Trump'ın ateşkesler dönemi

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Silahlanmanın, savaşların ve çatışmaların çoğaldığı dünyamızda, başat aktörlerin girişimleriyle, bir "ateşkesler dönemi" yaşanmaya başlamıştır.

Ateşkes tam da karşılığı olduğu üzere, çatışma ve savaşı durdur anlamındadır.

Bazıları kalıcı ateşkestir, bazılar geçici; bazıları barışa gitmek amaçlıdır, bazıları nefeslenmek içindir.

Savaşlar veya çatışmalar, insanlığın en karakteristik özelliğine dayanan gerçek bir olaydır.

Ateşkesler ise savaş ve çatışmalar kadar gerçekçi değildir, bazıları aldatıcıdır.

Aslında barışın kendisi bile aldatıcıdır, savaşlar gerçektir.

Afrika'da, Ortadoğu'da, Doğu Avrupa'da yaşanan savaş ve çatışmalar çeşitli amaçlarla, ama daha çok başat güçlerin nüfuz alanlarına yönelik stratejik bakış açılarıyla cereyan etmektedir. 

Büyük savaşlar ile dünya savaşları sonrasında yapılan barış bir statüko inşa etmek için ilan edilir ve olabildiğince sürdürülür.

Gelişmelere bağlı yeni bir arayışa girildiğinde savaşlar ve çatışmalar kaçınılmazdır, zira durumu değiştirmenin başka yolu yoktur.

İşte bu noktada ateşin gücüne başvurulur, modern dönemde bu sadece ateşle de kalmadı, ilave desteklerle kapsamlı baskılama yöntemleriyle bölgesel ve küresel etkilerle karşımıza çıkmaya başladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Savaşlar yıkıcıdır, ölümcüldür, sarsıcıdır.

Ama insanlık bunu bile bile uygular.

Barış arada bir gelir.

Sonsuz barış yoktur.

 

İşte bu gerçeklik içerisinde bugün görülüyor ki başat güçler sürekli ateşkeslerden ve bunun politik başarı getirdiğinden bahsetmekteler.

Öyle mi, yoksa bu da kazanma stratejisi için uygulanan bir usul mü?

Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin 47. Başkanı Donald Trump kendini barış timsali olarak lanse ediyor veya ettiriyor.

Nobel'e aday gösterilmesinden çok fazla gurur duymuşa benziyor.

Hatta kendinin bir ulvi sıfatla takdir edilmesini de bekliyor gibi. 

Liderlerin olabilecek kişisel beklentileri dışında düşünelim.

Acaba ABD ateşkesler yoluyla yeni bir statüko inşasına mı başladı?

Ateşkesler ile bu yöndeki çağrılar küçük girişimler gibi görülebilir, aslında kalıcı barışı da garanti etmezler, ama çokça sözü edildiğinde ve reklamı yapıldığında dikkat çeker oluyor.

Acaba ateşkesler bir stratejinin parçası mı?

Bir de aracılar var, barış için koşuşturan elçiler.

Bazıları atamalı, Steve Witkoff gibi.

Bazıları tam da bu işe adanmış havasında, Katar Emiri El-Sani gibi.

Bir de savaş ve çatışma bölgelerine yakın coğrafyalardaki dışişleri bakanları var ve diplomasi onların işi.

Eğer derseniz ki, onları kimler neye göre seçiyor, bunun cevabı az çok belli, görevi başarıyla yapabileceklerine inanılıyor gibi.

İran nükleer görüşmeleri neden ABD ile İran arasında yapıldı da "5+1" formülü gereği (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa + Almanya) yapılmadı?

Bir hesap vardı da onun için. ABD durumu kontrol etti.

Şimdi İsrail ve İran arasında ateşkesten söz ediliyor.

Peki kontrolü ABD'de veya Trump'ta olan bu ateşkesten dolayı, ABD ve İsrail'in nihai bir çıkarı olacak mı olmayacak mı?

Bu ABD'nin bir stratejisi mi, değil mi?

Burada Trump'ın atadığı müzakereci ve ateşkes elçisi olarak Witkoff'u görmekteyiz.

Ukrayna ile bir diğer başat güç Rusya savaşıyor.

Ateşkesten bahsediliyor.

Bundan önceki girişimlerde esir değişimi, vs. işler yapıldı, yani nefeslenme dediğim gibi.

Ama bugünkü tabloya bakın, şartlar kalıcı barış için ne kadar uygun?

Hem barış yakın mı, uzak mı?

Çünkü konunun özünde ABD ve Rusya var, iki başat güç.

Bunlar kendileri nüfuz alanlarında üstünlük mücadelesi veren güçler.

Burada da Trump'ın atadığı müzakereci ve ateşkes elçisi olarak Witkoff'u görmekteyiz.

Hem Trump hem Witkoff yakın zamanda bazı şeyler söylediler: İbrahim Anlaşmalarını kabul edecek sürpriz Arap-Müslüman ülkeleri var dediler.

Bu yetmedi, Hamas-İsrail arasında Gazze ateşkesi yakın dediler.

Yakın zamanda şu meşhur Hindistan-Pakistan sürtüşmelerinden biri daha yaşandı.

Neyse ki savaş veya çatışma, her ne denirse, kısa sürdü.

Ancak durum bir barış değil, ateşkes.

Bu yeterli mi?

Yeterli veya değil, ancak Pakistan açıkladı, "Nobel barış ödülü adayımız Trump" diye.

Bunlar neyi gösteriyor?

Barış elçiliğini mi?

Başka barış ve ateşkes çabaları da var.

Söylediğim gibi, arada koşturan, bazıları buna mekik diplomasisi dendiğini hatırlarlar, arada mekik dokuyanlar oluyor.

Ateşkes iyidir, barış kutsal bir iştir!

Ama eğer Trump bu ateşkes yolunu kendisi ve Amerika'nın daha büyük olması (MAGA) için bir basamak olarak kullanıyorsa, o zaman düşünmek gerekir.

Bakın ortada kutsal barış yok, kırılgan ateşkesler var.

Kim kime ne kazandırıyor, nefeslenmesi sağlanıyor, hatta bu tür ateşkesler yeni ve kritik bir statüko inşası için yeterli görülen bir hamle mi? 

Mesela İran'da neler olacak?

Bir ateşkes var, şekli şemalı belli olmayan, ama Trump sürekli Hamaney'e ve İran halkına baskı yapıyor, ben sizden şunu istiyorum diyor.

Mesela Ukrayna'daki ateşkes görüşülürken Trump, bu ülkedeki kritik minerallerin işletilmesi hakkında bir anlaşma yaptı.

Trump'ı Gazze için absürt teklifi bir Riviera idi.

Trump bastırıyor, İbrahim Anlaşmaları'nı kabul edin diyor. 

Körfez Ülkeleri turumda Trump'ın, Suriye'nin geçici Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüşmesi oldu.

Orada kendisine ne söylemiş olabilir?

Para işi tamam, ama şunları yap!

Buradaki süreçte Trump, paranın harcanmasını kontrol, ABD'nin planının uygulanmasını sağlamak ve İsrail'i korumak için atanmış kişi kim?

Herhalde bir isimden bahsedilebilir: Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack.

Neden Barrack?

Emlakçı, Trump'ın işlerini yapmış, Lübnan-Hıristiyan asıllı, ama gayet ılımlı biri.

Hal böyle olunca sormamız gerekiyor, acaba Trump ateşkesler yoluyla kendine göre bir düzen mi kurmaya çalışıyor?

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU