Budapeşte'nin yeni bir belediye başkanı var; uluslararası basını nadiren ilgilendiren bir mevzu. Ama bu sefer konu Avrupa'nın popülist, neo-otoriter hükümetlerin nahoş etkisini muhalifleri bir araya getiren kapsayıcı bir platform aracılığıyla nasıl reddedebileceğiyle ilgili. Kıtanın tamamı ve tabii Brexit için bundan dersler çıkarılması kaçınılmaz.
Doğu Avrupa bunu daha önce de görmüştü: 30 yıl önce komünizme karşı muhalefetin zaferi, muhafazakar demokratlardan çevrecilere, farklı politik güçleri bir araya getiren benzer platformlarla gerçekleşmişti. Uzun ömürlü olmayabilir ama bu tip ittifaklar otoriter hükümetleri kenara itti ve uzun vadede siyasetin yeni bir formu için gereken alanı açtı.
Gergely Karácsony'nin Budapeşte'deki zaferi, İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun ve ondan önce Varşova'da Rafal Trzaskowski'nin galibiyetinin yankısını taşıyor. Basitçe söylemek gerekirse, muhalif platformlar büyük şehirlerde neo-otoriter partileri yerinden edebilir.
Tüm bunlar Macaristan'da Fidesz'in, Türkiye'de AKP'nin getirdiği, hayatın her alanına yayılan propaganda makinelerine rağmen gerçekleşti. Bunlar yazılı basının topyekun kontrolüyle ifade özgürlüğüne saldırdı, seçim sistemlerinde çoğunluklarını garantileyecek değişikliklere gitti ve seçmen tabanlarını konsolide etmek için popülist dağıtım teknikleri getirdi. Fakat kimse bir çuval bedava patates ya da kömürle kalıcı oylar elde edemez.
Karácsony'nin olağanüstü zaferi, siyasetin merkezinin ulusaldan yerele kaydığını gösteriyor. Aynı zamanda, Budapeşte'nin nasıl yönetileceğini ulusal bir sorun haline getirdiği için de övgüyü hakediyor. Böylelikle Fidesz'in uzun süredir savunduğu, Budapeşte'nin ulusun haini olduğu yönündeki inanış da defedilmiş oldu.
Hükümete muhalif olanlar, ulusal siyaseti etkilemek yönündeki çabalarının birçok defa hüsrana uğramasıyla umutlarını yitirmiş olabilir, ama değişimin yerelden başlayıp ulusalı bilinçlendirebileceğini fark etmeye başladılar. Bu özellikle yeni bir yönetişim biçimi.
Macaristan'daki seçmenler, zaman zaman belirsiz kalan ideolojik politikalardan uzaklaştı. 2015'ten beri Fidesz propagandası Avrupa'ya gelen göçmen sayısındaki ani artıştan istifade ediyor ve yalnızca Fidesz'in ulusu temsil edebileceği yönünde genel bir iddiası var. Fidesz, kaybederse millet de kaybeder yönündeki inanışın artık bir son kullanma tarihi var.
Muhalefetin kazandığı Budapeşte'de, Sziget, Miskolc, Pécs gibi diğer büyük şehirlerde ve hatta Eger ve Ozd gibi daha küçük şehirlerde yaşayan vatandaşlar, korkutan ve pasifize eden bir siyaset yerine, umut veren ve harekete geçiren bir siyaseti yeğlediklerini gösterdi.
Fidesz'i şehirlerinden atıp, daha somut hedefler koyarak siyaseti daha az ideolojik kılmayı amaçlayan ve tüm muhalif güçlere uzanabilen kayda değer bir ittifak sayesinde umut yeniden sağlandı.
Tabii, henüz her şey bitmiş değil. Katılım yaklaşık yüzde 50'ler civarında, hala düşük. Ve diğer pek çok şehirde belediye meclisleri ağırlıklı olarak Fidesz'in kontrolü altında. Muzaffer muhalif platformlar, aşırı milliyetçi Jobbik'ten Macaristan İki Kuyruklu Köpek Partisi etrafında birleşen kentli genç aktivistlere kadar uzanan geniş bir siyasi parti ve forumlar yelpazesinden oluşuyor.
Karácsony Budapeşte'de bu platformu işler tutabilecek karizmaya ve belediye meclisi çoğunluğuna sahip. Bununla birlikte, muhalif koalisyonun iki yıldan daha kısa sürede genel seçimlerde Fidesz'i ortadan kaldırabilecek birleşik bir harekete dönüşüp dönüşemeyeceği hala belirsiz. Muhalif belediye başkanlarının, Fidesz çoğunluğunun devam ettiği belediye meclisleriyle çalışmak zorunda kalacağı diğer şehirlerde, platformların uyumluluğunu korumak daha zor olacak.
Fidesz daha önce de yenilmiş, ara seçimlerde Veszprém ve Hódmezõvásárhély gibi kalelerinde kaybetmişti. Ancak bu, 2018 genel seçimlerinde bir muhalefet zaferine evrilememişti.
Karácsony ve diğer muhalif belediye başkanları, özellikle büyük altyapı projeleri için sağlanan AB fonlarının dağıtımı konusunda, gerçekleştiğine inanılan yolsuzlukları ortaya çıkarmak için elini çabuk tutmalı. AB yolsuzlukla mücadele idaresi OLAF, iddia edildiği gibi birkaç Macar belediye meclisinin AB fonlarının dağıtımına hile karıştırıp şehir ışıklarının yenilenmesine yönelik 30 kamu ihalesini Orban'ın damadının kazanmasını sağladığını gözler önüne sermişti.
Dahası, artık muhalefet Budapeşte Kalesi'nin de bulunduğu Budapeşte 1. Bölge'yi yönetiyor olacak. Bu bölge, Fidesz siyasetçilerinin ve Fidesz'e yakın isimlerin piyasa değerlerinin çok altında gayrimenkuller elde etmesine tanıklık etmişti.
Bundan böyle asıl tehlike, muhalif platformun 2020'deki genel seçimlere kadar nasıl sürdürüleceği ve yeni seçilen belediye başkanının yerel ölçekte yaratacağı politikayla ulusal siyasete bir etkide bulunup bulunamayacağıyla ilgili. Muhalif platformun karşısında iki ucu keskin bir kılıç var; bir yandan Fidesz makinesine karşı savaşması, diğer yandan da sürdürülebilir başarı elde edebilecek uyumlu ve homojen bir yapı yaratmak için muhalif partilerin kapsamlı şekilde yeniden yapılandırılmasını tetiklemesi gerekiyor.
* Umut Korkut, Glasgow Caledonian Üniversitesi'nde uluslararası siyaset profesörü ve Horizon 2020 RESPOND projesinde Macaristan çalışmalarına öncülük ediyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk
© The Independent