Midyat ve merkezinde bulunduğu Tur Abdin Bölgesi, Kürtlerin tabiriyle "Tor", Türkiye'nin en tanınan ve bilinen yörelerinden biri hâline geldi.
Özellikle son 15-20 yılda çekilen Türk dizileri, bu dizilerin çekildiği mekânlar; o mekânlarda görülen dağlar, ovalar, kiliseler, camiler, muhteşem taş evler ve hepsinden önemlisi Kürt, Arap, Süryani, Hristiyan, Müslüman ve Ezidilerin bir arada yaşadığı bir merkez olması sebebiyle büyük ilgi görüyor.
Benim ve ailem için de ayrı bir önemi var.
Çünkü 1948'de, ailemin bir kısmının Midyat'tan ayrılıp babamın Diyarbakır'a; diğer dört amcam, babaannem ve dedemin ise İstanbul'a yerleştiği yıllardan bu yana, yani 1948'den bugüne ilişkimiz hiç kopmadı.
Bizim için aile ağacımızın kökleri hâlâ orada.
Dört bir yana -son yıllarda İngiltere'den Amerika'ya, Ortadoğu'ya kadar-yayılan dallarımızın ve yapraklarımızın beslendiği yer orası.
Bu yüzden kendimizi, sanki bu sabah Midyat'tan çıkıp İstanbul'a, Diyarbakır'a veya Londra'ya gitmişiz gibi hissediyoruz.
Nerede yaşarsak yaşayalım, ilişkilerimiz o kadar sık, o kadar taze ve o kadar kuvvetli ki…
Bu yüzden çevreyi; coğrafyasıyla, kültürüyle, sosyolojisiyle, aileleriyle birebir tanıyoruz.
Ailemiz yaklaşık 400 yıldır o coğrafyada yaşıyor.
Bu uzun süre içinde binlerce evlilik, dayı-hala-teyze bağları ve çocukları sayesinde memleketin büyük bir kısmıyla akraba hâline gelmiş durumdayız.
Bugün Midyat'taki son gelişmelerden bahsedeceğim.
Dediğim gibi, son dönemlerdeki diziler -özellikle de senaryosuna ciddi eleştiriler getirdiğim "Uzak Şehir"- bizim büyük dedelerimizin yerleşip yüzyıllarca yaşadığı Helak (Türkçe adıyla Narlık) köyünde çekiliyor.
Dizide gördüğünüz o konak, köylümüz ve Helaklı olan Süryani Debasu ailesine ait.
Ailenin bir ferdi şu an İsveç Parlamentosu'nda milletvekili.
Bizim yedinci dedemizin 1840'larda bir kan davası nedeniyle terk ettiği evimiz ise tam da o konağın bitişiğinde yer alıyor.
Değerli arkadaşlar, insanın köklerinden ve geçmişinden kopması öyle kolay bir şey değil; doğru da değil.
Midyat'ı bu kadar yakından takip eden, yaşayan, sürekli gidip gelen; akrabalarıyla, aşiretiyle bağını koparmayan bir ailenin çocuğu olarak oradaki mimari ve şehircilik faaliyetlerini de yakından izliyorum.
Bugün size Midyat-Estel Kent Meydanı projesinden bahsedeceğim.
Midyat, bilenlerin de bildiği üzere, iki kısımdan oluşur.
- Birincisi; yüzyıllarca yalnızca Süryanilerin yaşadığı, 1750'lerden sonra Mehmedov ve Nehroz aileleri gibi Müslüman-Kürt ailelerin de gelip yerleştiği, büyük ölçüde Süryanilerin ağırlıkta olduğu eski Midyat'tır. Bizim "esas Midyat" dediğimiz yer de burasıdır.
- Hemen yanında, yaklaşık 3 kilometre batısında ise Estel adında bir yerleşim birimi bulunur. Estel, eskiden Midyat'ın bir köyüydü.
Müslüman aileler, Süryanilerin içine değil, gelip Estel'e yerleşiyorlardı.
Midyat kaymakamlık olduktan, hükümet, ordu ve devlet kurumları yerleştikten sonra -ki bunlar büyük ölçüde Bedirhan Bey'in 1847'deki başkaldırısının bastırılıp Girit'e sürgün edilmesinin ardından gerçekleşmiştir- şehir merkezine gelenler, eski Midyat'a yerleşemedikleri için hemen karşıdaki Müslüman Estel köyüne yerleşmişlerdir.
Midyat'ta Süryanice konuşulurken, Estel'de Arapça konuşulurdu.
Gelen ailelerin yüzde 80'e yakını Kürt asıllıydı.
Kürt olmalarına rağmen, bizim ailemiz de dâhil olmak üzere, zamanla Arapça öğrenip bu dili konuşmaya başlamışlardı.
Günümüzde ise bu ayrımı görmek artık mümkün değil.
İki yerleşim birleşerek büyük bir şehir hâline gelmiş durumda.
Suriyelilerle birlikte merkez nüfusu 100 binin üzerine çıkan bir Midyat'tan söz ediyoruz.
Burada eski konaklar, tarihi yapılar, kiliseler, camiler; gastronomi yani yemek kültürü, müzik ve el sanatları büyük ilgi çekiyor.
Dizilerin tanıtım etkisiyle de şu an yoğun bir turist akını yaşanıyor.
Artık neredeyse belli tatil günlerinde, onlarca otel ve yüzlerce motel ile pansiyon olmasına rağmen yer bulmak bile mümkün değil.
İşte tam da bu noktada, şehircilik faaliyetleri büyük önem kazanıyor.
Yıllarca, maalesef, hunharca tahrip edilen o mimari doku son yıllarda toparlanmaya çalışılıyor.
Yeni projeler hayata geçiriliyor ve bu konuda, son dönemdeki belediye başkanı oldukça başarılı işlere imza atıyor.
Bunlardan biri de, Midyat'ın en eski Arapça konuşan Müslüman kesiminin yerleştiği Estel'e bir kent meydanı kazandırma projesi.
Güzel bir proje hazırlanmış durumda.
Tam çarşının ortasında belediyeye ait olan hâl binası yıkıldı.
Etraftaki özel mülk sahipleriyle de anlaşmalar yapıldı.
Oraya, eski kervansaray tipinden esinlenerek; geleneksel mimari ile moderniteyi ustaca birleştiren bir proje tasarlandı.
Bu yapı hem büyük bir han, yani iş merkezi olarak planlandı hem de tarihi bir dokuya sahip olacak şekilde inşa edilecek. Önüne de geniş ve güzel bir meydan tasarlandı.
O meydanın başında yer alan iki büyük konak, dedemin amcalarına ait.
Bunlardan biri, Allah rahmet eylesin, Hacı Ömer Özel amcama ait.
Kendisi, ailemizin Helaklı kolunun lideriydi.
Hemen yanındaki ev ise bizim tabirimizle Hacı Alo, asıl adıyla Hacı Ali Mete'ye aitti.
Ancak burada küçük bir sıkıntı var.
Belediye başkanı, büyük çaba ve gayret göstererek esnafla anlaşmış, belediyeye ait ciddi metrekare büyüklüğündeki hâl binasını ise neredeyse bedelsiz olarak devretmiş durumda.
Yani, o alanı adeta yok saydı.
Projenin hayata geçirilebilmesi, sorunların çözülebilmesi ve uzlaşmanın sağlanması için bir fedakârlıkta bulunuldu.
Meydan, "U" harfi şeklinde tasarlanmış ancak geniş, kareye yakın bir "U" olarak düşünün.
"U"nun ucundaki bir tarafı, maddi imkânsızlıklar nedeniyle meydanın içine doğru biraz uzatılmak zorunda kaldı.
Bu, dükkan sahiplerini memnun etmek için yapılan bir tavizdi.
Belki sadece 300-400 metrekarelik bir alan, ama ne yazık ki bu durum meydanın bütünlüğünü bozuyor.
Tabii ki belediye başkanı Veysi Şahin Bey ile bu konuda görüştüm, fikirlerimi aktardım.
Kendisi de haklı olduğumu kabul etti ancak maddi sıkıntılar nedeniyle daha fazlasını yapamadıklarını söyledi.
Esnafı ikna etmek için onlara ödeme yapmak zorunda olduklarını, ancak bütçede bunun için para olmadığını belirtti.
Buradan, memleketim olması sebebiyle, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum'a bir çağrıda bulunuyorum:
Böyle 300-400 metrekarelik bir alanın maddi değeri, bugün Türkiye şartlarına göre oldukça düşük.
Lütfen bu alanı istinaden meydanın büyüklüğünü küçültmeyin; meydanı daha güzel ve geniş tutun.
Meydanın sağındaki ve solundaki binalar da tarihi dokuya uygun şekilde düzenlensin.
Orada büyük bir yeraltı mağarası ortaya çıkarıldı.
Bilinen ama birbirinden bağımsız bölümleri bulunan bu mağara, belediye tarafından ciddi çalışmalarla, Nevşehir'in Bekir ve Kapadokya'daki yeraltı şehirlerine benzer şekilde açıldı ve geliştirildi.
İnşallah önümüzdeki birkaç ay içinde bu alan turistlerin hizmetine sunulacak.
Bu meydanın bütünlüğünü bozmayalım.
Meydanda küçük bir mescit tasarlandı; çünkü eskiden orada bir mahalle mescidi vardı.
Bir Müslüman ve dindar bir insan olarak söylüyorum ki, buna gerek yo.
Neden gerek yok?
Estel'in tam 100 metre karşısında, Midyat Estel'in büyük Ulu Cami'si var.
Yani, dedelerimizin, büyüklerimizin Kur'an öğrendiği, namaz kıldığı, teravih kıldığı Ulu Cami orada duruyor.
Hemen biraz gerisinde de Hacı İsmail Nas Cami bulunuyor.
Yani 100 metre önünüzde büyük bir cami, 100 metre arkanızda başka bir büyük cami var.
Bu yüzden, yeni bir mescit yapmanın maliyeti artıracağı kanaatindeyim.
Ancak ortaya çıkacak meydan çok güzel olacak.
Başarılar diliyorum.
Buradan Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum'a tekrar sesleniyorum:
Lütfen bu büyük ve güzel proje, ucundan kıyısından sakatlanmasın.
Belediyenin böyle bir bütçesi yok; istimlak parasını verip alanı iptal ettirecek gücü bulunmuyor.
İkinci çağrım da Midyat Belediyesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na:
O büyük dizilerin çekildiği eski Midyat'ta, Süryani Midyat kökeni ve büyük taş evlerin, konakların olduğu bölgede de bir meydan sıkıntısı var.
Orada iki yeni yapılmış, tarihi dokuya aykırı bina bulunuyor.
Bu binaların da istimlak edilmesi kolay değil, ancak belediyenin imkânları sınırlı.
Eğer o iki ev istimlak edilip meydan tamamen açılırsa, Midyat, birçok şehirde olmayan iki güzel meydana sahip olacak.
Hem Müslüman Arapların yaşadığı Estel kesiminde, hem de Süryani kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın yaşadığı; orijinal, otantik kiliselerle çevrili eski Midyat'ta çok güzel meydanlar olacak.
Çağrım, iyilik ve güzellik peşinde olan, bu projede emek veren herkese başarılar dilemek.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish