Türkiye 40 adet Eurofighter Typhoon savaş uçağı alıyor.
Bugün (23 Temmuz) IDEF-2025'te İngiltere-Türkiye mutabakat zaptı imzaladı ve Almanya ön onay verdi, bilgisi alındı.
Şansölye Merz işbaşına geçince, Almanya süreci hızlandırmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İngiltere Başbakanı Starmer ile telefonda görüştü.
Türkiye bu uçakları 2023 yılında talep etmişti.
Anlaşma hazırlanıyor. Ancak bu tür anlaşmanın detayları bir hayli fazla.
Bu süreç teknik heyetlerin sıkı çalışmaları ve biraz da ülkelerin pazarlık konusu edecekleriyle ilgili.
Pazarlık deyince hemen akla para konusu gelebilir; hayır!
Pazarlık konusu, projede kim neyi ne kadar verecek, teknolojik ve politik bağlamdaki pazarlıktan söz ediyorum.
Bu uçaklarla birlikte elbette Türk Hava Kuvvetleri savunma kapasitesi artacak ve hava üstünlüğü için gerekli bir ana silah sistemi satın alınacak.
Türkiye özellikle hava kuvvetleri yönüyle ABD silahları satın alarak bugünlere geldi, Avrupa yapımı Eurofighter aynı zamanda Türkiye'nin savunma stratejisinde alternatif oluşturduğu düşünülmeli.
Bu stratejik konu Avrupa, NATO, bölge ve tabii olarak milli hava savunması yönleriyle düşünülmeli.
Milli açıdan KAAN'ın gelişimine de katkısı olacaktır, böyle düşünülmeli.
Bunun yanı sıra ABD ile diğer projeler görüşülmeye devam edecektir.
Bilindiği gibi F-16 modernizasyonu ve F-35 projesi beklemedeydi.
Türkiye, F-35 projesinden S-400'ler sebep gösterilerek çıkarılmıştı.
F-16 modernizasyonu için talep 2021'de yapılmıştı (40 adet Viper alım, 79 adet modernizasyon).
Türkiye birinci sınıf bir ülkedir. Tersini düşüneneler büyük yanılgı içindedirler.
Türkiye ülke savunma ihtiyaçlarını karşılama konularını kitabi çerçevede eksiksiz yapar, gayet deneyimlidir.
Çünkü “milli savunma” her şeyden önce savaşmamak, savaşmadan kazanmak, bu nedenle caydırıcı olmak, milli gücü gerektiği yer, zaman ve şartta sahaya yansıtmak, gibi çok önemli amaçları yerine getirir.
Sonuçta burada politikadan bahsediyoruz, ama bu bir ülkenin yüksek politikasıdır, cari işlerden çok ayrıdır.
Bir başka deyişle bu; devletin politikasıdır, milli politikadır.
Örneğin:
ABD, Türkiye'yi F-35 projesinden Rus S-400'leri satın aldı diye çıkardı; kendi politikasına ters noktalar görmüş olmalılar.
İsrail, Türkiye'yi F-35 projesinden uzak tutmak için ayrıca kampanya yapıyor; bu ulusal politikası gereği olmalı.
Yunanistan, F-35 satın alacak, ABD yeşil ışık yaktı, buna karşılık Türkiye'nin bu projeden ayrı kalması için gayret ediyorlar; Yunanistan'ın ulusal politikası gereği tabii.
Avrupa, Rusya tehdidinin artmasını değerlendirdi; Trump, Avrupa'ya kendi savunmanız için daha fazla bütçe ayırmalısınız dedi; yine Avrupa ortak ordu kurmayı gündeme getirdi; NATO Lahey'de katkı paylarını 2035'e kadar GSYİH'nın yüzde 5'ine çıkarılması kararı aldı; hepsine birden bakılırsa bugün Türkiye Avrupa'dan silah sistemi alma noktasına geldi…
Halbuki Avrupa, özellikle Almanya, bir süredir ayak diremekteydi.
Bu tip milli hedeflerle ilgili yüksek politika gelişimine bağlı güncel bilgiler ve yaşananlar için daha çok örnek ve detay verilebilir.
Stratejik konular bunlar. Daha önce bu sayfada yayınlanan yazım bunu açıklamıştı.
8 Temmuz'da Vatan savunması ve savunma mimarisi başlıklı yazımda ifade ettim; bu bir ülkenin bekası münasebetiyle hazırladığı savunma mimarisi konusudur.
Uçak seçimi yukarıdaki şemada da görüleceği üzere konunun en alt basamaklarında yer alır.
Beka, egemenlik, savunma, refah ve güvenlik, milli güvenlik stratejisi, milli ve ittifak cephelerinden hangi hedeflerin ve vizyonun seçildiği, yine milli ve ittifak bağlamında alınan tehditler, operasyonel plan hedefleri, siyasi bağlamda gelişim gösterebilen savunma doktrinleri, silah sistemlerinin entegrasyonu, bu konuyu bir noktaya getirir ve sonra silah sistemlerinin seçimi yapılır.
Bundan sonra da icra/yönetim faaliyetleri vardır.
Bu temel bilgileri atlayarak düşünenler var.
Buradan savunmanın çeşitlendirilmesinin gerekliliği anlaşılır.
En yakın olarak, İsrail'e de, Almanya veya İngiltere'ye de bakılsa görülecektir, ülkeler bir yandan kendi (ulusal) savunma sistemlerini üretirler, diğer yandan “gerekli” olan silah sistemlerini satın alırlar veya ortak girişimlerle üretir ve geliştirirler.
Bu cümleden, milli KAAN projesi hayatidir ve aralıksız buna koşulmaktadır.
Ama o noktalara birden gelinemiyor, çok farklı alanlarda çaba sarf etmek gerekiyor.
Aynı zamanda silah sistemleri de alınır, çeşitlendirilir. Bunlar savunma mimarisinin gereklilikleridir.
Yani Türkiye F-16 modernizasyonunu, Eurofighter ve F-35 alımını aynı anda yapabilir.
Yukarıda örnek verdiğim ülkeler böyle yapıyorlar.
Mesela bir haber abartılarak işleniyor, “Türkiye Eurufighter alırken bu uçakla NATO müttefiklerine saldırmama garantisi verdi” şeklinde.
Bu yeni ve bilinmeyen bir şey değildir. Hep böyledir; bir taviz değildir.
Aslında savunmanın ve caydırmanın ruhuyla ilgili bir konudur.
Amaç savaşmadan kazanmaktır.
Yukarıda verilen şemaya bakarsanız bu konuların zaten böyle olacağı anlaşılabilir.
Ancak, bir ülkeyle savaş olacak ise önce “hangi şartlarda ve ne tür savaş” diye sorarak başlamak gerekir.
Savaş kendi başına karmaşık bir şeydir…
Mesela Rusya, Ukrayna'da temaslı (fiili) savaştayken, ABD temassız savaştadır.
ABD'ninki de bir yöntemdir.
Fiili savaş, silah kullanmak ve her türlü anlayışın, anlaşmanın, hukukun dışına çıkmak, demek olabilir.
Çünkü artık ölümler ve yıkımlar söz konusudur.
Net söyleyeyim, bugüne kadar Türkiye ile Yunanistan Ege'de çok fazla kriz yaşadı, peki savaştılar mı?
Dolayısıyla, işte bu arada politika yapılır.
Yine de savaşa hazır olunur.
Hazırlıklı olunmazsa kayıplar olur.
Kayıp ateşle olmasa da başka yönlerden olur…
Her türlü savaşa hazır olmak bir egemen ülkenin asli konusudur.
Tam tersine bir örneği düşünün, Rusya'yı.
Rusya, Türkiye ile başka bir ülkenin savaşmasını körükleyebilir ve NATO'dan çıkması için politik adımlar atabilir.
Bunlar savunma mimarisi ve milli çıkar konularıdır.
Konu salt ne S-400 ne de F-35'tir. Hatta Ruslar bir dönem SU-57 satışı için de çaba sarf ettiler, bunlar boşuna değildi.
Burada da asıl amaç uçak satmak veya almak değildi, yüksek politika konularıydı.
Bu konulara böyle bakmayan çok uzman ve politikacı gördüm, onu da ifade edeyim.
Savunma araçları canlı gibidir ve gelişme içerisindedir.
Proje tabiri bir yere kadar kullanılabilirse de konuya geniş bakılırsa, silah sistemleri ve bunlara ait doktrin ve vizyonlar için süreçlerin ne getireceğini de belirlemeye ihtiyaç duyarlar.
Bu ne demek?
Örneğin; bir prototip yaratırsınız ama bu yüksek maliyetlidir, o halde ortak (müttefik) bulmakla işe başlayabilirsiniz.
Öyleyse ortaklık yapılacak ülke veya şirket kim olacak diye düşünürsünüz.
Yani sadece para veren değil, burada güvenin de ortaya çıkması gerekir.
Yineliyorum, milli politika dahilinde savunmaya stratejik gözle bakılır.
Nasıl savaş ve barışa ülkelerin meclisleri karar verirler ise silah alıp-verme konuları da böyledir.
Geniş düşünülür. Ama neticede bütçe önemlidir.
Bütün bu stratejik esaslı girdileri optimize etmek gerekir.
Gelişme kanalları doğru açılır ise projeler canlanır.
Sonuçta, Türk yetkililer, devlet olarak çalıştılar, milli hedefleri belirlediler, bu manada bir dönem F-35 için, sonra F-16 modernizasyonu için ve bugün de Eurofighter üzerinde bir paket uçak alımında anlaşmaya karar verdiler.
Burada yine Batı savunma mimarisi içinde kalındığı da ortada.
Eğer yarın öbür gün diğer projeler de realize olursa, hepsi birbirine uyumlular, entegreler, lojistik ve mühimmat sorun olmaz.
Hatta bir paket alım, sonra olur ikinci paket alım…
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish