Akdeniz'de bir Türk Dubai'si

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Yakın çevrem bilir, ben eskiden ülkenin belli başlı sorunları konusunda bir fikir ortaya atar, arkadaşlar arasındaki sohbet ortamlarında bunları hararetli bir şekilde savunurdum. 

İlginçtir, yıllardır savunduğum bu projelerin birçoğu AK Parti iktidarı döneminde gerçekleştirildi.

1990'lı yıllarda pek çok ortamda ısrarla önerdiğim projelerden biri, dağılan Sovyetler Birliği'nde işsiz kalan Sovyet bilim adamlarını cazip maaşlarla ülkeye getirip onlardan roket, füze, tank ve savaş uçağı yapımını öğrenmek, böylece savunma sanayiinde Türkiye'nin dışa bağımlılığını ortadan kaldırmaktı.  

Hatırlayanlar olacaktır, o yıllarda Türkiye'de bir Nataşa furyası başlamıştı ve gazetelerin yazdığına göre, Türk insanının Nataşalar için harcadığı para aylık 50 milyon dolar civarındaydı.

Bense elimizdeki sınırlı imkanları Rus hayat kadınları yerine Rus bilimini ithal etmek için kullanmamız gerektiğini savunuyordum. Israrla söylediğim şuydu:

Gelin, Samsun'da eğitim dili Rusça olan 10 bin öğrenci kapasiteli bir üniversite kuralım. Rusya'da işsiz kalan, atom, fizik, kimya ve matematik gibi dallarda en iyi olan profesörleri Batı'dakinden iki-üç kat daha fazla maaşla işe alalım ve onlardan savunma sanayi araçlarının üretimini öğrenelim.

Böylece hem birkaç yılda savunma alanında dışa bağımlılığımız ortadan kalkacak hem de 10 bin Rusça bilen genç bir kadro ile 300 milyonluk eski Sovyet coğrafyasında daha rahat at koşturabileceğiz.


O yıllarda birkaç konferansta bu görüşlerimi dile getirsem de kimseye sesimi duyuramadım. Ama benim dediklerimi İran yapmaya başladı.

Rusya ve Ukrayna'dan 200 kadar bilim adamını getirerek önce Buşehr ve Tebriz'de atom santrallerini kurdu, ardından onların yardımıyla Şahap füzelerinin yapımına başladı. 

1990'lı yıllarda Rusya maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin gözünde sadece petrol ve doğalgaz kaynağı, ortalama Türk vatandaşının gözündeyse uzun bacaklı, mavi gözlü sarışın kadın demekti.

Oysa Rusya, büyük bir enerji kaynağı olmanın yanında teknoloji, edebiyat, spor, uzay ve daha birçok alanda kendisinden bir şeyler öğrenebileceğimiz büyük bir komşumuzdu.

Ama biz Rusya deyince zikrettiğim iki nesne dışında bir şey görmüyorduk. (O yıllarda benim dediklerimi yapmış olsaydık, S-400'leri kendimiz üretiyor olacaktık)

2011 yılında Suriye savaşı başladığında ve sınırdan DAİŞ ve PKK tacizleri gerçekleştiğinde, ben sınırdan 50-60 kilometre içeri girip orada tampon bir bölge oluşturmayı teklif ettim.

Solcu birçok arkadaş, "Bu düpedüz komşuyu işgal demek, sen nasıl işgali savunursun" diye çıkışmıştı.

Benim cevabım şuydu:

Suriye'de kendi topraklarını kontrol edemeyen bir yönetim var ve sınır güvenliğimiz tehdit altında olduğu için de müdahale etmek, bizim hakkımız. 


20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde hem savunma sanayii alanında büyük atılımlar gerçekleştirildi hem de tam da benim istediğim gibi Suriye'de sınırın öte tarafında güvenli bir bölge oluşturuldu. 

Şimdi aklımdan geçen, daha doğrusu bende artık sabit bir fikir haline gelen bir projem daha var.

Gelin, Akdeniz kıyısında Dubai'ye rakip olabilecek bir kent kuralım, daha doğrusu Antalya'yı Dubai, Şanghay ve Singapur karışımı büyük bir kente dönüştürelim; turizmin yanı sıra, sanayi, ticaret ve finans merkezi olsun. 

Antalya'nın kıyıları birinci sınıf zengin turistlerle dolup taşarken Antalya limanı gemilerle tekstilden meyve-sebzeye, sanayi ürünlerinden ham maddeye kadar bin bir çeşit mal ve ürünü dünyanın dört bir yanına taşısın.

Milyonlarca insan iş için Antalya'ya yerleşirken İstanbul rahat bir nefes alsın.

Böylece İstanbul'un yerel yöneticileri ve hükümet de beklenen büyük depreme hazırlık olarak kentsel dönüşümü daha rahat gerçekleştirebilsin. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

AK Parti 20 yıllık iktidarı boyunca dosta düşmana parmak ısırtacak olağanüstü işler gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarının son devresinde bunu da gerçekleştirirse, Türkiye'nin ihracatı hedeflenen rakam 500 milyar dolara rahatça ulaşabilir. 

Türkiye'yi birinci sınıf ülkelerin ligine çıkarmak için Karadeniz ve Akdeniz kıyılarımızda Şanghay ve Dubai benzeri birer büyük sanayi ve ticaret kenti kurmamız şart.

Mademki, insan hakları, demokratikleşme ve bireysel özgürlükler konusunda istediğimiz seviyeye gelemiyoruz, o zaman Çin usulü bir kalkınma gerçekleştirerek bu açığımızı bir ölçüde de olsa telafi edebiliriz.

Diğer bir deyişle, Ortadoğu'nun ABD'si olamıyorsak, bari bölgenin Çin'i olup dört bir yana mal ve hizmet satalım. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU