Uzun yıllardır psikoloji literatüründe “resilience” kavramı, psikolojik dayanıklılık/sağlamlık/direnç anlamlarında kullanılıyordu.
Son yıllarda bu anlam ağına bir de “esneklik” kavramı girdi ve dayanıklılık ya da direnç yerine esnekliğin, psikolojik sağlamlığın göstergesi olarak daha belirleyici olduğu fikri güçlendi.
Tıpkı bambular gibi esneyebilen nesnelerin kırılmayacağı, esneme kapasitesi olan kişilerin de yaşam olayları-krizler karşısında daha dayanıklı, daha sağlam duracağı anlaşıldı.
Bu bir fizik kanunudur aslında, ne kadar katı isen o kadar kolay kırılırsın.
Boşuna değildir deprem tedbiri olarak yaylanırcasına esneyebilen binaları inşa etme gayretimiz.
Politikalar da böyle olduğunda isabetli sonuçlar verir. İnsanlar esner, binalar esner de politikalar-devletler esnemez mi?
Bakmayın siz “olmaz öyle şey, esnemek taviz vermektir” efeliklerine… İktidar da devlet de efelikle değil kapsayıcı bir güçte esnek davranabilmekle kaimdir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün artık, Kürtler ve terörsüzlük konusundaki tavrı ve 2009’dan bu yana sergilediği tutumuyla, tıpkı kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün şekillendirirken öngördüğü gibi, esneme kabiliyeti yüksek bir devlet olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Önce Habur (2009) ile kamuoyuna açık olarak atılan ilk somut adım, sonra Oslo (2010-2011) ile kapalı kapılar ardında yürütülen görüşmeler ve 2013ler, 2015ler… resmi adıyla “çözüm süreci” ya da halk arasındaki anılışıyla “açılım süreci”.
Geçilmesine tuhaf zamanlardan ve işlerden de geçildi lakin, bugün nihayet anlamlı bir sonuç alındı.
Bu durumda “dur bakalım!” diyen kötümserlerdense, temkinli iyimserliği benimsemek hem quantum fiziğine, hem modern psikolojinin kendini gerçekleştiren kehanet paradoksuna, hem de kadim bilginin niyetin akıbeti belirleyeceğine dair öğretisine daha uygun görünüyor.
Kelebeksi duygusal bir yerden değil ama öğrenilmiş bir çaresizlikle de olmamalı bu sürece yaklaşımımız.
Havalı görünsün diye Latince söylenen sözler gibi, (ki orjinali Samuel Beckett’ın ve İngilizcedir) “yine dene, yine yenil, daha güzel yenil”i bile şiar edinebilir insan böyle zamanlarda, yeter ki kötümser olmasın.
Çünkü “bir şeye inanıyor olmamız başaracağımız anlamına gelmez, ancak inanmıyor olmamız başarısızlığın garantisidir”.
Bunu Albert Bandura yaptığı sosyal psikoloji deneyleriyle bize defalarca göstermiştir.
Adına ne dersek diyelim, "demokratik açılım", "milli birlik kardeşlik projesi", "çözüm süreci" ya da "barış süreci"; terörsüz bir ülkedeysek hepimiz için maksat hasıl olmuş demektir; umut da gayret de budur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti psikolojik esnekliğe sahip olduğunu Habur’da, Oslo’da şimdi de burada yıllar içindeki yılmayan çabasıyla göstermiştir.
Devletlerin çağlar boyu en büyük yatırımı ve gücü savunma kabiliyetlerine bağlanmıştır.
Bugünün dünyasında savunma tabiri artık sanayii ile değil mekanizmalarıyla anılmalı ve yatırım, “savunma sanayii”ne olduğu kadar, milletlerin “psikolojik savunma mekanizmalarına” da yapılmalıdır.
2030 yılında ruh sağlığı alanında harcanacağı raporlanan trilyon dolarlar, dünya genelinde bizi bekleyen psikolojik harbin de boyutlarına işaret etmektedir.
Bu anlamda “resilience”ı sağlam bir ülke olmak güven veriyor, umarım ekonomisi sağlam bir ülke olmak da uzak bir hayal değildir.
Zira yokluk mertliği bozduğu gibi psikolojik sağlamlığı da çökertir.
İktidarıyla muhalefetiyle hep birlikte başarılmış bu güçlü sağlamlık hali; halka, insanların cebine, evlerimize, sofralarımıza da yansımalıdır.
Aksi halde insanlar sorar, sorarız:
"Dayanıklı ol" diyorsun… Karnım açken nasıl?
Psikolojik sağlamlık, siyasette bir seçim olsa da bireysel ve toplumsal olarak derin yoksulluk olduğunda, gündelik yaşamda bir seçim olmaktan çıkıp kadere döner.
İnsanın buzdolabı boşsa, insan işsizse, borç içindeyse nasıl sağlam kalır?
Yoksulluk sadece cebini değil zihnini de yorar kişinin.
Kaygılar, korkular, uykusuzluklarla umut sessizce boğuluverir.
Hasılı, hukuki ve ekonomik adalet olmadan ne sağlamlık mümkündür ne de denge.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, terörü sonlandırma çabasında sağlamlığını ve gücünü ispat etmiş durumdadır.
Şimdi sıra yoksulluğu sonlandırmakta!
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish