma alanları” ve “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı” tanımı getirilerek, doğal sit alanlarında yapılaşmaya yol açabilecek düzenlemelere olanak sağlanmıştır. 

Afet toplanma bölgelerinde yüksek yoğunluklu yapılaşma

Raporda kaçak yapıların izlenmesi  ve imar planlarında sağlıklaştırma yapılması çağrısı yapılarak, afete açık bölgelerin boşaltılması çağrısı da yapılıyor. 

*Sermaye odaklı merkezi-yerel yönetim politikaları sonucunda nüfusunun çoğunluğu kentlerde yaşayan ülkemizde şehirler doğal ve insan kaynaklı afetlere açık hale gelmiştir. 

*Kentsel dönüşüm projeleri uygulamalarında bilim çevreleri ve meslek uzmanlarının görüşleri devre dışı bırakılmıştır. 

*Kamuya ait doğal sit alanları Kültür ve Turizm Bakanlığı devre dışı bırakılarak yapılaşmaya açılmıştır. 

*Kültür varlıklarının rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri, çevre düzenleme projeleri ve uygulamaları, muhafaza, nakil işleri ve kazı işleri uzman olmayan kişilerin sorumluluğuna bırakılmıştır. 

*İmar planları ile kamusal alan ve afet toplanma bölgesi olarak belirlenen alanlara yüksek yoğunluklu yapılaşmanın önü açılmıştır. 

 

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Seçimden önce son çağrı

31 Mart seçimlerinin ülke geleceği bakımından önemli sonuçlar doğuracağı vurgulanan raporda, “Bütün kurumların ‘Saray’a bağlandığı yeni rejimde, özerk yapıya kavuşması gereken yerel yönetimler ‘Saray’ın emrinde kuruluşlar’ haline gelmiştir” iddiasında bulunuluyor.

Raporun son bölümünde, “kentlerin kimlikli, planlı ve sağlıklı gelişmesi, mimarlığın, kamusal politikaların her düzeyinde yer alması, insan hak ve özgürlüklerinin korunması için yerel seçimlerde aday olarak sorumluluk alacak tüm adaylara” şu çağrı yapılıyor:

*Toplumun, tüm kurum ve kurallarıyla işleyen eksiksiz bir demokrasi beklentisini özenle gözeterek laik, demokratik parlamenter sistemin etkinliğini artırmaya, 

*Halkın iradesi olan TBMM’nin yasama yetkisine sahip çıkmaya, 

*İnsan onuruna yakışır bir yaşamın dayanağı olan adaletin sağlanması için yargı bağımsızlığını sağlamaya ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde hareket etmeye, 

*En temel insan hakkı olan sağlıklı ve güvenli bir çevrede, barış içinde yaşama hakkına sahip çıkmaya, 

*Tarihsel, kültürel ve doğal değerleri koruyarak, kent ve planlama politikalarının kamu yararına geliştirilmesi için çaba sarf etmeye, 

*Mesleki hak ve yetkileri korumaya, uzmanların sunduğu nitelikli mimarlık, mühendislik ve planlama hizmetlerinin topluma ulaşmasını sağlamaya, 

*Meslek mensuplarının yetkinliklerinin ve nitelikli hizmetlerin güvencesi olan meslek kuruluşlarının kamusal ve özerk yapılarını yok sayan politikalara karşı örgütlenme hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz

DAHA FAZLA HABER OKU