İkinci bölüm sonunda belirttiğimiz gibi, çok zaman geçmeden CPI'ın (Marksist) kendisi de ideolojik farklılıklar nedeniyle bir başka ayrışmayla karşı karşıya kaldı.
CPI ve daha sonra CPI (Marksist) saflarında yükselen ve sonra "Kızıl Önder" olarak nitelenecek olan Charu Mazumdar, 1960'ların ortalarında hapisteyken, Naksalit ideolojisinin temelini oluşturacak 9 bölümlük bir makale dizisi yazdı.
Çin Komünist Partisi örneğine yönelerek, Hindistan'daki komünizm başarısızlığının nedeni olarak Sovyetler'in ve CPI'ın revizyonist dönüşümünü gösterdi ve Hindistan'daki devrimin Mao Zedong liderliğindeki Çin'de olduğu gibi işçi sınıfından değil, kırsal alanlardaki köylülerden gelmesi gerektiğini savundu.
Mazumdar'ın Çin yanlısı duruşu, uluslararası politikanın bir kez daha Hindistan komünist partilerinin bölünmesinde rol oynadığı bir zamanda CPI-M'de yankı buldu.
1965'te, CPI-M'nin kurulmasından bir yıl sonra, Hindistan ve Pakistan 20 yıldan kısa bir süre içinde ikinci kez Cammu ve Keşmir konusunda birbirlerine karşı silah kaldırdılar.
Bu, Mao hükümetinin "her koşulda dost" Pakistan'ın yanında yer almayı seçmesiyle Çin yanlısı CPI-M için vatanseverlik ve komünist ideoloji arasında bir ikileme yol açtı.
Hindistan ve Pakistan arasındaki derin düşmanlığı göz önünde bulunduran CPI-M, Çin'in Pakistan'ı destekleme seçimini kınadı.
Ancak bu, CPI-M'nin Çin komünist ideolojisine olan bağlılığını ihanete uğrattığını düşünen parti üyelerini memnun etmedi.
CPI-M ve daha radikal üyeleri arasında, CPI-M'nin 1967'de Batı Bengal meclis seçimleri için Birleşik Cephe koalisyonuna katılmasıyla bir başka sorun daha ortaya çıktı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
CPI-M'nin seçimleri kazanması, artık ana akım siyasetin bir parçası olduğu ve Hindistan Anayasası'na bağlılık yemini ederken devrimci hedeflerine artık sadık kalamayacağı anlamına geliyordu.
Ayrıca, CPI-M'nin iki üyesine kabinede, özellikle İçişleri Bakanlığı ve Toprak Gelirleri Bakanlığı'nda önemli görevler de verilmişti.
1967'de CPI-M koalisyonunun meclis seçimleri zaferinden yalnızca birkaç ay sonra patlak veren ve Birleşik Cephe'nin etkili toprak reformları uygulamadaki yetersizliğinden kaynaklanan Naksalbari ayaklanmasının başlangıcında başka bir bölünmenin tohumları ekilmişti.
Ayaklanmaya katılan insanlar, CPI-M liderlerini çok zor bir duruma soktu: Komünist parti, kendisini bir komünist hareketin rakibi olarak buldu.
Bu zeminde, Mazumdar liderliğinde silahlı mücadelenin gerekliliğine inanan diğer komünistler 1967'de Tüm Hindistan Devrimciler Koordinasyon Komitesi'ni (AICCR) kurdu, 68'de Tüm Hindistan Komünist Devrimciler Koordinasyon Komitesi (AICCCR) olarak yeniden adlandırıldı ancak başlangıçta kısmen CPI-M içi bir fraksiyon olarak işlev görüyordu ve 1969'da Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) veya CPI(ML) veya CPI-ML'ye dönüşerek CPI-M'den resmen ayrıldı.
İsmine karşın Mazumdar, Marksist veya Leninist doktrinden çok daha fazla Maoist ideolojiden ilham alıyordu.
Partinin sloganı şuydu:
Çin'in Başkanı bizim Başkanımızdır. Çin yolu bizim yolumuzdur.
Mazumdar ve CPI(ML), Maoist tarzı bir devrim ithal etmeye çalıştılar ancak Maoist propagandanın yayılması, Hindistan'ın 1962 Çin-Hindistan Savaşı'ndaki yenilgisinin ardından vatanseverlik duygularıyla çatıştı.
Dahası, durum 1971'de hükümetin Steeplechase Operasyonunu başlatıp Ordu'yu ve Merkez Rezerv Polis Gücü (CRPF) üyelerini Batı Bengal'e göndermesiyle değişti; 45 gün süren operasyon sonunda Naksalit hareketi bastırılmıştı.
Ancak ayaklanma, hükümetin özel ve çokuluslu madencilik şirketlerine lisans vermeye başladığı ve parçalanmış Naksalit gruplarının orijinal hareketi bu kez daha yapılandırılmış bir şekilde geri dönüştürmek için diyalog ve müzakerelere başladığı Hindistan ekonomisinin liberalleşmesi sırasında 1990'larda yeniden ortaya çıktı.
Bu müzakerelerin en ünlü sonuçlarından biri, en büyük ve en aktif iki Naksalit grubu olan Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Halk Savaş Grubu ile Maoist Komünist Merkezi'nin 2004 yılında birleşmesidir.
Ki bu birleşmenin sonucunda Hindistan Komünist Partisi-Maoistler ortaya çıkacaktı...
Halk Savaş Grubu ve Maoist Komünist Merkezi'nin 2004'te birleşmesi, Hindistan Komünist Partisi-Maoist'in (CPI-Maoist) ve silahlı kanadı Halk Kurtuluş Gerilla Ordusu'nun (PLGA) kurulmasına ve Sol Kanat Aşırılığı (LWE) ile ilgili şiddetin artmasına neden oldu.
2004-2014 yılları arasında Hindistan Başbakanı olan Manhoman Singh'in Nisan 2006'da "Naksalizm ülkemizin karşı karşıya kaldığı en büyük güvenlik sorunudur" derken boşa konuşmuyordu.
Hindistan'ın hâlâ Sih ayrılıkçı hareketi ve Keşmir sorunuyla mücadele ettiği bir bağlamda Naksalizm'i en büyük tehdit olarak etiketlemek, yetkililerin tehdidi ne kadar ciddiye aldıklarını gösteriyordu.
Bu ayaklanmanın geri dönüşü, Hindistan hükümetini Naksalit tehdidini kontrol altına alacak ve sonunda ortadan kaldıracak politikalar uygulamaya zorladı ve bunun sonucunda Ekim 2009'da ülke genelinde yayılmış çeşitli Naksal gruplarıyla mücadele etmek için İçişleri Bakanlığı'nın Sol Kanat Aşırılık Bölümü kuruldu.
CPI-Maoist, en büyük faaliyet gösteren grup olsa da ülkenin doğu ve merkezi devletlerinde, meşhur bir şekilde "Kızıl Koridor" olarak adlandırılan bölgede, hala çok sayıda Naksal fraksiyonu aktiftir.
Maoistlerin nispeten güçlü bir varlığa sahip olduğu devletlerden bazıları, Maoist fraksiyonların kolayca erişilemeyen az gelişmiş bölgelerdeki toprak parçalarını kontrol ettiği Andhra Pradesh, Bihar, Chhattisgarh, Jharkhand, Madhya Pradesh, Maharashtra, Odisha, Telangana, Batı Bengal ve Uttar Pradesh'tir.
Mazumdar'ın Marksist-Leninist-Maoist düşüncelerin formülasyonu doğrultusunda, "emperyalizmi, feodalizmi ve komprador bürokratik kapitalizmi yalnızca Uzun Süreli Halk Savaşı ile devirmeyi" amaçlıyor.
CPI-Maoistlerin acil hedefi olan Yeni Demokratik Devrim'i izleyen devrimin nihai amacı ve ikinci aşaması, ülkede komünizmi kurmaktır.
Bu iki amaç da devrimin merkezi görevi olan uzun süreli silahlı mücadele yoluyla iktidarı ele geçirme görevi etrafında formüle edilmiştir.
CPI-Maoistlerin hem siyasi hem de askeri stratejisi sivil kitlelere odaklanıyor.
Siyasi strateji, Hindistan'daki mevcut sınıf eşitsizliklerini Maoistlerin lehine kullanmaktır, çünkü gelir dağılımındaki eşitsizlik, sosyo-demografik eşitsizlik, yoksulluk ve yoksunluk ülkenin az gelişmiş bölgelerini etkileyen sorunlardır.
Bu nedenle Maoistler, Adivasiler (kabile nüfuslarını tanımlamak için kullanılan bir şemsiye terim) gibi sosyal ve ekonomik olarak dışlanmış nüfusları harekete geçirmek için bundan yararlanırlar.
Askeri strateji, devletin çok az erişime sahip olduğu ve hukukun üstünlüğünü uygulayamadığı kırsal kesimde devrimci "üs bölgeleri" yaratmayı amaçlar.
Devletin bu tür bölgelerdeki zayıflığı yabancılaşmış Adivasilerin desteğiyle birleşince Maoistlerin operasyonlarını sürdürmelerine olanak tanır.
Maoistlerin doktrinini alıntılayarak:
Halk ordunun gözleri ve kulaklarıdır, askerlerimizi besler ve korurlar, sabotajda ve savaşta orduya yardım edenler onlardır. Halk sudur ve ordumuz balıktır.
Hükümetin Sol Kanat Aşırılık Bölümü'nün kontrgerilla politikası entegre bir yöntem benimsenmiştir, çünkü hükümet öncelikle Naksalitlerin elindeki toprakları geri almayı ve güvenli bir şekilde elinde tutmayı ve kalkınma projelerini yürütmeden önce yerel halkla ilişkileri yeniden kurmayı amaçlamaktadır.
Maoistler, "feodal", "emperyalist" ve "kapitalist" Hindistan devletinden korumaya yemin ettikleri insanlara karşı ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirirken devlet yetkilileri de -Hint medyasının adlandırmasıyla- Operation Greenhunt (Yeşil Av Operasyonu) başlangıcından bu yana sivillere karşı suç işlemekle suçlanıyor.
Operasyon, Hint hükümetinin asker göndermesi ve Salwa Judum (Barış Yürüyüşü, yerel kabile gençlerinden oluşturulan milis gücü) gibi paramiliter gruplar oluşturmasıyla 2009 yılında başladı.
İsyancıların kullandığı gerilla taktikleri nedeniyle siviller ile Maoistler arasında ayrım yapmak çoğu zaman zor olabilir.
Maoistlerin kontrolündeki bölgelere yapılan bazı baskınlar yargısız infazlar ve idamlarla sonuçlandı ve böylece yetkililere olan güvensizlik arttı.
Bugün artık emperyalist toprak sahiplerine karşı değil, devlet ve onun kalkınma endüstrilerine karşı savaşıyorlar.
Hindistan'ın bir dünya gücü olarak ilerlemesi ve bütünlüğü Naksalitler tarafından tehdit edilmeye devam ediyor.
Naksalitler, kalkınma ve altyapı projelerine saldırarak Hindistan ekonomisinin gelişimini doğrudan engellerken, kendileri de kırsal nüfusun yoksulluk ve dışlanma döngüsünü sürdürüyorlar.
Bu alışılmadık savaşa uyum sağlamak zorunda kalan Hindistan hükümetinin kontrgerilla stratejisi başarılı olsa da insan hakları ihlallerine de yol açıyor.
Açıklandığı gibi, CPI ve CPI (Marksist) ana akım siyaset lehine silahlı mücadelelerini terk ettiler.
Ancak, 2009'da Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası uyarınca terör örgütü ilan edilen CPI-Maoistler, "uzun süreli halk savaşına" inatla tutundular ve 1930'larda ve 1940'larda Çin'de görüldüğü gibi bir komünist devrimi gerçekleştirmeyi hedefliyorlar; ancak modern Hindistan siyasi bağlamının 80 yıl önce Çin'de yaşanan iç savaşla karşılaştırılamayacağı gerçeğini göz ardı ediyor olmalılar.
Tarih, çoğu ayaklanmanın ancak silahlı mücadeleden vazgeçip ana akım siyasete katılarak hayatta kaldığını gösteriyor.
Hindistan bağlamında bunun iki iyi örneği Hindistan'daki komünist hareketlerdir:
Hem CPI hem de CPI(Marksist) devrimci silahlı mücadele hedefleriyle yola çıktılar, ancak sonunda ana akım Hint siyasetine katıldılar ve bugün yerleşik, meşru siyasi partilerdir.
(Son bölüm olarak bir sonraki bölümde konunun bu kısmını ve komünizmin Hindistan'da neden daha iyi sonuç vermediğini anlatacağım.)
Yazıda açıklandığı gibi, CPI-Maoistler, muhalefet partilerinin siyasi ana akıma katılması ve halk mücadelesinin uzatılmasından vazgeçmesi sonucu ortaya çıkan çok sayıda bölünmenin sonucudur.
Hâlâ seçimlerin boykot edilmesi çağrısında bulunmaya ve kontrol ettikleri bölgelerdeki sivillerin oy kullanmasını engellemeye devam eden CPI-Maoistler, demokratik Hindistan kurumlarıyla bütünleşmek için hiçbir işaret veya istek göstermiyor.
Ve Hindistan devleti özellikle son zamanlarda çözümü, etkili bir nüfus merkezli kampanya ile birleştirilmiş sert terörle mücadele stratejilerinde arıyor.
3. bölüm sonu...
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish