DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, MHP lideri Devlet Bahçeli ve AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in Kuzey ve Doğu Suriye’ye ilişkin açıklamalarına yanıt verdi. Bölgedeki gelişmelerin siyasi gerçeklikleri göz ardı ederek değerlendirilemeyeceğini vurgulayan Bakırhan, “Sorunların çözümü operasyon tehditleriyle değil, hak ve hukuk temelinde diyalogla mümkündür” dedi.
“Kürtler güvence olmadan teslim olmayacak”
Bakırhan, Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmelerin ve Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne yönelik tehditlerin tarihsel derslerle ele alınması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
Suriye topraklarında henüz birkaç ay önce yaşananları unutmamak gerekir. Alevi toplumuna ve Süveyda’daki Dürzilere yönelik saldırılar, binlerce masum canın kaybına yol açtı. Yaşanan sistematik katliamlar ve devam eden IŞİD saldırıları bölgede yaşayan tüm halkların güvenlik endişelerinin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
Kürtler dahil olmak üzere, bölgedeki hiçbir toplumdan kendi güvenliğini garanti altına almadan, üstelik mevcut uygulamalarıyla güven vermeyen ve demokratik karakteri henüz netleşmemiş bir yapı içinde eriyin demek, hem etik hem de vicdan sınırları dışında kalır. Alevilerin ve Dürzilerin yaşadığı trajediyi Kürtlerin yaşamayacağına dair hangi güvence sunulabilir?
“10 Mart Mutabakatı’nın ruhuna kim uyuyor?”
Bakırhan, Şam yönetiminin 10 Mart Mutabakatı’nı ihlal eden adımlarına da dikkat çekti:
10 Mart mutabakatına uyulması isteniyor. Soruyorum? Suriye Arap Cumhuriyeti ismi 10 Mart Mutabakatı’nın ruhuna uygun mu? Suriye Geçiş Anayasası’nı Kürtlere, Dürzilere, Alevilere, Türkmenlere sormadan, Suriyelilere sormadan ilan etmek 10 Mart Mutabakatı’na uygun mu? Hükümet ilan edilirken, Cumhurbaşkanı belirlerken Kürtlere sormamak, Suriyelilere sormamak 10 Mart Mutabakatı’na uygun mu? Dahası, bütün bu politikaları ile 10 Mart Mutabakatı’nı hiçe sayan Şam tarafıdır.
“Her şeyi kendinize hak göremezsiniz”
Ömer Çelik’in açıklamalarına da yanıt veren Bakırhan, sürecin tek taraflı dayatmalarla yürüyemeyeceğini söyledi:
Sayın Ömer Çelik, olmazın kısmındadır. Her şeyi kendinize hak göremezsiniz. Adil konuşmak zorundayız. Çünkü bu süreç bir yap-et süreci değildir. Beklentiler ve adımları konuşacaksak, hiç olmadığı kadar atılan tarihi adımlara karşılık tek somut bir adımın henüz hayata geçmediğini hatırlatmak zorundayız. Mesela Kürtlerin yüzü Şam’dadır, bunu her gün ifade ediyorlar. Peki sizlerin yüzü neden demokratik bir çözümden, diyalogdan yana olanlardan değil? Asıl soru budur. Gerisi tüm argümanlar, ‘yansıtma psikolojisidir’…
“Öcalan Meclis’e gelse barışı savunur”
Bakırhan, 22 Ekim’de Öcalan’ın Meclis’e davet edilmesine de atıf yaptı:
Bir kez daha hatırlatıyoruz. 22 Ekim’de Sayın Öcalan’ı Meclis’e davet eden çağrı, aslında demokratik çözüm arayışının bir parçasıydı. Öcalan Meclis’e gelse yıllardır savunduğu demokratik ulusu ve demokratik cumhuriyeti savunur. Abdullah Öcalan’ın öne sürdüğü ‘Demokratik Ulus’ fikri, bu bağlamda önemli bir perspektif. Bu yaklaşım, Türkiye, Suriye ve tüm Ortadoğu için barışçıl bir perspektif sunuyor.
Bakırhan, Kürt haklarının tanınmasının Türkiye’yi güçlendireceğini ifade etti:
Türkiye’nin de tarihsel endişelerini anlıyor ve saygı duyuyoruz. Ancak bu endişelerin çözümü, diğer halkların haklarını yok saymakla, tehditle değil, eşit bir kardeşlik temelinde ortak geleceği inşa etmekle mümkündür. Kürtlerin hakkının, hukukunun tanınması, Türkiye’yi zayıflatmaz; tam tersine güçlendirir, bölgesel istikrara katkı sağlar.
"Sürece karşı çıkanlar askeri seçeneği dayatıyor"
DEM Parti Eş Genel Başkanı, askeri seçeneğin süreci çıkmaza sürükleyeceğini vurguladı:
Bölge halklarının istikrarlı geleceği üzerinde oyun kuranların planlarını boşa çıkarmanın yolu, tehditlerle değil eşitlik ekseninde kardeşlik hukukunu geliştirmekten geçiyor. Bu sürece karşı çıkanlar uzun süredir askeri seçeneği dayatıyor. Bu seçeneğe başvurmak yaklaşık bir yıldır büyük bir emek ve çabayla yürütülen süreci büyük bir çıkmaza sürükler. Toplumun büyük çoğunluğu sürece destek veriyor. Artık çözüm diyor, savaş diyen bir avuç insanın yüzyılımızı çalmasına izin vermeyelim.
Bakırhan sözlerini, “Sevap, şerre dua etmekte değil; barışta, eşitlikte ve adalettedir. Bu iradeyle hareket ettiğimizde, hem Kürt onurunu ve hakkını koruyabilir hem de Türkiye’nin güvenlik kaygılarına çözüm bulabiliriz” diyerek tamamladı.
Yeni Yaşam, Independent Türkçe