ABD üniversite kampüslerinin basılmasının ardından, acaba ABD'li Senatör Bernie Sanders'ın dediği gibi, "Biden'ın Vietnam'ı" ile mi karşı karşıyayız?
Çadırların sökülmesi, utanç verici ve aşırı güç kullanımı, trafiği engellemeyen, açık ve yakın bir tehlike oluşturmayan, sadece siyasi bir müttefiki rahatsız eden bir oturma eyleminin dağıtılmasından sonra, her zaman özgürlüğüyle gurur duyan bir ülkede özgürlükler için büyük bir gerileme yaşandı.
Yaşananlar, her zaman kamu özgürlüklerini ve ifade hakkını korumaktan övgüyle söz eden bir ülkede özgürlükler açısından büyük bir gerilemeye neden oldu.
Seçkin Amerikan üniversitelerinde polis tarafından sıkılan göz yaşartıcı gazlar kampüsleri boğarken, Teksas, Yale, Columbia, Güney Kaliforniya ve Colorado Denver dahil olmak üzere birçok üniversitede yüzlerce polis kampüsleri bastı.
Filistin yanlısı öğrenciler kelepçelendi ve gözaltına alındı.
Hatta Amerikan üniversitelerinde saygınlığı yüksek olan profesörler ve bilim adamları da gözaltına alındı.
Kuzey Carolina ve Arizona'daki üniversitelerde oturma kampları kuruldu.
Protestolar Manhattan'daki Columbia Üniversitesi, Atlanta'daki Emory Üniversitesi, Los Angeles'taki Güney Kaliforniya Üniversitesi, Boston'daki Emerson Koleji, Austin'deki Teksas Üniversitesi ve Princeton, Minnesota, Indiana ve Washington üniversitelerini de kapsadı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Biden yönetiminin ABD üniversitelerindeki oturma eylemlerini ele alış biçimi eleştirilerin odağına oturdu.
Zira bunu "Biden'ın Vietnam'ı" olarak tanımlayan tek kişi ABD'li Senatör Bernie Sanders değil.
Bu da Biden'ın seçim pozisyonunu olduğundan daha fazla zayıflatmak anlamına geliyor.
Diğer taraftan bazı Demokratlar da üniversite kampüslerinde aşırı polis gücü kullanılmasını ve hatta polisin oturma eylemlerini dağıtmak için çevik kuvvet yöntemleri kullanmasını eleştirdi.
Oturma eylemlerini silah zoruyla dağıtmanın antisemitizm olduğu iddiası yanlış.
Çünkü bazı Yahudi öğrenciler, Gazze Şeridi'ndeki savaşın durdurulmasına karşı olmadıklarını, aksine Gazze Şeridi'ndeki anlamsız savaşın durdurulmasını desteklediklerini ve Amerikan üniversitelerindeki oturma eylemlerini kendilerine yönelik bir tehdit olarak görmediklerini ifade ediyor.
Gerçek şu ki, Gazze Şeridi'ndeki Araplar da Sami'dir.
Tarih, Arapların da Sami ırkından geldiğini kanıtlamaktadır.
Sam bin Nuh'un oğullarının büyük çoğunluğu Araptır; Yahudiler tek Sami değildir.
Birçok üniversitede çadırların sökülmesi ve seçkin Amerikan üniversitelerinde Gazze Şeridi'ndeki savaşı protesto eden iki binden fazla öğrencinin yumuşak güçler tarafından tutuklanmasının ardından, "özgürlüklerin" destekçisi ABD yönetiminin Amerikan üniversitelerindeki oturma eylemlerini güç kullanarak dağıtmaya karar vermesi, ABD yönetiminin yıllardır dilinden düşürmediği ifade özgürlüğü ve demokrasi için bir gerilemedir ve Amerikan demokrasi tarihinde bir emsal teşkil etmektedir.
ABD yetkililerinin ve polisinin davranışı, Arap askeri diktatörlüklerinin davranışına çok benziyordu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), "ABD üniversite yönetimleri İsrail hükümetine yönelik eleştirileri 'antisemitik' olarak nitelendirmemeye dikkat etmeli, üniversiteler protestoları bastırmak için güçlerini kötüye kullanmamalı ve insanların toplanma ve ifade özgürlüğü haklarını korumalıdır" açıklamasında bulundu.
Arap öğrenci hafızasında, özellikle de hiç de demokratik olarak tanımlanmayan küçük bir ülkede, Libya'da, özellikle de Altın Çağ olarak tanımlanan Libya kraliyet döneminde, üniversiteler dokunulmazdı ve herhangi bir polisin üniversite kampüsüne girmesini engelleyen bir kraliyet kararnamesi vardı.
Örnek vermek gerekirse, Bingazi Üniversitesi'ndeki öğrenciler polise taş attı ve polis memurları üniversiteye giremedi.
Çünkü polis üniforması ve silahlarla girmelerini engelleyen bir kraliyet kararnamesi vardı.
Ardından Cumhuriyet dönemi geldi ve 7 Nisan katliamları olarak bilinen olayda Libya üniversitelerinde öğrenciler asıldı.
Ancak bu totaliter olarak nitelendirilen bir rejim tarafından yapılmıştı, peki ya şimdi Biden yönetimindeki ABD'nin yaptıklarına ne demeli?
Demokrasi ve özgürlükler ülkesinde özgürlükleri bastırmak ve üniversite kampüsüne girmek için sopalar, coplar ve hatta mermiler kullanıldı.
ABD'li üniversite öğrencileri hükümetlerine karşı ayaklandı.
Çünkü hükümet hiçbir koşul öne sürmeden açık çekle savaşı destekliyor; ABD güçleri insansız hava araçları (İHA), casus gemileri, iletişim ve sinyal bozucularıyla lojistik olarak savaşa katılıyor.
Bu nedenle ABD'li üniversite öğrencilerinin gözünde ABD Gazze Şeridi'ndeki savaşın bir ortağı.
ABD polisinin öğrencilere karşı kullandığı güç, dört başörtülü öğrencinin başörtülerinin çıkarılmasıyla sonuçlandı ki bu, ırk ayrımcılığı olarak kabul edilir. Yaşanan hadise bireysel bir olay olabilir, ancak bunu bireysel kılacak olan faillerin yargılanması ve cezalandırılmasıdır.
Protestolar, özellikle de üniversite sezonunun en yoğun olduğu döneme denk geldiği için, başkan adayları ve hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partiler arasında gerçek bir tartışmaya dönüştü.
Her zaman özgürlükten dem vuran bir ülkede oturma eylemlerini bu şekilde kırmak ve özgürlükleri bastırmak, dünyanın en büyük gücüne ve bu ülkenin anayasasına karşı büyük bir suçtur.
Biden yetkililerinin oturma eylemini dağıtarak ve hatta finansmanı kesmekle tehdit ederek uyguladığı öğrenci düşmanlığı, öğrencilerin ve üniversitelerin finansman ihtiyacına karşı açık bir özgürlük ihlali ve şantaj anlamına gelmektedir.
Kuşkusuz bu, Amerikan toplumu üzerinde olumsuz bir etki yaratacak ve ABD başkanlık seçimlerinde tabloyu ve sonucu değiştirecektir.
Ancak bütün bunlardan daha ciddi olan, tüm bunların dünya ülkelerini demokrasi ve kamu özgürlüklerini benimsemeye çağıran ABD'nin güvenilirliğine vereceği zarardır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.