Erdoğan: Türkiye, Gazze'nin ayağa kaldırılması için tüm gövdesini taşın altına koymaya hazır

"Oturup izlemek veya yanlışları eleştirmektense; harekete geçmeyi, sorumluluk almayı tercih ettik. Türkiye olarak yaşanan her insani krizde inisiyatif alıyoruz"

Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT World Forum 2025'in açılışında konuştu.

Erdoğan konuşmasında şunları söyledi:

Yaşadığımız her gün daha adil, daha kapsayıcı, daha kuşatıcı bir küresel sistemin inşasına duyulan ihtiyacı ortaya koyuyor. Savaşlar, çatışmalar, eşitsizlik ve adaletsizlikler tüm insanlığın gündemini adeta işgal etmiş durumda. İkinci Cihan Harbi’nin galipleri eliyle kurulan mevcut sistem, günümüzün gerçeklerine ve gerekliliklerine maalesef uymuyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin adaletsiz karar alma yapısı nedeniyle insanlığın ortak sorunlarına çözüm üretemiyor. Çoğu zaman sorunlar da, çözüm yolları da apaçık belli olduğu halde, yerkürenin birçok yerinde masum insanlar ölmeye devam ediyor. Türkiye olarak, insanlığın kaderinin beş ülkenin insafına terk edilemeyeceğini dile getiriyor ve bu sebeple “Dünya beşten büyüktür” diyoruz. En büyük insani krizlerde, en somut insan hakları ihlallerinde dahi karar almakta geciken sistemin; taze fikirlere, yeni katkılara ve elbette günceli yansıtan bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğu aşikârdır. Bakın, son iki yılda Gazze’de yaşananları hep beraber takip ettik. İsrail hükümeti, iki yıl boyunca tüm dünyanın gözleri önünde, 20 binden fazlası çocuk olmak üzere 70 bin Gazzeliyi şehit etti. 170 binden fazla Filistinli kardeşimiz İsrail saldırılarında yaralandı. Gazze’de neredeyse sağlam tek bir bina dahi kalmadı.

“İsrail masum değil zalimin ta kendisidir”

Okullar, kiliseler, camiler, hastaneler kasıtlı şekilde bombalandı. Hâlâ ne diyorlar? “İsrail masum” Nasıl masum oluyor? Nükleer silah İsrail’de, en güçlü bombalar İsrail’de, istediği anda istediği gibi Gazze’yi vurma imkânı İsrail’de. Nasıl oluyor da masum oluyor? Dün işte bu başımıza geldi ve orada gerekenleri zaten söyledik. İsrail masum değil zalimin ta kendisidir. İsrail'de bombalar var. Bir nevi silah var: kısa menzil, orta menzil, uzun menzilli silahlar var. Nasıl mazlum oluyor? Bunu yutmazlar. Hele hele Türkiye olarak biz bunu yutmayız. İsrail şu anda açlığı ölümcül bir silah olarak, özellikle çocuklara karşı kullanıyor. Az önce perdede gördük. Deri kemiğe dönmüş o yavruları gördük. Açlıkla bu yavrular terbiye ediliyor. İsrail’in yalana dayalı propaganda makinası karşısında, hayatları pahasına sahadaki gerçekleri dünyaya duyurmaya çalışan gazeteciler hedef alınıyor: 270 gazeteci katledildi. Filistinli gazeteciler sadece canlarını değil, evlatlarını da kaybetti. Az önce arkadaşlarımızın arasından bir tanesi; kendisi hariç eşini ve yavrularını orada kaybetti. Anne babalarını da bu süreçte şehit verdiler. Üzülerek ifade etmek isterim ki, bütün bunlar olurken küresel barış ve istikrarı korumakla görevli kurumlar; katliamları durduracak, soykırımı engelleyecek, çocukların hayatlarını kurtaracak hiçbir adım atmadı. Genel Kurul’un ezici çoğunlukla aldığı kararlar bile Güvenlik Konseyi’ndeki çıkar hesaplarına kurban edildi. Bunu anlamak, bunu anlamlandırmak mümkün değil.

"Uluslararası basın, failleri özenle gizleyen bir habercilik diliyle Gazze’de sınıfta kalmıştır"

Kardeşlerim, burada şunu da belirtmek durumundayım. Gezi olayları sırasında İstanbul’a kamp kuran medya kuruluşları dahil uluslararası basın da aynı şekilde, failleri özenle gizleyen bir habercilik diliyle Gazze’de sınıfta kalmıştır.  Diğer 270 basın mensubunun hatırasına sahip çıkacak ve onların canları pahasına topladıkları deliller ışığında soykırım faillerinin hukuk önünde hesap vermesini sağlayacağız. Türkiye olarak bu konuda üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Lahey Adalet Divanı başta olmak üzere bütün uluslararası mekanizmalar nezdinde gerekli adımlar neyse; bu adımları atmaya hazırız. Biliyorsunuz, iki yıllık zulmün ardından geçtiğimiz haftalarda, bizim de desteklerimizle Hamas ile İsrail arasında bir ateşkes anlaşmasına varıldı. Böylece Gazzeli kardeşlerimiz ilk defa rahat bir nefes almaya başladı. Hamas’ın anlaşmaya riayet konusunda titiz davrandığını görüyoruz; İsrail ise mutabakatı bozmak ve katliamlarına yeniden başlamak için adeta bahane arıyor, fırsat kolluyor. İşte önceki gün, yine çoğu çocuk olmak üzere yüzden fazla Gazzeli’yi şehit ettiler. İsrail’in ahde sadakat konusundaki berbat sicilini herkes biliyor. Ateşkesin sürmesi, insani yardımın Gazzeli kardeşlerimize ulaşması ve Gazze’nin yeniden inşası safhasına geçilmesi ancak İsrail’in tüm bunlara zorlanmasıyla mümkün olacaktır. Türkiye, Gazze’nin bir an evvel ayağa kaldırılması için sadece elini değil tüm gövdesini taşın altına koymaya hazırdır. Biz, dün olduğu gibi bugün ve yarın da Filistinli kardeşlerimizi asla yalnız bırakmayacak ve iki devletli çözümü savunmaya devam edeceğiz. Son dönemde birbiri ardına gelen Filistin’i tanıma kararlarını bu bakımdan son derece önemli buluyoruz. Henüz bu kararı almayan ülkeleri de bugünden tezi yok, harekete geçmeye ve Filistin devletini tanımaya davet ediyorum.

"Türkiye olarak yaşanan her insani krizde inisiyatif alıyoruz"

Dünyadaki gelişmeleri oturup izlemek, hatta eleştirmek kolay olandır. Zor olan; değiştirmek, dönüştürmek, karanlığa karşı bir mum yakabilmektir. Ama biz kolay olanı değil, her zaman zor olanı seçtik. Oturup izlemek veya yanlışları eleştirmektense; harekete geçmeyi, sorumluluk almayı ve karanlıkları aydınlığa çevirmek için mücadele etmeyi tercih ettik. Milyonlarca kilometrekareyi bulan medeniyet coğrafyamızın her köşesine barışı, adaleti, dayanışmayı ve huzuru götürmenin gayreti içindeyiz. Türkiye olarak yalnızca gazete sayfalarında değil; yaşanan her insani krizde inisiyatif alıyoruz.

Dördüncü yılına girecek olan Rusya-Ukrayna savaşının adil ve kalıcı bir barışla çözümü için ilk günden itibaren sorumluluk üstlendik. Hem Sayın Putin hem de Sayın Zelenski ile yaptığımız görüşmelerde, ilk etapta ateşkes ve devamında kalıcı barışın sağlanması için her türlü desteği vermedeki kararlılığımızı ifade ettik. Umuyorum ki yakın gelecekte taraflar arasında bir orta yol bulunacak ve iki komşu halkın yeniden yan yana, barış içinde yaşamasının önü açılacaktır. Türkiye bunun için her türlü katkıyı sunmaya devam edecektir. Geçtiğimiz yıl Somali ile Etiyopya arasında büyük bir krize dönüşme potansiyeli taşıyan anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı olduk. Kardeş ülkelerimiz Afganistan ve Pakistan arasında geçtiğimiz haftalarda patlak veren krizin aşılmasında da başat rol oynadık. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yürüttüğü arabuluculuk çalışmaları, ülkemize duyulan güvenin bir tezahürü olarak kısa sürede meyvelerini verdi ve taraflar arasında bir ateşkes anlaşması imzalandı. Bakın, şunu bütün kalbimle, bütün samimiyetimle ifade ediyorum: günümüz dünyasında artık hiçbir ülkenin kendisini sınırları içine hapsetme lüksü yoktur. Coğrafi bakımından hiçbir ülke için, yanı başındaki bölgedeki sorunlara bigâne kalma gibi bir seçenek söz konusu değildir.

Bugün ister Gazze olsun ister Afganistan olsun, isterse Sudan olsun; masumların ölümüne “bunlar bizim sorunumuz değil” diye bakanlar kazın ayağının hiç de öyle olmadığını bir şekilde öğrenirler. Büyük bencillik içinde, sınırlarının hemen ötesinde yaşanan yoksulluğu, çatışmaları ve krizleri umursamayanlar, bırakın insanlığı, kendi çocuklarına bile parlak bir gelecek vaat edemezler. “Her koyun kendi bacağından asılır” anlayışıyla kurulmuş bir dünya hepimiz için karanlık bir dünyanın habercisidir. Haksızlık karşısında susan, o haksızlığa ortak olmuş demektir. Zulme rıza göstermek unutmayın zulümdür. Bir hesap gününe inanan insanlar olarak bizler zulme rıza gösteremeyiz; haksızlık karşısında susanlardan olamayız.

Şuraya özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum: bunca imkâna, bunca teknolojiye, son yirmi yılda yaşanan iletişim devrimine rağmen Asya’dan Afrika’ya çocuklar ölmeye devam ediyorsa, hepimiz kendimizi sorgulamak mecburiyetindeyiz. Son günlerde Sudan’dan gelen dehşet verici görüntüleri hem gazeteci hem de bir insan olarak sizlerin de takip ettiğinize inanıyorum. El-Feşir’de sivil halka yönelik katliamları vicdan sahibi hiç kimse kabul edemez; buna sessiz ve kayıtsız kalamaz. Türkiye olarak El-Feşir şehrinde sivillere karşı işlenen zulümleri en güçlü biçimde lanetliyoruz. El-Feşir şehri ve çevresindeki saldırıların sona erdirilmesi; masum sivillere yönelik katliamların derhal durdurulması gerekiyor. Biz bu konuda, kardeşlik hukukumuzun gereği neyse samimiyetle, açık yüreklilikle onu yerine getirmeye hazırız. Yeter ki kardeş kanı akmasın; yeter ki masum çocuklar, kadınlar ve siviller öldürülmesin. Siz basın mensuplarımızdan da Sudanlı kardeşlerimizin dramını dünyaya duyurarak bu mücadeleye omuz vermenizi bekliyorum.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU