Allah ile kulları arasında aracılara ihtiyaç var mı?

Hasan Kanaatlı Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe/ChatGPT

Allah ile kulları arasında gerçekten aracılara ihtiyaç var mı?

Bunun cevabını bulmak için, önce şu soruya cevap aramak lazım:

Acaba Allah, insan diye yarattığı bu varlığa güveniyor mu güvenmiyor mu? 

Şayet güveniyorsa, bunu nereden anlayacağız, güvenmiyorsa, bunun delili nedir?

Cevap:

Şunu açıkça belirtmek gerekir ki Allah, insan denen bu varlığı yaratıp muhatap aldığı, ona idrak ve akıl verdiği, ona tercih etme irade ve imkânı sunduğu ve inkarcılıkta bulunması için onun önünü açtığı vs. gibi şeylerden anlıyoruz ki insana güvenmektedir.

Çünkü şayet ona güvenmeseydi, en azından inkârcı olması için onun önünü açmaz ve öyle bir özgür iradeyi ona vermezdi.

Dolayısıyla, insana inkâr etmesi için herhangi bir engel koymamış ve ona; "İsteyen inkâr etsin isteyen iman etsin" (Kehif: 29) diye bir özgürlük vermiştir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Açıkçası insanı iki yol ağzında bırakmış, doğru ve yanlış olanları ona sunmuş ve bunlardan doğruyu sen seç demiştir. 

Kısacası, Allah insana güvenmiş, güvendiği için onu yaratmış, tüm varlığı vücuda getirmiş, yeri ve gökleri yoktan var etmiş, varlıklara yasalar koymuştur. 

Böylece, her varlık o yasalar üzere tıkırında çalışmakta, Allah'a karşı hiçbir itirazları bulunmamakta, konuldukları yerde öylece durmakta ve itaatlerini de bu şekilde ifa etmektedirler.

Kur'an; varlığın bu itaat durumuna "secde" der. 

Yerde ve göklerdeki her şey ona secde ediyor. (Cuma:1)


Yani, varlık, yaratılışı uğrunda görevini icra ediyor, hiçbir sıkıntı da çıkarmıyor.

Varlıklar içerisinde bir tek sıkıntı çıkaran varsa, o da insandır.

Aslında yaratılanlar arasında en iyi ve en üstün varlık insandır.

Fakat bu varlık bozulunca, en kötü ve en alçak yaratığa dönüşüverir.

Allah insanın bozulmaması için ona hem irade hem de akıl vermiştir.

Ayrıca, onu seçim yöntemiyle de donatmış ve seçimini yönlendirmek için, ona vahyin yol göstericiliği (hidayeti) ile peygamberler de göndermiştir.

Yani, insana tenezzül etmiştir (onların idrakine uygun bir şekilde seslenmiştir).

İlginçtir ki dünyada ezoterik/gizli "inisiye" dinler vardır.

O dinlere "insinasyon" ile girersiniz.

Yani, bir üstat vardır ve siz o üstadın eğitmesi ve yönlendirmesiyle o dine dahil olursunuz.

Siz orada istediğiniz şeyi okuyamaz ya da istediğiniz sınıfa giremezsiniz.

O üstat sizin elinizden tutar, isterse o sizi o sınıfa sokar.

Çünkü onun kendine has şartları vardır, orada siz her istediğinizi yapamazsınız.

İstediğiniz sınıfa atlayamazsınız, istediğiniz yere gelemezsiniz.

Onu, ancak o üstat kabul edecektir.

Yani, biri size onay verecek ve ondan sonra o yere geçiş yapacaksınız. 

- Peki, Allah'ın kitabını (Kur'an'ı) anlamak ve Allah'a kul olmak için bir aracı var mıdır? 

- Tabii ki yoktur. 

- Peki peygamber, Allah ile kul arasında bir aracı mıdır? 

- Elbette ki değildir. 


Şayet peygamber aracı olsaydı, o da bizlerin emrolunduğu şeylerin aynısıyla emrolunmazdı.

Bizler neyle emrolunmuş isek, o da aynı şeylerle emrolunmuştur. 

Yani "elçi", Allah ile kul arasında aracı değildir.

Çünkü "Allah ile kul arasında ara yok ki aracı da olsun."

Allah, "Biz insana şah damarından daha yakınız" (Kaf: 16) diye buyuruyor. 

Şayet Allah, "Ben sana şah damarından daha yakınım" diyorsa, Allah ile kul arasında ara mı var ki peygamber de aracı olsun.

İkincisi: 

Allah insanı muhatap almış ve ona hitap etmiştir.

Yani, ona güvenmiştir.

İmanın 2 tanımı vardır: 

  • Akidevî tanımı. 
  • Ahlakî tanımı. 

Aslında buradan hareketle her şeyin 2 tanımının olduğunu söyleyebiliriz. 

  1. İmanın akidevî tanımı "inanmaktır."
  2. Ahlakî tanımı da "güvenmektir." 

Yani iman; Allah'a inanmak ve O'na güvenmektir. 

Bugün öyle bir Müslüman tipi görüyoruz ki, "Allah'a inandım" diyor ama, Allah'a güvenmiyor.

Allah'a güvenmediği gibi O'nun kitabına da güvenmiyor.

O kitabın içerisindeki prensiplere de güvenmiyor.

Bu anlamda Allah, kendi kitabına inanıp güvenmek için insanları herhangi bir "insinasyon"a (bir üstadın öncülüğünde o kitabı okuyup anlamaya) çağırmamıştır. 

O'nun kitabı her kese açıktır. Herkesin önündedir.

Ve o kitabı da "Mübin" olarak nitelendirmiştir. 

"Mübin" kelimesi, hem lazım (geçişsiz) ve hem de müteeddi (geçişli) bir fiildir.

Yani, hem özde açık ve anlaşılırdır hem de hakikati açıklayan ve anlaşılır kılandır.

Kısacası, Kur'an'ın ve kitabın vasıflarından biri "Mübin"dir.

Şimdi; "Biz Kur'an'ı anlayamayız ama onu anlayan biri bize anlatır" diyen bir Müslüman, böyle bir moda girdiği zaman, din alimleri aranmaya başlanıyor ve dolayısıyla da "ruhban sınıfı" oluşup ortaya çıkıyor.

Ruhban sınıfını oluşturduğunuz zaman da Kilise kendiliğinden oluşur.

Bunun için ille de Hıristiyan olmanız gerekmiyor.

"İslam Kilisesi" de oluşturursunuz.

"Ruhban" sınıfını oluşturduğunuzda, aslında ortaya "imtiyazlı" bir sınıf koyuyorsunuz.

- Peki, imtiyazlı bu sınıf imtiyazını nereden alıyor? 

- Tabii ki dinden alıyor. 

Yani, bu sınıf bir şeyler satarak orada duracak. 

- Peki, neyi satacak? 

- Elbette ki "din' i, Allah'ı, Kur'an'ı, imanı, cenneti ve sair değerleri satacaktır.


Bunları satmaya başladığı zaman da 2 tane "din" oluşuyor.

  1. Biri, satmayanların anlattığı ve orijinalliğini koruyan "indirilmiş din",
  2. Diğeri de bu satıcıların pazarladıkları "uydurulmuş din." 

Din ticareti yapıldığında da bu ticaretin nerede biteceği belli olmaz.

Ayrıca, dini değerleri satmaya başladığınız zaman da neyi nereye kadar satacaksınız?

Yani, o zaman satmadığınız bir şey kalır mı? 

Şayet dininizi bile satmaya başlamışsanız, satamayacağınız neyiniz kalır ki?

Bundan dolayı, bakıyoruz ki "dine iki şey kaynaklık ediyor":

  1. Fukaha/din adamları,
  2. Kur'an-ı Kerim. 

Kur'an'da olmayan birçok hükümler Fukaha tarafından hem de uydurulan hadislerden istidlalde bulunularak ortaya çıkmış ve insanlar arasında tüm tefrika ve fitnelerin kaynağı olmuştur.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU