Futbol dışında her şey; Arjantin 1978

Emre Sarıkuş Independent Türkçe için yazdı

Vera Jarach gazeteciydi. 1978 Dünya Kupası oynandığı sırada İtalyan haber ajansı ANSA'nın Buenos Aires muhabiriydi, ama iş arkadaşlarının birçoğu onun aynı zamanda bir Plaza Del Mayo annesi olduğunu bilmiyordu.  

Bir süre önce diktatörlüğün kaybettiği kızı Franca için, evlatlarını kaybetmiş diğer annelerle Plaza Del Mayo'da dayanışmaya katılıyordu.  

Kupada olan biteni ajansa aktarırken içinde tarifsiz bir acı vardı ve Arjantin Milli Takımı kupada ilerledikçe gollere sevinen arkadaşlarından uzaklaşmıştı.

Kupa cuntayı aklama kupasıydı ve Jarach hiç de haksız değildi.
 

vera jarach.jpg
Vera Jarach


Dünya Kupası'dan iki sene önce, 1976'da,  Arjantin'de darbe yapan aşırı sağ cunta binlerce insanın katledileceği kirli savaşı "dirty war" başlatmıştı.

1983'e dek süren bu kıyımda resmi olmayan sayılara göre 30 bine yakın sol görüşlü insan "kaybedildi."

Kaybedilenleri (desaparecidos) iki son bekliyordu. Ya işkence merkezlerinde öldürülüyorlar ya da ilaçla uyutularak uçaklardan okyanusa atılıyorlardı.

Plaza Del Mayo hareketini düzenleyen Esther Careaga, Maria Bianco ve Azucena Villaflor da tıpkı Vera Jarach'ın ve meydanda toplanan diğer annelerin evlatları gibi kaybolmuştu. 
 

plaza del mayo anneleri.jpg
Plaza Del Mayo anneleri


Cuntanın iktidara gelişinden önce iktidarda olan Isabel Peron 2 sene içinde 6 ekonomi bakanı değiştirmiş, ekonomik dar boğazın önüne geçememişti.

Solcular ve aşırı sağcı milislerin sokak çatışmaları cinayet ve katliamlara dönüşmüştü. Güpegündüz işlenen cinayetler, ani bombalı saldırılar hükümeti ele geçirecek olan Videla cuntasının ekmeğine yağ sürüyordu.  

24 Mart 1976'da cunta iktidara el koydu ve kısa bir süre içinde "Proceso de Reorganizacion Nacional" (Milli Yeniden Yapılanma Süreci) başladı.

Amerika'nın tam desteğini alan cuntanın Arjantin tanımı "komünizmle mücadele eden Hristiyan bir ülke" şeklindeydi.

Meclis ve siyasi partiler artık yoktu, yargı devre dışı bırakılırken cuntanın adalet mekanizması kendisinden olanları ödüllendirip karşı çıkanları öldürmek şeklinde çalışıyordu.  

Basın tamamen bastırılmış ve gazeteler adeta cuntanın basın bülteni şeklinde yayımlanıyordu. 
 

videla cunta1.jpg
Arjantin askeri darbesi cuntasıyla Videla​​​​​​​


Arjantin'de hayatın iyileştiğini iddia eden cunta, ülkenin güvenli ve insan haklarına saygılı bir yer olduğunu göstermek için hazırlıklarında geç kalınmış dünya kupasını acil olarak gündemine almıştı.

Bu gecikmenin sebebi ekonomiydi. Birçok insan daha 1966'da Arjantin'de oynanmasına karar verilen kupayı düzenleme işiyle Arjantin'in kötü ekonomisinin başa çıkamayacağına inanıyordu.

Ünlü futbol dergisi El Grafico editörlerinden Dante Panzeri, kupayı düzenlemenin benzin bile almaya parası olmayan birinin araba almasından farksız olduğunu söylerken "Bunu ancak para çalarsanız yapabilirsiniz" diye yazmıştı. 

Kupayı düzenleme komitesinin başına getirilen General Omar Actis, 1976 Ağustos’unda suikasta uğradı.

Cunta bunu komünistlerin üzerine atsa da, suikastı düzenleyen kişinin Actis'in yerine geçen Amiral Carlos Lacoste olduğu biliniyordu.
 

carlos lacoste.jpg
Amiral Carlos Lacoste


Lacoste'un daha sonra Dünya Kupası ödeneklerinden zimmetine geçirdiği paralarla zenginleştiği ortaya çıkacaktı.

Devlet bütçesinden büyük bir kaynak kupanın organizasyonu için harcandı. Finalin oynandığı Monumental, Rosario'daki Gigante de Arroyito gibi stadlar yenilenmiş, Mar del Plata ve Cordoba gibi şehirlerde de yeni statlar inşa edilmişti.

Amerikan iletişim ajansı Burson Marsteller ile anlaşan Videla cuntası ülkede her şeyin yolunda gittiğini göstermek için göz boyuyordu.

Ezeiza Havaalanı'ndan kent merkezine giderken yol kenarındaki yoksul gecekondu mahallerinin gizlemek için örülen dev duvarlar cuntanın sakladıklarını anlatır gibiydi. 

Videla turnuva boyunca ülkede hiçbir şiddet olayı olmayacağının sözünü verdi. Bu da sadece reklam kampanyasının bir parçasıydı.
 


Oysa cuntanın şiddeti maçlar oynanırken işkencehanelerde ve okyanus üstündeki uçaklarda devam edecekti.

Bunun farkında olan birçok Avrupa ülkesinde kupa yaklaştıkça boykot çağrıları artmaya başlamıştı, hatta çeşitli ülkelerden bazı futbolcular turnuvayı protesto edeceklerini söylüyordu.

Fransa'daki boykot çağrılarından biri şu şekildeydi:

Fransa'yı alkışladığınızda işkencedeki insanların çığlıklarını kapatacaksınız.
 


Arjantin'in teknik direktörü Cesar Luis Menotti bir sosyalistti. Estetik zevklere sahipti. Darbecilerin karşı çıkamayacağı kadar seviliyor ve işini iyi yapıyordu.

O güne dek çalıştırdığı bütün takımlarda oyuncular bireysel ve kolektif yeteneklerini sonuna dek gösterirdi. Dilinden düşürmediği "etki bırakmanın" böyle mümkün olacağına inanıyordu.

Ve ağzından düşürmediği sigarasıyla her açıklaması romantik bir filozofunkinden farksızdı:

Sağın futbolunda para tüm yozluğu meşru kılar. Solun futbolunda sadece kazanmak için değil, insan olmak için oynuyoruz.


Fakat cunta nasıl olursa olsun kazanmaya oynuyordu ve başarının iktidarlarına manevi bir güç getireceğine inanmıştı. Cuntanın sloganı "Dünya Kupası'nda 25 milyon Arjantinli oynayacak" idi.

Cunta ve medya "birlik ve beraberlik" bahanesiyle futbol üzerinden öylesine şovence söylemlerde bulunuyordu ki, kontrol idealist Menotti'yi tamamen aşmıştı.
 

menotti.jpg
Cesar Luis Menotti


1977'de verdiği bir demeçte Menotti, şöyle dedi:

Oynarken vatanı ve bayrağı korumuş olmuyoruz.


Cuntanınkinden farklı bir politik çizgisi olsa da en az cunta kadar kupayı kazanmak istiyordu Menotti. 

Estetik açıdan çok şey vadeden takımını fizik kondisyon ve pres üzerine geliştirmiş, hücumcu orta saha olarak Bochini yerine Kempes'i tercih etmişti.

Savunmanın önünde oyunu yönlendiren Americo Gallego en güvendiği oyuncuydu. Onu Pasarella, Tarantini ve turnuva boyunca 5 numarayla oynayacak kaleci Fillol izliyordu. 

Kupa 1 Haziran 1978'de Buenos Aires'teki El Monumental'de 0-0'lık Polonya-Almanya maçıyla başladı.

Videla yine iletişim kampanyasının bir parçası olarak stada üniformasız geldi ve barıştan söz eden bir açılış konuşma yaptı.

İngiltere kupada yoktu, Almanya eski gücünde değildi. Cunta, Brezilya'nın ve Hollanda'nın neler yapacağını bekliyordu.

Kupanın ikinci günü Arjantin sahadaydı. Macarları bir sinir harbi sonunda 1-0 geriden gelerek yendiler ve ikinci maçta Fransa'yı da 2-1 yenerek İtalya ile birlikte ilk gruptan çıkmayı garantilediler.

Dönemin statüsüne göre A, B, C ve D gruplarında ilk iki sırayı alan takımlar tur atladı ve dörderli iki grup maçlara devam etti.

1. Grup'ta lider Hollanda finale adını yazdırırken Arjantin 2. Grupta Brezilya ile çekişiyordu. İki takım arasındaki maç o kadar sert geçmişti ki, ilk 10 dakikada oyun tam 17 kez faul için durmuştu.

Golsüz biten bu maçın ardından Brezilya Polonya ile Arjantin de Peru ile oynayacaktı.  

Arjantin-Peru maçıyla ilgili çok fazla şike söylentisi vardı. Hatta Arjantin'in maça çıkmasına bile gerek olmadığı konuşuluyordu.

Perulu oyuncular hükümet tarafından baskıya tutulduklarını söylerken, Peru kalecisi Quiroga'nın Arjantin doğumlu olması bile yiyeceği gollerin sebebi gibi gösteriliyordu.

İlk şaibe aynı saatte başlaması gereken Polonya-Brezilya maçının Arjantin-Peru maçından önce başlayıp bitmesiydi.

Brezilya maçı bittiğinde Arjantin Peru karşısında kaç farklı galip gelmesi gerektiğini biliyordu. 2-0'a dek direnmeye çalışan Peru, taraftar baskısının en yoğun hissedildiği Rosario'daki stadyumda aslanlarla dolu bir kafese atılmış gibiydi.

Arjantin Peru'yu 6-0 yendi. Bu da ikinci şaibeydi. Maç başlamadan General Videla ve Amerikan dışişleri eski bakanı Henry Kissenger Peru soyunma odasını ziyaret edip Perulu oyunculara şans dilemiş ve Arjantin halkının heyecanla onları beklediğini söylemişlerdi.
 


Yıllar sonra ise bir devlet memuru Arjantin'in Peru'ya gerçekten de 35 bin ton buğday, silah gönderdiğini, ayrıca Arjantin Merkez Bankası'nın Peru'nun dondurulmuş olan 50 milyon dolarlık hesabını serbest bıraktığı itirafını yapacaktı.

Dahası ve belki de en korkuncu, Perulu eski senatör Genaro Ledesma'nın 2012'deki açıklamalarıydı.

Ledesma, Buenos Aires'te bir mahkemeye ifade verirken Arjantin-Peru maçının, Güney Amerika'daki cunta rejimlerinin muhaliflerle başa çıkmak için kendi aralarında yaptıkları Akbaba Planı anlaşmasının bir parçası olduğunu söylüyordu.

Ledesma, Peru'nun askeri lideri Francisco Bermudez'in siyasi tutukluları işkence için Arjantin'e göndermek istediğini, Videla'nın da Arjantin'in gerekli skoru alması karşılığında bunu kabul ettiğine dair kanıtlar sunmuştu. 

Peru'dan bir şekilde istediğini alan Arjantin'in Cruyff'tan yoksun halde kupaya gelen Hollanda'ya karşı neler yapabileceği merak konusuydu.  

Cruyff yoktu ama Haan, Rensenbrink, Neeskens, Rep ve Kerkhof biraderler finale dek yine harika oynamıştı. 

25 Haziran 1978 günü Hollanda Milli Takım otobüsüne, El Monumental'e gelene dek, Videla'nın örgütlediği fanatik Arjantinliler eşlik etti.

Maç öncesinde Menotti oyuncularına bu ülkede hala meşru olan tek şeyi yani futbolu temsil ettiklerini söylüyordu. Stadyumda 75 bin seyirci vardı.

Kempes ile öne geçen Arjantin maçın sonlarına doğru Nanninga'nın kafa golüne engel olamadı. Son anlarda ise Rensenbrink'in Arjantin savunması arasından koşup kaleci Fillol'dan önce dokunduğu top direkten döndü.
 


O an stadı kaplayan büyük sessizlik uzatmalarda bozuldu. Gerçek bir tangocu gibi Hollanda savunmasını incelikle dağıtan Kempes'in golü kulakları sağır eden bir gürültü koparttı.

Bochini'nin sonlarda gelen üçüncü golündeyse Videla tribündeki generallerle sarmaş dolaştı. Uzayıp 120 dakikaya giden dünyanın en politik turnuvasının finalini Arjantin 3-1 kazanmıştı.  
 


Menotti maç boyunca iki paket sigara bitirmişti. Hem cunta hem de cuntayı ıslıklayan taraftarlar mutluydu.

Sokaklarda radikaller, peroncularla, katolikler protestan ve yahudilerle kutlama yapıyordu.
 


Sevinenlerin aksine ANSA muhabiri Vera Jarach da diğer Plaza Del Mayo anneleri gibi final maçı bittiğinde ağlıyordu. Arjantin değil, cunta kazanmıştı. 

Kupanın sonunda Organizasyon Komitesi'nin başkanı olan amiral Carlos Lacoste, organizasyonda gösterdiği şaibelerin ödülü olarak FIFA başkan yardımcılığına getirildi.

2 senelik hazırlık süresince kayıt dışı harcama 350 milyon doları bulmuştu. 

Videla diktatörlüğü 1983'e kadar devam etti. Eduardo Galeano'nun aktardığına göre kupada Alman futbolcu Berti Vogts, şöyle demişti:

Arjantin, hukukun hâkim olduğu bir ülke; ben siyasi hükümlü görmedim.


Göremezdi çünkü hükümlüler yok ediliyordu. Doğmamış çocuklar dahil, 30 bin insanın akıbeti halen bilinmiyor. Vera Jarach ise hala yaşıyor, bugün 92 yaşında...

 

 

Döneme dair film önerileri:

  1. The Secret in Their Eyes
  2. Garage Olimpo
  3. Buenos Aires 1977 - Chronicle of an Escape

Yararlanılan Kaynaklar:

Kirli Yüzlü Melekler: Arjantin Futbol Tarihi, Futbol Taktikleri Tarihi / Jonathan Wilson, Futbol Asla Sadece Futbol Değildir / Simon Kuper, Gölgede ve Güneşte Futbol / Eduardo Galeano

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU