Arjantin 2019 seçimlerinin anatomisi: Sıcak kırmızı

Hüsamettin Aslan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Arjantinliler 24. Cumhurbaşkanını seçmek için pazar günü sandığa gitti.

Solcu aday Alberto Fernandez oylamanın ilk turunda, görevdeki sağcı-muhafazakar Cumhurbaşkanı Mauricio Macri'yi mağlup ederek, rahat bir zafer kazandı.

Fernández yüzde 48,10 oy alırken, Macri yüzde 40,3 oy aldı.

Seçim yasasına göre, adayların oyları yüzde 45'ini geçmesi halinde ikinci tura kalmadan başkan seçilebiliyordu.

Diğer adaylar, daha küçük bir paya sahipti, Bağımsız Roberto Lavagna, yüzde 6,2 ve ardından İşçi Sol Cephesi'nden Nicolas del Caño yüzde 2,1, eski ordu subayı sağcı Juan Jose Gomez Centurion yüzde 1,7 oy aldı.

Alberto Fernández’in seçimi kazanması, Arjantin’i zor duruma sokan Cumhurbaşkanı Macri’nin ekonomi ve sosyal politikaları nedeniyle öngörülebilir bir olaydı.

Zira ağustosta yapılan ilk seçimlerde, Alberto Fernandez ve Krischner ikilisi Macri’ye 16 puanlık bir fark atmıştı.

Macri'nin, seçimi kaybetmesine neden olan en önemli etken: Sosyal politikalarda kesintilere gitmesi ve geçtiğimiz yıl boyunca devam eden ekonomik krizi yönetememesi oldu.

Nitekim Macri’nin ‘ekonomik enkazını’ devralacak yeni Cumhurbaşkanı Alberto Fernandez, 10 Aralık’ta görevi üstlendikten sonra yıllık yüzde 54,5 enflasyon, yüzde 10,6 işsizlik ve 2020 yılına kadar, yüksek ve uzun vadeli borç ödenmesi, IMF kredilerinin geri ödemeleri gibi zorlu bir süreçle karşı karşıya kalacak.

Ancak Peronist solcuların seçim zaferini açıklamasından kısa bir süre sonra, Arjantin Cumhuriyeti Merkez Bankası (BCRA) para kontrollerini sıkılaştırdığını duyurdu.

Dolar alımlarını, aylık 10 bin dolardan, aylık 200 dolar ile sınırladı.

Merkez Bankası, rezervlerini korumak için tedbir aldığını ve aralık ayına kadar süreceğini ilan etti.

Bu bağlamda Fernandez, sadece Macri’nin ekonomik enkazı ile değil aynı zamanda ulusal ve uluslararası finans çevreleriyle ciddi bir savaşa girecek…
 

Alberto Fernandez Reuters.jpg
Alberto Fernandez / Fotoğraf: Reuters


Fernandez arka planda;

Sakin bir geçiş hükümeti oluşturmak, iktidarın koordinasyonu, IMF ile borcun nihai olarak yeniden yapılandırılması, döviz kuru kontrolü (Peso-Dolar), uluslararası ekonomik türbülans (ABD ve Çin ile ilişkiler) ve Latin Amerika'daki sosyal patlamalara karşı da mücadele edecek.

Elbette ilk öncelik Arjantin ekonomisinin, borçlarının temerrüde düşmesi olacak.

Bu durum Macri Hükümetinin, duygusuz mali döngünün bir sonucuydu.

Böylelikle Arjantin tarihinde 8. kez “temerrütte” düşmüş oldu.

Tabii bu durum Arjantin ve Latin Amerika’da alışagelmiş bir hal alıyor.

Zira bölge ülkelerinin ekonomik tarihi de pek parlak sayılmaz.

Örneğin Brezilya 9 kez; Meksika 8 kez ve Venezuela 10 kez borcunu zamanında ödeyemediği için ‘temerrütte’ düşmüştü.

Arjantin’de sol-sağ iki ideolojik aksta ciddi bir kutuplaşma var.

Bu durum ülkenin aşırı politize olmasını sağlıyor.

Aynı zamanda siyasi meselelere de aktif katılıma neden oluyor.

Seçim mitinglerinde Macri ve Fernandez taraftarları miting alanlarını tıklım tıklım doldururken; seçime katılım oranı yüzde 80,8 gibi yüksek bir düzeyde gerçekleşti. 

Arjantinlilerin çok büyük bir bölümü Macri’den memnun değil; ancak peronist solcuların ülkeyi uluslararası izole ederek yönetmesinden de memnun değiller.

Hattı zatında ağustos ayında yapılan ön seçimlerde Macri’ye yüzde 15'ten fazla fark atan Fernandez, ekim ayında farkı yüzde 7,5 düşürdü.
 

Cristina Fernández Kirchner AFP.jpg
Cristina Fernández Kirchner / Fotoğraf: AFP


Piyasalar, Fernandez’in başkan yardımcısı ve eski Cumhurbaşkanı Cristina Fernandez de Kirchner’den endişe duyuyor.

2007-2015 Cumhurbaşkanlığı görev süresince, ABD hükümetleri, CIA, IMF, Dünya Bankası, BM Güvenlik Konseyi’nin yapısı, ödemeler dengesi krizi, özelleştirilen devlet şirketlerinin kamulaştırılması (petrol, elektrik vs), döviz kontrolleri ve korumacılığı gibi politikaları hep olay oldu.

Skandallarla da mücadele eden Kirchner, hakkında açılmış yolsuzluk davalarıyla da karşı karşıya.

Macri neden kaybetti?

2015 yılında seçimi kazanan Macri, enflasyonu düşürme ve yoksulluğu azaltma vaadiyle iktidara gelmişti.

Ancak bugün Arjantin’in ekonomisi, bilinen tüm finansal rahatsızlıkları gösteriyor.
 

Arjantin yoksulluk AFP.jpg
Arjantin nüfusunun yaklaşık üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor / Fotoğraf: AFP


Enflasyon yılda yüzde 56’ya yükseldi, peso yüzde 400 oranında değer kaybetti, faiz oranları yüzde 65’e çıktı, yoksulluk sınırı yüzde 29’dan yüzde 35'e yükseldi.

Daha da endişe verici olan ise; maaşlar yüzde 15 ile yüzde 20 arasında değer kaybettiği için satın alma gücü düştü. 

Bu yeterli olmamış gibi, Macri hükümeti Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) 57 milyar dolar borç aldı ve ekonomiyi ithalata dönüştürdü.

Bu ekonomik yıkım, 2001’den bu yana en yüksek seviyeye erişmiş oldu.

Zenginin daha zengin, fakirlerin daha fakir olduğu, bununla birlikte orta sınıfın da ciddi bir şekilde yaşam standardı düştü.

Yani ekonomik olarak parçalanmış Arjantin, artık ‘sosyal parçalanmış’ olarak kendisini ifade ediyor.

Ülke de var olan eşitsizlik, gittikçe daha eşitsiz ve kötü bir yola gidiyor.
 

Arjantin yoksulluk-2-Reuters.jpg
Fotoğraf: Reuters


Bu bağlamda ulusal ve uluslararası finans çevrelerin, Peronist-solcu hükümetten çekincesi, seçim sonrasında daha da sertleşti.

Arjantin Merkez Bankasının dolara sınırlama getirmesi, aynı zamanda Arjantinlilere bir bedel ödetme ve mali bir fırtınaya yol açtı.

Peso yüzde 29'a düştü, Arjantin'in döviz rezervleri 66 milyar dolardan yaklaşık 48 milyar dolara düştü ve enflasyonun daha da artması bekleniyor.

Arjantin'de yoksulluğun gerçek yüzü olan gençler arasında, iki kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Macri başkanlığı dönemi boyunca gençlerle arasına mesafe koydu. Özellikle sosyal politikalardaki kesintilerden mağdur olan, gençler ve kadınlar oldu.

Macri, Z kuşağı olarak kabul edilen 2000 yılı sonrası gençleri görmezden geldi. Sorunlarıyla ilgilenmedi.

Seçmen yaşında bir indirim sağlansa da; bu uygulamalar inandırıcı gelmedi.
 

2232041h484.jpg
Fotoğraf: La Nacion


Hane halkının yaşamış olduğu ekonomik ve sosyal zorluklar; gençleri de olumsuz yönde etkiledi.

Macri, her ne kadar ulusal ve uluslararası finans çevrelerinin desteğini almış olsa da; gençlerle iletişim kurmayı bir türlü beceremedi.

Bu ekonomi politikaları ve fiyat artışları, gelişmiş dünyaya katılmak için tek seçenek olduğu; Arjantin halkını ikna etmek için IMF tarafından tasarlandı.

Macri hükümeti bunu sık sık şaşkın TV analizcileriyle gündeme getirdi.

Yani halka rasyonelize etmeye çalıştı. Ancak Arjantin halkının büyük bir bölümü, bu propagandayı satın almadı. Hatta büyük bir tepki gösterdi.

Arjantin'de nüfusun üçte birinden fazlası, yoksulluk sınırının altında yaşıyor; bu rakam çocuklar/gençler arasında yüzde 50'ye çıkıyor.

Çeşitli sosyal vakıf/dernekler tarafından yapılan bir nüfus sayımına göre, Buenos Aires sokaklarında 800'ü aşkın çocuk, 7bin 200'den fazla insan yaşıyor.

Yoksulluk, işsizlik, düşük maaş alanlar ve yiyecek sıkıntısı çekenlerin başka bir özelliği ortaya çıkıyor.

O da aratan uyuşturucu bağımlılığı; ve nerdeyse sosyal bir sınıfı daha kötü bir yola çekiyor.
 

Rodrigo Bueno- La Nacion.jpg
Rodrigo Bueno'dan bir görüntü / Fotoğraf: La Nacion


Yoksulluk, başkentin Flores semtinde bulunan 1-11-14 bölge/mahalle/villa'dan (Buenos Aires'teki en büyüklerden biri) göçmenlerin yaşadığı Rodrigo Bueno topluluğunda derinden hissediliyor.

İşte tam olarak burada sol kolektifler ve nihayetinde sosyalist politikalar devreye giriyor.

Bu yüzden de yoksullar peronist ve solcuları, belki bir kurtarıcı değil ama kısa ve orta vadede sorunlarına bir çözüm olacağını düşünerek destekliyor.


Arjantin krizi, bir sınıf sorununa götürüyor

Macri'nin tasarruf tedbirleri ve fiyat artışı yaratan ekonomi politikası, başkanın kullanmaktan hoşlandığı bir terim olan "mükemmel bir fırtına" yaratıyor!..

Bir ailenin ekonomik refahına bağlı en önemli bütçe kalemi yiyecek de, (yaklaşık yüzde 100'lük) bir artış yaşandı.

Macri'nin merkezindeki ‘şok doktrin’, belki de kaybetmesinin temel taşı olan günlük enerji tüketim fiyatların yükselmesi oldu.
 

'Macri, istifa!' pankartı taşıyan gösterici Reuters.jpg
Arjantin'deki tasarruf tedbirlerine karşı bir ptotesto gösterisinde 'Macri, istifa!' pankartı taşıyan gösterici / Fotoğraf: Reuters


Macri göreve geldiğinden beri, elektrik yüzde 3,624, doğal gaz yüzde 2,401, su yüzde 1,025 ve ulaşım ortalama yüzde 500 arttı.

Ulaşım, kamu hizmetleri, sağlık bakım maliyetleri, eğitim, kredi kartı faiz oranları ve ev aletlerinde yüksek artışlar yaşandı.

Son altı ayda Merkez Bankası, faiz oranlarını yüzde 60'a yükselterek dünyadaki en yüksek oranlardan biri haline getirmiş.

En önemlisi, maaşlar yaklaşık 600 dolardan 250 dolara düşmüş ve yoksulluk oranı yüzde 35’e yükselmişti.          

Bueno Aires’de Latin Amerika'nın en pahalı mahallesi Puerto Madero ile güvenilmez sokak ve konutlardan oluşan Rodrigo Bueno mahallesi/villası arasında kalan bir park, iki ayrı evren arasında bir metre genişliğinde bir bariyer görevi görüyor.
 

GENTE-VILLA-RODRIGO-BUENO.jpg

Bir park ile ayrılan Puerto Madero ile Rodrigo Bueno mahallesi/villasının arasındaki farkı gösteren kare / Fotoğraf: infobae.com


İşte bu siyah-beyaz zıtlık ve çelişkiler yumağı, Arjantinliler içerisinde politik bir asabiyet doğuruyor.

Macri görev süresi boyunca sosyo-politik sebeplerden ötürü yoksulları ve kırsal bölgeleri görmezlikten geldi.

Ayrıca Macri ve hükümetin üyeleri, seçkin, ayrımcı bir sosyal gelişme görüşünü basında dile getirerek kırıcı açıklamalar yaptı. 

Buenos Aires'in banliyöleri, ülkedeki en yoğun nüfuslu bölgelerini oluşturuyor.
 

2232045h484.jpg
Rodrigo Bueno mahallesi/villasının havadan bir görüntüsü / Fotoğraf: La Naciôn


Nüfusun yüzde 39,4'ü yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Çoğunlukla başkentte bir yuva sağlayamayan veya işçi sınıfı sakinleri bulunuyor.

Ayrıca Peru ve Paraguay doğumlu sakinler, Buenos Aires ekonomisine ve toplumuna entegre olmak için zorlu bir mücadele ile karşı karşıya kalıyor.


Peronizm, Arjantin’de iktidara tekrar döndü

Arjantin’de birkaç tane peronist parti vardır. Peronistler arasında, liberal Peronistler, solcu Peronistler, sosyal demokrat Peronistler bulunur.

Peronistler arasında bir siyasi birlik olmadığı için İşte bu parçalı ve tarihi siyasi hareketin desteğini alan başat aktör/hükümet/siyasetçi ‘Peronist solcu hükümet’ diye tanımlanır.

Albeto Fernandez kendisini Peronist olarak tanımlamaz. Orta-sol siyasi görüşe sahip. Toplum nezlinde karşılığı yoktur. 

Fernandez’in seçimi kazanmasına neden olan ise; Macri’nin ABD yanlısı yıkıcı ekonomi politikalarına karşı bütün peronist grup/parti/kollektiflerini bir araya getirmesiydi.

Yani ideolojik bir seferberlik ilan edildi.

Dolayısıyla ‘sessiz çoğunluk’, ‘konuşan azınlığı’ yendi.

Çeşitli yolsuzluk davalarıyla karşı karşıya kalan eski Cumhurbaşkanı Cristina Fernandez Kirchner, kampanya sırasında Arjantin'de hala kutuplaşan bir figür olduğunun farkına vardı.

Seçim kampanya döneminde düşük bir profil siyaset izledi.
 

Fernández-Kirchner AP.jpg
Alberto Fernandez ile Cristina Fernandez Kirchner / Fotoğraf: AP


Oysa Alberto Fernandez’i Cumhurbaşkanı adayı olan ilan eden Cristina Kirchner’dı.

Çünkü hakkında çıkan davaların akibeti halen belli değil; 14 yıl ülkeyi karı-koca yönetmelerine rağmen arzu edilen sıçrama gerçekleşmemişti.

Macri’nin sürekli olarak Venezuela-peronizm ve Maduro-Krischner’ı ilişkilendirmesi kapmaya döneminde Kirchner’ın daha düşük bir siyaset izlemesine neden oldu.

Peronizm, bazıları için, geniş tabanlı hareket katılımın bir simgesi, diğerleri için ise ülkenin kalkınmasının önündeki en büyük engel olarak tanımlanıyor.

Bu bağlamda bile sosyal ve politik arenanın tüm ideolojik yönlerini kapsıyor.

Artık Macri bile, ülkeyi dönüştürmek için kampanya döneminde insanlara büyük Peronist tarzı mitinglerle ulaşıyor.

Alberto Fernández, kurumsallık ve hukukun üstünlüğü haklarından vazgeçmeden sosyal adaleti ele alan demokratik bir Peronizm projesini yenileme niyetinde.

Fernandez, her ne kadar kendisini merkez-sol diye tanımlasa da, peronist düşünceyi göz ardı edemez.

Çünkü varlığını bu tarihi ideolojiye borçlu.

Bunun için bazen partizancı bir meydan okuması diğer yandan, büyük bir ulusal anlaşma çerçevesinde farklı sosyal aktörlerle diyalog ve müzakere sinyalleri vermek zorundadır.

Alberto Fernández bir Peronist değil. Ancak kendisini ’’ilerici liberalizm’’in başlatıcısı olarak tanımlıyor.
 

Alberto Fernández AFP.jpg
Fotoğraf: AFP


Fernandez kendisini şöyle tanımlıyor;

Ben bir ilerici Liberal’im.

Sivil özgürlüklere kesinlikle inanıyoruz ve pazar/piyasa dengesizlikleri nasıl dengelemek gerektiğine biliyoruz.

Ben bireysel özgürlüğüne inanıyorum.

Ve ben bir Peronist değilim ama İlerici Peronist liberalizm dalını açıyorum.

Bu çerçeve bile Fernandez’in kendisi destekleyen tabanla, farklı siyasi ve ekonomik fraksiyonları bir arada götürmek mecburiyetini gösteriyor.

Uzun zamandır Peronizm ve sol arasında gergin bir ilişki var.

En ılımlı olanlar dahil olmak üzere solun farklı fraksiyonları, tarihsel olarak Peronizm'in kişiselci, reformist ve devletçi karakterinden rahatsızdır.

Sosyal açıdan, peronistlerin ve solcuların açık bir hedefi vardır; yoksulluğu azaltmak.

Ancak peronist hareketin demokratikleşmesini talep eden ciddi bir kitle de var.

Anti-emperyal olmak adına ülkeyi kapalı kutu haline getirilmesini şikayet eden güçlü bir toplumsal talep söz konusu.

Bununla birlikte, Arjantin peronizmi, kendi partizan ifadesini halen bulamamış olmasına rağmen, güçlü ve saygın toplumsal desteğe sahip ‘enine bir gelenek’ özelliğini koruyor.

Çünkü artık çöküşün eşiğinde; bir ekonomi ile değerli bir kültürel savaş yok, İdeolojik ayrılık da yok.

Bu bağlamda Z kuşağının Alberto fernandez ve Peronistleri destekleyen motivasyonun arkasında ideoloji, siyaset, tarih, kültürel değerler yok; bu destek sosyo-ekonomik, psiko-ekonomik sınıf birlikteliğinden kaynaklanıyor.

Yani ekonomi temelli ihtiyaçlar, birbirine benzemezleri bir araya getiriyor.

Arjantin toplumu, ekonomik krizin klişe sonuçlarını ve "sayıların soğukluğundan" şikayet etse de, birçok çalışan ve orta sınıf aile; günlük yaşamı olumsuz yansıdığını gösteren toplumsal endekslere halen maruz kalmaktadır.

Macri Hükümeti "Arjantinlileri birleştirmenin" temel politik sloganının ne olduğunu anlayamadı. 

Örneğin “ilerici bir gündemin” sosyal gelişimi, ekonomik alana indirgenmedi.

Kürtajın yasallaşması Arjantin'deki tartışmaları alevlendirdi.

Fernandez, feminist hareketlere ve pek çok Arjantinli kadına bu yolda ilerleyeceğinin güvencesini çoktan verdi.
 

Anti kürtaj eylem Reuters.jpg
Arjantin'de anti kürtaj eylemlemlerinden bir kare / Fotoğraf: Reuters


Aynı zamanda, özellikle kürtajın yasallaştırılmasına karşı çıkan, ancak ekonomik olarak sosyal açıdan ilerici bir hükümete karşı çıkmayan bazı vatandaş ve sosyal aktörlerle köprü kurma zorunluluğu getirildi. .

Mesela Katolik Kilisesi. Kiliseler, kürtaja karşı açık bir pozisyona sahipler, ayrıca toplumda kültürel konumları var.

Fernandez’in zorluğu bir yandan sosyal-liberal politikaları yürürlüğe koyarken, diğer yandan da bu tür sosyal, kültürel ve dini grupların desteğini sağlamak olacaktır.

Bu durum sürdürülebilinir mi?

Açıkçası başarı ne kadar erken gelirse, o kadar uzun sürdürülebilir olur.


‘Latin Amerika’nın Arap Baharı’ başlayabilir: LATİN SPRİNG

Arjantin seçim sonuçları, bir haftadır yoğun bir protesto gösterilerinin yaşandığı Şili’deki sosyal krizi etkileyebilecek düzeyde.

Sonuçta ülke, parti ve lider isimleri farklı olsa da; Latin Amerika’da ABD yörüngesinde milliyetçi-muhafazakar sağ politika izleyen ülkelerde ciddi bir hükümet karşıtı, ekonomi temelli bir sınıfsal başkaldırı söz konusu.

Tıpkı Arap Baharı gibi… Bazı ülkelerde Şii çoğunluklu Sünni yönetimi; bazı ülkelerde Sünni çoğunluk Şii veya Nusayri iktidarı hedef almıştı.

Protestoların ortasında ekonomi temelli ve onurlu insan yaşamı gibi talepler yer almaktaydı.

Gösteriler, Tunus’ta seyyar satıcı bir çocuğunun kendisini yakmasıyla başlayıp, Tunus, Mısır, Yemen, Suriye, Bahreyn, Suriye, Katar, Ürdün, Suud, İran ve Libya gibi ülkelere sıçramış; ya hükümetlerin değişmesi veya halen devam eden iç savaş süreçlerinin başlamıştı.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da büyük değişimlere neden olan sosyo-ekonomik bir sınıfsal başkaldırıyı Latin Amerika’da da Arjantin tetikleyebilir.
 

San Martin.jpg
San Martin / Fotoğraf: Wikipedia


Nitekim tarihsel hafıza, Arjantin’in öncü komutanı San Martin’in ateşiyle Güney Amerika’da birçok ülke bağımsızlıklarını ilan ettiğini hatırlatıyor.

Şili’de Sebastián Piñera'nın ekonomi politikaları, tıpkı Macri’nin politikalarıyla benzerlik gösteriyor.

Bir süredir Ekvator, Bolivya, Haiti, Honduras, Şili, Uruguay, Peru gibi ülkelerde farklı nedenler, farklı siyasi hareketler iktidarları hedef alınıyor.

Brezilya, Kolombiya, Uruguay’da ciddi bir homurdanma var.

Elbette her sokak gösterisinden bir tsunami etkisi bekleyerek, bölge hükümetlerin değişmesini beklemek  gibi indirgemeci bir yaklaşımda bulunamayız.

Ancak toplumsal huzursuzluk, artan oranda bir kartopu etkisi yaratarak, hükümetlere geri adım artıyorsa; öngörülebilir bir denklem pekala kurulabilir.

Çıkan sonuç, emperyalist ülkelerin lehine veya aleyhine olur-olmaz; bilemeyiz.

Ancak toplumsal homurdanma/yarılma Latin Amerika’da birbirini direk tetiklemiyorsa bile, her halükarda rol model olabiliyor.

Tıpkı 2002’de başlayıp 2015 yılına kadar, 18 Latin Amerika’da ülkesinde sol hükümetlerin kurulması; yine 2012-2015 yıllarında başlayıp 2019 yılına kadar 10 Latin Amerika ülkesinde sağ hükümetlerin kurulması gibi…

Arjantin’de soldaki bir hükümetin seçilmesi bize bu modelden çıkmanın yollarını gösteriyor.

Arjantinliler, sol hükümetlerin fakir ve yoksullara daha fazla sosyal harcamalar yaptığı için desteklemeye devam ediyor.

Arjantin seçim sonucu, sağın sola, solun sağa bir ideolojik üstünlüğü ile açıklanamaz.
 

AP.jpg
Fotoğraf: AP


Çıkan sonuç, toplum alt ve orta tabakasının şikayet ve ihtiyaçlarına kimin daha çok ilgi/duyarlılık gösterdiğiyle alakalıdır.

Cumhurbaşkanı seçilen Fernandez, Arjantin’in borcu yeniden yapılandırmak ve ülkedeki güveni güçlendirmek için alacaklılarla müzakere etmek zorunda.

Fernández'e zafer kazandıran seçim sonuçları, Arjantin solunun 2015'te yaşadığı yenilgiden sonra; bölünmüş olan Peronizm birliğinden tekrar sağlanmasından kaynaklanıyor.

ABD ile olan düşmanlıkları, kesinlikle Çin ve Rusya ile yakınlaşmanın bir sonucu olarak mümkün.

Ancak, Fernández’nın Kuzey Amerika’nın süper gücünü güçlendirmeye doğrudan bir niyeti yok.

Nihayetinde Arjantinli kızıl sosyalistleri zor günler bekliyor.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU