İki tabutu taşıyan kişi gitmek için izin istiyor

Birkaç gün önce bölge rüzgarlarının istediği gibi esmemesi üzerine Canbolat parti başkanlığından da istifa etti. Zehirli kadehlerden uzaklaşma umuduyla boksçular kulübünden ayrıldı

Lübnan'daki Dürzi İlerici Sosyalist Partisi lideri Velid Canbolat / Fotoğraf: AA

Muhtara lideri, coğrafyanın dönemeçleri ile tarihin tuzakları arasında yaşar. Mart 1977'de Velid Canbolat bana o acılı ve uzun günün öyküsünü anlattığında aklıma bu tanımlama geldi.

Hâlâ 20'li yaşlarının ikinci yarısındaydı. O dönemde her zaman olduğu gibi hayallerle dolu, özgürlüğe ve hayata mutlak şekilde düşkün bir gençti.

Aniden o kötü haber geldi. Kemal Canbolat isimli yurtsever şahsiyetin yolculuğu bir avuç kurşunla noktalanmıştı.

Haber, deprem etkisi yarattı, hem de hedef alınan kişi yolculuğunun sona yaklaştığına, bir kurşunun onu aradığına, ne zaman geleceğini neredeyse bildiğine dair inancını saklamamasına rağmen.

Velid, Beyrut-Şuf yolunu tuttu ve taşıdığı tabanca, babasına olan kederine ilave olarak neredeyse başını da belaya sokuyordu.


Muhtara Sarayı meydanında onu gözyaşları ve öfkenin karıştığı gözler karşıladı. İntikam arzusunun kokusunu alıyordu ve suçlu Suriye rejimiydi.

Kaderin acı bir saatte göreve çağırdığı genç adam zor kararlar vermek zorundaydı. Gözyaşlarını gözünden kovdu ve kalabalığa şehitleri için ağlamanın Dürzilerin adeti olmadığını söyledi.

Suikastla hiçbir ilgisi olmayan yakın veya uzak komşuları hedef alan misilleme eylemlerini dizginledi. O gece Velid'in hayatı değişti.

Coğrafyanın dönemeçleri ile tarihin tuzakları arasındaki o korkunç çarpışmalarda atalarından epeycesinin öldürüldüğünü hatırladı. Kaderine teslim oldu ve onunla onlarca yıl oynadı.


O uzun günden bugüne anavatanın savaşlarında, barışmalarında, uzlaşılarında ve çöküşlerinde Velid Canbolat hep var oldu.

Zekâsı ve tarzıyla herkesi şaşırttı. Cesareti bazen pervasızlığa varıyordu. Özürleri bazen yenilgi noktasına yaklaşıyordu.

Her iki durumda da derin kökleri ona, dalgaları ne kadar şiddetli olursa olsun nehirde boğulmaktan kurtulma fırsatı verdi.

Yetenekli bir yüzücüydü. Bir dalgayı kırarken, bir diğerinin altında kalıyordu. Güçlü ve zayıf yönlerinin farkındaydı. Kırmızı çizgileri biliyordu ve bazı aşamalarda onları aşmak istiyordu.


Köylerin meseleleri ve ihtiyaçları ile meşguldü, küçük haritalarına ve hassasiyetlerine aşinaydı ama gözü hep şiddetli ve kasvetli Ortadoğu'dan esen rüzgarları izliyordu.

Bölgesel fırtınalarda her zaman iki büklüm olan, kırılgan, bölgede her sınırları aşan bir liderlik doğduğunda ipleri kesilecek bir oluşumun kurulmasında rol oynayan küçük bir dini grubun lideriydi.

Mısır'da Cemal Abdunnasır, Suriye'de Hafız Esad, daha sonra da İran'da Humeyni liderliği doğduğunda, kırılgan oluşumun başına hep bu geldi.


Yaklaşık yarım yüzyıl boyunca, Velid Canbolat, yalnızca büyük bir rolün kendisini koruyabileceği küçük bir dini grubun lideri oldu.

Muhtara'nın liderinin kaderi, dönemeçlerde safların önünde olmak, rüzgâr gemisinin hesapları ve hayallerinin tersine estiğinde de geriye çekilip hayal kırıklıklarıyla takılmaktı.

Yolculuğun başında babasının tabutunu Muhtara toprağına gömdü ve derin yarasını sakladı.

40 gün sonra, ölümcül darbeyi zamanın dondurucusunda saklamak istercesine Hafız Esad ile el sıkıştı.

5 yıl boyunca Kemal Canbolat, Yaser Arafat ve Hafız Esad'ın dahil olduğu zorlu üçgende babasının koltuğunu işgal etti.  

Davası ve bağımsız kararıyla kendisini sürgününe taşıyacak gemiye binen Arafat'ı uğurladığı gün, karşısında Beyrut-Şam yolundan başka bir yol bulamadı ve o da bu yola girdi.

Böylece 1983'te Hafız Esed Şamı ile Yuri Andropov Moskovası'nın desteği ve silahları ile "Dağ Savaşı"nda Marunileri yendi.
 


Velid Canbolat birkaç yıldır yorgunluk belirtileri gösteriyor. Büyükler kulübündeki kavgalara alışık ama şimdi oyun değişiyor.

Düellolar artık enkaz altında yapılıyor ve bu düellolarda zaferler kayıplardan başka bir şey vadetmiyor.

Dost ve düşman haritası değişti ve Lübnan denklemi, savaşlarının ve mütarekelerinin kuralları enstitüsünden mezun olmayan şahinlerin mantığı galip geldi.

Kemal Canbolat ve aynı zamanda Yaser Arafat'a en yakın isimlerden olan Lübnanlı Muhsin İbrahim ile bir görüşmemde, Lübnan'daki savaşların ve Lübnan'a karşı savaşların cenazelerini saymıştık.

Cenazeler çoktu. Suikast sezonu uzundu. İki cumhurbaşkanını, iki başbakanı, siyasetçileri, gazetecileri ve güvenlik görevlilerini yutmuştu.

İbrahim, hem lideri hem de projesini öldüren ve dönüm noktası oluşturan 3 suikast üzerinde durdu;  Kemal Canbolat suikastı, Beşir Cemayel suikastı ve Refik Hariri suikastı.

Bu tabutlardan her birinin ağırlığının ölümcül sayıldığını ve Velid'in iki tabut taşıyan tek kişi olduğunu söyledi.

O, hem babasının hem de Refik Hariri'nin tabutunu taşıyordu. 2005'ten sonraki suikast baharını, Canbolat'ın nasıl her cenazede safların önünde yer aldığını, yaralıları nasıl ayağa kaldırdığını, coğrafyanın yüküne kapıyı kapatır gibi ileriye gittiğini hatırladım.


Onlarca yıl içinde Velid Canbolat bir zehri yudumlama ustasına dönüştü. Darbeler indiriyor ve benzer darbeler alıyordu.

Bazen doğru bazen hata yapıyordu. Kimi zaman ılımlı kimi zaman katıydı. Ama zehir kadehi her zaman dudaklarına yakın oldu.

Suikastlar zehrini, özürler zehrini, istisnasız bütün şehitlerin kanını heba eden Lübnan'ın rengini, ruhunu, rolünü ve istikrarını yok eden tavizler zehrini yudumladı.

7 Mayıs 2008'deki dozdan sonra, kendini yeniden konumlandırdı ve sorununun artık sadece onunla olmadığı kanaatiyle yeniden Şam yolunu tuttu.

Ancak Suriye içinde ve Suriye'ye karşı patlak veren çatışma, tüm taleplerini, hesaplarını ve yaralarını uyandırdı.


Muhsin İbrahim'in, Hafız Esad ile Kemal Canbolat arasındaki ünlü başarısız görüşmeyle ilgili söylediklerini hatırladım.

Anlaşmazlığın özünün, Lübnanlı liderin Esad'ın Lübnan'ı yönetme, onu ehlileştirme ve geleceğini kendi sözlüğünün dışında oluşturma hakkını tanımaması olduğunu söylemişti.

Canbolat'ın boyun eğmiş ve gelecek hadiselere imza atmış birisi olarak tarihe geçmek istemediğini eklemişti.

Velid'in de bu endişeyi taşıdığını, Lübnan'ın dengelerine, özelliklerine ve sözlüğüne karşı beklenen darbelerde imzası olmadan kaybetmeyi, tarihi hakem tayin etmeyi tercih ettiğine dikkat çekmişti.


Bir boksör için saatine bakıp başarıları ve başarısızlıklarıyla zamanının bittiği sonucuna varmak ne kadar zor.

Varisini düşmanlıklar, ittifaklar ve zehirler nehri mirasına mecbur etmemek için liderliği ve yükü devretmesi gerektiğini anlamak onun için ne kadar çetin.

Canbolat, 6 yıl önce liderliği oğlu Timur'a devretmişti.  Ama belki de farklı bir zamanın ve farklı yaklaşımların evladı olan yeni Muhtara liderinin önündeki mayınların temizlenmesine katkıda bulunmak için İlerici Sosyalist Parti'nin başkanlığını elinde tutmuştu.

Birkaç gün önce bölge rüzgarlarının istediği gibi esmemesi üzerine Canbolat parti başkanlığından da istifa etti. Zehirli kadehlerden uzaklaşma umuduyla boksçular kulübünden ayrıldı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU