Gazze'de savaş, gazeteciliğin zifiri karanlık çağı veya cehennem ateşi manasına geliyor.
Çoğu yöre insanı olan Gazze'deki gazeteciler insanlık dışı şartlarda ve tahammül sınırlarını aşan bir ortamda mesleklerini icra ediyorlar.
Bu fedakârca çalışmanın itici gücü ise meslek aşkından ziyade insanların acılarını, çığlıklarını ve ölümlerini dış dünyaya duyurma çabasından kaynaklanıyor.
Bu sayede açlığa ve kıtlığa mahkûm edilmiş Filistinlilere biraz olsun maddi katkıda bulunarak elde ettikleri lokmayı onlarla paylaşmak; belki de bir hayatı (bebeği, çocuğu, yaşlıyı, açlık yüzünden can çekişeni) kurtarabilmektir.
İsrail, yabancı gazetecilerin Gazze'ye girişine izin vermiyor.
Çok nadir durumlarda bazılarının, İsrail birliklerine eşlik etmeleri onaylanıyor.
Dolayısıyla uluslararası medya kuruluşları, Gazze haberlerine ulaşabilmek için yerel muhabirlere başvuruyor.
Biz de burada El Cezira, BBC News, Reuters, Anadolu Ajansı, Şark'ul Avsat, El Mecelle, Independent Arabia gibi medya organlarından konuya ilişkin haber-yorumlardan bir derleme yapıp okuyucuyla paylaşacağız.
Spot olabilecek başlıklar ise şöyle:
Gazze'de gazeteci olmak aç, yorgun, tükenmiş olmak; her an tehlike ve tehdit altında olmak demektir!
Tehlikeli ve zor zamanlarda boğaz tokluğuna gazetecilik!
Londra merkezli BBC News, bu tür gazetecilerin meşakkatli hayatlarının aşağıda okuyacağınız ayrıntılarını yayımladı:
Gazeteci Abdullah Miqdad, 'Bir gün çadırda yaşayıp çalışacağımı, en temel insani ihtiyaçlardan, su ve tuvaletten, bile mahrum kalacağımı hiç hayal etmezdim. Yazın bir sera, kışın ise bir buzdolabı gibi' diye anlatıyor çalışma ortamını BBC'ye.
Gazze Şeridi içinde hareket etmek tehlikeli ve zor olmasına rağmen muhabirler savaştaki gelişmeleri izlemeye devam ediyorlar. Ancak topladıkları fotoğraf ve videoları genellikle, elektriğe ve internet bağlantısına erişebildikleri hastane yakınındaki çadırlara dönene kadar gönderemiyorlar.
Filistin'deki Dünya el Watan gazetesinde çalışan ve BBC News dâhil uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapan gazeteci Hanin Hamduna anlatıyor:'Kendimizi hastanelerde konuşlandırmak, aynı zamanda haber yapımını hızlandırıyor. Yaralılara, ölümlere, cenazelere ve röportajlara doğrudan erişim sağlıyoruz. Özellikle dolaşmanın ya da bu tür materyalleri elde etmek için telefon görüşmeleri yapmanın neredeyse imkânsız olduğu koşullarda.'
Ancak hastanelerin yakınında olmak da gazetecilerin güvenliğini garanti etmiyor. Uluslararası hukuka göre onları koruması gereken mesleki statüleri de...
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) verilerine göre 26 Ağustos itibarıyla, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının başladığı Ekim 2023'ten bu yana en az 197 gazeteci ve medya çalışanı öldürüldü. Bunların 189'u Gazze'deydi. Bu sayı, son üç yılda dünyadaki toplam gazeteci kayıplarını aşıyor.
Filistin Gazeteciler Sendikası Sekreteri Ahed Farwana, 'Gazeteciler olarak İsrail işgal güçlerinin bizi sürekli hedef aldığını hissediyoruz; bu da bizi hem kendi hem de ailelerimizin güvenliği için sürekli bir korku içinde bırakıyor' diyor.
Gazze Şeridi'nde neredeyse iki yıldır devam eden kesintisiz öldürme, açlık, korku ve yerinden edilme ortamında, haber talebi sürüyor ve gazeteciler aralıksız çalışmaktan tükenmiş durumda. Dolayısıyla daha önce hiç gazetecilik yapmamış bazı gençler muhabir ve foto muhabiri olarak çalışmaya başlamışlar.
Bazı gazeteciler yalnızca yerel veya uluslararası medya kuruluşları için resmi olarak çalışıyor, ancak pek çoğu geçici ya da günlük sözleşmelerle istihdam ediliyor. Bu da işlerini istikrarsız hale getiriyor; aldıkları koruma, sigorta ve kaynakların düzeyinin büyük ölçüde düşmesine neden oluyor.
Zaman zaman BBC için de çalışan, Alman Der Spiegel dergisinin kadın muhabiri Ğada el Kurd sorunun püf noktasına parmak basıyor: 'Dünyadaki her gazeteci, haber verme görevine ve uluslararası korumadan yararlanma hakkına sahiptir. Ne yazık ki İsrail ordusu gazetecilere böyle davranmıyor, özellikle de söz konusu Filistinli gazeteciler olduğunda!
Kasten gazeteci öldürmek!
İsrail, Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne saldırdı; en az 21 kişi daha hayatını kaybetti.
Gazze'deki Şifa Hastanesi çevresinde gazetecilere ait bir çadıra saldırı düzenlendi.
Sonuçta El Cezire kanalının çalışanı 2 muhabirle birlikte 5 gazeteci öldürüldü.
Katledilen Enes el Şerif'in yanı sıra Muhammed Kureyka, kameraman İbrahim Zahir, Muhammed Newfel ve Mumin Aliva'nın cenazeleri şehir mezarlığında defnedildi.
El Cezire, Reuters, Associated Press (AP) ve diğer haber ajanslarında çalışan gazetecileri hedef alan saldırı, yaklaşık 2 yıl süren soykırım operasyonunda hastane ve medya çalışanlarını imha etmeye yönelik en ölümcül bombalamaydı.
Öldürülen gazeteciler arasında El Cezire muhabiri Muhammed Selame, Reuters kameramanı Hüsam el Mısri, o dönem AP'de serbest gazeteci olarak çalışan Meryem Ebu Dakka, Ahmed Ebu Aziz ve Muaz Ebu Taha da bulunuyordu. 1
Klasik İsrail yalanı: "Ordu kasıtlı olarak sivilleri hedef almaz!"
İsrail Ordu Sözcüsü Effie Defrin, gazeteci ve sivil ölümlerine dair haberleri yalanlama yoluna gitti ve şöyle dedi:
Gazeteciler dâhil, sivillere zarar verildiğine dair haberlerin farkındayız. En başından açıkça belirtmek isterim. İsrail ordusu, sivilleri kasten hedef almaz.
Gazze yöresinde 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail askerlerinin öldürdüğü 246 gazeteciye ilişkin Defrin, "Gazze gibi aktif bir savaş bölgesinden haber yapmanın çok büyük riskler taşıdığını" da dile getirdi.
Uluslararası hukuka göre dokunulmazlığı olmasına rağmen Nasır Hastanesine düzenlenen saldırı içinse, "Olayla ilgisi olmayan kişilere verilen zarardan dolayı üzgünüz!" demekle yetinip saldırının gerekçesine açıklamaktan kaçındı.
Defrin, ayrıca Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in aralarında gazeteciler ve sağlık çalışanlarının bulunduğu 20 Filistinli sivilin öldürüldüğü saldırının soruşturulması talimatını verdiğini de hatırlattı. 2
El Cezire muhabiri Enes el Şerif cinayeti
İsrail ordusu, El Cezire muhabiri Enes el Şerif'in doğrudan hedef alındığını kabul ederek, bu hususta şöyle bir açıklama yaptı:
Bu gazeteci, Hamas'ın terör hücresinin başıdır. Yani gazeteci kılığında teröristtir. İsrailli siviller ile ordusuna yönelik roketli saldırılardan sorumludur.
Birkaç ay öncesinde de İsrail ordusu el Şerif'i hedef alan benzer iddiaları gündeme getirmişti.
El Şerif bu açıklamaların "karalama ve tahrik kampanyası" olduğunu söyleyerek iddiaları reddetmişti.
Katar merkezli El Cezire TV kanalının yetkilisi, aktif ve gözü pek muhabiri Enes el Şerif için şu açıklamayı yaptı:
Gazze'nin en cesur gazetecilerinden biriydi. Onun Gazze'deki hükümet (Hamas) organlarının bir parçası olduğuna dair hiçbir bilgimiz yok. O bir gazeteciydi, gazetecilik yapmaya devam etti -sadece sahadaki insanların mesajını iletmeye çalışıyordu. Kendisine saldırı ise, Gazze'nin işgali öncesinde sesleri susturmaya yönelik çaresiz bir girişimdi..
BBC'nin elde ettiği bilgiye göre Enes el Şerif, 7 Ekim 2023 saldırısı öncesinde Hamas'ın medya bürosuna çalışmıştı.
Ancak öldürülmeden önceki bazı sosyal medya paylaşımlarında Şerif'in Hamas'ı eleştirdiği de görülmekteydi.
İsrail, Gazze'ye savaş açtığı 10 Ekim 2023 tarihinden bu yana 270'ten fazla gazeteci ve medya çalışanını öldürdü.
El Şerif, el Cezire'nin Gazze'de yaptığı haberlerde öne çıkan muhabirlerinden biriydi. Reuters'ın haberine göre; basın özgürlüğü örgütleri ve Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerinden biri el Şerif'in hayatının tehlikede olduğu yönünde yakın zamanda uyarıda bulunmuştu.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de temmuz ayında el Şerif'in korunması için uluslararası topluma çağrı yapmıştı.
BM özel raportörü ve Uluslararası Af Örgütü'nün eski başkanı Irene Khan, İsrail'in el Şerif'e yönelik iddialarının temelsiz olduğunu dile getirdi.
El Cezire muhabiri Enes el Şerif ve beraberindeki gazetecilerin öldürülmesiyle ilgili BBC'ye konuşan Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Genel Müdürü Jodie Ginsberg şunları söylüyordu:
Gazze içerisinden haber verebilen gazetecilerin suikasta uğraması bir savaş suçudur.
El Şerif'le ilgili İsrail kaynaklı suçlamalar ona yönelik suikastın habercisi gibiydi. El Şerif, meslektaşlarıyla birlikte çadırda vuruldu; kendileriyle ilgili suçlamalar hiçbir güvenilir kanıta dayanmıyor.
Gazze içerisinden haber alınabilen yegâne gazeteciler Filistinli kökenliler ve onlar da siviller. Sivilleri öldürmek ise bir savaş suçudur.
Gazetecileri Koruma Komitesi, İsrail'in Ekim 2023'te Gazze'de başlattığı askeri saldırılardan bu yana 186 gazetecinin öldürüldüğünü açıkladı.
İsrail, yabancı gazetecilerin Gazze'ye girerek buradan yayın yapmasına izin vermiyor.
Son olarak 10 Ağustos Pazar günü bir basın toplantısı yaparak Gazze Şehri'nin tümünü ele geçirme planlarını anlatan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazzelilerin yetersiz beslendiği konusunda haber yapan basını da yalancılıkla suçladı.
Gazze'deki Sağlık Bakanlığı'nın 10 Ağustos'ta aktardığına göre bölgede yetersiz beslenme nedeniyle 5 kişi daha hayatını kaybetti.
Böylece yetersiz beslenme ve açlığa bağlı ölümlerin sayısı 100'ü çocuk olmak üzere 217'ye yükseldi.
Netanyahu ise "İsrail açlık politikası uygulasaydı, Gazze'de iki yıl süren savaştan sonra hiç kimse hayatta kalamazdı" demekteydi. 3
Meryem Ebu Dakka'nın katledilmesi
Meryem Ebu Dakka, Gazzeli serbest gazetecilerden biriydi.
Daha çok çektiği fotoğraflarla tanınmaktadır.
Günübirlik veya geçici sözleşmelerle farklı medya organları adına eşzamanlı olarak çalışıyordu.
Öldürülmeden önce ise Independent Arabia gazetesi için fotoğraf çekip haber yapıyordu.
ABD merkezli haber ajansı The Associated Press (AP) bölgede kendisi için çalışan 33 yaşındaki Meryem Ebu Dakka'nın öldürülen (25 Ağustos 2025) gazeteciler arasında yer aldığını duyuranlar arasındaydı.
AP adına yapılan açıklamada şu ifadeler yer alıyordu:
Zor ve tehlikeli koşullarda hayati görgü tanıklıklarını anlatmaya devam eden Gazze'deki gazetecilerimizin güvenliği için yapabildiğimiz her şeyi yapmaya devam ediyoruz.
Independent Arabia internet gazetesi de benzer bir açıklama yaptı:
Meryem Ebu Dakka, adanmışlığın ve mesleki disiplinin timsali gibiydi. Kuruluş dönemimizde bize yaptığı katkıları unutmadık. Kamerasını kaptığı gibi alanlara koşar; mağdurların seslerini, kurbanların çığlıklarını aktarırdı. Dürüstlük ve cesaretine diyecek yoktu. Kısacık ömründe bütün tehlike ve risklere karşı özgür medyanın hak ve hakikati yayması, yayınlaması için uğraştı.
Meryem'in sosyal medyadaki son paylaşımı facebook üzerindendi.
Gazze'deki Filistinlilerin açlığa ve kıtlığa mahkûm edilmesine ilişkin görüntüleri paylaşmış; söyleşileri dış dünyaya duyurmuştu.
Ölümlerin yakın tanığı olmasından ötürü tek cümlelik bir yorum yazmıştı:
Toprağın senin için en kıymetli olanın üstünü örtmesiyle birlikte şu hayatın ne kadar boş ve saçma olduğunu idrak ediyorsun!
Ölümünden az önce yine bombaların hedefi sayılan meydandan halkının sesini medyaya duyurmuş; çektikleri acıları dillendirmesini bilmişti. 4
Meslektaşı İzzeddin Ebu Ayşe, çocukluk arkadaşı Meryem'in mesleki tutkusunu şu sözlerle dile getiriyor:
Küçüklüğünden itibaren fotoğraf ve görüntü çekme meraklısıydı. Henüz 5 yaşındayken ilk defa kamera ve fotoğraf makinesi görmüştü. Bacısının anlatımına göre annesiyle çarşı pazara giden Meryem, oyuncak kamera bulunan dükkân-mağaza vitrinlerinin önünde durup uzun uzun seyredermiş. Bizzat tanığıyım, oyuncak kameralar alarak çevresini görüntüleme oyunu oynardı.
Bir erkek arkadaşı da benzer şeyi anlatıyor; 'Aklı erdiğinde gerçekten basit bir kamera alıp çiçek, böcek, kuş gibi hayvanları çekiyordu.'
Ergenlik çağında fotoğraf ve video stüdyolarına gidip oradaki çekimleri yakında izliyordu. Kamera kullanmayı 15 yaşında öğrendi. Liseden mezun olunca gazetecilik mesleğine adım atmış oldu. Üniversitedeki etkinlikleri cep telefonu kamerasından kayda alıyordu.
İyice büyüdüğünde ve basın alanında bir işe girmeye ihtiyaç duyduğunda ise, sahiden böyle yaptı; kaptı fotoğraf makinesini veya kamerayı köşe bucaklara daldı. İnsan yaşamı ve hikâyeleri esas konusuydu. Gazze savaşı süresince onun çektikleri gerçek bir belge-bilgi kaynağı niteliğindeydi.
İyice profesyonelleştiğinde ise Gazze bölgesi zaten hep ateş hattında sürekli istikrarsız ve kaotik bir ortamdaydı. Meryem Ebu Dakka, İsrail'in bu bölgeye gerçekleştirdiği bütün (2012, 2014, 2021, 2023) operasyonları izleyerek, görüntüleyerek ün kazandı.
2023 yılındaki uzun ve büyük operasyon (veya savaş) Meryem'in cidden endişelendirmişti. Bir ara şöyle demişti:
'Ortalığın viraneye ve hayatın cehenneme dönüştüğü bir durumda kendime sorup durdum; niçin bu belalı mesleği seçtim? Çünkü bu seferki askeri operasyon, öncekilere hiç benzemiyordu; çektiğin her görüntü sana risk, tehlike, korku ve ölüm olarak dönebiliyor. Dayanabilmek için mangal gibi bir yüreğe sahip olmak şart.'
Gazze'deki çekim ekipleri, dünyanın diğer yerlerinde bu işi yapan savaş muhabirlerinkinden çok farklıdır. Misal, bugünü zor bela atlattık diyoruz ama ertesi gün çok daha berbat geçiyor.
Meryem, daha çok sivil toplanma yerleri ve hastane gibi mekânları mağdur insanların perişan halini çekmeyi çok severdi. Çünkü Han Yunus'tan göçertilen ailesi de Nasır Hastanesi çevresine yerleştirilmişti. Babası, kızı Meryem'e haber uçuruyor: 'Sakın bu tarafa gelme. Ölüm kol geziyor. Sen gidersen soyumuzu kim devam ettirecek?'
İsrail'in bombalı saldırısı neticesinde katledildiğini ısrarla tekrarlayan babası Riyad, 'Sevgili kızımın cesedi bu dünyadan göçtü gitti ancak bir parçası hala bedenimde, 2017 yılında yani ölmeden çok önce bana nakledilen böbreğini taşıyorum. Böbreğiyle beni hayati bir hastalıktan kurtarmıştı. Yüzden kızımı ölü saymıyorum' diyor. 5
Filistin Gazeteciler Sendikasının açıklaması ve uluslararası tepkiler
Filistin Gazeteciler Sendikası'nın gazeteci katliamları hakkında kamuoyuna yönelik yazılı bir açıklaması ise şöyleydi:
Filistinli gazetecilere yönelik işlediği savaş suçlarının sorumluluğu, İsrail işgal yönetimine aittir.
İsrail, Filistin basınını ortadan kaldırılması gereken stratejik bir tehlike olarak görmektedir. Tel Aviv, bu yolla, gerçeklerin üstünü örtme ve tanıkları susturma gibi başarısız bir çaba içindedir.
İsrail yönetimi, 147 gazeteciyi gözaltında tutmaktadır. Bunlardan 20'si ise çeşitli şekillerde işkencelere maruz kalmaktadır. Bütün bu muameleler savaş suçudur. Dolayısıyla suçlu İsrail'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanması gerekir.
İsrail'in basına karşı yaptıkları, Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da etnik temizlik ve soykırım suçlarına dair delillerin gizlemeye yönelik bir politikadır.
Meryem'in ölümü dünya çapında tepkilere neden olunca İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bu trajik olaydan ötürü üzgün olduğunu ve olayın soruşturulacağını belirtmesine rağmen huylu huyundan, kindar nefretinden vazgeçmiyor.
Sivil ve gazeteci ölümleri devam ediyor.
İsrail'in inandırıcı olmayan resmi açıklamalarına kanmayan Batı Avrupalı (Fransa, Danimarka, İrlanda vs) liderler olayı kınadılar.
Kitleler ise İngiltere'de olduğu gibi başbakanlık binası önüne giderek hükümetten İsrail'e karşı yaptırım uygulamasını istediler. Belçika başkenti Brüksel'de ise 70 ile 230 bin kadar insanın katıldığı protesto mitingi düzenlendi. (7 Eylül 2025).
İspanya hükümeti ise İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nin Han Yunus kentinde bulunan Nasır Hastanesi'nin 4. katına düzenlediği, gazetecilerin ve masum sivillerin öldüğü hava saldırısını kınadı.
Özel olarak korunan alanların hedef alınamayacağını tekrar tekrar vurgulayan İspanya Yönetimi, "Yapılagelenler uluslararası insancıl hukukun açık ve kabul edilemez bir ihlalidir ve araştırılması gerekmektedir" ifadesini kullandı.
Almanya Dışişleri Bakanlığının, X şirketinin sosyal medya platformundaki hesabından yapılan açıklamasında, "İsrail'in Gazze'deki Nasır Hastanesi'ne düzenlediği hava saldırısında çok sayıda gazeteci, kurtarma görevlisi ve diğer sivillerin öldürülmesi bizi şoke etti. Saldırı araştırılmalı..." denildi.
İlaveten, "Gazetecilerin çalışması, Gazze'deki savaşın yıkıcı gerçekliğini tasvir etmek için hayati önem taşıyor. İsrail hükümetine, medya çalışanlarına erişim izni vermesi ve Gazze'de çalışan gazetecilere koruma sağlaması için defalarca çağrıda bulunduk..." ifadeleri kullanıldı.
Avrupa Birliği'nin (AB) eski Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, İspanya'nın Santander kentindeki Uluslararası Menendez Pelayo Üniversitesinin organize ettiği yaz seminerlerine katılımı sırasında basına açıklama yaparak şunları söyledi:
Avrupa kurumlarının yapması gerekeni yapması için birinin yasal işlem başlatması gerekecek. Çünkü Avrupa kurumları bunu yapmak istemiyor gibi görünüyor. Ancak adalet mahkemeleri denen bir şey var. Avrupa'nın bu eylemsizliği oraya taşınabilir.
İsrail'in yaptıklarına karşı eğer Avrupa hiçbir somut adım atmazsa durum öyle bir noktaya ulaşacak ki, Avrupa sadece zaten kaybettiği ruhuyla kalmayıp, itibarsızlığı dünyanın geri kalanına da sıçrayacak. Bu da AB'nin insan haklarını savunmak için herhangi bir politika izlemesini engelleyecek! 6
Gazetecinin ölümü, hakikatin ölümüdür
Savaşta ilk ölen hakikat imiş derler ya, hakikatin yok edilmesi ise gazeteci öldürmekle başlıyor İsrail'de.
Bu münasebetle belirtmekte yarar var. Ukrayna-Rusya savaşında öldürülen gazeteci sayısı 20 ile 30 kişi arasında değişmektedir.
1990'larda Türkiye-PKK çatışması her iki tarafın da çok sayıda kayıp vermesiyle daha da sertleşti.
Aynı zamanda giderek daha fazla sayıda sivil; yargısız infazlara, faili meçhul cinayetlere ve kayıp vakalarına kurban gitti.
Kürt yanlısı basının "Özgür Gündem" adlı ilk günlük gazeteyi yayınlamaya başlamasından kısa bir süre sonra Kürt gazetecilere yönelik cinayetler başladı.
1990'ların ilk yarısında öldürülen 33 gazeteci arasında Kürt çatışmasıyla ilgili olmayan vakalar da bulunmaktadır.
Özgür Gündem ile başlayan "gelenek" genellikle "özgür basın tarihi" olarak anılır.
Bu bağlamda 76 kurban (basın şehitleri olarak anılır) rakamından sıklıkla bahsedilir.
2008'de AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi), Türkiye'yi Özgür Gündem'de çalışan Musa Anter'i öldürmekten kınadı.
Aynı zamanda olağanüstü hal uygulanan bölgede Kürt yanlısı gazete dağıtan çok sayıda kişi de katledildi.
Türkiye'de 1995'ten bu yana işlenen gazeteci cinayetleri aşağı yukarı münferit vakalardır.
Kurbanlar arasında en öne çıkanı 2007 yılında öldürülen Hrant Dink'tir.
Metin Göktepe'nin polis memurları tarafından dövülerek onu öldürüldü.
2014 yılından bu yana, Türkiye'den çalışan ve IŞİD'in yükselişini haberleştiren çok sayıda Suriyeli gazeteci suikasta kurban gitti.
Metin Alataş'ın 2010 yılındaki ölümü de bir anlaşmazlık kaynağıdır - otopsi intihar olduğunu iddia ederken, ailesi ve meslektaşları soruşturma açılmasını talep etti.
Daha önce ölüm tehditleri almış ve şiddetli saldırıya uğramıştı. 7
Gazze'den son çağrı
Asef Hamidi, Gazze'deki basın mensupları adına dünya kamuoyuna bir çağrıda bulunmuş.
Kısaltarak aktarayım:
Gazetecilere yönelik şiddet olaylarındaki bu tırmanış ne tesadüfi ne de münferit.
Daha büyük çapta son derece endişe verici bir eğilimin parçası: Genellikle suçlarını karanlıkta gizlemeye çalışan otokratlar ve rejimler tarafından medyayı sistematik olarak susturma amacıyla gerçekleştiriliyor.
Bu durum hepimizi dehşete düşürmeli.
Bu saldırı sadece bireysel olarak muhabirlere yönelik değil, tüm küresel kamuoyunun bilme, insanlığın maruz kaldıklarını enine boyuna anlama ve muktedirlerden hesap sorma hakkına yönelik.
230'dan fazla gazetecinin katledilmesinin yanında İsrail artık açlığı bir araç olarak kullanıyor.
Gazeteciler haber yaparken açlıktan bayılmanın eşiğine geliyor…
Tüm bunlara rağmen görevimizi sürdürmekte ısrarcıyız.
İsrail'in bizi ve dünyayı körleştirme çabalarına rağmen, yaşanmakta olan soykırımı haberleştirmeye kararlıyız.
Ekiplerimizi güçlendirmek ve bilgilendirilmeye hakkı olan küresel izleyicilerimize sadık kalmak için yılmadan çalışacağız.
Bunun için de uluslararası dayanışmaya, baskı oluşturarak İsrail'in gazetecileri hedef almaktan ve öldürmekten vazgeçmesini, Gazze Şeridi'nde çalışmalarına izin vermesini ve uluslararası medyaya engel olmamasını sağlamaya ihtiyaç var.
Uluslararası toplum, Gazze'de devam etmekte olan insani felaket ve soykırım hakkında dünyayı bilgilendirmek için her şeyi göze alan gazetecileri korumak üzere kararlılıkla ve derhal harekete geçmeli.
Gazze'deki cesur gazetecilerin seslerini çoğaltmak görevimiz, onlara borcumuz.
Onlar Gazze'de olan biteni belgelemekle kalmadı; geleceğin tarihçilerinin 21'inci yüzyılın televizyonlarda en çok gösterilen soykırımının dehşetini inceleyecekleri tarih yazımının ilk taslağını oluşturdular.
Savaşlar ve çatışmalar hakkında güvenilir bilgiye erişim lüks değil; küresel nüfusun refahı, insan haklarının korunması ve savaş suçu işleyenlerin sorumlu tutulmasına yönelik küresel girişimler için elzem.
Gazeteciler susturulduğunda, hepimiz dezenformasyona, propagandaya ve gücün kontrolsüz bir şekilde kötüye kullanılmasına karşı daha savunmasız hale geliriz.
Eğer dünya gazetecilerin öldürülmesine, aç bırakılmasına ve zulme uğramasına göz yummaya devam ederse, bundan sadece gazetecilik değil, hesap verebilirlik, demokrasi ve daha adil bir gelecek ihtimali de zarar görecektir…
Uluslararası gazetecilik camiası ve hatta tüm dünya büyük bir sorumluluk altında…
Tarih, bu konudaki eylemsizliğimizi, hakikatin ön saflarında yer alanları korumada büyük bir başarısızlık olarak kaydedecek. 8
Kaynaklar:
1. https://www.aljazeera.com/news/2025/8/11/here-are-the-names-of-the-journalists-israel-killed-in-gaza. https://www.bbc.com/turkce/articles/c24zz9nemy2o. 11 Ağustos 2025. https://www.independentarabia.com/node/630531/, 25 Ağustos 2025.
2. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilin-gazze-de-duzenledigi-saldirilarda-5i-gazeteci-59-kisi-hayatini-kaybetti/3668118, 25 Ağustos 2025.
3. https://www.bbc.com/turkce/articles/c24zz9nemy2o, 11 Ağustos 2025.
4. https://www.independentarabia.com/node/630531/, 25 Ağustos 2025. https://www.independentarabia.com/node/630548/, 25 Ağustos 2025.
5. https://www.independentarabia.com/node/631103/, 2 Eylül 2025. https://www.independentarabia.com/node/631443/, 7 Eylül 2025.
( مريم أبو دقة... شغف التصوير وأد حلم "السلام في غزة )
6. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilin-gazze-de-duzenledigi-saldirilarda-5i-gazeteci-59-kisi-hayatini-kaybetti/3668118.
7. https://tr.wikipedia.org/wiki/Türkiye'de öldürülen gazeteciler listesi.
8. https://www.perspektif.online/gazzede-gazeteciligin-karanlik-cagi/, Asef Hamidi, 24 Ağustos.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish