Özgür Özel: Hizmet de açsak Özgür Çelik'le açarız, hapis de yatsak Özgür Çelik'le yatarız

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Tuzla'da toplu açılış töreninde açıklamalar yaptı

CHP'li belediyelerin açtığı kreş sayısını 762'ye yükseldiğini belirten Özel, "Hedefimiz 1000 kreş. Yine CHP'li belediyelerin öğrenci yurdu sayısını 77'ye çıkardık. Hedefimiz 100 yurt. Hedeflerimizin yüzde 80'ine yakınını gerçekleştirdik" dedi. 

Özel, "Her yere inşaat yapıyorlar, bir tek kreş ve yurt yapmıyorlar. Niye? Siyasi bir tercih. Parası olanın çocuğu gider, olmayanın çocuğu mahrum kalır, bizim cemaatler devreye girer, çocuğu alır, çocuk ve ailesi bu cemaate borçlu kalır diyorlar" ifadelerini kullandı.

Özgür Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Hiçbir çocuk 15 Temmuz gibi karşımıza çıkmasınlar diye açılıyor bu kreşler"

Bugün açılan 16 kreşle İstanbul'da kreş sayısının 127'ye yükseleceğini bildiren Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:

Konuşmaya şöyle başlasaydım; deseydim ki 'Bizden önce İstanbul'da kaç kreş vardı?' Herkes bir rakam söylerdi ama kimse bilemezdi. Üç diyen de yanılırdı, beş diyen de 10 diyen de 100 diyen de. Çünkü bizden önce İstanbul'da kreş yoktu. Nasıl olmaz? Bir tane mi yoktu? Bir tane yoktu. İstanbul'da İBB'nin yoksal ailelerin çocuklarına iyi bir okul öncesi eğitim sağlayacak bir tek kreş yoktu. Bir tek öğrenci yurdu da yoktu. Bu kararlar ekonomik kararlar değildir. Bu kararlar siyasi kararlardır. Siyasi tercihlerdir. Eğer siz İstanbul'a AK Partili bir belediye başkanı seçerseniz onun çocuğun erken yaşta yeteneklerinin keşfedilmesi ya da varsa yaşıtlarına göre birtakım sorunlarının, eksiklerinin erkenden öğrenilip giderilmesi, el becerilerinin gelişmesi, zihin kapasitesinin gelişmesi, çocuğun sosyalleşmesi, akranlarıyla ilişkilerini kurması, karşı cinsi görüp onunla aynı ortamda olduğunda nasıl davranacağını bilmesi gibi okulun öncesinde edinmesi gereken bu kıymetli yetkinlikleri kazandıracak bir kreşi açmayı projelendirmez. Şöyle düşünür o, şöyle bakar. 'Ne var? Anası var evde bakar. İşi ne kadının? Çocuğu doğurur, büyütür. Okula yollar. O sırada bir yeni gelir. Çocuklara bakar. Eve gelecek olan kocasını bekler. Varsa evde yaşlısına bakar. Engelli varsa engellisine bakar. Ve gerekirse de biz ona biraz bakım parası falan da veririz işine otursun evinde.' İşte bu bakış açısı kreş açmıyor. Bu bakış açısının yerine kadını sosyal hayata katmalıyız, istihdama kadını katmalıyız, kadının dört duvar arasında durmasının ne kendine ne evladına ne hanesine ne ülkeye bir faydası var diyen bir anlayış varsa işte o anlayış kreş açar. O anlayış Ekrem İmamoğlu'nun anlayışıdır. O yüzden geldiği gün sıfır olan kreş sayısı bugün 127'ye çıkıyor. Bugün 16 kreş açıyoruz. Niye Tuzla'dayız? Tuzla'da üç tane birden açıyoruz. Toplam kreş 7'ye çıkıyor. Bugünden itibaren açtığımız 16 yeni kreşle biz 12 bin 649 çocuğu elinden tutup bu eşsiz ve eşit imkana kavuşturuyoruz. 16 bin 649 yoksul aileye daha dokunuyoruz. 16 bin 649 kadını daha hayatın içine katıyoruz. İşte bizim anlayışımız, bizim bakış açımız bu.

"Hiçbir yoksulun çocuğunu cemaat tarikat yurtlarında zehirlemesinler diye bu yurtları yapıyoruz"

Türkiye'de rakam 762'ye geliyor CHP'li belediyelerin kreşi olarak. Ve Ekrem Başkan'ın hedefiyle, partimizin hedefini kendisinin Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı görevini yaparken ortaya koyduğu rakamla ifade ediyoruz, şu anda 'Türkiye'de bin kreş' demişti Ekrem Başkan. 762'sini gerçekleştirdi belediye başkanlarımız, ilerlemeye devam ediyoruz. İşte bu yüzden Ankara'da bir sarayda oturanın moralleri bozuk, Silivri'de bir zindanda olanın morali yüksek. Ankara'daki tasa ve kahır içinde; Silivri'deki gurur ve coşku içinde. İşte bu yüzden biri gidiyor, biri geliyor. Biri son Cumhurbaşkanı, diğeri gelecek Cumhurbaşkanı. İşte bu yüzden geçtiğimiz günlerde Kadıköy'de 15'incisini açmıştık, 16'ncısı hazır, takvimimize göre planlayıp Şişli'de aşacağız. İBB'nin 16'ncı yurdu, Türkiye genelinde de 77'nci öğrenci yurdu hazır. Sıfırdan İstanbul'da 16'ya, Türkiye'de 77'ye, hedef 100. Burada bakıyorsunuz yurtta da hedef yüzde 77'si şimdiden tutmuş. Daha dönemin yarısındayız. Değiliz bile, başlarındayız. Ve bu dönem sonunda kreş için hedef bin. 762 yani iki tarafta da yüzde 76 ve yüzde 77. Yani düzenli, planlı, nereli, nereye gittiğini, hangi adımları attığını bilen, iyi yönetilen belediyelerle karşı karşıayyız.

Herkes şunu görüyor. Tayyip Bey meselenin adını kendi koymuştu. Demişti ki 'İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder.' Köprü yapılıyor, yol yapılıyor, otoyol yapılıyor, tünel yapılıyor. Hepsi 30 yıl sırtımıza bu kötü sistem yüzünden geçiş garantisi, hasta garantisi, uçuş garantisi üzerinden yapan, oradan parayı kazanamaz o fahiş fiyatlı otoyoldan parayı yine dönüp bizden alıyor ama yine de bir yöntemle bunları yapıyorlar. TOKİ'ye yaptırdıklarını anlata anlata bitirmiyorlar. Bir tek kreş yapmıyorlar. Niye yapmıyorlar? Bu da siyasi bir tercih. Diyor ki 'Biz niye kreş yapalım?' Parası olanınki gider. Olmayanın çocuğu mağdur kalır, mahrum kalır. O sırada bizim cemaatler devreye girer. Tarikatlar devreye girer. Çocuğu yurda alır. Çocuk bu cemaate bu tarikata gönül borçlu kalır. Ailesi bu tarikata, bu cemaate gönül borçlu kalır. Seçimden üç gün önce ararız. Münasip lisanla yoklarız. Oy veriyorsa neyse tereddüdü varsa, münasip lisanla anlatırız. Bir şekilde bizim siyaseti bize destek vermesini sağlar, bizim gibi de kendimizin kinini onlara aktaracağımız imkanı buluruz.' Diyordu ya 'Kininin sahibi bir nesil', biz kininin sahibi bir nesil yetiştirmesinler diye, hiçbir yoksulun çocuğunu cemaat, tarikat yurtlarında zehirlemesinler diye, hiçbir yoksulun çocuğu onlara hak etmedikleri bir minnet, bir borç duymasın diye yarın öbür gün bu evlat, bu devlete sadakat dışında bir cemaate sadakat duymasın, yarın öbür gün de 15 Temmuz gibi karşımıza çıkmasın diye bu yurtları da belediyenin parasıyla biz yapıyoruz.

"Ayakkabı kutusu yok bizde. Elbise torbası yok, kreş var bizde"

Meseleyi böyle açık net konuşmak lazım. Bizim niyetimiz belli, tarafımız belli. 'Efendim, AK Parti döneminde ne oluyordu?' AK Parti döneminde örneğin bugün bu 16 kreş açılmayacaktı. Ne yapılacaktı? 16 dereye inşaat izni verilecekti. Bir gökdelene 16 kat daha verilecekti. 16 yandaş daha zengin edilecekti. Bunun üzerinden AK Parti yöneticileri, belediye başkanları Ankara'daki Şehircilik Bakanlığının ruhsat sistemi dönüp de bu kent rantını AK Parti siyasetinin ceplerine dolduracaktı. Bunu bilmeyen mi var? Bunu görüp, bilip; kişi kendinden bilir işi, 'Bu İstanbul'a gidin bakın Ekrem denen kişi çevirmiştir aynı işi' diye buraya Akın denen kişiyi yolladılar. O günden beri eşelenip duruyor. Kazmadık yer kalmadı. Ailelere uzandılar. Ekrem Başkan'ın babasının köyündeki kuyuya kadar aradılar. Bahçesini kazdılar. Korumasının yayladaki evinden, A101'den aldığı bu kadarcık dandik kasanın içinden 48 mermi buldular. Dolar çıkar görüntülerini stok video diye Anadolu Ajansı'ndan servis ettiler. Belediye Başkanımızın kasasında mühür buldular. Avro çıkan görüntüleri, sahte görüntüleri Anadolu Ajansı'ndan stok videodan servis ettiler. 31 Mart'ta kazandığımız zaferden sonra hazmedemeyip bu hizmetleri görüp, anketlerde Ekrem İmamoğlu'nu yüzde 60'larda görüp CHP belediyeciliğini yüzde 60'larda görüp, İstanbul'u kazandı, Türkiye'yi kazanacak sözüyle kendi kulağında yankılanan sözüyle uykuları kaçanlar bugünkü kumpas davasının talimatını verenlerdir. O günden bugüne tek bir kanıt bulunamadı. Bizde bulsa bulsa bir iş adamı gelip 'Bir katkım olabilir mi' derse, 'Tuzla'ya git, bir kreş yap' dersin. Biz de olabilecek şey budur iş adamıyla. Bizde, 'Babacığım paraları sıfırladım' olmaz. Ayakkabı kutusu yok bizde. Elbise torbası yok, kreş var bizde. Öğrenci yurdu var bizde. Yoksul aileye sahip çıkmak var. Süt desteği var. Protein desteği var.

"Benim İstanbul'daki vekilim Özgür Çelik'tir"

İki şeyi vurgulayayım; CHP'nin genel başkanı olarak buradayım. Çok sayıda genel başkan yardımcımız, milletvekillerimiz var. Darbe döneminde bile olmayan bir saldırı var ve Atatürk'ün partisini savunmaya devam ediyorlar. Bir bahçıvanın torunu, bir devlet memurunun torunu, iki emekli öğretmenin çocuğu olarak Atatürk'ün kurduğu ülkede burslarla 10 yaşından beri okumuş biri olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün koltuğunda CHP Genel Başkanı olarak oturuyorum. O Türkiye'yi tek adam rejiminden cumhuriyet rejimine geçirdi. Türkiye'yi 'Tek adam ne derse'den çıkarıp 'Sandık var. Tek adam bilmez, seçimlere tabiyiz. Millet kimi seçerse ona yönettirir. İstemezse geri alır'a getirdi. Ben CHP Genel Başkanı olarak bu rejimde onun koltuğunda oturuyorum. Benim İstanbul'daki vekilim, seçilmiş il başkanım da Özgür Çelik'tir. Hizmet de açsak Özgür Çelik'le, hapis de yatsak Özgür Çelik'le. Biz bu sandığı tek adamdan söke söke aldık, tek adama vermeyeceğiz.

 

Independent Türkçe, ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU