ABD ve İsrail istihbaratı, CIA ve Mossad, Shin Bed, AMAN, bu kadar kötü mü ki, 7 Ekim saldırısını daha olmadan önceki günlerde tespit edemediler?
ABD istihbaratı, henüz 8 Ekim'deyken (day after), Hamas'ın 7 Ekim saldırısının, bölgesel meseleye dönüşeceğini bir çırpıda nasıl değerlendirdi?
ABD, 8 Ekim'de savaş gemilerine ve uçaklarına Ortadoğu'da İsrail'i koruma amacıyla yola çıkma emri verdi.
Demek ki tehdit değerlendirmesi iyiydi.
İran destekli gelişecek süreçlerin İsrail'i bütünüyle zora sokacağını baştan itibaren biliyor olmalıydı.
Eğer böyleyse, hep ortak çalışan iki ünlü istihbarat örgütü, neden işin başında bilgi paylaşamadılar diye sormamız gerekiyor.
Her şeyi bilen ve Gazze'yi yerle bir eden İsrail'i ve tam destekçi ABD'yi düşünün, onlar bu denli ortalığı yakıp yıkmadan, bugüne dek asıl sorun olan Hamas'ın aldığı rehineleri, neden iki senedir bulup kurtaramadılar?
Rehineler hep o yakıp yıktıkları yerlerdeydi.
İsrail askerleri onların yanı başındaydı.
Her iki taraf da rehineleri korudu, ama Gazzeli siviller bomba sağanağına tutuldu.
Onca zaman neyi beklediler?
Yoksa Lübnan'ı, Suriye'yi, İran'ı veya Yemen'i iyice çitilemeyi mi beklediler?
Bir de şu var, Biden'ın emekli olacağı günü mü beklediler?
Rusya ve İran'ın evlerine dönmelerini mi beklediler?
Şöyle denebilir, rehinelere zarar gelmesin diye operasyon yapmadılar.
Tamam, doğrusu da bu olabilir.
Ama şimdi ne yapılıyor?
Mecbur mu kadılar operasyon yapmaya?
Bu son durum operasyonun bir ötesi; işgal!
İşgalin şartlarının gelişmesini beklemiş olabilirler.
İsrail halkı Netanyahu hükümetine boşuna tepki göstermiyor.
İsrail kabinesi içindekilerin düşüncesi içinde rehineleri kullanmak öncelikli olabilir; ama olmadı!
Bu arada bilgilerimizi kısaca gözden geçirelim, rehine durumu nedir diye: 7 Ekim'de Hamas 251 rehine aldı (4 de önceden tutsak vardı, toplam 255 rehine).
Bugüne dek 185 rehine sağ/ölü geri alındı (İsrail ordusunun operasyonla kurtardığı 8 rehine).
Halen Hamas'ın elinde 70 kadar sağ/ölü rehine olduğu biliniyor.
Rehinelerin ölüm sebepleri muhteliftir.
Bilindiği kadarıyla İsrail ateşiyle ölü rehine sayısı 3'tür.
O halde İsrail ordusunun kurtardığı (8) ve dost ateşiyle zayiat verdiği (3) rehine sayısı oransal bakılırsa azdır.
Bu bize kurtarmanın ve zayiatın az olduğunu göstermektedir.
İşin doğası bu olabilir. Ama yanlış olan on binlerce Gazzeli sivilin ölümüdür.
Başından beri haykırıp durdum, en azından çocukları kurban etmeyin diye…
İsrail ve ABD istihbaratı arada bir Mahmud Abbas'a brifing verdiler mi?
Öyle gibi duruyor...
Çünkü, Abbas, Hamas'a hep muhalifti.
Gazzeli Filistin halkı üzerine bombalar atılıyorken, insanlar aç susuz bırakılıyorken, hastaneler vuruluyorken, yardım konvoylarına izin verilmediği gibi bazı noktalarda görülen yerlerde gıda maddeleri ve çeşitli yardım malzemeler imha ediliyorken, halk sağlık sorunlarıyla boğuşurken Mahmud Abbas ne yaptı?
Hamas'ı eleştirdi, başımıza bu işleri onlar açtı dedi.
CIA başkanının (William Burns'ün) görevi, Katar merkezli yürütülen çalışmalar neticesinde, Hamas-İsrail arasında ateşkesi sağlamak ve rehineleri geri almaktı.
Rehine takası anlaşması hep önde tutuldu.
Ancak akıllarında ne tür planlar vardı?
Zamanı gelince mi rehineler kurtarılacaktı?
Hamas bitince bütün her sorun çözülecek miydi?
Ana planın hedefleri neydi?
CIA, HTŞ'nin (Ahmed eş-Şara'nın) Esad'ı devirip İran ve Rus birliklerini evlerine gönderebileceklerini tahmin ediyor muydu?
Bunu az da olsa biliyorlar ise öncesinde ne yapmalıydılar?
ABD ve İsrail istihbaratı ve propaganda ofisleri, küresel bir algı yönetimine neden bu denli ihtiyaç duydular?
Amaçları bir büyük oyunu tamamlamak mıydı? İran ve Rusya dahil, kapsamlı bir süreci yürütmek miydi düşünceleri?
Şu an ABD istihbaratı, İsrail askerlerinin Suriye ve Lübnan'da yapacaklarını da biliyor muydu?
CIA bölgeyi kontrol ediyor ise İran'ın “direniş ekseni” içindeki Husi, Hizbullah, vs. gruplarını yıllardır (mesela 3-5 yıldır) neden bitirmedi?
ABD ordusu (sorumlu CENCOM, intikal edenler bunun kontrolüne girdiler) bu bölgede aslen bunun için mi bulunuyor?
Yoksa İran'ın bir noktaya gelmesini ve hata yapmasını beklemek mi gerekiyordu?
Plan bir takvime mi bağlıydı?
Ben bunları "Levant Planı"1 başlıklı yazımda açıkladım.
İsrail bu olup bitene ilk günden itibaren “savaş” dedi, "Savaş Kabinesi"2 ile ilerledi, CENTCOM koordinatör oldu, bütün bölge en baştan beri bu kapsam içindeydi, sıralı işler yapıldı.
CENTCOM Komutanı Erik Kurilla görevini tamamladı, yardımcısı Brad Cooper görevi devraldı.
İstihbarat servisleri bu konunun bütününe mi odaklandı?
İran istihbaratı kullanıldı mı?
Sorular çok!..
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Şimdi operasyona bakalım.
8 Ekim itibariyle yapılan askeri operasyonlar daha ziyade hava taarruzları şeklinde gerçekleştirildi.
Hava taarruzları genellikle Hamas'ın tüneller içindeki militanlarının olduğu yerlere, roket depolama ve atma noktalarına, sığınak ve lojistik merkezlerine yöneldi.
Bunlar için hedef istihbaratı şarttı.
Demek ki hedef istihbaratı yapan ABD destekli İsrail uzmanları hem Hamas'a ait noktaları biliyor hem de Hamas'ın elindeki rehinelerin yerlerini biliyorlardı.
Bombalar hesapladıkları yerlere düşmeliydi.
Savaşta günlük yaklaşık 60 milyon dolar harcayan bir İsrail ordusundan bahsediliyor.
Mühimmatı verenler Amerikalılar.
İsrail hava kuvvetlerinin attığı mühimmat sığınak delici ve yüksek etkili türdendi (750, 1 bin ve 2 bin librelik).
Yer altında ve bazı çok katlı binaların altındaki tüneller betonla tahkim edilmişti.
İsrail savaş uçaklarının attığı bombalar yaklaşık 18-20 bin feet'ten bırakılmalıydı ki balistik etki derecesi artsın.
Peki, bu mühimmat türü ve atma şekli dikkate alınır ise tünellerin üstündeki yapılarda yaşayan sivillerin zarar görmesi konusuna ne diyeceğiz, bunun doğru bir açıklaması var mı?
İsrail kara kuvvetlerinin, tank ve toplarla büyük bir yıkım yarattığı da buna eklenmelidir.
Havadan uçaklar atış yaparken, binalardaki olası Hamas direnme noktalarına, mevzilerine ve tuzaklı yerlere yatay atışlar yapıldı.
Yüksek kalibreli mühimmat, top ve roket kullanıldı.
Burada kullanılan silahlar da tahrip gücü yüksek olanlardandı.
Diyelim bir binadan bir odalık yerde direnme var, o binanın tamamı, 20 dairelik bina ise tümü imha edildi.
İçinde sivil var mı diye bakılmadı.
Acıdır ki sivillerin zarar görmelerine göz yumuldu.
Üstelik, Gazzeli sivillerin Hamas'a insan kaynağı yarattığı, öldürülmelerin İsrail'in amaçlarına hizmet edeceği, hiç saklanmadan İsrailli yetkililerce (asker, politikacı, gazeteci, vs.) söylendi.
Bundan dolayı taarruzlarda toplam 60 bin insan öldürüldü, bu açıklanandı.
Bütün bunlar bize askeri manada, savaş içinde, bir tarafın savunmasında kullandığı bilgiler gibi gelebilir.
Ancak çatışma hukukuna ve kurallarına göre durum ihlallerle doludur, kabul edilecek tarafı yoktur.
Sivillerin zarar görmemesi, hastane, kültürel alan veya ibadethane gibi yerlerin korunması, aşırı güç kullanılmaması hususlarında, Cenevre Anlaşması belli hükümler vaaz etmektedir.
Burada kural tanımazlık olduğu aşikardır.
Böylesi genel bir bakışta operasyon yapılırken kural nerede geçerli olmuştur?
Rehinelerin olduğu yerlerin bilinmesi.
Bazen rehinelerin zarar gördüğü de olmuştur, ama oran azdır (bilinen, 3 rehine, yaralananlar dahil değil, bu konuda bilgi yok).
Daha çok Hamas, kendi elindeki kozu sonuna kadar korumak, pazarlık gücünü heba etmemek için rehineleri emniyette tutmak istemiştir.
İsrail istihbaratı da bu rehinelerin olduğu yerlerde daha hassas olmuştur.
Hamas, elindeki rehinelerin kazaen vurulmaması ve amaç hasıl oluncaya kadar hayatta kalmalarının sağlanması için, İsrail'e bir şekilde yer bildirmiş olabilir mi?
Hem olabilir hem olmayabilir.
Neden?
Hava taarruzları bu durumu gözetmek durumundadır, açık olan husus budur.
Yani rehinelerin yerleri biliniyor ise buna göre taarruz planı yapılır (hedef DMPI noktası, mühimmat, atış parametreleri seçimi, gibi hususlar).
İsrail satıh birliklerinin rehine kurtarma operasyonu yapmalarının önlenmesi için ne yapılır?
Konumla ilgili bir emare vermemek, hatta sürekli yer değiştirmek, her defasında en korunmalı yerlerde bulunulmak, gibi tedbirler alınmalıdır.
Zaten kurtarılan rehine sayısı (bilinen) 8 kadardır.
Tümüyle bakılırsa rehineler hem Hamas hem de İsrail için temel dikkat sahasıdır.
Bu savaşın amaç yönüyle tarifi zaten bellidir.
Ancak operasyonel açıdan riskli saha bu rehineler konusu üzerinedir.
O halde Gazzeli siviller hakkında ne düşünürsünüz?
Rehineler mi, Gazze halkı mı, diye düşünüldüğünde, maalesef cevap bellidir.
Rehine sayısı 250 civarında, Gazzeli sivil nüfus 2 milyonun üzerinde.
Gazzeli kaybı 60 bin gibi telaffuz ediliyor olsa da böyle olmayabilir.
Ama gelinen noktada açlık, susuzluk, sefalet ve sağlık sorunlarıyla ölenleri bu hesaba katmak gerekmez mi?
Eğer İsrail tarafının söylediği gibi bu bir savaş ise bugün maalesef 100 bin civarında Gazzelinin ölümünden bahsedilse yanlış olmaz.
Ama bu daha bitmedi, yerinden edilen insanların sayısı ne olacak?
Binlerce yerinden edilen insan var. Hatta yeniden yerleşime tabi tutulacak sivil halktan bahsediliyor.
Küresel medya kemikleri sayılan bebekleri gösteriyor…
Sanırım böyle bir muhasebe, her şekilde bize doğru bir sonuç vermeyecektir.
Vicdanlı insanlar bu tür insan yaşamı üzerinden hesapları yapmamalıdır.
Özetle; İsrail aşırı güç kullandı, burayı işgale hazır hale getirdi.
Korkunç bir mağduriyet, çaresizlik ve çözümsüzlük hali ortaya çıktı ki, bugün yapılması düşünülecek bir konu olacaksa, durum bu denli düşündürücü şekildedir.
Bunu her kim yapacaksa, işte bu acı gerçeğin üzerine plan yapmak durumundadır.
Binalar, yollar inşa edilir. Kayıplar da zamanla sineye çekilir.
Mesela iki nesil geçer bazı şeyler unutulur.
Ancak vatan toprağının egemenlik haklarının bir milletten bu şekilde alınıp başka bir millete verilmesi pek sineye çekilecek bir şey değildir.
Vatan bütün değerlerden üsttedir.
Dolayısıyla bu denklemin zorluğuna göre İsrail tarafının işletilen askeri-politik yöntemin de özel olmasını düşünmemiz gerekmektedir.
Filistin halkının karşısındaki tarafı ifade edelim:
Netanyahu ve savaş kabinesi ile ona destek veren ABD'ye ait başta CIA, CENTCOM ve bütün siyasi-diplomatik kesimler.
Bu İsrail-ABD ortaklığıyla bir araya gelen kesimlerin bir diğer görevi de şudur:
Bu karmaşık ve hukuku hiçe sayan işgal planındaki sonuçları dikkate alarak, dünyada muhatap olabilecek diğer tarafları idare etmek ve oyalamaktır.
Bu plan, Gazze'de her şeyi yeniden kurgulamak ve inşa etmek üzerinedir.
Bunun adı haritayı, başka deyişle, siyasi tarifi, egemenliği, imarı, yaşamı değiştirmekten başka bir şey değildir.
1. Erişim: https://www.indyturk.com/node/762651/türki̇yeden-sesler/levant-planı
2. Erişim: https://www.indyturk.com/node/760534/türki̇yeden-sesler/savaş-kabinesi
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish