CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Bu ülkede barışın gelmesini istemeyen tek kişi var, Erdoğan. Çünkü o kutuplaşmadan besleniyor. Şimdi milletin barış umutlarına balta çekiyor. Ama sen istediğin kadar savcılarına güven, ben Üsküdar’a, İstanbul’a, millete güveniyorum. Artık Erdoğan yoruldu, yaşlandı. Kendi partisine de kendi siyasetine de ne ümit verebiliyor, ne başarı vadedebiliyor. Yüzde 29 ile seni orada oturtmayacağız" ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" başlığıyla 48'incisini İstanbul Üsküdar Meydanı'nda düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, "Birkaç ay önce bu meydanda 7 parti Filistin'in yanında olduğumuzu, İsrail'in karşısında dimdik durduğumuzu gösteren bir miting yaptık. Recep Tayyip Erdoğan, milli görüş hareketinden geliyor. O, o gömleği çıkardı, bir köşede bıraktı. Ben bırakmayanla, hem Necmettin Erbakan'ın oğlunun partisiyle, hem Saadet Partisi'yle hem diğer kıymetli muhalefet partileriyle birlikte nerede duruyorsak orada durduk. Cumhuriyet Halk Partisi'nin tavrı net. Erdoğan gibi Allah'tan korkmayıp Trump'tan korkanlardan değiliz biz. İsrail ile cayır cayır ticaret yapıp sonra sıkışınca Filistin'e insani yardım gönderiyoruz yalanıyla hiçbirimizi kandıramazlar. Netanyahu ile kayıkçı kavgası yapıp Trump'a susanlardan ne bu memlekete ne Filistin'e hayır gelir. Bu ülkenin bir Dışişleri Bakanı var, Trump'a tık yok, Netanyahu'ya tık yok. İkide bir tiktok. Tiktokçu Hakan'ı bir kez daha uyarıyoruz. O ki, MİT Müsteşarıyken MİT'in bütün verilerini çaldıracak kadar beceriksiz olan birisi tiktok çekerek Erdoğan sonrasına hazırlanıyormuş. Buradan tiktokçu Hakan'a sesleniyorum. Erdoğan'ın sonrası var ama orada sen yoksun. Milletin iktidarı var" ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
"Erdoğan'ın yenme suçunu tekraren işlenmiştir"
"19 Mart darbesinin üzerinden tam 154 gün geçti. 154 gün boyunca hiçbir iddialarını ispat edemediler. İlk günlerde televizyonlarda attıkları her yalanı çürüttük, hiçbirisini tekrar edemiyorlar. Bir kör kuruş ispat edemediler. Bak Erdoğan, burada Üsküdar'da Ekrem Başkan'ın yüzlerine baktığı, birbirinin yüzüne bakan tertemiz insanlar var, biz buradayız. Dilek Hanım burada. Ekrem Başkan masumdur. Ekrem Başkan'ın içeriye atılmasındaki suçu elbette ki sabittir. Ekrem Başkan, Erdoğan'ı yenme suçunu işlemiştir, bu suçu tekraren işlemiştir ve bundan sonra tutuklu tutulmasının sebebi de bu suçu bir kez daha işlemeye azmetmiş olmasıdır. Milletimiz takdir ederse ülkenin bir sonraki cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu olacaktır. Şunu herkes bilsin ki, Ekrem İmamoğlu benim adayım değildir, ailesinin, partimizin adayı da değildir. 19 Mart darbesine karşı, 23 Mart günü 81 ilde 973 ilçede kimi elinde bastonuyla, kimi karnında bebeğiyle sandığa koşturan ve geleceğine, iradesine sahip çıkan 15,5 milyon vatandaşımızın adayıdır. Üsküdar İlçe Binası'nın önünde 1 kilometre boyunca sıra bekleyen Üsküdarlıların adayıdır.
"Geri adım atmayacağız"
Bileğimizi bükemediler, irademizi geriletemediler. CHP olarak bu boğaza düşman donanması geldiğinde birileri kırmızı halıyla karşılarken, birileri düşman zırhlısıyla kaçarken, Kartal İstimbotu'nun üzerine çıkıp da, yanındaki yaverine 'Geldikleri gibi gidecekler' diyenin partisi bu parti. Boynundaki idam fermanıyla Anadolu'ya geçenlerin partisi bu parti. Sizler, bizler, cumhuriyetçiler, Atatürkçüler, vatanseverler bir adım geri atarsak, bu milleti 100 yıl geriye götürürler. Eğer bir kelime eksik konuşursak bu milleti sustururlar. Bir santim eğilirsek bu millete diz çöktürürler. O yüzden geri adım atmayacağız. Susmayacağız, bir santim eğilmeyeceğiz. Biz kazanacağız.
"Bütün iftiralar çökmüştür, bütün iftiranameler çöp olmuştur"
19 Mart darbesinin bir yargı ayağı var, şımartılmış 3-5 savcısı var. Bunlardan birisi boğazda sadece tadilatına 56 milyon lira verilen bir villada oturuyor. Bir diğeri memleketin en hassas sürecinde beyaz toros paylaşıyor. Beyaz toros, yeni bir süreç varken Meclis'in önünde yandı. Bambaşka duyguları tetikleyen, meydan okuyan, bu ülkenin travmalarını hatırlatan, bir gün siyaset kurumuna, bir gün Devlet Bahçeli'nin partisine ayar veren bir AK Toroslar çetesi var. Bu çete boş dosyayı dolduramadığı için önce tutuklulara iftiralar attırdılar. Sonra eşleriyle, evlatlarıyla, aileleriyle tehdit ettiler. 'İftira at, kurtul' sistemini kurdular. Savcılar, avukat tutmuş kendine. Masum insanlara gidip tehdit, şantaj, rüşvet çarkı kurduruyorlar. Diyorlar ki, 'İmamoğlu'na şu iftirayı atarsan, filancaya bu iftirayı atarsan, biraz da para verirsen, savcının selamı var, seni ben çıkartırım.' Tuzla'da bu çetenin bir üyesini deşifre ettik, o gece Yunan adasına kaçarken yakalandı. Tutuklamadılar. Geçen hafta deşifre ettiğim AK Parti'nin MKYK üyesi, Çağlayan'ın 7'nci katında cirit atan, savcılarla cezaevi arasında mekik dokuyan Mücahit Birinci için soruşturma izni istiyorlar. Sizin baskınızı, öfkenizi görünce nihayet soruşturma izni verdiler ama onu da hala tutuklamadılar. Masum insanlara atılan bütün iftiralar çökmüştür, bütün iftiranameler çöp olmuştur. Hiçbir kanıta dayanmayan bu yalanların hesabını biz iddianame geldiğinde, teker teker o iftiracılardan ve o savcılardan soracağız. İddianameyi bekliyoruz.
Hiç ilgimizin olmadığı, tanımadığımız adamlarla, bir siyasi partiye müzahir, Sayın Bahçeli'nin 'Yakınım' dediği birisiyle arkadaşlarımızı ilişkilendirip hiç temasları olmadığı halde Sabah gazetesinin bir iftirasıyla yeni bir süreç başlattılar. Buradan ilan ediyoruz. AK Parti'nin kara düzeninde, pisliğinde boğulacaksın. Mücahit ile Nedim birbirine sövüyor. Uçum ile Şamil birbirini eleştiriyor. Sarayla Çağlayan'ın, Çağlayan ile Ankara'nın, Ankara ile HSK'nın, AK Parti'nin kendi içindeki tüm kliklerin birbirleriyle kavgası var. Beter olun. Zulüm ile abad olunmaz. Masum insanları, 12 yaşında çocukla anasına tehdit edenler, ne sanıyordunuz ya. Huzur mu bulacaktınız, mutlu mu olacaktınız elbette belanızı bulacaksınız. Elbette hesap vereceksiniz. Bu ülkedeki bütün masumların, bütün suçsuz evlatların, bütün gözü yaşlı anaların, bütün yalnız bırakılmış eşlerin, hepsinin derdi derdimizdir. Onları hiç yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Bu yolun sonunda hep birlikte biz haklılığı yaşayacağız, iftiracılardan hesap soracağız.
"Bu çetenin yeni operasyonlar yapmasına sessiz kalınıyor"
Millet, HSK'nın harekete geçmesini beklerken, halen daha bu çeteyi dağıtmayanlar, bu çetenin yeni operasyonlar yapmasına sessiz kalıyor. Bu operasyon öyle bir zamanda yapılıyor ki, bu milletin barış ve kardeşlik umutlarına darbe vuruyor. İnan Güney kardeşim, Beyoğlu'nda büyüyen bir genç. İnan'ın dedesi, Beyoğlu Belediyesi'nin temizlik işçisi. İnan'ın babası Beyoğlu Belediyesi'nin şoförü. İnan, Beyoğlu'nun garajlarında büyümüş, hayalini büyütmüş bir kahraman. Bu partinin gençlik kollarından gelen bir evladı. Bu partinin ilçe başkanı, canım kardeşimiz İnan'a Beyoğlu'nda yaptığı bir şey yok. Yıllar önce üstlendiği bir görev için bambaşka bir şirketteki soruşturmaya atılan iftiradan İnan'ı alıp içeri koyuyorlar. 'Acaba seçimle alamadığımız Beyoğlu'nu hileyle, desiseyle, şaibeyle, rüşvetle alabilir miyiz' İnan'ın sonuna kadar arkasındayım. Arkadaşı gidip de şişe suyu içerken, tuvalet çeşmesine giden o fakir çocuğun yüzünü güldüren İnan'ıma ölümüne sahip çıkmak namus borcudur. Bu yüzden buradan hem İnan'a hem Ekrem Başkan'a hem de içerideki İstanbul'dan olsun, Antalya'da, Adana'da, İzmir'deki başkanlarımıza ayrı ayrı selam olsun. Bu arkadaşlarımız ne bir lokma haram yediler ne de birisinin canını acıttılar.
"Barışın gelmesini istemeyen tek kişi var"
Bu ülkede barışın gelmesini istemeyen tek kişi var, Erdoğan. Çünkü o kutuplaşmadan besleniyor. Şimdi milletin barış umutlarına balta çekiyor. Ama sen istediğin kadar savcılarına güven, ben Üsküdar’a, İstanbul’a, millete güveniyorum. Erdoğan sen demokrasi istemiyorsun. Çünkü biliyorsun ki demokrasi olsa bir daha sandıktan çıkamayacaksın. Adalet istemiyorsun çünkü adalet olsa kendi suçlarını gizleyemeyeceksin. Barış istemiyorsun, çünkü barış olsa bu milleti kutuplaştıramayacak yerini sağlamlaştıramayacaksın. Sana rağmen demokrasiyi, adaleti ve barışı getireceğiz. Artık Erdoğan yoruldu, yaşlandı. Kendi partisine de kendi siyasetine de ne ümit verebiliyor, ne başarı vadedebiliyor. Sadece milletin kendisine ‘git’ demesine rağmen koltuğa oturmuş, yapışmış, ‘Bu koltuğu bırakmam’ diyor. Ben de kendisine sesleniyorum: 28,5’tan 29 Erdoğan. Yüzde 29 ile seni orada oturtmayacağız. Sokağa çıkamıyorsun, çarşıya, pazara gidemiyorsun. Tarlada yoksun, fabrikada yoksun. Ben buraya Aydın’dan geliyorum. Aydın’a Kırşehir’den gittim. Bu milletin siyasetini sosyal demokratların yanına muhafazakar demokratları katarak, milliyetçi demokratlarla Kürt demokratları, liberal demokratları, sosyalist demokratları aynı eylemde buluşturarak, gerçek kötüyü bilerek, ekmeğe uzanan eli bilerek, hep birlikte kurtulacağımızı bilerek Türkiye merkezli, emek merkezli, alın teri merkezli siyaset yapıyoruz.
Ne yaparsan yap bizi bölmeye, birbirimize düşürmeye, ayrı ayrı yönetmeye gücün yetmeyecek. Çünkü artık ne yaparsan yap, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Bütün anketlerde Ekrem İmamoğlu açık farkla önde. Kendini koltuğa bağlasan da, tırnaklarını koltuğa geçirsen de çaresi yok. Kaybedeceksin, yenileceksin, biz kazanacağız."
ANKA