Karantina altındaki ikinci haftamız geldi dayandı. Sizi bilmiyorum ama şu ana dek ben tam bir huysuz ve yaşlı bir kadınım.
Ancak perşembe gecesi fark ettim ki, bu yeni, garip, uzak yaşam biçiminin duygusal bedeli üzerime çökmeye başladı. Zaman algımı yitirmiş ve tezahürat, alkış, bağırış çağırış ve tencere tava sesleriyle sersemlemiş halde oturma odamda oturuyordum. Bütün ulus, bize bakım verenleri alkışlıyordu. Dışarıya fırlayıp kendim de ses çıkarmaya başlar başlamaz gözyaşlarına boğuldum.
Ülkenin her yerinde (ve bütün İrlanda Cumhuriyeti'nde onların sağlık çalışanları için) çıkarılan tüm bu gürültü, bu işte bir başımıza değil gerçekten de hep birlikte olduğumuz gerçeğinin evlerimizin ve zihinlerimizin duvarlarını aşan somut göstergesiydi.
Bu basit kolektif eylem, 2012 Londra Olimpiyatları'nın açılışını yapan ve Kraliçe'nin paraşütle stadyuma indiği, Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS)'i kutsamak için bir takım dansçının sağlık çalışanı kıyafetiyle yataklarda zıpladığı tuhaf ama harika Danny Boyle prodüksiyonundan beri hissetiğimden daha fazla birliktelik hissi yarattı.
Bu ani duygu saldırısı karşı konulmazdı; sadece uzun süredir kaybolmuş birliktelik hissi sayesinde değil. Aynı zamanda ne kadar üzgün hissettiğimi ve doğrusu bir yas duygusu içinde olduğumu fark etmemi sağladı.
Başkalarıyla geçirilen zamanın o hemen göze çarpmayan, sessiz etkisi olmadan yaşamaktan kaynaklanan yalnızlık sinsidir ve kolayca gözden kaçabilir. Ama inkar etmek olmaz; bedelini ödetir.
Tabii ki çoğumuz curcunalı bir haftanın ardından gelen kısa bir yalnız zamandan keyif alırız; bazılarıysa kendi kendine eşlik etmeye düşkündür ve tek başınalığı tercih eder. Ancak bu deneyimi fena halde zorlaştıran şey, yalnız kalıp kalmama tercihimizin ortadan kaldırılması ve şu anda dışarı çıkıp bir şeyler yapıp yapmamaya ya da arkadaşlarımızı, ailemizi görüp görmemeye karar veremememiz.
Genelde çok dik başlı olduğumuz gerçeği var bir de; bize bir şey yapamayacağımızı söylersen, dünyada ondan daha fazla yapmak istediğimiz bir şey olmaz. Hemen o an.
Karantina öncesi sosyal hayatım muhtemelen eylemsizliğin eşiğinde olarak tanımlanabilir. Beni yanlış anlamayın; insanları görmeyi seviyorum, utangaç sayılmam ama hayatımın büyük kısmını işten ve Londra'da her gün işle ev arasında gidip gelmenin eziyetinden bütünüyle tükenmiş hissederek geçiriyorum. Bu yüzden, boş zamanım genelde evde, akşam 9 civarı yatağa girmeden önce kanepede geçiyor. Ama istesem dışarı çıkabilirdim. İstediğim zaman sinemaya veya tiyatroya gidebilir ya da arkadaşlarımla akşam yemeğine çıkabilirdim.
Her zamanki yaşam tarzımızı kaybettik, rutinlerimiz pencereden uçtu gitti. İnsanlar (istisnalar hariç) belirsizliğe iyi tepki vermez. Bu karantinanın ne kadar süreceğini bilmiyoruz, koronavirüse yakalanıp yakalanmayacağımızı bilmiyoruz, eğer yakalanırsak ne kadar (hafif veya şiddetli) acı çekeceğimizi bilmiyoruz ve ailemiz ve dostlarımız nasıl etkileneceğini bilmiyoruz. Burada tam bir belirsizlik var. Benim gibi siz de anksiyeteden muzdaripseniz, muhtemelen şu an hayatınızın en iyi zamanlarını yaşamıyorsunuz.
Bununla birlikte, bu durumun kayda değer bir olumlu noktası, zihinsel sağlığı tartışmanın böylesine hızlı normalleşmesini hiç görmemiş olmamdır. Son yıllarda konuya dair eski moda damgalardan önemli bir kayma olsa da bir kişinin bir tür bozukluk tanısı almamışsa akıl sağlığını göz önünde bulundurmaya ihtiyacı olmadığı fikri hâlâ baki.
Şimdi, sosyal mesafelendirmenin ve karantinaların bu yeni dünyasında, herkes akıl hastalığının başkasının başına gelen bir şey olmadığı gerçeğinin şiddetle farkında. Bunun yerine, görüntülü sohbetler, çevrimiçi egzersizler veya meditasyon yoluyla bunu farklı şekillerde yönetmeliyiz. Ve vahşi doğaya geri döndüğümüzde, umalım ki bu değişiklikler kök salsın ve asla gitmelerine izin vermeyelim.
Lucie McInerney'in tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Koronavirüs karantinasının yalnızlığı sinsidir ama görmezden gelmek olmaz; bedelini ödetir
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken
© The Independent