Ahmed, Trump-Şara görüşmesi sonrası gözlerin çevrildiği Suriye'ye ilişkin; yeni bir aşamaya geçildiğini söyledi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
10 Mart anlaşmasına ilişkin yaklaşım sorunu yaşandığını söyleyen Ahmed şu değerlendirmeyi yaptı:
Birincisi anlayış konusudur. Entegrasyona yaklaşım ve ittifakın nasıl olacağına dair yaklaşım. Her taraf kendine göre düşündükleri var. Bu normaldir de. Nasıl bir Suriye olması noktasında düşüncelerimiz, prensiplerimiz var. Onların da entegrasyona dair bir yaklaşımı var. Bu, 10 Mart Anlaşması’nın bazı maddelerinin uygulanmasında, çözüm önündeki engellerden birisi. Ancak bu hep engel olarak kalırsa iyi olmaz. Eğer bir diyalog varsa artık görüşlerin de birbirine yaklaşması gerekir. Her taraf bir şekilde karşı tarafa karşı bir adım atabilir. Bu çözüme götürür. Eğer öyle olmazsa, herkes kendi mevzisinde durursa ve “adım atmam” derse bu probleme neden olur. Biz açığız. Onlar da konuşmalarında buna açık olduğunu söylüyor. Ancak mesele zamandır, mesele ilgilenmektir, mesele belli bir program kapsamında bu konuları yürütmektir.
"Yeni anayasa yapılmalı"
SDG'nin tümen şeklinde örgütlenerek Suriye ordusuna katılacağını söyleyen Ahmed; Suriye'de halen başta Kürtler olmak üzere azınlıklara yönelik nefret dilinin devam ettiğini belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
Eğer yeni bir anayasa yapılmazsa, bütün halkların hakları korunmazsa büyük bir risk var. Bundan kaynaklı ulusların hakları, demokratikleşme, merkezi olmayan bir Suriye tartışılıyor. Bunlar anayasada yer almalı. Ancak halen bu açıdan ciddi bir noktaya gelmedik. Halen yeni anayasada genel prensiplerin ne olacağı noktasında tartışmalar yürütülmesi gerekiyor. Zaman daralıyor. Ancak ihtiyaç var. Önümüzdeki süreçte olacağını düşünüyorum.
"Sürecin ilerlemesiyle olummlu adımlar atılacaktır"
Ahmed, Türkiye ile ilişkilere dair soruya da şu yanıtı verdi:
Türkiye yıllardır buradaki Kürtleri tehlike olarak gördü. Bu da içte Kürtlere karşı yürütülen siyasetle bağlantılı yaşandı. Artık vakit geldi; özellikle Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde, Türkiye de buradaki Kürtlere dönük yaklaşımını değiştirmeli. Biz de bu çabadayız. Biz de Türkiye’nin bu yaklaşımını değiştirmesi için çabalıyoruz. Ne dün ne bugün Türkiye’ye karşı düşmanlık etmedik. Ne de yarın ne Türkiye’ye karşı düşmanlık niyetimiz yok, savaşmak gibi bir niyetimiz yok. Aksine artık ortak çıkarlarımızın olduğunu söylüyoruz. Suriye’nin istikrarı noktasında; sınırdaki istikrar ister istemez Türkiye’yi de etkiler. İlişkiler de bu kapsamda. Önümüzdeki günlerde sürecin de ilerlemesiyle olumlu adımların atılmasını umuyoruz.
"Türkiye'deki çözüm Suriye'yi de etkiliyor"
Türkiye'de yürütülen sürecin kendilerine de yansıyacağını söyleyen Ahmed değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
Bu sürecin olumlu bir etkisi var. Eğer Türkiye’de adımlar atılırsa bunun Kuzey ve Doğu Suriye’ye daha da olumlu yansıyacağını düşünüyorum. Daha önce savaş vardı, Türkiye de “Suriye tarafından da bana karşı savaş açılacak” diyordu. Şimdi savaş yok, bu da diyalog zemini oluşturdu. Bazı sorunların diyalogla çözülmesine zemin açtı. Gelecekte ortak çıkarlar tartışılabilir. Türkiye’de, Suriye’de Kürtlerin statü sahibi olmaması, hak sahibi olmaması yönünde bir görüş var. Bu durum Şam ile olan diyaloğu da olumsuz etkiliyor. Bu görüşünü Şam ile olan ilişkilerine de yansıtıyor. Türkiye’de çözüme dair atılan adımlar Suriye’nin tamamına olumlu etki ediyor.
Türkiye'nin Kürtleri tehdit olarak görmekten vazgeçmesi gerektiğini belirten Ahmed, buna dair de şöyle konuştu:
Türkiye sadece Kuzey ve Doğu Suriye yöneticileri tehdit görmüyor. Kürtlerin tümünü tehdit olarak görüyor. Türkiye’nin istediği Kürt ölü Kürt’tür. Yani otur dediğinde oturan, kalk dediğinde kalkan, Türkçe konuş dediğinde Türkçe konuşan… Türkiye, böyle Kürtleri tehdit olarak görmüyor. Ancak “kültürüm var, dilim var, haklarım var” diyen Kürtleri tehdit olarak görüyor. Rojava yöneticilerinin bir geçmişi var. Bir direniş tarihleri, bir siyasi tarihleri var. Türkiye, bana göre bunları tanıyor. Bunlarla iletişim daha makul olmalı. Bence öyle bakılmalı. Onları anlamak isteyebilir. Bunlarla bir anlaşma yapabilir. Çünkü uzun bir tarih var. Türkiye, barış süreci öncesindeki pozisyonundan kurtulmalı. Zaman değişti, süreç değişti, yeni bir zihniyete ihtiyaç var. Ortak çıkarlar var. Türkiye bu esaslar üzerinde düşünmeli. Genel bir çözüme biz açığız. Biz de Suriye’nin bir parçasıyız, Suriye’nin bir parçası olarak Türkiye ile istişarelerde bulunabiliriz.
Ahmed son olarak süreç tamamlanırsa Türkiye'ye gidip gidemeyeceklerine dair soruya da "Bizim umudumuz o. Gelip görüşmeler yapmak, halkı görmek, orada da görüşmeler yapmak… Buna hazırız. Bunun da olacağına inanıyorum" yanıtını verdi.
Mezopotamya Ajansı