DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Habertürk TV’de katıldığı programda "Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. Faruk Aksoy’un sunduğu yayında, gazeteciler Hasan Öztürk ve Nevzat Çiçek'in sorularını yanıtlayan Bakırhan, sürecin açık ve ilkeli bir şekilde yürütüldüğünü belirtti.
İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan’la dört saatlik bir görüşme gerçekleştirdiğini söyleyen Bakırhan, “Kimi çevrelerin iddia ettiği gibi arka kapı pazarlıkları yapılmadı. Görüşmede çok yönlü sorular sorduk, kapsamlı yanıtlar aldık. Bu süreci Türkiye'nin vicdanı yönetecek” ifadelerini kullandı.
Sürece dair umutlu olduklarını dile getiren Bakırhan, “Silahın başta konuşulması bizim için umut verici bir gelişme oldu” dedi.
Bakırhan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Süreç ile ilgili hangi noktadayız?
Çok teşekkür ediyorum. Bugün sizlerle birlikte olmaktan dolayı ben de mutluyum. Aracılığınızla bu önemli süreçte kamuoyunu aydınlatmaya çalışacağız. Umarım kafalardaki sorulara bir nebze de olsa buradan yanıtlar üretebiliriz. Başlamadan önce ben de bütün anneler gününü kutluyorum. Önümüzdeki dönem annelerin ağlamadığı, gözyaşı dökmediği, bir sürecin oluşması için de Dem parti olarak elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyacağımızı belirtmek istiyorum. Evet hangi noktadayız? Çok iyi bir noktadayız. Şimdilik her şey iyi gidiyor.
"100 yıllık bir meseleyi tartışıyoruz"
Yaklaşık 100 yıllık bir meseleyi tartışıyoruz. Son 50 yıldır silahın, şiddetin, çatışmaların olduğu Ve hep beraber Türkiye'nin aslında her karışının olumsuz anlamda sonuçlarını yaşadığı bir mesele Türkiye'nin gündeminde. Sayın Bahçeli'nin çağrısıyla başlayan, Sayın Öcalan'ın barış ve demokratik toplum çağrısıyla devam eden, Sayın Cumhurbaşkanı'nın da sonradan sahiplendiği, olumlu pozitif mesajlar verdiği, yine muhalefet partilerinde aslında desteklediği, en azından karşı durmadığı, Türkiye'nin geleceğini belirleyecek, gözyaşını, acıları bitirecek, ekonomide adaleti sağlayacak, yüzyıldır hamlolunmayan, çözülmeyen, yüzyıldır isyanlara, kavgalara sebebiyet vermiş, Ve çözülmemiş Kürt meselesinin aslında çözümünü konuştuğumuz, tartıştığımız bir süreci yaşıyoruz. Çok önemli bir mesele. Çok derin uzun anlatmak istemiyorum ama evet bir Kürt meselemiz var. Hepimizin meselesidir.
"Türkiye Kürtlerin evidir"
Türkiye Kürtlerin evidir. Dolayısıyla bu meselenin evimizde tartışılması, konuşulması, evimizde çözüm yollarının tartışılması gerçekten çok önemlidir. Her şeyden en önemlisi bence burasıdır. Kimsenin dahil olmadığı, her şeyin Türkiye adlarının gözü önünde yapıldığı, arka kapılar arkasında gizli pazarlıkların yapılmadığı, Türkiye toplumunun da ne konuşulduğu, ne yapıldığını ana anına bildiği, duyduğu, gördüğü bir süreci yaşıyoruz. Süreç başlar başlamaz. İmralı'da arkadaşlarımızın yaptığı bütün görüşmeleri Türkiye kamuoyuyla paylaştık, siyasi partilerle paylaştık, basınla paylaştık, en önemlisi 140'a yakın çok büyük topraklar alarak Karadeniz'lerin Ege'ye, Trakya'ya kadar bu meseleyi götürdük. Bu sefer sade, yalın, toplumdan kaçırılmayan, toplumunda yakının izlediği, gördüğü, sorduğu sorulara da yanıt aldığı bir süreci yürütmeye çalışıyoruz. Umarım siyaset yürütme erkeği, bu meselenin asıl muhatabı olan Meclis'te bu konuda üzerine düşen sorunları yerine getirir ve 100 yıldır bu ülkeyi meşgul eden, enerjisini, ekonomisini emen, gerçekten her birimize olumsuz anlamda faturaların olduğu bu sorunu diyalogla, müzakereyle Türkiye'de çözer, Türkiye'nin geleceğine çok önemli bir katkı sunmuş oluruz. Son geldiğimiz nokta budur.
Partinizin ruh halini nasıl tanımlıyorsunuz?
Biz en başından beri aslında çok küçük olduğumuz, yaklaşık 35 yıldır demokratik Kürt siyaseti var. 12. parti gerçi bu. Biz en başlarken, en güçsüz olduğumuz, en yeni olduğumuz dönemlerde de çok umut duyduk. Bu mesele bu toprakların meselesidir. Eninde sonunda bir gün bu topraklarda bu meselenin tartışılabileceğini, bir çözüm yolu bulunacağına biz inanıyorduk. Umudumuz her zaman vardı ama son süreçte çok önemli bir şey oldu. Biz bugüne kadar dünyadaki çatışma ve çözüm deneyimlerini okuduk. Hatta ben kendim İspanya'ya, İngiltere'ye, İrlanda'ya bizzat giderek geçmişte oradaki bu süreçlerin nasıl yürüdüğünü işte muhataplarından öğrenmeye çalıştım. Yakın zamanda yapmış olduğumuz konferanslara bu çözüm ve çatışma süreçlerini çalışan içerisinde yer alan aktörleri çağırdık. Gerçekten zor ve meşakkatli süreçler yürümüş. Yıllarca devam etmiş. Çok kolay olmamış. Bizi umutlandıran ne? İlk defa Sayın Öcalan büyük bir risk, sorumluluk alarak en sonda tartışılan şeyi en başa koydu silahı.
"Eğer silah engelse, silahsız bir ortamda konuşalım denildi"
Bu umutlandırıyor. Yani silahın en sonunda tartışıldığı diğer deneyimlerde, ilk defa daha bir şey olmadan, daha meselenin nasıl çözüleceği yeni yeni konuşulurken, silahın en başa alınması bizi de aslında Türkiye toplumunda bence umutlandırmalı. Mesela silahsa, buyurun devreden çıkarıyorum dedi. Eğer silah engelse, silahsız bir ortamda konuşalım denildi. Bunun karşısında da işte başta Sayın Bahçeli'nin, iktidar aktörlerinin, marifetin verdiği yanıtlar işte ortaya koydukları duruş da çok önemliydi. Bunlar bizi umutlandırıyor. Yani Kürt tarafında gerçekten ciddi bir samimiyet var, bir inanç var, bir umut var. Bu sefer bu meselenin demokratik yollarla... Herkes inanıyor artık. Evet, evet. Demokratik yollarla çözülme konusunda büyük bir istenç var. topluma gittik. Biz topluma giden bir siyasi partiyiz.
"Barış talebi sadece Kürtlerin değil, artık Türkiye'ye mal olmuş bir mesele haline geldi"
Faruk Bey bütün bu ve benzeri süreçlerde zaten bizi ayakta tutan bu kadar baskı yönelim karşısında ayakta tutan en önemli şeylerden birisi budur. En tıkandığımız, en yanıtını bulamadığımız ya da daha iyi yanıtlar aramaya çalıştığımız zaman biz topluma gideriz. Emin olun barış toplumun talebidir. Sadece Kürt toplumunun değil. Partimiz Türkiye'nin dört bir yanında örgütlüdür. Hiç ummadığınız yerlerden, Edirne'den, Çanakkale'den, Türkiye'nin dört bir yanından, Karadeniz'den insanlar bizi arıyor, teşekkür ediyor, tebrik ediyor. Artık bu meselenin çözülmesi gerektiğini dile getiriyorlar. Barış talebi sadece Kürtlerin değil, artık Türkiye'ye mal olmuş bir mesele haline geldi. Dolayısıyla bu süreci yürütürken Tam da sizin dediğiniz gibi Türkiye toplumunun, büyük çoğunluğunun istediği bir meseleyi konuştuğumuz, tartıştığımız bilinciyle hareket etmek gerekiyor. Biz umutluyuz. Kendi adıma da söylüyorum. Bu sürecin, yani eğer siyaset üzerine düşen rolü layıkıyla yerine getirebilirse, ben yürüyebileceğine ve varışla, çözümle sonuçlanabileceğine inanan birisi olarak inandığımı belirtmek istiyorum.
Umarım ile cümleye başladınız tedirginliğinizin sebebi nedir?
Türkiye'de benzer süreçler yürütüldü. En son 2013-2015'de bir süreç yürüdü. İşte çeşitli sebeplerle bozuldu. Ve sonrasında Türkiye aslında bir bütün de çok acılı bir dönem yaşadı. Onun gibi olmasın istiyoruz. Kürt meselesinin Türkiye'de kendi aktörleriyle, kendi iş dinamikleriyle çözümünün tartışılması tabii ki kimi çevreleri, kimi ülkeleri de rahatsız edebilir. Ama ben bu konuda tedirgin değilim. Mesele kendi içerimizde tartışıldığı için bizim alacağımız kararlar, bizim ortaya koyacağımız yol haritası, bizim sorunun çözümüne dönük mutabık kaldığımız çerçevenin esas olacağına inanıyorum. Yani Türkiye toplumu birçok şey yaşadığı için aklı olarak umarım diyor.
"Pazarlık al ver durumu söz konusu değil"
En başta da partimiz dün kayyum atandı yakın zamanda. Yakın zamanda insanlarımız çeşitli havadan sudan gerekçelerle tutuklanıyordu. Kapatılma davaları açılıyordu. Bir anda iklimin havanın böyle kısa bir sürede değişmesi tabii ki insanlara kim soruları sordurtabilir. Ne oldu, ne bitti, ne aldınız, sizi utandıran nedir? Siirt'e gittim. Daha önce belediye başkanlığı yaptım. Yerime kayyum atanmıştı. Sonra milletvekili seçildim. Çok önemli, çok değerli, kıymetli bir kentte. Orada bu işin kadasını belasını çeken, emin olun çok zor süreçlerden geçen, bizim tabanımızdan anneler soruyor, başkan siz iyi olacak diyorsunuz. Yürüyecek diyorsunuz, umutluyuz diyorsunuz ama işte kayyum atıyorlar. Nasıl olacak sorularını soruyordu. Tedirginlik şu anda yürüyen sürece değil. Bence bu yürüyen süreç bir öncekinden daha açık, daha şeffaf bir şekilde yürüyor. Kimi yerlerde tartışıldığı gibi öyle arka kaplar arkasına bir pazarlık al ver, bu durumu söz konusu değil. Bizzat ben kendim İmralı Adası'na gittim. Sayın Öcanlan ile 4 saatlik bir görüşme yaptık. Orada çok enine boyuna sorular sorduk, cevaplar aldık. Bu sürece Türkiye'nin vicdanı yürütecek.
Bu insanlar çıkacak mı, bu süreç nasıl yürüyecek?
100 yıllardır birlikte yaşayan Kürt ve Türk halklarının barış talebi bence bu sürece büyük can ve kan verecek. Yani destek verecek. Katkı sunacak. Kürt meselesi Türkiye'ye çözülmemesi büyük şeyler kaybettirdi. Şimdi bu meselenin çözümünü istemek, Türkiye toplumun en doğal hakkıdır. Ama bunu isterken de insanların tedirgin olması da gayet normaldir. Çünkü dün kötü şeyler yaşandı, olumsuz şeyler yaşandı. Bak, hala 5 bin 800-6 bin civarında eş başkanlarımız dahil olmak üzere, Selahattin Başkan, Figen Başkan cezaevinde. Madem bir süreç yürüyor, o zaman bu cezaevindeki durum nedir, yargının durumu nedir, ne olacak? Bu insanlar çıkacak mı, bu süreç nasıl yürüyecek?
"Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu yol haritasına uygun sonuçlar içereceğini düşünüyorum"
Bizim tedirginliğimiz şu, siyaset daha fazla rol almalı. Orada kastınız Cumhuriyet falan hepsi mi, bir bütün mü? Bir bütünen, aslında şöyle tabii ki Türkiye'nin bir bütünen, bütün siyasi zeminden bahsediyoruz ama yürütme erkeği, Bu konuda daha aktif. Daha işte toplumu rahatlatacak, kafalardaki soru işaretlerini giderecek, kaygıları giderecek, kimi gerekleri yerine getirmeleri gerekiyor. Şimdi silah dediler, hadi silah ortadan kalkıyor. Kongre toplandı, muhtemelen toplanan kongre süreçlerini de yakın zamanda duyacağız ama ben toplanan Kongre'nin Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu yol haritasına uygun sonuçlar içereceğini düşünüyorum. Yani onun dışında bir sonuç, onun dışında başka bir şey içereceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla mesele silahsa, kongre ise çağrı yapıldı, kongre toplandı, yakın zamanda sonuçlarını açıklayacak. Birkaç gün içerisinde kongre kararları açıklanacak.
Önümüzdeki sene ne olacağını biliyor musunuz?
Bilmiyorum ama tahmin ediyorum. Şimdi şöyle, yani silahı bırakan insan bu coğrafyanın insanı. Siirtli, Karslı, Mardinli vesaire diyelim Türkiye'nin dört bir yanından insanlardır. Yani ben silahlı mücadeleye o çağrı sonrası bırakılacaksa tabii ki bu insanların ne olacağı bizim Türkiye'nin meselesi, siyasetin meselesi. Türkiye'nin temel ihtiyacı nedir? Demokrasidir, hukuktur, bağımsız bir yargıdır. Öyle mi? Tabii. Meselelerin artık zorla, şiddetle, baskıyla tartışılmadığı, açık aleni konuşulduğu bir süreçtir. Demokratik bir zemindir. Önümüzdeki bir yıllık süreç bence bu süreçlerin oluşturulması için çok önemlidir. Evet silah yok ama bu meseleyi ne yapacağız? Tartışacağız. Bunun zemini olacak. O zaman sorunların tartışılacağı, komisyonların oluşturulacağı bir süreç göreceğiz. Tabii ki önümüzdeki dönem şöyle. Demokratikleşme meselesi gökten zeminde yenmeyecek. Siyaset tartışacak, toplum tartışacak. Demokrasi dediğimiz şey, Kürtler için başka bir şey ifade ediyor. Siirtteki insan için işte irademe kayyum atanacak mı? Çankırı'daki vatandaş nasıl bakıyor mesela? Çankırı'da, Artvin'deki vatandaş da şöyle bakıyor. Diyor ki, kırk yıldır Türkiye'nin ekonomisinin arttığı, toplumsal çürümeye sebebiyet veren bu sorun çözüldüğü zaman acaba işte oraya giden 3-4 trilyon dolar emekli emekçiye, üreticiye daha düşük fiyatta mazot alımına sevbiyet verecek mi? Tarlama ekebilecek miyim? Çocuğum çalışabilecek mi? Emekli maaşım artabilecek mi?
"Kürt hareketinin hiçbir zaman Türkiye'yi bölmek gibi bir hedefi olmadı"
Bu bölünme korkusunu yaratan biz değildik. Çünkü Kürt hareketi hiçbir zaman Türkiye'yi bölmek gibi bir hedefi olmadı. Bu sistemin iktidarların toplumu Kürt karşıtı ya da siyaseti karşıtı bir noktaya getirmek için bilinçli olarak kullandıkları argümanlardı. Bu topraklar üzerinde yaşayan bütün farklılıkların, renklerin eşit yurttaşlar olduğu bir sistem öngörüyor. Sayın Öcalan kendisi söylüyor. Evet diyor, biz cumhuriyet rejimine karşı değiliz. Ama cumhuriyet 2. yüzyılda demokratikleşmeli. Demokrasiye açık olmalı. Zaten sorunlarımızın temeli de demokratik olmayan cumhuriyet değil mi? Türkiye'nin cumhuriyette bir sorunu yok. Sadece demokrasi olsun diyor. Yerimi görsün, kültürümü görsün, varlığımı görsün. Ama birlikte yaşayalım. Dolayısıyla evet haklısınız, bir bölünme algısı oluşturuldu ama Türkiye toplumu emin olsun. Kimsenin yaşadığımız ve hepimizin dediği bu ülkeyi bölmek gibi bir derdi yok. Biz eşit yaşamak istiyoruz. Eşit haklara sahip olmak istiyoruz. Bu ülke toprağının her karşısında bizim atalarımızın, dedelerimizin de alın teri var, kanı var. Kurtuluş Savaşı'nda birlikte olan, hatta tarihi daha geriye götürdüğümüz zaman, özellikle Sayın Öcalan'ın üzerinde bakın gönderme yaptığı, kanundan aldığı, günümüze kadar getirdiği. Hatta Selçuklarla, Şedadiler... Aslında ilk Türklerin Anadolu'ya girişi Kars'tır. Şedadilerle Selçuklar'ın ittifakıdır.
Kurtuluş Savaşı'nda yer aldı Kürtler yer almadı mı? Yaşamını yitirmedi mi?
Anı kenti Şedadiler'de kalıyor, Kars Selçuklar'da kalıyor. Daha sonra Malazgirt var. Yani biz aslında yüzyıllardır devam eden ve Türkiye toplumuna kazandıran Her ittifak yaptığımızda, her güç birliği yaptığımızda, hep birlikte durduğumuzda bu ülke coğrafyasının ve insanların kazandığı bir külliyata, bir geçmişe sahibiz. Cumhuriyet Kurtuluş Savaşı öyle olmadı mı? Yani Çanakkale direndi, Şanlıurfa direnmedi mi, Maraş direnmedi mi? Oradaki insanlar mücadele etmedi mi? Çankırılı sizin atalarınız, dedeleriniz, amcalarınız Kurtuluş Savaşı'nda yer aldı Kürtler yer almadı mı? Yaşamını yitirmedi mi? Sadece şöyle bir derdimiz var. Bu ülkenin artık Kürt'ü dövmemesi gerekiyor. Kürt'ü ötekileştirmemesi gerekiyor. Bu yoktur demeyelim. 21 defa işte Kürtler ayağa kalktı, devlet bastırdı. Büyük bir acıyla kalma. Bu tarih bitsin, bu acılar kapansın. Ki kaldı ki, bizler bu acı ve yaşadığımız, yaşamış olduğumuz zulümle masaya oturmuyoruz. Evet, geçmişle yüzleşeceğiz ama biz onları bir tarafta tutuyoruz. Şimdi başka bir şeyi tartışıyoruz. 86 milyonun huzurlu olduğu, kavganın olmadığı, çatışmanın olmadığı, ekonomide adaletin olduğu, insanların dayanıştığı, kardeşçe yüzyıllardır birlikte yaşadıkları demokratik bir cumhuriyet olsun diyoruz.
"Dünyanın dört bir yanında yaşayan Kürtler çözümü yaşadıkları ülkelerin başkentlerinde arıyor"
Biz Türkiye'de yaşayan, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak çözüm nerede arıyoruz, Ankara'da. Evimizde diyoruz, meclis emrinde evimizde diyoruz. Kuzeydoğu Suriye yönetimi ile Şam yönetiminin imzaladığı mutabakat aslında tam da söylediğim şeyin en iyi göstergelerinden birisidir. Irak'ta yaşayan Kürtler, her yerde yaşayan Kürtler çözümü Bağdat'ta arıyor. Bak bunlar çok önemlidir. Bak dünyanın dört bir yanında yaşayan Kürtler çözümü yaşadıkları ülkelerin başkentlerinde arıyor. Bakın biz hiçbir zaman tenezzül etmedik. Hiçbir zaman emin olun, geleneğinden geldiğim bütün siyasi partilerin tamamının programlarına bakabilirsiniz. Sürekli Türkiye çözümü demişiz. Buna saygı göstermek gerekiyor. Suriye'nin sorununu Suriye'deki halklar birlikte çözerler. Türkiye ne yapabilir? Türkiye eğer gerçekten, ben inanıyorum, burada çözümü sağlarsa iyi bir örnek olur. Orada çözümün bir an önce olması konusunda çok önemli demokratik bir basınç oluşturur.
Kürtler ne zaman Türkiye için tehdit olmuş? Lütfen tarihten tek bir örnek verin?
Irak'ta zaten belli bir şey oluştu ama orada da muhtemelen sorunlar var. Yani şu kaygıyı atmak gerekiyor. İşte Suriye'de de bir çözüm olursa, Türkiye'den orada kimi haklara kavuşursa bu Türkiye için bir tehdit olur. Ben size soruyorum. Benden daha iyi bilirsiniz, yıllardır. Kürtler ne zaman Türkiye için tehdit olmuş? Lütfen tarihten tek bir örnek verin. Sadece 24 Anayasasından sonra kimliği reddedildiği için hak aramıştır. Hakkını almak için çeşitli araç gelişlere başvurmuştur. O da büyük bir acı arkada bırakmıştır. Gerçekten Kürtler Türkiye ne zaman tehdit olmuş, ne zaman yarı yolda bırakmış, ne zaman çelme atmış? Cumhuriyet kurulurken Kürtler başka bir şey yapamaz mıydı? Yapabilirdi. Kürt temsilcileri bizim ülkemizdir bu, biz birlikte yaşıyoruz demedi mi? İktidarı en sert eleştiren siyasi zeminlerden birisi biziz. Doğru olana doğru diyoruz, haklı olana haklı diyoruz. Yanlış olana yanlış diyoruz, bunun bedelini ödüyoruz. Türkiye'nin en büyük bedelini ödeyen hala bütün yöneticilerin çoğunun içeride olduğu, mahpushanede olduğu, kayyumların her seferinde bize atandığı en büyük tokatı, zulmü yiyen biz olduğumuz bir süreçte 'ya işte anlaşıyorlar bilmem beş yıl sonra şunu yapacaklar'. Çok ayıp. Ben açık söylüyorum. Bak aracınızla söylüyorum. Lütfen toplumu böyle kandırmayın.
Sayın Özgür Özel asla bu süreci bozan bir söylem ve pratikler içine girmedi
Cumhuriyet Halk Partisi çok açık bir şekilde destekledi. 2013-2015'te bu meselenin onlar da Milletçi Hareket Partisi ile birlikte karşısındaydılar. Son süreçte hakkını vermek gerekiyor. Sayın Özgür Özel asla bu süreci bozan bir söylem ve pratikler içine girmedi. Bu da kıymetlidir, bu da değerlidir. Tam da Türkiye'yi düşünen, Türkiye'nin geleceğini düşünen, demokratik bir Türkiye'de kardeşçe kavga etmeden yaşayabilmenin en iyi adımlarından birisi aslında Sayın Özgür Özel'in de ortaya koymuş olduğu bence tavırdır. Dolayısıyla bunu biraz çoğaltmak lazım, büyütmek lazım, korkmamak lazım, kaygılanmamak lazım. Bu topraklarda, bu coğrafyada yaşıyoruz. Bizim kendi ana dilimizi konuşmamız bu ülkeyi bölmez. Zaten konuşuyoruz. Şimdi Türkçe konuşabilir mi? İçinizde bilenler varsa belki Nevzat Bey bilir. Dil hangi ülkeyi bölmüş? Dünyada binlerce dil var. 2000 civarında dil var. 200'e yakın, 200 küsur devlet var. Eğer dil bölseydi şimdi 2000 tane ulus devlet olması gerekiyordu. Dil bölmez. Dili inkar etmek böler. Dili yok saymak böler. O dili kullananları ötekileştiren aslında bölücüdür, bölmeye çalışıyor. Dolayısıyla bunları konuşma yerine, ya ne güzel işte, silah mıydı? Silah devreden çıkıyor. Ne güzel kavgasız, çatışmasız, demokratik bir siyasal zemin oluşacak. Demokratik bir uksal sistem de oluşursa, İnsanların hani kumpas davalarıyla tutuklanmadığı, içeriye atılmadığı, ne bileyim, Türkiye'nin geleceğini gözeten bir anlayışla yargının, diğer işte erklerin de hareket ettiği bir Türkiye herkese kazandırır. Sadece bize değil, Cumhuriyet Halk Partilerine de kazandırır.
Independent Türkçe, Haber Türk