Rusya'da "Pantürkizm" tartışmaları yeniden alevlendi: Üst düzey yetkiliden "İngiliz projesi" vurgusu

Rusya’da yeniden alevlenen Pantürkizm tartışmaları, Türkiye’nin Orta Asya ve Türk dünyasındaki eğitim, kültür ve savunma yatırımlarıyla nasıl bağlantılı olduğunu gündeme taşıyor

Görsel: vstrokax.net

Rusya'da son dönemde siyaset ve medya çevresinde "Pantürkizm" tartışmaları yeniden alevlendi.

Aslında bu tartışma yeni değil, Rus siyaseti, neredeyse bütün kanatlarıyla Turancılık ve Pantürkizm gibi ideolojileri Türkiye koordinasyonunda yürütülen bir "Batı projesi" olarak değerlendiriyor. 

Konuya dair dönem dönem açıklamalarda bulunan çeşitli siyasetçi ve "uzmanlar""Pantürkizm" ve "Büyük Turan" söyleminin Rusya için yeniden ciddi bir tehdit olarak gündeme geldiği görüşünde.

Bu isimlere göre askeri, siyasi ve kültürel bağlantılar üzerinden yürütülen bu stratejinin merkezinde Ankara, arkasında ise Londra bulunuyor.

"Pantürkizm"in bir tehdit unsuru söylemiyle öne çıkmasının elbette Rusya'nın Türkiye ve eski Sovyet ülkeleri olan diğer Türk devletleriyle olan ilişkisiyle bağlantısı var.

Bu bağlamda, birkaç gün önce Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerindeki 'riskler' gündeme getirildi. 


'Türk dünyası ile Rus dünyası karşı karşıya getiriliyor"

Örneğin, konuya dair açıklamalarda bulunan tarihçi Aleksandr Dyukova göre, bugün BDT ülkelerindeki ders kitaplarında "Türk dünyası" ile "Rus dünyası" doğrudan karşı karşıya getiriliyor.

Dyukov'a göre tek istisna Tacikistan.

Dyukov, Kazakistan ve Özbekistan gibi ülkelerdeki ders kitaplarında Türk dünyası söylemi öne çıkarılırken, Tacikistan'da Pantürkizme bağlı olanlar "zararlı ideolojik etkilerin kurbanları" olarak nitelendiriliyor. 

Siyaset bilimci Vadim Truhaçyov ise, Türki devletlerdeki "Pantürkizm" ve "Rusofobiyi" şu şekilde analiz ediyor:

Azerbaycan, Rusofobik Pantürkizm fikriyle tamamen yoğrulmuş durumda. Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'da etkisi daha sınırlı; dilleri Türkiye'ye daha uzak, dış görünüşleri Türklerden farklı ve Türkiye ile temasları daha az. Yine de zamanla etkisi artıyor; özellikle Özbekistan'da Rusofobi Pantürkizm'den bağımsız olarak da kök salmış durumda.

Türk olmayan Tacikistan'da ise doğal olarak Türkiye övülmüyor. Fakat ders kitaplarına bakıldığında, Pantürkizm'in yokluğu, Rusofobi'nin yerleşmesini engellemiyor. Tacikistan'daki Rusofobi, Özbekistan'la yaklaşık aynı seviyede, Azerbaycan'ın gerisinde ama Kazakistan ve Kırgızistan'dan daha yüksek.


"Türkiye'nin saldırgan bir politika yürüttüğünün kanıtı"

Çeşitli uzmanların açıklamalarıyla birlikte, Rus devletine yakınlığıyla bilinen bazı Telegram kanalları da "Pantürkizm" tartışmasına girdi.

Özellikle, Rusya'nın tarafı olduğu savaşlarda aktif yayınlarıyla bilinen ve Batılı medya kuruluşları tarafından dezenformasyon yapmakla suçlanan "Wargonzo" kanalı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) 12-17 Eylül tarihlerinde düzenlenen 20. Türk Dünyası Gençlik Kurultayı'na dikkat çekiyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Rus özel servisleriyle bağlantılı olduğu iddia edilen, savaş bölgelerinden yaptığı yayınlarla tanınan Semyon Pegov tarafından işletilen bu mecrada kurultayla ilgili yayınlanan değerlendirmede, "Rusya'dan gelen katılımcıların bağımsız bir devletten gelmiş gibi" gösterildiğine dikkat çekiliyor. 

Türkiye'nin Türk birliği sloganıyla "kendi çıkarlarını savunacak genç kadro" yetiştirdiği iddia edilen analizde, şu ifadelere yer verildi:

Tam da bu genç temsilciler, Rusya bölgelerinde ayrılıkçı eğilimlerin taşıyıcısı hâline geliyor; yalnızca Rusya karşıtı anlatılar yaymakla kalmıyor, aynı zamanda Ukrayna ordusu safında savaşan paramiliter grupların oluşumuna katılıyorlar.


Analizde ayrıca, "Tüm bunlar, Türkiye'nin saldırgan bir politika yürüttüğünün kanıtı. Ankara, Türk gençliğini sistemli biçimde devşirerek onları diğer devletlere ve Rusya'nın bölgelerine sızdırıyor. Bu uzun vadeli stratejiyle, anti-kolonyalizm ve pantürkizm sloganları altında Türkiye'nin çıkarlarını savunacak, diğer ülkelerde iç krizleri körükleyecek pro-Türk bir çekirdek hazırlanıyor" görüşü işleniyor.


"Sessiz ve tehlikeli yayılmacılık"

Türkiye'nin Orta Asya ve Rusya sınırları içerisinde "yıkıcı faaliyetlere giriştiğini" iddia eden en üst düzey isim ise, Devlet Duması Güvenlik ve Yolsuzlukla Mücadele Komitesi Birinci Başkan Yardımcısı Andrey Lugovoy oldu. 

Liberal partili Lugovoy, sırf bu konuya odaklanan iki bölümlük bir belgesel yayımladı.

Lugovoy, Türkiye'nin askeri alanda Türk dünyası ülkeleriyle entegrasyonunu sürdürürken, aynı zamanda "çok sessiz ve tehlikeli bir hümanist yayılmacılık" içerisinde olduğunu iddia ediyor. 


"Türkiye yeni bir liderler kuşağı yetiştiriyor"

Lugovoy'a göre, Ankara'nın bölgeye yönelik yatırımları artık yalnızca siyasî ya da ekonomik iş birliğiyle sınırlı değil:

Onlarca Türk lisesi açılıyor, burs programları dağıtılıyor, medya yapıları ve dernekler oluşturuluyor. Bütün bunlar yeni bir liderler kuşağı yetiştiriyor. Bu kuşak, en başta da Başkurtistan, Tataristan, Altay, Hakasya, Yakutistan (Saha) ve diğer bölgelerde sahneye çıkıyor.


Lugovoy, bu yeni kadroların "alternatif bir elit" haline geldiğini belirterek şunları söyledi:

Bu insanlar kolayca etnik çıkarları ön plana çıkarıyor. Devlet kurumlarında ulusal dillerin daha fazla kullanılması gerektiğini talep ediyorlar, sokaklara çıkıyorlar, kendi örgütlerini kuruyorlar. Türkiye, açtığı liseler, medya yapıları ve derneklerle bu aktivistlerin çevresini örüyor.


"Kriz anında devreye sokulacak"

Lugovoy'un iddiasına göre bütün bu faaliyetler, "kriz anında devreye sokulacak bir ağ" oluşturmak için gerçekleştiriliyor. 

Yani Duma üyesi, Türkiye'nin bir çeşit "toplum mühendisliği" yaptığını iddia ederek, eğitimden kültüre, medyadan sivil toplum ağlarına kadar uzanan bir stratejiyle uzun vadede "sadık kadrolar" yaratmayı hedeflediği görüşünde.

Lugovoy'a göre "Pantürkizm", aslında Batı istihbarat servislerinin, özellikle de İngilizlerin yürüttüğü "Büyük Oyun"un modern bir uzantısı.

Londra'yı Avrasya'nın istikrarsızlaştırılmasının baş aktörü olarak gören siyasetçi, Türkiye'yi de "planın en uygun uygulayıcısı" olarak tarif ediyor. 

"Tesadüf değil; Londra'nın gözetiminde Ankara, 'Turan Ordusu' adı verilen blokun lokomotifi olmaya hazırlanıyor" diyen Lugovoy, Pantürkist gündemin en önemli aracının "eğitim" olduğu görüşünde.

"MI6 ile yakın ilişkileriyle bilinen Exeter gibi İngiliz üniversiteleri, yıllardır geleceğin Türk bakanlarını, istihbaratçılarını ve milliyetçi liderlerini yetiştiriyor" diyen Rus siyasetçi, Türkiye'nin 'Büyük Turan' ideolojisinin bu okuldan mezun isimler tarafından fiili devlet politikası haline getirildiğini söylüyor.


"Londra çıkarlarına hizmet eden yeni bir NATO"

Lugovoy, hedefin "Londra çıkarlarına hizmet eden yeni bir NATO" olduğu görüşünde:

Kültürel ya da ekonomik yakınlaşma perdesi arkasında aslında yıkıcı bir ideoloji pompalanıyor. Son hedef, NATO benzeri ama yalnızca Londra'nın çıkarlarına hizmet edecek bir askeri-siyasi birlik. Bu proje doğrudan Rusya'nın bütünlüğünü hedef alıyor.


Lugovoy'a göre, Pantürkizmin tarih sahnesine çıkışı da İngiliz istihbaratının gözetiminde gerçekleşti:

Siyonist, Türkolog ve Majesteleri'nin ajanı olan Arminius Vambery, birleşik bir Türk dünyası kavramını Osmanlı elitinin zihnine sokan ilk kişiydi. Bu fikir daha sonra Jön Türkler ve 20. yüzyılda Nazi müttefikleri tarafından benimsendi. Ve tüm bunlar Londra'nın gözetimi altında gerçekleşti.


Rus siyasetçinin Pantürkizm konusunda açtığı İsmail Gaspıralı parantezi ise dikkat çekici. 

Gaspıralı'nın Türk birliği anlatısının 'Rus imparatorluğu içindeki kültürel diyalog' temelinde şekillendiğini iddia eden Lugovoy, 20'nci yüzyılda bu fikrin dönüşüme uğrayarak bölücü ve ayrılıkçı bir niteliğe kavuştuğuna dikkat çekiyor ve Rusya'daki Türk cumhuriyetlerinde öne çıkan fikirlerin görünürde "kültürel" bir amaç taşısa da, asıl hedefin "Rusya halklarını İngiliz destekli bir projenin dayanağına dönüştürmek" olduğunu iddia ediyor.

Devrimden sonra Londra, Orta Asya'yı ateşe vermek için basmacılara cömertçe silah sağladı. Türkiye bu süreçte aracılık yaptı, 'milli kurtarıcılar' ise başkalarının oyununda kurşun asker oldu. Bugün de aynı mantık geçerli.
 


Erdoğan için kullanılan tanım "frenemy"

Lugovoy'un Pantürkizm ve Türkiye'nin rolüne dair değerlendirmesinden öne çıkan diğer başlıklar ise şu şekilde:

  • Türkiye artık sadece plajları ve pazarlarıyla misafirperver bir komşu değil. NATO üyesi bu ülke bugün Ukrayna ordusuna silah sevkiyatı ve üretimi haberlerinde anılıyor. Bazı çevrelerde Erdoğan için kullanılan tanım Frenemy (hem dost hem düşmen). 
     
  • Sadece son bir yılda onlarca ortak tatbikat yapıldı. Bunlar gösteri değil; BDT ülkelerinin ordularını Ankara'nın liderliğinde, NATO standartlarına göre uyumlaştırma çalışmaları. Unutmayalım: NATO, Rusya ile çatışmayı tırmandıran bir ittifak.
     
  • Türk savunma sanayisinin sembolü haline gelen Bayraktar insansız hava araçları Ukrayna'da boy gösterdi, şimdi de Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'ın envanterine girdi. Türkiye bu ülkelere sadece dron değil; teknoloji, eğitmen, subay ve hatta planlamayı doğrudan etkileyen general kadroları gönderiyor. Orta Asya'da Türk dronlarının bakım-onarımı için ortak işletmeler kuruldu. Yani Rusya'nın komşularının savunma yapıları Türkiye'ye bağlanıyor.
     
  • 19. yüzyılda İngiltere, Kırım Savaşı için Osmanlı'yı top ve tüfekle donattı. Birinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'yi yeniden Rusya'ya karşı kışkırttı, İttihatçıları silahlandırdı. 1920'lerde Orta Asya'daki Basmacı hareketini Türk kanalları üzerinden körükledi. 1990'larda Çeçen militanlara destek verildi. Bugün aynı eller dron dağıtıyor, "manevi merkezler" açıyor.
     
  • Bir zamanlar Rusya'daki Türk liselerinde yabancı diller ve bilim öğretiliyordu, ama aynı zamanda pantürkist ve İslamcı fikirler aşılanıyordu. Bu okullar kapatıldı, ancak Orta Asya'da 300'den fazla lise, onlarca üniversite hala "Türk programlarıyla" işliyor. Ders kitaplarında 'Türk dünyası' haritaları var; Volga boyu, Kafkasya, Sibirya ve Kırım boyalı şekilde gösteriliyor. Tanıdık geliyor mu? Bu, İngiliz klasiği: elitleri "kültürel misyonlarla" yetiştirme.
     
  • Post-Sovyet coğrafyada ve ülkemizde bu ideolojinin yayılması yalnızca kültürel bir mesele değil, tarihsel çokuluslu geleneğimize doğrudan meydan okumadır. Rusya her zaman birçok halkın evi olmuştur ve öyle de kalacaktır. Ama "dostluk köprüsü" askeri sıçrama tahtasına dönüşürse, biz kenarda kalmayız; kararlı şekilde harekete geçeriz.


Tartışma neden alevlendi?

Yazının başında belirttiğimiz gibi, Rusya'da "Pantürkizm" tartışmaları da Lugovoy'un görüşleri de yeni değil.

Rusya, Turancılık ideolojisini her zaman İngiltere başta olmak üzere Batı'nın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ni (SSCB) -ve günümüzde Rusya'yı- istikrarsızlaştırma aracı olarak gördü. 

Hatta buna karşılık olarak, Rusya'nın desteklediği "Türk dünyası" örgütleri de öne çıkarıldı.

Örneğin, bu örgütlerden Türk Halkları Kongresi Başkanı Edil Marlis Uulu, "Turancılık, 60-70'lerde yaratılan ve SSCB'nin çöküşünü amaçlayan bir Avrupa projesidir" demişti. 

Rusya'nın 'Türk devletleriyle' olan ilişkisi kuşkusuz Türkiye'yle kıyaslandığında çok daha derin.

Bu ülkeler, SSCB geçmişi nedeniyle ortak siyasi ve kültürel tarihe sahip.

Ancak bu ortaklık, zaman geçtikçe bu ülkelerde Rusya yanlıları-Batı yanlıları (Avrupa'daki eski Sovyet ülkelerinde olduğu gibi) saflaşmasının oluşmasına yol açtı

. Türk dünyasında Türk milliyetçisi fikirlerin her zaman "Batı yanlısı" akımlarla el ele ilerlemesinin mantıklı bir diğer açıklaması da bu.

Önce sosyalizme, SSCB'nin çözülmesinin ardından da "merkez Rusya" söylemine karşı çıkışın ilk durakları da doğal olarak milliyetçilik oldu.

Orta Asya'da Türkçülük keşfedilirken, Avrupa'da da buna paralel milliyetçi akımlar güçlendi. Söz konusu "ayrışmada" "sömürgeci Rusya", "Rusya boyunduruğu" gibi söylemler öne çıktı. 

Dolayısıyla, Rusya'da Pantürkizm tehlikesi anlatısının öne çıkmasının hem tarihsel, hem de güncel siyasi sebepleri var.

Batı'nın bir NATO üyesi olarak Türkiye'yi merkez alan "Turancılık" söyleminin Orta Asya'da Sovyetler'e karşı, Türkiye içerisinde de komünistlere karşı bir vurucu güç olarak kullanıldığı sır değil.

Özetle Rusya'nın, "hem dost hem düşman" olarak kabul edilen Erdoğan yönetiminin Rusya ve Batı arasında salınma siyasetinde ağırlık Batı'ya kaydıkça bu tür söylemleri daha fazla öne çıkaracağını söylemek mümkün. 

Orta Asya'da "yeniyi" temsil eden dinamizmin siyasi düzlemde Batı yanlısı ideolojilerle buluşması ise, Türkiye ve Batı'nın elini kolaylaştırıyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU