Erdoğan 12 yıl aradan sonra 22 Nisan Pazartesi günü Bağdat ve Erbil'e önemli bir ziyaret yapacak.
Bu ziyaret, aslında geçen yıl planlanmıştı ancak taraflar arasındaki pürüzlerin giderilememesi nedeniyle ertelenmişti.
Kendine bir çıkış arayan ve yeniden inşa sürecini yaşayan Irak için Erdoğan'ın ziyareti özel bir anlam taşıyor.
Zira Sudani, ABD'den döner dönmez ayağının tozuyla Erdoğan'ı karşılayacak.
Savaş, çatışma, terör, mezhep kavgaları, istikrarsızlık ve kaos ile anılmak istemeyen Irak, kendisine yeni bir yol arıyor.
Selefi Mustafa el-Kazımi'nin başlattığı değişim dalgasını beklentilerin çok üstünde olumlu bir noktaya taşıyan Muhammed Şiya es-Sudani, Maliki'den sonra Irak'ın en etkili başbakanı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Ülkede 2 dönem başbakanlık yapan ve ülkeye kısmi bir istikrar getiren Maliki, hala Irak'ın en etkili ve icraatçı başbakanı olarak görülüyor. Maliki, ikinci döneminin sonlarını saymazsak Kürtlerle de en iyi ilişkileri kuran liderdi.
Erdoğan'ın ziyareti, gelişim ve kalkınma yolunda büyük atılımlar yapmak isteyen Irak'ın tam dönüm noktasında gerçekleşiyor.
Yukarıda işaret ettiğimiz istikrar, güvenlik ve huzura on yıllardır aç olan Irak, bir kurtuluş yolu arıyor.
ABD ile İran arasındaki rekabette iyice sıkışan ve 6-7 yıldır ibrenin iyice Tahran'a döndüğü bir süreçte Bağdat'ın batı dünyası ve onun giriş kapısı olan Türkiye ile geliştirdiği ilişkiler son derece hayati öneme haiz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kalkınma Yolu olarak adlandırılan mega proje gerçekleşirse Irak kalkınma yolunda büyük bir adım atmış olur.
Irak, yeni bir çıkış arıyor ve Türkiye de ekonomik açıdan sıkıntılı bir dönemden geçiyor.
Irak, petrolünü uluslararası pazara daha rahat ulaştırmak, dünya ile entegrasyonunu güçlendirmek ve üzerindeki olumsuz algıları yıkmak istiyor.
Türkiye de ekonomisini rahatlatmak için enerji kaynaklarına ve ticaret güzergahlarına ihtiyaç duyuyor.
Bu açıdan bakılınca talep ve arz dengesinin sağlandığını görebiliyoruz. Ancak çok önemli bir sorun var; Türkiye'nin Irak'taki önceliği ile Irak'ın Türkiye'den beklentisi çok farklı.
Irak'ın beklentisi ile Türkiye'nin Irak'taki önceliği arasındaki makas çok büyük.
Türkiye, her şeyden önce Irak'ı "terörle mücadele sahası" olarak görüyor ve olaya güvenlik eksenli yaklaşıyor.
Irak ise bambaşka bir yerde. Irak, konuyu askeri, terör, güvenlik ve çatışmaların tamamen dışında görüyor.
Bağdat, Türkiye'nin hassasiyetlerini yok saymıyor fakat öncelikleri Ankara'nın gündeminden çok çok farklı.
Irak ile Türkiye arasındaki farkı şöyle açalım:
Bağdat, "Kalkınma Yolu" projesiyle dünyaya açılmak ve yeni yüzüyle görülmek istiyor.
Irak'ın artık güvenli, istikrarlı ve terörden arındırılmış bir ülke olduğu imajını yaymak istiyor.
O yüzden Sudani, açıklamalarında IŞİD tehlikesinin kalmadığını sürekli vurgulama gereği duyuyor.
Türkiye ise yaz aylarında yeni bir sınır ötesi operasyon gerçekleştirerek Irak'ın "terör", "çatışma", "savaş", "kaos" ve "güvensizlikle" anılmasını doğuracak bir adım atmak istiyor.
Türkiye'nin operasyonları genişlettiği, ilerlettiği bir süreçte "Kalkınma Yolu" projesinin ilerlemesi nasıl mümkün olabilir?
Bu gelişme Irak'ın hala çatışmalar ülkesi olduğu algısını besler ve başka ülkelerin yaklaşımlarını da çok etkiler.
Yukarıda saydığımız nedenler Erdoğan'ın da ziyaretini geciktiren temel anlaşmazlık konularını da oluşturuyor.
Elbette sadece bu değil fakat hala aşılamamış, ara formüllerle üstü örtülmüş ve krize her an dönüşme potansiyeli taşıyan bir sorundur.
Konunun daha iyi anlaşılması için Sudani'nin ABD ziyaretinde görüştüğü kişilere ve verdiği mesajlara bir göz atalım ve analizimize devam edelim:
ABD Başkanı Biden, Dışişleri Bakanı Blinken, Savunma Bakanı Austin, İç Güvenlik Bakanı Alejandro Mayorkas, Lockheed Martin (F16 uçaklarını üreten firma) yöneticileri, JPMorgan Bank Başkan Yardımcısı Sayın Daniel Zelikow ve beraberindeki heyet, Demokrat Parti Senatörü ve Dış İlişkiler-Silahlı Hizmetler Komitesi Üyesi Tim Kaine ve beraberindeki heyet, ABD Temsilciler Meclisi Demokratik Grubu Başkanı Bay Seth Molten, Amerikan Buğday Konseyi Başkanı Sayın Vince Peterson, Cumhuriyetçi ve Demokrat Kongre Üyeleri, ABD Hazine Müsteşar Yardımcısı Deputy Secretary Wally Adeyemo, Stellar Energy CEO'su Peter Gibson, Çekya Başbakanı Petr Fiala
Şimdi verdiği mesajlara bakalım:
"Gerilim düşürülmeli ve misillemeler durmalı."
"Bölge bu olayları kaldıramaz."
"Acil ve pratik önlemler lazım."
"Irak çatışma alanına çevrilemez."
"IŞİD artık tehdit değildir."
ABD yönetiminin üç ismi dışında yaptığı görüşmelerin tamamında ekonomik kalkınma, enerji alanındaki yatırımlar, altyapı hizmetlerinin güçlendirilmesi, mali engellerin kaldırılması ve istikrarın korunması gibi konular öne çıkıyor.
Sudani, enerji, teknoloji, endüstri, inşaat ve tarım alanında faaliyet yürüten ABD'li şirketlerle yaptığı görüşmelerin tamamında aynı mesajı veriyor:
"Gelin yatırım yapın, Irak'ın gelişmesine destek verin."
Sudani, bunun için İsrail'e desteği ve İran'a karşı şahin tutumuyla bilinen Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ile de görüşüyor, Honeywell ve Baker Hughes yöneticileri ile de görüşüyor.
ABD'de 15 Nisan'dan bu yana yoğun temaslarını sürdüren Sudani'nin temel önceliği kalkınma ve tek gündemi ülkenin yeni bir rotaya girmesi.
Bu doğrultuda yaptığı ve sonuç da alacağı aşikâr olan görüşmelerin ardından Bağdat'a döndüğünde Erdoğan'ın "terör gündemine" ve "savaş-çatışma" önceliğine sıcak yaklaşması mümkün olabilir mi?
Erdoğan'ın Eylül 2023'te gerçekleşmesi planan ziyaretinin bu haftaya kadar ertelenmesinin nedeni de yukarıda işaret ettiğimiz gibi iki devletin gündeminin ve önceliğinin çok farklı olmasıdır.
Yani ortaklaştıkları, uzlaşı sağlayabildikleri ve üzerinde ilerleyebilecekleri çok fazla başlık yoktu. Olan başlıklar da hep sorunlu ve derin anlaşmazlıkların olduğu konuları içeriyordu.
Gelinen aşamada Türkiye'nin Irak gündemine yaklaşmak için adım attığını düşünüyorum.
Fidan, Güler ve Kalın'ın geçen ay Bağdat'a yaptıkları görüşmede Iraklı yetkililerle yaptıkları "terör zirvesinden" umdukları gibi bir sonuç çıkmadı.
Türkiye, kendi "terör" gündemini Irak'ın da öncelikli konuları arasında eklemek için çok uğraştı ancak Irak'ın şu an için asla kabul edemeyeceği konuların başında sıcak çatışma, savaş ve istikrara zarar verecek operasyonlar geliyor.
Bu çerçeveden bakınca Erdoğan'ın Iraklı yetkililerle yapacağı konularda da ekonomik, yatırım, turizm, kalkınma ve ticaret hacminin genişletilmesi gibi konuların öne çıkmasına şahit olmamız yüksek bir olasılıktır.
Erdoğan, Bağdat'ın ardından Erbil'e de geçeceğini ve IKB ile Irak hükümeti arasındaki anlaşmazlık konularının da ele alınacağını söyledi.
Bu bence çok önemli bir husus. Erdoğan, uzun aradan sonra Irak'ta Kürtlerin yaşadığı sorunları da gündemine alıyor ve bunun için diplomasi yürütüyor.
Bu da bize Türkiye'nin "güvenlik eksenli politikalara" son yıllardaki kadar ağırlık vermeyebileceğini, Erbil ile ilişkilerde de olumlu bir ivme yakalanabileceği ihtimalinin güçlü olduğunu gösteriyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish