Süreç komisyonunda eski meclis başkanları konuştu

TBMM’de oluşturulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında yedinci kez toplandı

Fotoğraf: X

Kurtulmuş, önceki dönemlerde görev yapmış on TBMM başkanının Komisyonda dinleneceğini belirterek, "Üç değerli meclis başkanımız sağlık sorunları nedeniyle bu toplantımıza onları davet edemedik" dedi.

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, yedinci kez TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda toplandı. Komisyona teşrif eden Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin önceki dönem başkanlarına teşekkür ederek sözlerine başlayan Kurtulmuş, "Her biri hem yasama faaliyetleri bakımından hem de siyasi çalışmalar açısından engin tecrübelere sahip olan, Türkiye'nin hem demokrasi tecrübesini hem de Türkiye'nin temel meselelerini fevkalade yakinen hayatları boyunca takip etmiş ve çözüm üretmek için gayret sarf etmiş olan bütün meclis başkanlarımıza komisyonumuzun bu davetini kabul ettikleri için ayrıca teşekkür ediyorum. 10 meclis başkanımız bugün burada bizlerle birlikte olacak. Üç değerli meclis başkanımız sağlık sorunları nedeniyle bu toplantımıza onları davet edemedik" dedi.

Kurtulmuş, birinci oturumda beş Meclis başkanının dinlenileceğini belirterek, "Yaşa göre demeyeyim, kıdeme göre önceki dönem sırasına göre söz vereceğiz. Eğer 20 dakika içerisinde görüşlerini bizlerle paylaşabilirlerse çok yararlı olacağını düşünüyorum. Öğleden sonraki oturumda da diğer beş meclis başkanımızın görüşlerinden istifade edeceğiz. İlk sözü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 20. Başkanı olan Sayın Hikmet Çetin'e veriyorum. Hikmet Çetin hem Meclis Başkanlığı hem Dışişleri Bakanlığı hem Türkiye'nin içeride ve dışarıda temsili bakımından duayen siyasetçilerden birisidir ve oldukça geniş, engin bir birikime sahiptir" diye konuştu.

Hikmet Çetin: Eylemi olmayan örgüt üyeleri hemen affedilmeli

İlk konuşmayı yapan 20. TBMM Başkanı Hikmet Çetin, sözlerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye sürece verdiği destek nedeniyle teşekkür ederek başladı.

Hikmet Çetin, konuşmasında şunları söyledi:

Bir anlamda 39 yıldır devam eden bir anlamda belki de bir asırdır devam eden bir sorun bu. Dağdan çok insan geldi veya gelecek. Bunlar içinde eğer bizim bilgilerimize göre bir eylemi olmamışsa eğer bunları hemen affetmek lazım. İkinci konu; dağdan gelenler ne olacak? Silahlı mücadeleye katılmış, uzun yıllar silah kullanmış, pekçok insanı öldürmüş olanları bu aşamada affetmek çok zor. Toplum arasında dolaşamazlar. Bence dağdaki belki de 15-20 kişiyi şu aşamada yurtdışına göndermek lazım. Bu İsveç veya Danimarka olabilir, Güney Afrika olabilir. Zaman içinde normale dönerse affedilebilir.

Bana bazen 'Kürt devleti kurulacak mı' diye sorarlar. Avrupa Parlamentosu'nun komünist ve sosyalist grubu beni davet etti ve ben gittim. Ellerinde çok bilgi vardı. Ben konuşmama şöyle başladım; 'bu bilgiler yeterli değil'. Türk ve Kürt Amerika'nın siyah ve beyazı gibi değil. Din aynı, mezhep aynı. Ben şimdiye kadar 'Kürtle evlenmem', 'Türkle evlenmem' diyen bir kişiye rastlamadım. Belki vardır ama ben bilmiyorum. Dünyanın en kalabalık Kürt şehri İstanbul'dur. Şimdiye kadar özellikle deniz kıyılarında otellerin sahibi Kürtlerdir. Terör olayı ayrı, halkın davranışı ayrı. Bunlar Antalya'ya, Mersin'e, İzmir'e, İstanbul'a gittiler hiçbirisi yurtdışına gitmedi, ülkeyi terk etmedi. Halklar arasında bir şey yok. Yani Kürt devleti kurulabilir ama Türkiye bunun içinde olmayacaktır. Kesinlikle mümkün değil, çok partili hayat bu konuyu çözmüştür. 

Marjinal gruplar dünyanın her yerinde olabilir ama bunlar marjinal olarak kalırlar. Ben hiçbir zaman Kürt devlerinin Türkiye'den kurulacağına inanmadım. İstanbul'daki 3-4 milyon Kürt nereye gidecek? O yüzden ben Türkiye'nin bu telaşının gereksiz olduğuna inanıyorum.

Ömer İzgi: Anayasanın 66. Maddesi değişebilir

Çetin'in ardından 21'inci Meclis Başkanı Ömer İzgi söz aldı. Çocuk yaşta örgüte katılmış ancak eline silah almamış olanların hukuki durumları ile ilgili çalışmalar yapılması gerektiğini kaydeden İzgi, şöyle konuştu:

İzgi, Öcalan'ın emir ve isteğinin sonucunda faaliyetini Türkiye dışında sürdürmekte olan PKK oluşumlarının "Örgütü feshedin" çağrısına uyduklarının ilan edildiğini duyduklarına değinerek alınması gereken kararlara ilişkin fikirlerini şöyle paylaştı:

Gerçekleşen bu gelişme sonrasında sıra devletimizin 10-12 yaşlarındaki çocukları kaçırarak daha büyüklerine de şimdi liderleri tarafından 'bundan sonra yok' dediği söylemlerle kandırarak dağlarda mağara hayatına mahkum edilenlerden eline silah değmemiş, herhangi bir eylemin içinde bulunmamış. Suç işlediği vaki olmamış. Ayrıca da mağara yaşantısına başlatıldıktan sonra kaçarak ya da başka yollarla bir şekilde kurtulma imkanı bırakılmamış olanların ne olacağına ilişkin hukuki durumların alınması zamanına gelindi. Nitekim bu konunun çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğu için çalışmalara Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında başlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Nurman Kurtulmuş tarafından yoğun mesai ile çalışmalar yürütülmektedir. Adı ne olursa olsun kurulan komisyonun akabinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin temel görevi tam da bundan ibarettir. Bu özel durumu fırsat sayarcasına başka kategorideki yasal takiplerde olanlar için ayrıcalık bakımından talepte bulunmak yapılacak bu özel çalışmayı sekteye uğratacak hamleler olur. Suç işleyen herkes mutlaka karşılığı olan cezasını çekecektir. Ancak Anayasa Mahkemesinin adli alandaki eşitliği sağlanmasına yönelik vermiş olduğu kararlara göre de yapılacak düzenlemeler varsa onlar yapılacaktır. Bu çerçevede yapılacak düzenlemeler için yasa çıkarmak gerekiyorsa yasa çıkarılacak. Anayasa değişiklikleri yapmak gerekiyorsa o da yapılacak. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yapamayacağı bir şey yoktur. Ancak o da anayasal bir organdır ve yapacağı işlemlerde Anayasa'ya uymak zorunluluğundadır.

"TBMM'nin yetkisi bulunmamaktadır"

Anayasa'da değiştirilemez olarak normlandırılmış ilk üç madde ile Anayasa'nın başlangıç kısmındaki ilk fıkrada yer alan Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığının ve yüce Türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa denilerek konan temel ilkeler ve Anayasa'nın 6'ncı maddesindeki 'egemenlik kayıtsız şartsız şartsız milletindir' hükmü değiştirilemezlik kapsamında ebedilik garantisi olan maddelerdir. Değiştirilemez özellikli maddeleri bulunan anayasaları bu maddelerin değişmezliğinin kaldırılma şekline ait herhangi bir düzenleme getirmemiş olması böylesi maddelerin ebedilik garantisi olarak konmuş olmasındandır. Gerçi dünyada tek olarak 1787 ABD yasasının 5. maddesiyle konulmuş olan değişmezliğin kaldırılması için şekil belirlenmesine bakıldığında mevcut dokunulmazlığın kaldırılmasında etkisi olmayan bir düzenleme olduğu görülmektedir. Sonuç olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin şu anda yürüttüğü yöntemle Anayasa'da dokunulmaz olarak belirtilen hükümlerin kaldırılması, değiştirilmesi veya onlara aykırı yeni bir yasal düzenleme yapma yetkisi bulunmamaktadır. Değiştirilmezlik normlarının yalnızca bizim anayasamızda bulunduğu gibi söylemler de doğru değildir. Benzer düzenlemeler ABD'de, Almanya'da, Fransa'da, İtalya'da, Yunanistan'da, Brezilya'da, Hindistan'da ve Portekiz gibi daha başka ülkelerin anayasalarında da mevcuttur. Hatta en önemlisi 1876 Anayasamızdaki Anayasamızın 115. maddesinde de değiştirilemezlik maddeleri vardır. O da şimdiki Anayasamızdaki gibi üç madde değil o anayasanın bütün maddelerini kapsıyor. Hal böyleyken bu maddelerle ilgili olarak 'şöyle yapılacak, böyle olacak' şeklinde söylemler yapılan çalışmalarda olmayan hususlardan biliriz.

Odak noktasının örgütün feshi ve buna bağlı yapılacak düzenlemeler olduğunu ancak gerekiyorsa Anayasa değişikliklerinin de belirttiği şekilde yapılabileceğini söyleyen İzgi, "Böyle bir çalışmaya girilecek olursa örneğin anayasanın 66. maddesi değiştirilmeli ve yerine Mustafa Kemal Atatürk yaptırdığı 1924 Anayasasının 88. maddesinde koydurduğu 'Türkiye ahalisine din ve ırk ayrımı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla Türk denir' ifadesi konur. Bu anlatım tarzı o gün için, bugün için, hatta ebediyen geçerliliğini kaybedecek olan bir anlayış zenginliğini taşırken yeni yeni arayışlar için nefes tüketilmesine gerek yoktur" dedi.

İzgi, aynı ifade tarzının 1876 Anayasasının 8. maddesinde olan bir anlayış tarzı olduğuna dikkati çekerek "Anayasamızın 126. maddesinin 3. fıkrasıyla getirilmiş olan 'birden fazla ilin birleştirilmesi düzenlenmesi mutlaka kanunla yapılır hale getirilmelidir.' Yine anayasamızın 127. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesi. Örneğin, bir belediye başkanının görevden uzaklaştırılması görevleriyle ve anayasanın 14. maddesindeki durumlarla ilgili bir suç iddiasının varlığında olmalı ve görevden alınan başkanın yerine kayyum değil belediye meclisi üyeleri arasından seçilenin getirilmesi şeklinde değiştirilmelidir" ifadelerini kullandı.

"Danıştay ve Yargıtay yüksek mahkeme değil midir?"

Anayasa Mahkemesi ile diğer yüksek mahkemeler arasındaki hüküm ayrılıklarının da yaşandığını belirten İzgi, "Anayasa Mahkemesi yüksek mahkemedir. Ya Danıştay ya Yargıtay onlar yüksek mahkeme değil midir? Onlar da yüksek mahkemedir ancak Anayasa Mahkemesi'nin kurallarının herkesi bağlanacağı şekline dayanılarak öteki yüksek mahkemelerinin hüküm ayrıklıklarının da geçersiz olduğu sonucuna varılmaktadır. Öyleyse Anayasanın 158. maddesi Anayasa Mahkemesi ile diğer yüksek mahkemeler arasındaki hüküm ayrılıklarının varlığında şimdiki uygulama yerine yeni bir anayasal oluşumla veya Anayasa Mahkemesi bünyesinde işler yapmakta olan Uyuşmazlık Mahkemesine verilecek yeni bir oluşum mekanizmasıyla sözlü şekilde değiştirilmelidir" dedi.

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dönüştürülmeli"

İzgi, çok önemli diğer bir hususun ise Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından seçilmesi gerekliliği olduğunu ifade ederek Cumhurbaşkanının nasıl seçilmesi gerektiği, kaç yıl görevde kalması ve yetkilerine ilişkin şöyle konuştu:

"İstikrar için Anayasanın 104. maddesiyle verilen yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı devlet idaresinde gerekli olan istikrar unsurunun yaratılmasında bugün çok önemli bir yere sahiptir. Bugünkü yönetimdeki istikrar eski sistemde pek çok kere sekteyee uğratıldığı için beklenen verim alınamıyordu. Onun için seçim sistemlerimizde sürekli değişiklikler oluyor ve yüzde 10'luk seçim barajları konma gibi arayışlara giriliyor. Şimdi getirmiş olan Cumhurbaşkanı Hükümet Sisteminin sağladığı en önemli özellik, geçmişte sürekli arayış içinde bulunulan yönetimde istikrarı güçlü bir şekilde sağlamış olmasıdır. Yapılacak bir değişiklik olursa, o da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dönüştürülmesidir. Parlamenter Sistem demiyoruz. Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diyoruz. Ama bu geçişte mutlak olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile elde edilen istikrarın zedelenmemesi, istikrar yollarının tıkanmaması olmalıdır.

"'Bu sistem değişikliği mi' diye itirazlara da itibar edilmemelidir"

İstikrara süreklilik getiren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemindeki yürütme organının teşkili ve atanmışların görevden alınması elbette ki yine Cumhurbaşkanına ait olarak kalacaktır. Ancak Cumhurbaşkanınca yapılan makamların görevden alınmaları Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısı örneğin 5'te 3'ü tarafından teklif edildikten sonra örneğin 3'te 2 çoğunlukla alınacak bir kararla görevden alınması da mümkün hale getirilmelidir. 'Bu sistem değişikliği mi' diye itirazlara da itibar edilmemelidir. Sistem istikrar unsurunun tamamlanmasıyla burada da istikrar unsuru sağlanmaktadır. Böyle bir yöntemle görevden alınmalar vaki olduğunda bilineceği üzere anında yenisi atanmış olacağı için yönetimdeki istikrarın devam etmesi sağlanmış olmaktadır. Cumhurbaşkanının iki defadan fazla seçilemeyeceği ilkesi korunmak isteniyorsa bu da bu değişiklik teklifimizde milletvekili seçim süresinden fazlası bir süre örneğin 7 senelik için cumhurbaşkanı seçilmiş olabilmelidir. Günümüzde sosyal medya ortamıyla sağlanan kara propaganda etkinliği nedeni ile her zaman tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak felsefesine sadık birinin seçilebilmesi önlenebilirliği mevcuttur. Hatta bu algı tam da bu düşüncenin karşısında olan birinin yüzde 50 + 1 sayesinde seçilmesini de sağlayabilir. Oysa bu etki gücü Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafında tarafından Cumhurbaşkanı seçiminde gücünü bulamayacaktır.

"Ülkenin Hakkari'sinde olmuş Kayseri'sinde olmuş farketmez. Bir orman yangınının doğuracağı acıyı yalnız oranın ahalisi değil. Türkiye'nin bütün insanları çeker. Çünkü yanan ormanlar ortak varlığımızdır. PKK'ya karşı mücadele mücadele ederken şehitlik ve gazilik mertebesine yükselenlerin acılarını da yalnız ateşin düştüğü ocak sakinleri değil hepimiz tüm Türkiye'ye çekeriz" diyen İzgi, yurttaşları şehit ve gaziliğe götüren duygunun Türk devletini ve vatanını koruma duygusu olduğunu belirtti.

İzgi, o duygunun da her yurttaşın ortak değeri olduğunu söyleyerek "Eminim ki o şehit ve gazilerimizi üzecek gelişmelere imkan tanınmaz. Ancak yanılgaya düşülür de onları üzecek gelişmeler olursa bilinmelidir ki onlar gibi hepimizin çekmekte olduğumuz acılar daha da şiddetlenmiş hale dönüşür. 'Eminim ki' dedim çünkü hem Cumhurbaşkanımızın bu anlamdaki çalışmaları ve açıklamaları hem de şehit ve gazilerin evlerine gönderdiği güven mektubu, bu alanda duyulacak kuşkuları kaldırmaktadır. Tabii ki Cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilmesi kabul edilince Anayasanın 77. 106 116. maddelerinde 'kaldırılmış ya da değiştirilmiş' şeklinde kısa değişiklikler yapılacaktır" dedi.

Arınç: Umut Hakkı uygulanmalı, genel af zaruri

Komisyonda söz alan üçüncü isim Bülent Arınç oldu. Arınç, belediye başkanlarının, milletvekillerinin tutuklandığını hatırlatarak Kürtlerin esas olarak eşit vatandaş olmak istediklerini söyledi ve "Kuru hamasetle yola çıkılmaz. Kardeşiz, etle tırnağız deniyor. Bunlar tali gerçekler" dedi. Arınç şöyle konuştu: Yaklaşık 40 dakika konuşan Arınç'ın konuşmasında öne çıkanlar ise şöyle:

Geçmişten bu yana konuyla ilgilenen bir arkadaşınızım. En son başbakan yardımcısıyken 2009 - 2015 yılları arasında devam eden ve maalesef olumsuz sonuçlanan çözüm süreci içerisinde görev almıştım. O zaman da bu sorunun Meclis'te bir komisyonla sürdürülmesini ifade etmiştim. İYİ Parti dışında bütün partilerin burada olmasından mutluyum. Keşke o partide burada olsa görüşlerini söylese. Eminim onlar da kendi siyasetlerine uygun bir yolu dışarıdan takip edeceklerdir. Bir yıla yakın bir zaman öncesinde başlayan bu süreç olumlu bir şekilde devam ediyor. 

Terörsüz Türkiye herkesin arzusudur ama bu komisyonun görevi bu süreci olumlu bir şekilde sonuca ulaştırmaktır. Bunun şartları da milli dayanışma yani toplumsal barıştır. Ben yıllardır siyasetin içindeyim hep Kürtlerle beraber siyaset yaptım. Hep Kürtlerle kardeş olduğumuzu ifade ettik. Fakat siyasi söylem itibariyle durum öyle bir noktaya geldi ki Kürt siyaseti yapanlar 'bırakın kardeşliği önce siz bizi eşit vatandaş olarak kabul edin' demeye başladılar. Hatta 'milletvekili, belediye başkanı seçiyoruz içeri atıyorsunuz, yerine kayyum atıyorsunuz. Biz nerede siyaset yapacağız' demeye başladılar. Bunlara verecek cevabımız olmalı, kuru hamasetle yola çıkılmaz. Bin yıldan beri gelen kardeşliği yok saymak hatta asimilasyon politikalarının bir şekilde hayata geçirilmiş olması bizim ayıbımızdır. Biz bunlardan artık vazgeçmeliyiz. Geldiğimiz nokta denizin bittiği, geminin karaya vurduğu bir noktadır. O yüzden bu iyi fırsatı değerlendirmeliyiz. 

Buradaki komisyondan ve dışarıdaki parti temsilcilerinden şunu rica ediyorum; geçmişe ait hangi söylemleri kullandıysanız bunları unutun. Bunları unutmazsanız radikal söylemler yolumuzu kesebilir. Önümüze bakalım. Yoksa Sayın Bahçeli'nin ekimden önce söyledikleriyle, Sayın Erdoğan'ın ekimden önce yaptıklarıyla olmaz.

Sayın Bahçeli'nin başlattığı sürece hepimiz şaşırdık. Bu kadar yukarıdan ve içimizden birisi söylese belki gülüp geçebileceğimiz şeylerin bir bu işe yıllardır karşı çıktığını deklare eden bir genel başkan tarafından söylenmesine önce şaşırdım. Eğer bu kadar yukarıdan başlanmasaydı bu noktaya gelemezdik. Bugün her şey yolunda yürümeye başladı. Bazen liderler öyle işler yaparlar ki tarihe bu adımlarıyla geçerler. Yeni başladığımız yol konvansiyonel silahlarla harp yapılması değildir. Yeni metotlarla bu süreci sonlandırmamız lazım. Toplumsal mutabakat var mı; var. 'Artık tabutlar gelmesin' dediğiniz zaman yüzde 90 bunu onaylar. Cumhuriyet bizim için en vazgeçilmezdir ama adında cumhuriyet olup da şeriatla yönetilen bazı ülkeler var. Bizim için cumhuriyet demokrasiyle taçlanan cumhuriyettir. Demokrasiden ne kadar uzak olursak adı cumhuriyet de olsa vatandaşına demokrasi adına vereceği hiçbir şey yoktur. 

"Bu komisyonun görevi bence yeni bir anayasa hazırlamak değil"

Demokrasi ne diyorsa o olması lazım. Bugün anayasadaki bazı hükümleri doğru bulmayabilirsiniz, değiştirebilirsiniz, yeni bir anayasa da yapabilirsiniz ama 'en iyi anayasa uygulanan anayasa, en kötü anayasa uygulanmayan anayasadır'. Bugünkü anayasanın işimize gelen taraflarını alıp da bu bana yaramaz denilen hükümleri ertelemeye çalışmayı çok yanlış buluyorum. Yeni, çağdaş, daha az maddeli bir anayasa temel haklar ve görevler noktasında özgürlükçü bir anayasaya her zaman ihtiyacımız var. Ama bu komisyonun görevi bence yeni bir anayasa hazırlamak değil. 

Bazı konuların iç cepheyi tahkim noktasında ilerlemesi lazım. Ekonomide sıkıntılar var, bu sıkıntıları hep beraber yaşıyoruz. Bugün ekonominin başında olanlar kolları sıvamışlar, enflasyonla mücadele etmek için kendilerine göre bazı tedbirler almışlar. Bu komisyon içinde bizim çok sabırlı olmamız mali ve ekonomik konularda iş başında olanlara muhalefet dışında destek olmamız lazım. İkinci paydaş Suriye'deki gelişmeler. Bu süreci çok ilgilendiriyor. Çünkü artık Türkiye'de terörist sayısı o kadar azalmıştı ki neredeyse ayakkabılarının kaç numara olduğunu biliyorduk. Suriye konusunda da Cumhurbaşkanının adımlarını olumlu buluyorum. Bu terörün sonlandırılması konusunda alınacak kararların Suriye içinde de kapsayıcı olacağını ümit ediyorum.

"AİHM ve AYM kararlarının uygulanması gerekiyor"

Terör bir bataklıktır siz onlardan üç beş tanesini öldürerek bu işle başa çıkamazsınız. Biz yıllar boyunca teröristle mücadele ettik, terör olgusunu ortaya çıkartan sebepler konusunda çok şeyler yapmadık. Ama bataklık orada durdu. Biz terörle mücadele noktasına yeni geldik. İnşallah bunu başarırız. AİHM ve AYM kararlarının uygulanması gerekiyor. Bunu tekrar hatırlatmak istiyorum. İfade özgürlüğünün güçlendirilmesi gerekiyor. Bizim ilk 10 senede yaptıklarımız ifade özgürlüğünü güçlendiren maddelerdi. Bugün bu konuda sıkıntı var. Hiçbir özgürlük sınırsız değildir ama bu sınırlamanın makul ve hukuka uygun olması lazım. İnfaz mevzuatında 3-5 sene önce bir düzenleme yapıldı ama bu düzenleme yetersizdi. Fakat 15 Temmuz sonrasında belli bir şekilde yargılanıp da içeri girenler 3/4 kapsamında kaldılar. Çocuklu kadınlar, öğretmenler, doktorlar vs.

Umut hakkı konusu Sayın Bahçeli'nin konuşmasıyla gündeme gelmişti. Mutlaka uygulanmalıdır, yerine gelmelidir. Umut hakkı konusunda şu istifade edecek, bu istifade edecek diye düşünmeyelim. AİHM'in umut hakkı konusundaki kararının üzerinden belki on sene geçti. Müebbet hapse mahkum olanların bile birgün çıkabileceklerini düşünmeleri mutlaka gerekir. Genel bir affa zaruri bir ihtiyaç olarak bakıyorum. Özellikle hak ihlallerinin had safhaya ulaştığı bir zamanda umumi bir affın sınırları, kapsamanı ve geçerlilik tarihi ve bazı suçların  kapsam dışı kalmasıyla mutlaka düşünülmesinde ve tartışılmasında fayda var. KHK ile ihraç edilenler büyük bir ıstırap yaşıyorlar. Kendi en yakınlarımdan beraat etmiş insanların bugün görevlerini yapamaz olduklarını görüyorum. Bu kapsamda hukuk içerisinde kalmak şartıyla süreç için de kabul edebileceğimiz birtakım düzenlemeler yapılabilir.

Köksal Toptan: Sayın Bahçeli ve Erdoğan'ın yaptığı kolay bir şey değil

23. Dönem Meclis Başkanı Köksal Toptan, İYİ Parti dışında parlamentoda bulunan bütün partilerin katıldığı bu komisyonun Türkiye'nin önüne yeni imkanlar sağladığını, yeni başlangıçlara kapı araladığını belirterek, "Bu, bir araya gelinebilirliği gösteren parlamentomuzun, önümüzdeki süreçte de çok daha güzel şeyler yapabileceğininin teminatıdır" dedi.

Orta Doğu'nun her zaman kızgın bir lav gibi, hep ateşli ve kavgalı bir bölge olduğunu ifade eden Toptan, "Bunun nedeni bana göre, İsrail'in güvenliğidir. Başta Amerika olmak üzere Batılı devletlerin İsrail'i koruma hevesleri ve heyecanlarıdır" dedi.

İsrail'in dünyanın gözü önünde çocukları öldürdüğünü, Amerika'nın İsrail'e verdiğini anlatan Toptan, sürecin öyle bir dönemde yürütüldüğüne işaret etti. Toptan, "Sayın Bahçeli’nin, Sayın Erdoğan’ın yaptığı kolay bir şey değil. Bir ray değişikliği yapıyorlar. Bu önemli bir şey gerçekten. Bence bu süreç bu iyi niyetle, her tarafın katkısıyla bu heyecanla devam etmelidir, desteklenmelidir. Ben başaracağımıza inanıyorum, başarmalıyız” ifadelerini kullandı.

Mehmet Ali Şahin: Bu sürecin sonucunda kendi aramızdaki kardeşliği, dayanışmayı güçlendirmek zorundayız'

24. Dönem TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de "Türkiye için dönüm noktası sayılabilicek bir sürecin içindeyiz" dedi. Hangi sürecin sonunda böyle bir komisyonun kurulduğu ve eski Meclis Başkanları olarak neden burada oldukları konusunda değerlendirme yapan Mehmet Ali Şahin, şunları söyledi:

Türkiye 40 yılı aşkın süredir terörle mücadele ediyor. Bu mücadelede çok büyük kayıplar vedik, şehitler verdik. İnsanlarımız hayatını kaybetti. Ekonomik olarak da çok büyük kayıplar yaşadık. Adeta Türkiye enerjisini terörle mücadelede harcadı. Bu sene Sayın Devlet Bahçeli'nin girişimi ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da inisiyatif alarak sürecin içinde yer alması yeni bir süreç başlattı: Terörsüz Türkiye. Bunun için devletin kurumları ciddi bir çalışma yaptılar. Başta MİT olmak üzere devletin kurumları Terörsüz Türkiye'ye ulaşmak mümkün müdür, terör örgütü silahları bırakabilir mi, bu konuda bir çalışma yapıldı ve nihayet 12 Mayıs'ta terör örgütü kendini feshettiniği ve silahları bırakacağını açıkladı ve 11 Temmuz'da sembolik de olsa silahları bırakan bir tören yapıldı Bundan sonda TBMM’ye çevrildi gözler. Acaba bu sürecin başarıya ulaşması için bunun siyasi ve hukuki altyapısını oluşturmak içni Meclis ne yapabilir? Ben bu komisyonun Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak için lazım olan siyasi ve yasal zemini oluşturmak için oluşturulduğu kanaatindeyim, zaten siz de bu amaçla bir araya geldiniz. Güzel de bir komisyon ismi de vermişsiniz. Bu sürecin  sonucunda artık kendi aramızdaki kardeşliği, dayanışmayı güçlendirmek zorundayız. Bunu amaçlıyoruz.

"Hariçten okunan gazellere itibar etmemenizi öneriyorum"

Mehmet Ali Şahin, geçmişte Anayasa değişikliği ile ilgili kurulan komisyonunda görev aldığını söyleyerek, buradaki çalışmaları nasıl yürüttüklerini anlattı. Bir süre sonra çalışmaların tıkandığını söyleyen Şahin, komisyon üyelerine şöyle seslendi:

Gündeminize hakim olmanızı istiyorum. Hariçten okunan gazellere itibar etmemenizi öneriyorum. Bu komisyonun bir tek hedefi var; Terörsüz Türkiye'ye nasıl ulaşırız, milli dayanışmamızı nasıl güçlendiririz, demokrasinin standartlarını nasıl daha yükseltiriz? Bunun için bir araya gelmiş bir komisyon olarak, mümkün olduğu kadar başarı için, partilerinizden bağımsız olarak, müstakil hareket etmeye özen gösterirseniz netice almak daha kolay olur. Bu komisyonun yol haritasını çizerken nitelikli çoğunluk şartı getirmişsiniz, çok isabet olmuş. Çünkü başka türlü yürümezdi. Usül esastan önce gelir. O bakımdan bu komisyonun 'usül esastan önce gelir' düsturunu benimseyerek yola çıkmasını doğru buluyorum, tebrik ediyorum. Komisyonun başarılı olacağına inanıyorum. Hayırlı işlerde acele etmek lazım. Terörsüz Türkiye hedefi hayırlı bir iştir. Buraya ulaşmak ve terör sorununu Türkiye'nin gündeminden çıkarmak çok hayırlıdır. Dolayısıyla bu konuda acele etmekte yarar var. Bu dinleme faslı bir an önce bitmeli. Herkes düşüncelerini söylemek ister haklıdırlar da ama dinleme süreçleri devam ederse bu iş biraz tavsar. Biraz acele etmelisiniz. Terörle Mücadele Kanunu'nda, Ceza Kanunu'nda diğer mevzuatta değişiklik yapılacak mı, bu sizin işiniz. Bu konuda öneride bulunmuyorum. Meclisin önüne bir tavsiye paketi getireceksiniz. O bakımdan işi sıkı tutmak ve bir an önce netice almak, acele etmek gerekir diye değerlendiriyorum."

"Aldığım bilgiye göre silah bırakma devam ediyor"

Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmanın, bu konuda yasal düzenlemeler yapmanın sadece Türkiye'ye özel bir model olacağını söyleyen Mehmet Ali Şahin, şöyle devam etti:

Bu model komşu ülkelerin de ihtiyaç duyudğu bir modeldir. Mesela Suriye’nin de ihtiyaç duyduğu bir modeldir. Suriye’de hala sancılar devam ediyor. O bakımdan inşallan komisyonumuz başarılı olacak. Önerdiği hususlar Meclis tarafından yasalaştırılacak. Silah bırakma işlemlerinin devam ediyor olması lazım bu arada. Sadece 11 Temmuz'da silah bırakmak yetmiyor aldığım bilgiye göre silah bırakma devam ediyor. Ama sizin de işleri hızlandırması lazım. Bu model başarıya ulaşırsa komşu ülkeler de bundan faydalanacaktır.

Komisyon çalışmalarının başarısı için siyasi tartışmalardan bağımsız kalabilmeye özen göstermeliyiz. Komisyon çalışmaları partiler arası rekabetin malzemesi haline getirilmemeli. Terörsüz Türkiye hayal değildir. Bu milletin azmi, bu Meclisin iradesiyle bunun mümkün olacağına inanıyorm. Silahların sustuğu kardeşliğin hakim olduğu bir Türkiye hepimizin hedefidir.

Mehmet Ali Şahin'in konuşmasını tamamlamasının ardından Numan Kurtulmuş,  önceki dönem Meclis Başkanlarının komisyonda dinlenmesinin ufuk açıcı olduğunu ifade ederek, "Her zaman paylaşacağınız bilgiler varsa komisyonumuzda dinlemeye hazır olduğumuzu bilmenizi isterim" dedi. 

İkinci oturumda üç meclis başkanı konuştu

Komisyonda, saat 11.00’de başlayan toplantının ilk oturumunda önceki dönem görev yapan 5 Meclis Başkanı dinlendi. Öğle arası verilmesinin ardından toplantının ikinci oturumuna geçildi. 

Toplantının ikinci oturumunda konuşan Binali Yıldırım, şunları kaydetti:

Terörün kalıcı olarak sona ermesi yalnızca beyanatla olmaz. Bu sürecin sahaya tam yansıması PKK'nın uzantılarının da silah bırakmasıyla ancak mümkün olacaktır. Bu nedenle ihtiyatlı bir iyimserlikle bakmak gerektiğini belirtmiştik. Bu masa milletin masasıdır. Bu irade 86 milyonun iradesidir. Bu sürece umutla ve olumlu bakıyoruz ama bir hakikatin altını işin başında çizmekte fayda var. Büyük bedellerle kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kırmızı çizgileri tartışmaya kapalıdır. Vatanın sınırları, devletimizin üniter yapısı, cumhuriyetin temel esasları müzakere konusu değildir. Anayasanın ilk 4 maddesi, istikbalimizin teminatıdır. Cumhuriyetin kırmızı çizgisi, milletin ortak emaneti olarak daima korunacaktır. Cumhuriyetin temel değerlerinden taviz verilerek batış tesis edilemez. Tam aksine kalıcı barış ve kardeşlik kökleşir. Terörsüz Türkiye hedefine de bu çerçevede ulaşmak mükündür. Kırmızı çizgileri net şekilde ortaya koyduk ama bu demek değildir ki milletimizin kardeşliğini büyütecek adımlar atılamaz. Bin yıldır bu topralarda beraber yaşadık bugün de birlikte geleceğe taşımakla sorumluyuz. Bizim için esas odur ki; bu ülkenin her vatandaşı  etnik kökeni, dini veya mezhebi ne olursa olsun eşit yurttaşlık altında birleşmeli. Hepimiz aynı vatandaşlık bağı ile eşit haklara sahibiz bu nedenle vatandaşlık tanımının kapsayıcı bir şekilde gözden geçirilmesi, güncellenmesi, bütün unsurları kucaklaması önemli bir adımdır. 

"Yeni, sivil, katılımcı bir anayasanın öneminin altını çizmek istiyorum"

Türklerin de Kürtlerin de tek bir sorunu vardır; terör. Terör sadece Kürtlerin ya da Türklerin sorunu değildir. Cumhuriyet nasıl birlikte kurulduysa ve bugünlere taşındıysa bugün de hedefimiz hiçbir vatandaşımızın kendisini dışlanmış hissetmemesidir. Bu anlayışla yeni, sivil, katılımcı bir anayasanın öneminin altını çizmek istiyorum. Bütün bunları yaparken toprak, özerklik, federasyon... Bunlar asla gündemde olmayacak konulardır. Yolumuz çok açıktır, ayrışmaya müsaade etmeyiz. Binlerce insanımız şehit oldu, gazi oldu. Teröre harcamadığımız kaynakları insanımızın geleceğine harcamış olsaydık bugün bir yerine üç Türkiye GSMH'ya ulaşabilirdik. Terörün bize maliyetinin bedeli bizden sonraki nesilleri etkileyecek boyuta erişti. Sabotajların, provokasyonların, kirli senaryoların olacağını farz ediyoruz ama bir olursak bunlara yol vermeyiz. 

Meseleyi sadece Irak sahasında görmek tarihi bir yanılgı olur. Bugün Suriye'nin kuzeyindeki SDG, YPG ve PYD yapılanmasının da bu Terörsüz Türkiye projesi içerisinde önemle dikkate alınması gerekiyor. Yani bir terör örgütü kendisini feshedip bir başka isimle bir başka formatla karşımıza çıkarsa bu büyük bir hata ve hayal kırıklığı olur. Emperyal devletlerin ikircikli açıklamalarını da çok önemle takip etmemiz gerekiyor. Yapılan çağrı yalnızca PKK'yla sınırlı değil. Terörün kökten sona ermesi bütün bu yapıların sahneden çekilmesiyle mümkün olacaktır. Birlik için her şeyi yaparız ama ayrışmaya rıza göstermeyiz.

"Bu tarihi fırsatı büyük bir titizlikle değerlendirelim"

29. TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise şunları kaydetti:

Geçmiş çözüm süreci bize şunu gösterdi; barışı sağlamak için sadece iyi niyetli çabalar yetmez. Sürecin kapsayıcılığı, şeffaflık ve çok boyutlu olması, sabırla yürütülmesi gereklidir. Kurulan bu yeni komisyon bu eksikleri gidermek için bir fırsattır. Bu siyasi kapsayıcılık toplumsal kapsayıcılığa dönüştürülmelidir. Bu bakımdan komisyon çalışmalarının şeffaf ve açık şekilde yürütülmesi çok önemlidir. Terörsüz Türkiye hedefi, toplumun sadece belli kesimlerinin omuzlayamayacağı kadar büyük bir hedeftir. Vaktin ve iklimin kıymetini bilerek bu tarihi fırsatı büyük bir titizlikle değerlendirelim.

Türkiye sınırları içinde feshedilen bir örgütün sınırımızın hemen ötesinde başka isimlerle devam ettirilmesi sürecin önünde büyük bir engeldir. Türkiye'nin karşı olduğu şey, tehdit oluşturan bir terör yapılanmasıdır. Bu bakımdan PKK ve diğer terör unsurlarının silah bırakması sürecinin iyi planlanması gerekir. Bu ilk adımın atılmasının ardından silah bırakan terör örgütü üyelerinin topluma kazandırılması konusu değerlendirilebilecektir. Ancak örgütün bekle-gör politikası izlememesi ve silah bırakma sürecini zamana yaymaması hususunda bütün partilerin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. 

"Terörsüz Türkiye bir hayal değildir"

PKK'nın tasfiyesi bağlamında bu kapsama girenler için müstakil bir düzenleme mi yapılmalı? Bu bir yoldur. İkinci ihtimal ise mevzuatımız içinde gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır. İkisi de düşünülebilir. İlk adım olarak müstakil bir düzenlemeyle yola çıkılabilir. Bu düzenleme de kesin ve geri dönüşsüz bir af yerine belli bir süreye bağlı olarak hukuka uygun davranışın takibi suretiyle kesinleştirilebilecek şartlara da bağlanması söz konusu olabilir. Konunun sadece kriminal boyutlar içinde ele alınmasının yeterli olmayacağı kanaatindeyim. Türkiye, dikkatle çalışılmış, toplumsal barış ile ilgili bir adım atmak zorundadır. Terörsüz Türkiye bir hayal değildir.

İsmet Yılmaz: İyi değerlendirilmeli

Komisyonun 7'nci toplantısının ikinci oturumunda söz alan 26. TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, sürecin partiler üstü olduğunu ve sahibinin devlet ve millet olduğunu söyledi.

Terörün toplum gündemine gelmesinden bu yana 40 yıldan fazla süre geçtiğini belirten Yılmaz, bu süre içerisinde her düşünceyi temsil eden partilerin bir şekilde ülke yönetiminde görev aldığını ifade etti.

Yılmaz, "Bu sorunun çözümünde bugün gelinen aşama, önemli bir aşamadır. Bu aşamanın iyi değerlendirilmesi gerekir." dedi.

Hiçbir gerekçe, düşünce veya eylemin terör ve şiddeti meşru kılamayacağını ifade eden Yılmaz, "Türkiye'de terörün olması, emperyalizmin terörü Türkiye'ye karşı maşa olarak kullanmasındandır." ifadesini kullandı.

Toplumda daha önce çatışma noktaları olarak görülen birçok konunun çatışma konusu olmaktan çıkarıldığını belirten Yılmaz, "Alınan mesafeyi göstermek için birkaç düzenlemeden bahsedeceğim. Ahmet Kaya'nın 'Kürtçe bir klip çekeceğim, kim yayınlayacak, göreceğiz' dediği için adeta lince tabi tutulduğu bir dönemden 24 saat Kürtçe yayın yapan devlet televizyonunun olduğu bugünlere geldik. Kürtçe kurslar açıldı. Nevruz Günü bir ayrışma konusu olmaktan çıkartıldı. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda Kürtçe, Zazaca seçmeli ders uygulaması başlatıldı. Mahkemede kendinizi en iyi savunabileceğiniz ana dilde savunma imkanı da getirildi." diye konuştu.

Yılmaz, komisyonun yürüteceği çalışmaların en önemli hedefinin barış ve kardeşlik ikliminin inşası olduğunu belirterek, komisyonun temel görevinin Terörsüz Türkiye vizyonuna katkı sunmak olduğunu söyledi.

Ötekileştirici, dışlayıcı ve kimlikleri hedef alan üsluptan uzak, barış iklimine uygun bir dilin kullanılmasının toplumun güven duygusunun pekişmesini ve toplumsal aidiyetin güçlenmesini sağlayacağını belirten Yılmaz, bu doğrultuda partiler üstü ortak bir akılla hareket edilmesi gerektiğini ifade etti.

"Hukuki çerçevenin siyasi gerçeklikleri ve toplumsal dengeleri gözeterek iyi tanımlanması gerekir"

Eski TBMM Başkanı Yılmaz, Terörsüz Türkiye'ye ulaşmanın en önemli adımlarından birisinin bölücü terör örgütünün silahları bırakması olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

Silah bırakma sürecinin zamana yayılmasını önlemek, bu sürecin bir al-ver süreci olmadığını da göstermek için komisyonun bir an önce silahların bırakılması için ortak bir çağrı yapması, toplumun sürece olan desteğini de artıracaktır. Yine Suriye'deki sürecin, yapıların ve tartışmaların Terörsüz Türkiye hedefini zehirlemesine de fırsat verilmemelidir.

İç barışını sağlamış bir Türkiye, sadece Kürtler için değil, bölgedeki tüm halklar için örnek teşkil edecektir. Komisyonun çalışmaları neticesinde ortaya çıkacak hukuki çerçevenin de yeni bir tartışmaya yol açmayacak şekilde siyasi gerçeklikleri ve toplumsal dengeleri gözeterek iyi tanımlanması gerekir. Bu güzel ülkede, barış ve huzur içinde yaşamak ortak irademizdir. Silahların sustuğu, kardeşliğin hakim olduğu bir Türkiye hepimizin hedefidir. Bu hedef doğrultusunda dayanışmamızı arttırmamız, hepimizin ortak sorumluluğu ve görevidir.

Cemil Çiçek: Komisyonun görevlerindeki muğlaklık giderilmeli

Komisyonun 7'nci toplantısının ikinci oturumunda söz alan 25. TBMM Başkanı Çiçek, komisyonun isabetli bir karar olduğunu belirtti. Sorunun Meclis çatısı altında konuşulmasının önemli olduğunu kaydeden Çiçek, "Bir konuyu tanımlamamız lazım, onu da iyi tanımlamamız lazım." ifadelerini kullandı.

Vatandaşların büyük bir kısmının komisyonu önemsediğini söyleyen Çiçek, ancak komisyonun görevlerinde muğlaklık olduğunu ve sürece ilişkin açıklamalarda kafa karıştırıcı hususlar bulunduğunu ifade etti. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

Demek ki komisyonun evvela bunları gidermesi lazım. Bunlardan bir tanesi, bu ülkede görev yapan yabancı misyon şeflerinin her hafta değişik görüşleri ileri sürmüş olması herkesin kafasını karıştırıyor. Özellikle Suriye üzerinden yapılan değerlendirmelere bakarsanız, 'filancayla, falancayla dışarıda bir anlaşma var, bir mutabakat var, bu komisyon onu meşrulaştırma komisyonu' gibi. 'Bu var mı, yok mu' diye soruyor. Bunu gidermek gerekiyor. İkicisi partilerimizden değişik açıklamalar var. Eğer uygunsa böylesine hassas, böylesine geçmişte çok ciddi travmalar yaşadığımız bir konuda partilerimizin kendi üyelerinin en azından temsil durumunda olan üyelerini konuşma noktasında disipline etmeleri lazım.

"İç siyasetin malzemesi yapılmaması lazım"

Eski TBMM Başkanı Çiçek, yanlışın konuşulup kabul edilmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

Eğer herkes kendi yaptığına 'benimki yüzde 100 doğru' derse, ortada yanlış yok. Yanlış yoksa neyi konuşuyoruz? Ben şunu teklif ediyor değilim burada, yani böylesine devasa bir konu işte terörsüz bir Türkiye. Belli ki ciddi bir problem var. Başlığı dahi Türkiye'nin ihtiyacı olan konuları ifade ediyor. Bir defa milli dayanışma ihtiyacımız açık. Bu mevsimlik bir ihtiyaç değil. Allah ömür verdiği, bu millet yaşadığı sürece milli dayanışma her zaman bizim için olmazsa olmaz. İkincisi, kardeşliğe ihtiyacımız var. Demek ki burada sıkıntılar var. Üçüncüsü demokrasimizde sıkıntılar var.

Türkiye'nin terörün hedefinde bir ülke olduğunu söyleyen Çiçek, "Bizim burada algıları değil, olguları konuşmamız lazım. Algıya yönelik konuşmalar manşet çıkarmak içindir. Eğer biz sadra şifa bir şey ifade edeceksek manşet çıkarmak için konuşmak değil, bu can yakıcı soruna neyi yaparsak, neyi söylersek hiç olmazsa bir çözüm getirebiliriz diyerek, olgular üzerinden bakmak gerekiyor. Bu konu bir hamaset konusu yapılamaz. Hamaset konusu yaparsak işi çıkmaza sokarız. İki, husumet konusu da yapılamaz. Üçüncüsü, gerçek neyse hoşunuza gitse de gitmese de bunu olduğu gibi kabul edip çaresine, ilacına, derdine ona göre bakmak lazım. Dördüncüsü de bu partiler üstü bir konudur, iç siyasetin malzemesi yapılmaması lazım gelir." sözlerini sarf etti.

"Dış destek kesilmeden IRA da bitmedi ETA da bitmedi"

Çiçek, terör konusunun hükümetlerin değil, devletin sorunu olduğunu belirterek, "Hayır iş uzayınca şerre dönüşür. Çok daha fazla uzatmamak lazım. Çünkü araya başkaları girer. Ne kadar süratlendirilebilir onu bilemem ama buna olabildiği kadar makul sürede bir cevap vermek gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Terör meselesinin artık sadece Türkiye hudutları içerisinde olmadığının altını çizen Çiçek, "O alandaki gelişmeler iyi takip edilmeden, iyi incelenmeden, oradaki gelişmeler dikkate alınmadan, dinamikler dikkate alınmadan içeride bulacağımız çözümler bir süre sonra başka türlü sıkıntılara sebebiyet verir." şeklinde konuştu.

Güven artırıcı küçük işlerden başlanmasını öneren Çiçek, "En büyükten başlarsak bir süre sonra onu da çözüme ulaştıramazsak, 'demek ki bu komisyon da bir şey yapamıyor artık bundan sonra' tarzındaki son ümitleri de tüketiriz. Küçük küçük işlerden başlayalım. Dış politikada da böyle başlıyor. Evvela konunun bir tanımlaması yapılıyor, sorunlar tespit ediliyor. Sonra güven arttırıcı önlemler üzerinden ana soruna doğru gidilmeye çalışıyor. En sonunda yapacağımızı en başa almaya çalışırsak belli ki çok ciddi sıkıntılarımız çıkar." dedi.

Terör meselesinde dış destek kesilmeden başarı elde edilemediğine dikkati çeken Çiçek, "Biz demokratik süreçler içerisinde, hukuk devleti mantığı içerisinde, hukuku önceleyerek bir çözüm arayacağız. Benim tespitim dış destek kesilmeden IRA da bitmedi ETA da bitmedi. Bölgesel konu Suriye'deki, Irak'taki, İran'daki veya başka yerdeki her konu, bu konuyu müspet ya da menfi etkileyecek ama biz kendi üzerimize düşeni yapalım, geri kalan kısmını da devletin ilgili kurumları yapıyor, yapacaktır. Ona da inanıyoruz." diye konuştu.

Kurtulmuş: Süreci zehirlemek isteyen kesimlerin olduğunu görüyoruz

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Diğer toplantılarımızda da olduğu gibi herkes burada görüşlerini dile getirdi. Şimdiden uyarımızı yapalım. Hiç kimse bugün burada sanki bir yasa üzerinde çalışılıyormuş gibi ya da bir anayasa çalışması yapılıyormuş gibi bir algı oluşturmaya kalkmasın. Milletimiz her şeyi görüyor." dedi.

"Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun önceki dönem TBMM başkanlarının katılımıyla TBMM Tören Salonu'nda gerçekleştirilen 7'nci toplantısı sona erdi.

Toplantıda, eski TBMM Başkanları Hikmet Çetin, Ömer İzgi, Bülent Arınç, Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, İsmet Yılmaz, İsmail Kahraman, Binali Yıldırım ve Mustafa Şentop'un görüş, öneri ve değerlendirmeleri dinlenildi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, toplantının sonunda yaptığı konuşmada, 10 eski Meclis başkanının bu sürece ilişkin tekliflerini, görüşlerini ve katkılarını dinlediklerini ve gerçekten faydalı bir toplantı yapıldığını belirtti.

Meclis başkanlarının, konuşmalarında, komisyonun çalışmalarıyla ilgili güven ve umut dolu beklenti içerisinde olduklarını dile getirdiğini ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu komisyonun, tarihi bir dönemeçte, tarihi bir sorumluluk altında olduğunu, bu sorumluluğunu yerine getirirse de millete karşı fevkalade büyük bir ödevi yerine getirmiş olacağını hemen hemen hepsi farklı cümlelerle de olsa ifade ettiler. Ayrıca başkanlarımızın yine ortak olarak dile getirdiği hususlardan birisi, bu sürecin gerektirdiği adımların atılabilmesi için odaklanarak çalışmanın veriminden istifade etmek ve özellikle işi zamana yaymadan en kısa süre içerisinde hayırlı bir şekilde sonuçlandırmak gibi ortak bir temenniyi de dile getirdiler.

Yine 10 Meclis başkanımızın hepsinin aşağı yukarı dile getirdiği bir diğer husus, bu meselenin gündelik parti siyasetinin ötesinde, bir milli mesele olarak ele alınması ve sonuçlandırılması için gayret edilmesidir. Ben çok teşekkür ediyorum. Gerçekten yararlandığımız, ufuk açıcı görüşler burada dile getirildi. Önümüzdeki süreçlerde zaman zaman sizlerin de talepleriniz olduğu takdirde buraya görüşlerinizi aksettirmeniz mümkündür.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, komisyon üyesi 51 milletvekilinin, konuşma yapan eski Meclis başkanlarının ve herkesin, Terörsüz Türkiye sürecinin bir an evvel, en doğru ve milletin büyük çoğunluğunun kabul edeceği bir şekilde bitirilmesini istediğini belirterek, şunları kaydetti:

Ama süreci zehirlemek isteyen, sürece zarar vermek isteyen kesimlerin de olduğunu hatta bu toplantı halka açık bir şekilde gerçekleştiği için klavyelerinin başında hemen sosyal medya üzerinden 'Nasıl bu toplantı salonuna müdahil oluruz?' şeklinde de olağanüstü bir gayret sarf ettiklerini görüyoruz. Dolayısıyla burada herkes açık bir şekilde, milli yararı düşünerek tekliflerini dile getirdi. Burada yasa, anayasa teklifleri üzerinde de görüşler dile getirildi. Bu görüşleri dile getirenler sıradan insanlar değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin başkanlığını yapmış, yıllarca bu ülkenin siyasi alanına katkıda bulunmuş isimler.

Diğer toplantılarımızda da olduğu gibi herkes burada görüşlerini dile getirdi. Şimdiden uyarımızı yapalım. Hiç kimse bugün burada sanki bir yasa üzerinde çalışılıyormuş gibi ya da bir anayasa çalışması yapılıyormuş gibi bir algı oluşturmaya kalkmasın. Milletimiz her şeyi görüyor. Bu toplantıların hepsi, bugün 7'nci toplantımızı bitirdik, her anı hem zabıtlar vasıtasıyla hem de bizi izleyen medya mensubu değerli arkadaşlarımız vasıtasıyla kamuoyuyla paylaşılıyor. Bir tek toplantı, hepimizin ortak kararıyla, o da niteliği gereği istihbarat bilgilerinin paylaşıldığı toplantı olduğu için kapalı oldu. Dolayısıyla bu toplantının çok verimli olduğunu, çok faydalı olduğunu, yeni birtakım bakış açılarına katkı sunduğunu düşünüyorum. İnşallah toplantılarımıza süratle devam edeceğiz ve sonuç alacağız. Ümitvar olduğunuzu görüyorum. Bu ümitli yaklaşımlarınız dolayısıyla teşekkür ediyorum. Bu toplantılar sürdükçe toplumun farklı kesimlerine de yayılarak devam ettiğini görüyorum.

Kurtulmuş, bundan sonraki komisyon toplantılarında, iş dünyasının, memur ve işçi sendikalarının temsilcilerinin ve çatışma çözümleri üzerinde çalışan akademisyenler ile bu konuda uygulama içerisinde olanların davet edileceğini, sonraki toplantıların tarih ve saatinin duyurulacağını söyledi.

 

ANKA, AA

 

DAHA FAZLA HABER OKU