İsrail, önceki gün (27 Eylül 20024 Cuma) düzenlediği saldırılarda Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı hedef aldı.
Tel Aviv yönetiminin düzenlenen saldırılarda Nasrallah'ın öldüğünü açıklamasının ardından Hizbullah, liderleri Hasan Nasrallah'ın İsrail saldırısında hayatını kaybettiğini doğruladı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Zaten İsmail Haniye suikastı ile İsrail, bombanın pimini çekip İran'ın kucağında patlamıştı.
Bu suikast ile İsrail, İran'ın önüne iki seçenek bıraktı: İran, ya İsrail'e boyun eğip büyüttüğü ahtapotun kollarını kesip kısaltacaktı ya da her şeyi göze alıp elindeki ahtapotun bütün kollarını kullanarak harekete geçecekti.
Velayeti İran'da olan Lübnan Hizbullahı, bu vekaletin ilk ve en ağır bedelini ödemek için zaten hep hazırolda beklemekteydi.
Tüm bunların yanında Rusya ve Çin, ABD'nin Kasım'dan sonra seçilecek yeni başkanını beklemeyi ve ona göre bir pozisyon belirlemeyi tercih etti.
Şimdilik temkinli bir bekleyiş var orada.
Yani asıl mesele kasım sonrasında...
Beri taraftan İran, kendisi için çok büyük riskler barındıran İsrail ile doğrudan bir savaşı göze alamadı.
Bununla beraber vekalet savaşı veren ahtapotunun kollarını kısaltmaya ve İsrailli bir Ortadoğu seçeneğini kabullenmeye razı oldu.
Nitekim yakın zamanda şaibeli bir uçak kazasında hayatını kaybeden eski İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin aksine, ılımlı bir siyaset izleyen ve Batı'ya karşı uzlaşmacı bir dil geliştiren yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın bazı demeçleri bu iddiaları doğrular nitelikteydi.
Ne var ki İran'ın bu tavrından pek de tatmin olmayan İsrail, bununla yetinmedi ve İran'ın büyüttüğü ahtapotu tümden imha etmeyi tercih etti.
Sonuç olarak, İsrail Hasan Nasrallah'ı hedef aldığı bu saldırıyla ahtapotu kendi evinde başından vurdu.
İsrail'in temel amacı zaten belli: Haritaları değiştirmek!
Netanyahu'nun BM konseyinde gösterdiği harita bu niyetin en bariz göstergesi.
Evet, Ortadoğu'da haritaların değişeceği bir süreç yaşanıyor.
Öyle görünüyor ki Irak ve Suriye'nin ardından Lübnan'ı da bölünmek bekliyor.
Hatta gelecekte planlanan yeni haritada muhtemelen Lübnan diye bir ülke olmayacak.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi sadece Lübnan ve İran için değil, bütün bölge ülkeleri için büyük riskler barındırıyor.
Bu süreçte kendi iç barışını sağlayamayan her ülke büyük bir tehlike ile yüzleşecektir.
Ne var ki bölgede hiçbir İslam ülkesi böylesi bir yüzleşmeye hazır değil.
Kimisi erkeğin sakalı, kadının saçı derken kıl ve tüyle meşgul; kimisi elinde fırçayla yollara yazılan iki kelimelik Kürtçe yazıyı silmekle meşgul.
Evet, mezhepçilik ve milliyetçilik gibi iki amansız hastalığın pençesine düşmüş Müslüman toplumları, İslam bile birleştirmeye yetemezken, İsrail'in bu pervasız saldırganlığına karşı Müslümanların birleşmesini beklemek sadece bir rüya olsa gerek.
Nitekim asırlardır derin bir uykuda olan milyonlarca Müslüman, bu rüyanın tesiriyle her gün şovenist sloganlar atarak İsrail'i durduracağını düşünüyor ve ilahi bir yardım bekliyor.
Gerçekten olacak iş değil.
Bir yandan bilim üretmeyeceksin!
Teknoloji nedir bilmeyeceksin!
Çağ dışı şeylerle uğraşıp çağın gerisine düşeceksin!
Diğer yandan kalkıp "Allah bizimle beraberdir. Zafer bizimdir" sloganlarıyla kendini kandırıp böbürleneceksin.
Ve sonra, nasıl bir gaflette olduğunu anca rezil bir hale düşünce öğreneceksin.
Zira zafer; slogan atanların değil, aklını kullananlarındır!
Kıl ve tüyle vakit geçirenlerin değil; bilim ve teknolojiyle ilerleyenlerindir!
Sıcak yatağında siper alıp bastonuyla savaştığını söyleyerek palavra atanların değil; bilgisayar başında tek bir tuşla siber saldırı başlatıp adamın cebindeki telsizi patlatanlarındır!
Bir de bu rezilliğinize Allah'ı karıştırmayın ve "Allah bizimledir" falan diyerek de kendinizi boşuna kandırmayın.
Bir düşünün hele, Allah niye sizlerle olsun ki?
Zira Allah, ilim ve hikmet sahibidir; tembel ve korkak cahillerle işi olmaz.
O, her dem düşünenlerle ve akıl sahipleriyle beraberdir; aklını yitirmiş düşkünlerle işi ne?
Velhasıl, şairin dediği üzere;
İslam, kitaplarda ve Müslüman ise mezarlarda.
Aman dirileri hiç sorma!
Onlar, ölümden daha beter derin bir uykuda.
Yani ne dersek boşuna.
O halde hepsinin ruhuna; El Fatiha!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish