Tülay Hatimoğulları: Barışın eşiğindeyiz, kalıcılaştırmalıyız

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında konuştu

Ekran alıntısı: Youtube

Hatimoğulları, PKK’nın önümüzdeki günlerde yapacağı silah bırakma törenine değinerek bunun tarihi bir dönemeç olduğunu söyledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Konuşmasında barış süreci, demokratikleşme ve Meclis’in rolü üzerine yoğunlaşan Hatimoğulları’nın ifadeleri şöyle:

Önemli bir süreçten geçtiğimizi her fırsatta ifade ediyoruz. Barış sürecinin toplumsallaşması için Türkiye'nin dört bir yanında DEM Parti olarak çalışmalarımızı en yoğun şekilde sürdürüyoruz, değerli arkadaşlar. Merkezi komisyonlarımız, il ve ilçe komisyonlarımız 7/24 sahadalar; gece demeden, gündüz demeden çalışıyor, hane hane dolaşıyorlar ve barışı anlatıyorlar, demokratik süreci anlatıyorlar. Bu topraklarda, bu tarihi dönemeçte süreci nasıl inşa edebileceğimizi, barışı nasıl toplumsallaştırabileceğimizi konuşuyorlar, müzakere ediyorlar. Bu süreci başarıya ulaştırmak için Türkiye'nin sokaklarından, meydanlarından, Ankara'nın siyasi koridorlarına uzanan köprüleri inşa ediyoruz. Demokratik toplumu inşa ederek özgürlükçü laikliğe, demokrasiye ve hukuka dayanan demokratik bir cumhuriyet istiyoruz. Bu vesileyle bir kez daha Barış ve Demokratik Toplum Komisyonu’nun Meclis kapanmadan acil bir biçimde kurulması gerektiğinin altını çiziyoruz. Bu komisyon, yaz boyunca, önümüzdeki yasama dönemi başlayana kadar gece gündüz çalışarak bu konudaki hazırlıkları olgunlaştırmak için emek vermelidir. Parlamento artık rant uğruna doğayı, zeytinlikleri talan eden maden ve inşaat şirketleri için çalışmamalı. Parlamentonun bu dönemeçteki en önemli görev ve sorumluluğu, barış ve demokratik toplumun inşası için elinden gelen her türlü çabayı göstermesi ve 86 milyon yurttaşımıza kalıcı, onurlu bir barışı hep birlikte armağan etmesidir. Bu, parlamentonun tarihi bir görevi, tarihi bir sorumluluğudur.

Öcalan'ın selamını iletti

Hatimoğulları, İmralı görüşmesine de değindi:

Sizlerin de takip ettiği gibi, DEM Parti İmralı Heyetimiz silahsızlanmayla ilgili gelişmeleri ve bölgemizde yaşanan kritik gelişmeleri Sayın Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmede değerlendirmiştir. Bu vesileyle, heyetimizin bizlere ulaştırdığı Sayın Abdullah Öcalan’ın selam ve sevgilerini kadınlara, gençlere ve bütün halklarımıza iletiyoruz. Süreç kapsamında atılacak adımlarla birlikte Türkiye’nin genel demokratikleşmesine ve barışa ulaşması için hepimize çok büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Sayın Öcalan bu görüşmede bunun altını özellikle çizmiştir. Biz de bu sürecin başarıya ulaşmasıyla Türkiye’de demokratik dönüşümün, hukuk ve özgürlüklerin kapısının ardına kadar açılması gerektiğini düşünüyoruz.

"Tarihi bir haftadayız"

Eş Genel Başkan Hatimoğulları, İmralı heyetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’la gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin şu ifadeleri kullandı:

İmralı Heyetimiz dün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir görüşme gerçekleştirdi. Sürecin tarihi bir haftasına girmiş bulunuyoruz. Heyetimiz ziyaretinde sürecin bugüne kadar geldiği aşamayı ve bundan sonra yapılması gerekenleri Sayın Cumhurbaşkanı’yla karşılıklı bir şekilde istişare etmiştir. Bu tarihi haftanın en iyi şekilde geçmesiyle Türkiye'nin siyasi ve hukuki engellerinin kalkmasını, demokratik dönüşüm ve barışın kapılarının ardına kadar açılmasını canı gönülden temenni ediyoruz. Türkiye halklarının bu sürece desteği ve umudu her zamankinden daha büyük; bunun farkındayız. Fakat bu destek ve umuda denk düşecek şekilde güveni artırmak şarttır. Bu tarihi günler, talih günlere dönüştürülmemelidir. Biz DEM Parti olarak bunun için elimizden gelen her türlü çabanın içindeyiz. Bu çabamızı sürdürmeye de devam edeceğiz, daha da yoğun bir şekilde çalışacağız.

"Birçok genç toprağa düştü"

Hatimoğulları, sürecin önemine dikkat çekerken şunları da söyledi:

Barış ve Demokratik Toplum sürecinde en kritik haftaların birindeyiz. 27 Şubat çağrısı ve 12 Mayıs Kongre kararıyla başlayan süreçte, önümüzdeki yüzyılın kaderini çizecek anlardan biri geldi çattı. Bu an, hepimizin özlemini duyduğu barışın merasimi olacak. Gazeteciler, siyasi partiler, emek ve demokrasi güçleri, kadın örgütleri—hepsi bu tarihi anı izleyecek. Hepimiz bu tarihe tanıklık edeceğiz. Bu tarihi an, zafer ya da yenilgi, kazanma ya da kaybetme değildir. Bu başarı, 86 milyon yurttaşımızın tarihi ve büyük başarısıdır. Demokratik bir ülke ve halkların, inançların ilişkilerinin eşitlik temelinde yeniden kurulması Türkiye'nin barışının sigortasıdır. Tarihi günlerin şafağındayız, hepimiz bunun farkındayız. Ve bu konuda kendimize güveniyoruz, değerli yurttaşlarımız. Kendimize, barışa olan inancımızdan dolayı güveniyoruz. Kendimize, demokrasiye olan inancımızdan; bu topraklarda birlikte, ortak ve eşit yaşamı inşa edebileceğimize dair inancımızdan dolayı güveniyoruz. Büyük mücadeleler verdik, büyük bedeller ödedik. Mutluluklarımız, yaşamlarımız yarım kaldı.
Birçok yaşam genç kaldı, genç düştü toprağa. Ve artık yeter. Artık barışı inşa etmenin zamanı geldi.

Son olarak topluma çağrıda bulunan Hatimoğulları, şu vurguyu yaptı:

Böylesi tarihi bir andan, böylesi tarihi bir dönemeçten geçerken bu duygunun ve bu fikrin beynimizi ve yüreğimizi tamamen kaplaması gerekir. Hem de herkesin… Hiç kimsenin buna mesafe koymaması gerekir. Hepimizin yüreğini, ruhunu, zihnini bu duygu, bu düşünce, bu fikir, bu yaklaşım derinlemesine kaplamalı, derinlemesine işlemelidir. Barışın eşiğindeyiz. Barışı demokratik bir zeminde inşa etmeli, kalıcılaştırmalıyız. Böylece herkesin gerçek barışını sağlamış oluruz. İzleyen, dar manada çıkar bekleyen değil; Türkiye halklarının geleceği için barış zeminini kuran özneler olmalıyız, her birimiz. Bu görev ve sorumluluk herkesindir, hepimizindir. Barışın ve demokrasinin yolu açıktır. Yeter ki biz mücadele etmekten, inanmaktan vazgeçmeyelim. Yeter ki özellikle bu hafta gerçekleşecek silah bırakma merasimi ve sonrasındaki süreçte bu ülkeyi gerçek anlamda bir barışla buluşturmak, onurlu bir barışla buluşturmak ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için somut adımlar atmak konusunda kararlı olalım. Bu adımların bir yanı toplumsal ayağı olduğu gibi, bir diğer yanı da parlamentodur. Parlamentonun alacağı kararlardır. Demokratikleşmeyle ilgili alınacak kararlardır.

Hatimoğulları son dönemde muhalefet belediyelerine yönelik operasyonlara sert tepki gösterdi. Hatimoğulları, gözaltı ve tutuklamaların çözüm olmadığını vurgulayarak, hükümete “siyasi baskılardan vazgeçin” çağrısı yaptı.

Gözaltına alıp tutuklamak çözüm değil. Parti olarak çağrımızı daha önce de yaptık. Buradan, bu kürsüden bir kez daha yineliyoruz: Türkiye’nin geneline demokrasi herkese nefes aldırır, barış umutlarını büyütür. Bu sebeple siyasi baskılardan vazgeçin. Derdiniz gerçekten yolsuzluk ve usulsüzlükse, başta kayyımlar olmak üzere tüm belediyeleri ve kamu ihalelerini birlikte araştıralım. Bundan ötesi var mı? Mevzu kayyımsa, herkese uygulansın diye öneriyoruz. Ama iktidarın tercihi, muhalefet belediyelerine siyasi operasyon yapmak ve bunu kamuoyuna farklı kılıflarla sunmak oluyor.

“Demokrasiye, seçimlere ve seçme hakkına inanç kalmaz”

Muhalefet belediyelerine yönelik operasyonların demokrasiye ciddi zarar verdiğini söyleyen Hatimoğulları, “Bu gidişatın devam etmesi halinde ne yerel demokrasi kalır, ne seçimler kalır, ne de seçime olan inanç ayakta kalır” dedi.

Bu nedenle diyoruz ki: Siyasi gerilimler artık bir rekabeti aşmış durumda. Toplumsal ayrışma ve çatışmaların kaynağı haline gelmiş durumda. Gün, hesaplaşma günü değil; toplumsal birlik ve demokratik ortaklığı büyütme günüdür.

“Gün barışı, demokrasiyi anlatma ve paylaşma günüdür”

Hatimoğulları, Türkiye'nin dört bir yanındaki yurttaşlara ulaşılması gerektiğini vurguladı:

Adana’nın bereketli Çukurova’sına, Antalya’nın portakal bahçelerine, Olimpos’una, Adıyaman’ın tarihi dokusuna, konteynerlerde yaşayan yurttaşlarımıza barışı anlatma, demokrasiyi anlatma günüdür. Bu süreci halkla paylaşma, ortaklaşma günüdür. Muhalefet belediyelerine dönük bu furya çok acil bir şekilde sona ermeli. Şu anda gözaltında olan ve daha önce tutuklanmış bütün belediye başkanları ve gözaltına alınıp tutuklanmış her kesimden insan serbest bırakılmalıdır. Türkiye'nin barış, demokrasi ve özgürlük iddiası varsa, bu adımları atmak şarttır.

“Yoksulluğun derinleştiği bir ülkede milyonerlere servet aktarıldı”

Hatimoğulları, konuşmasının devamında ülkede derinleşen yoksulluğa da dikkat çekti:

Bu ülkede milyonlarca insan evine sıcak ekmek götüremiyor. Kirasını, faturasını ödeyemiyor. Ama Türkiye, dolar milyoneri sayısını en fazla artıran ülke olmuş. Bazı troller çıkıp ‘milyoner sayımız arttı’ diye sevinebilir. Ama herkes biliyor ki bu servet halkın cebinden çıkan paralarla oluşuyor. Faiz, savaş ve kamu rantından beslenen üç asalak grup, milyonlarca yurttaşın hakkını gasp etmiştir. Asgari ücret yılın ilk yarısında 4 bin TL eridi. TÜİK’in Saraydan belirlenen rakamlarıyla enflasyon düşük gösteriliyor, maaşlara daha az zam yapılıyor. Bu yüzden milyonlar sefaletle boğuşuyor.

“Emeklinin maaşı yoksulluk sınırına çekilmeli”

DEM Parti olarak çözüm önerilerini de sıralayan Hatimoğulları, emekli maaşlarının yoksulluk sınırına çekilmesini istedi:

Mecliste görüşülecek olan yasa teklifine bir ek yapalım. En düşük emekli maaşını yoksulluk sınırına yaklaştıralım. Bunu başaralım. Çünkü bizler dün olduğu gibi bugün de işçinin, emekçinin, yoksulun, emeklinin yanındayız.

Hatimoğulları konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

Biliyoruz ki sizler mücadele ettikçe, biz de burada, alanlarda, meydanlarda oldukça; hakkımızın peşine düştükçe, örgütlendikçe, emeğimizin ve ekmeğimizin hakkını kazanacağız. Bunun için örgütlenmekten ve dayanışmaktan başka çaremiz yok. DEM Parti olarak bu halkın sesi, soluğu olmaya devam edeceğiz.

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU