Cezaevinden Çölaşan’a mektup: Elimiz kolumuz bağlı olarak kaçınılmaz sonu bekliyoruz

"Sadece biz tutuklu/hükümlüler için değil, gardiyanların da hayatı büyük risk altında"

Fotoğraf: AA

Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, koronavirüs salgını hakkında kendisine cezaevinden gelen bir mektubu köşesinden paylaştı. Mektupta cezaevindeki koronavirüs konusunda alındığı ifade edilen önlemlerden bahsedilirken Sadece biz tutuklu/hükümlüler için değil, gardiyanların da hayatı büyük risk altında. Tek bir infaz koruma memurunun getireceği hastalık mikrobuyla bütün cezaevi hastalanacak. Elimiz kolumuz bağlı olarak kaçınılmaz sonun geleceği günü bekliyoruz” denildi.

Çölaşan’ın bugünkü köşesinde yer verdiği mektup şöyle:

Emin Bey merhaba, geçen hafta (19 Mart günü) yayınladığınız cezaevi mektubu ile hem insani ve vicdani sorumluluğunuzu, hem de mesleki olarak da görevinizi ifa ettiniz. Kimsenin yapmadığını yaptınız, elinizi taşın altına koydunuz! Hem toplumda, hem de basında farkındalık oluşturdunuz. Şimdi infaz yasası gündeme geldi. Kanayan yaraya ilk siz merhem oldunuz. Keşke her yazar sizin gibi cezaevindeki sorunlara biraz olsun değinebilse…

Adalet Bakanlığı, sizin yazınızın ardından birçok kez açıklama yaptı. Özetle; ‘Cezaevlerinde tedbir alındı, temizlik malzemesi dağıtıldı' denildi. Evet, temizlik malzemesi dağıtıldı ama şu ana kadar sadece bir kere yarım şişe çamaşır suyu verildi, bir kere de koğuşa gelip etrafa iki fısfıs yapıp gittiler… Sonuç; yaptık mı yaptık, tedbir aldık mı aldık!

"Peki bunlar ne kadar gerçekçi önlemler?" diye soran tutuklu, şu soruları sordu:

-Açık ve kapalı görüşler iptal oldu, onun yerine ekstra telefon hakkı tanındı. Allah razı olsun. Peki ben çıktım kullandım telefonu, sonra yandaki koğuş aynı telefonu kullandı, sonra bir yandaki… Hepimiz aynı ortak telefonu kullanıyoruz. Hatta bütün cezaevi aynı telefonları kullanıyor. Peki arada bu telefonları dezenfekte eden var mı? Tabii ki yok. Demek ki tek bir kişide virüs olsa, bütün mahkumlara bulaştırmak bu kadar kolay. Burada cezaevi yönetimlerinin suçu veya tedbirsizliği yok. Bakanlıkça temin edilip gönderilmeyen dezenfektanları nereden bulup uygulasınlar.

-Savunma hazırlamak ve dijital evrakları incelemek için bilgisayar kullanıyoruz. Klavye, mouse, bilgisayar masası, sandalye… Acaba şu ana kadar bir kez olsun dezenfekte edildi mi?

-Bilgisayar odasına gidip gelirken koridorda duvara asılmış koronavirüse karşı alınması gereken 14 başlık adı altında ilanları okuyoruz. Mahkumlar ve personel bilinçleniyor, çok harika… Lakin maddelerden bir tanesi çok manidar. Diyor ki; elbiselerinizi 60 ile 90 derece sıcaklık aralığındaki sıcak suyla yıkayınız. Özür dilerim ama 16, bazıları 24 kişilik koğuşlara
1.5 saat sıcak su verilmekte ve adam başı 5 dakika sıcak su düşmekte. Kişisel temizliğimizi dahi yeteri kadar yapamazken; 60 derecede sıcak su bulup elbiselerini yıkayabilen varsa beri gelsin!

-Bir banyo, bir WC, bir lavabonun olduğu 25 metrekarelik ortak alanda 16 kişinin yaşam mücadelesi verdiği yerde sık sık yaşanan su kesintilerinden bahsetmek istemiyorum. Bu konuda artık çok tecrübeliyiz, koğuşun her yeri yedek su şişeleriyle dolu!

-Avukat görüşü, revire gitmek, telefon görüşü, bilgisayar için, baş memurla görüş için her ne olursa olsun koğuştan çıktın girdin, üstün başın her yerin detaylı olarak infaz koruma memurları tarafından aranır. Tabii ki de işin doğası gereği arama yapılacak, burası cezaevi. Benim burada anlatmak istediğim, üzerinde durduğum husus, cezaevinden dışarı çıkan, virüse istemeden maruz kalan ve cezaevine taşıma olasılığı çok yüksek olan gardiyanların mahkûmlarla devamlı fiziki temas halinde olduğudur… Acaba şu ana kadar herhangi bir gardiyana korona testi yapıldı mı? Veya cezaevine giriş çıkışlarda termal kamera ile kontrol var mı?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mektup şöyle devam ediyor:

Bu husus çok önemli! Sadece biz tutuklu/hükümlüler için değil, gardiyanların da hayatı büyük risk altında… Her fiziki temas bir izdir ve bu iz bütün cezaevini geziyor. Her üst aramasından sonra gardiyanların ellerini dezenfekte etmesi gerekirken biz şu ana kadar böyle bir şeye şahit olmadık.

Televizyondan, gazetelerden izliyoruz. Halkımız iki gün evine kapanıp duramadı! Can tatlı yani… Her an virüs kapma riski yüzünden artan kaygılar kapalı ortamlarda panik ataklara sebep oldu. Peki herkesin canı can da bizimkisi ne? Biz bu dört duvar arasında ne yapalım? Tek bir infaz koruma memurunun getireceği hastalık mikrobuyla bütün cezaevi hastalanacak. Elimiz kolumuz bağlı olarak kaçınılmaz sonun geleceği günü bekliyoruz. Tedirginlik, korku… Psikolojimiz altüst oldu…

İnfaz yasasını çıkarmak için; cezaevine hastalığın yayılması mı bekleniyor? Bu hastalığı, virüsü kaptıktan sonra cezaevlerini boşaltmanın ne anlamı kalacak? Uzmanlar tedbir almakta kaybedecek zaman yok diye bas bas bağırıyor. Bazıları ise ‘dur bir bakalım, sonra boşuna infaz yasası çıkarmış olmayalım, belki bir şey olmaz' şeklinde akıl ve mantığın algılamakta zorlandığı yorumlar yapmakta. İran gibi diktatörlüğün zirve yaptığı bir ülkede dahi cezaevleri daha virüs görüldüğü anda kapatıldı. Peki ya bizde durum ne?

 

Sözcü, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU