Sudan… Tekrar tuzağa düşmeyelim

Arap dünyasında Sudan meselesine öncelik verilmeli. Sudan, Arap dışı bölgesel projeler karşısında savunulmayı ve desteklenmeyi hak eden bir Arap projesinin önemli bir parçasıydı ve hala da öyle

Arap Birliği'nde dışişleri bakanlarından Suriye ve Sudan konusunda olağanüstü toplantı / Fotoğraf: AFP (Arşiv)

Genel olarak çatışmaların en kötü yanı başladıktan sonra ne zaman biteceklerini bilmememiz.

Arap ve Ortadoğu bölgemizdeki çatışmaların en zor yanı, tırmandırma faktörlerinin sürekli canlı olması ve yangınları daha da yükseltmek için uzanan ellerin amaçlarına ulaşana kadar vazgeçmemeleri sebebiyle, olması gerekenden uzun sürmesidir.

Şu anda Sudan'dan bahsederken geçmişe, yaşananların arka planına ve bundan kimin sorumlu olduğuna dalmamalıyız.

Zira ayrıntılara aşırı dalmak, durumun gerçekliğini ve ilk kıvılcımları askeri oluşum ile sivil oluşum arasındaki şiddetli çekişmenin sonucunda çıkan çatışmanın esas noktasını gözden kaçırmamıza neden olabilir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Olaylar hızla gelişti ve çekişme, askeri bileşenin kendi içine kaydı. Ardından askeri oluşumun kanatları arasındaki bir çatışmaya dönüştü.

Böylece diyalog ve siyasi anlaşmazlık yerini silahlı mücadeleye bırakmış oldu.

Kardeş Sudan'ın başına gelen felaket, ülkeyi gerçek bir yol ayrımı ve devlet ile devletsizlik arasında zorlu bir seçim sınavı ile karşı karşıya bırakıyor.

Bu durum karşısında çok ciddi tedbir alınması gerek. Zira çatışma durmazsa, kapının ardında bütün ihtimallere açık korkunç bir senaryo bekliyor.

Yakın sonuçlar, kaos ve acının kaide, istikrarın ise istisna olduğu bir ülkede iç çatışmanın her şeyi yerle yeksân ettiğini gösteriyor.

Sorun şu ki, bugün Sudan'da yaşananlar bir 'iç mesele'den fazlası. Bunu bir iç mesele olarak saymayı bir kez daha düşünmek gerek.

Çünkü yaşananlar bazı açılardan bir iç mesele olabilse de, bunların keskin ve hızlı yansımaları, halihazırda birçok krizle boğuşan bir bölge üzerindeki güvenlik, ekonomik ve insani baskıları artırıyor.

Bölge daha fazla krizi kaldırabilecek gibi görünmüyor. Bölgedeki merkezi konumu ve bir dizi Arap ve Afrika bağlantısından ötürü Sudan'ın istikrarı bölgesel bir öncelik teşkil ediyor.

Bu ülkenin karışması bölgesel ve uluslararası barış ve güvenlik için gerçek bir tehdit oluşturuyor.


Sudan'ı çevreleyen yedi ülkenin durumuna hızla göz attığımızda, bu ülkelerin yeterince iç kaygılar ve ekonomik baskılardan muzdarip olduğunu görüyoruz.

Sudan'a komşu olan ve son derece sıkıntılı ekonomik ve güvenlik durumlarından geçen çok sayıda ülke de cabası.

Bunlardan bazıları hala, patlamaya hazır bir bomba yaratan iç çatışmalara ve savaşlara tanık oluyor.

Sudan krizine yönelik bölgesel ve uluslararası yaklaşımların sorunlarından biri, önerilen girişimlerden bazılarının yalnızca ateşkesten bahsedip Sudan'ın iç kesimlerine istikrar getirmek için sürdürülebilir çözümler bulmayı veya bu çatışmayı körükleyen etkenleri ve sebepleri sıfırlamayı ele almamasıdır.

Çatışmanın nedenleri gerçekçi ve kararlı bir şekilde ele alınmazsa, bunların tekrar etme ihtimali uzun bir süre devam edecek.

Bu yüzden Arap dünyasında Sudan meselesine öncelik verilmeli. Sudan, Arap dışı bölgesel projeler karşısında savunulmayı ve desteklenmeyi hak eden bir Arap projesinin önemli bir parçasıydı ve hala da öyle.

Sudan'ın kaybedilmesi ve kaos batağına düşmesi hiç şüphesiz, Arap ulusal güvenlik sistemine ağır bir darbe indirecek ve çok sayıda ülkede çıkan son on yılın rüzgarlarının dağıttıklarını zar zor toplamaya çalışan bölgenin zararına olacaktır.

Bu nedenle, Sudan krizi, bunun bölgesel yansımaları ve işlerin varacağı noktaya ilişkin korkuların Riyad'da yapılacak gelecek Arap zirvesinin gündeminde olacağını düşünüyorum.

Durumla hızlı ve kararlı bir şekilde başa çıkmak için net bir Arap yaklaşımı oluşturulmalı ki; gerilime sebebiyet veren konuları ihmal etme tuzağına düşmeyelim, farklı dış güçler bu meselelere müdahil olmasın ve işlerin karmaşıklaşmasıyla çözümler bölgesel ve uluslararası çatışmaların dumanının arkasında kalmasın.
 


Bölgedeki birçok krizin yansımaları açısından bugün yaşadığımız şey, bu krizlerde etkin bir Arap varlığının olmamasının sonucudur.

Araplar, Suriye ve Irak gibi Arap bölgesindeki önemli ülkelerin yaşadıklarını hala hatırlıyor olmalı.

Belki de şu an Suriye meselesinin Arap iradesinden çıkarılmasının etkilerini görüyoruz. Arap ülkeleri Sudan konusunda aynı şeyi yapmamalı.

Sudan'ın geleceğinin tehlikeli bir dönemeçten geçtiğinin ve etkin Arap ülkelerinin sahada uygulanabilir çözümler ortaya koymak için derhal harekete geçmesi gerektiğine dair derin bir Arap farkındalığına ihtiyacımız var.

Sudan'daki çözümün Arap çerçevesinde kalmasını sağlamak, başka güçlerin dolduracağı boşluklar bırakmamak ve aynı zamanda Sudan'ın Rus-ABD rekabetinin yeni bir arenası olmasına müsaade etmemek için Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) başkanlığında bazı Arap ülkelerinden oluşacak "Sudanlı taraflar arasında diyaloğu kolaylaştırma" komitesi kurulmasını bekleyebiliriz.

Sudan'daki tehlike senaryolarının tüm olasılıklara açık olduğunun, ülkeleri bölmeye yönelik yeni bir model ile karşı karşıya olabileceğimizin ve Sudan'da -Allah korusun- başarılı olunursa bu parçalanmanın yansımalarının çok tehlikeli olacağının herkes farkında olmalı.

Aynı bağlamda, Mısır da dahil olmak üzere birçok ülke, Sudan'ın bölünmesi gibi bir ihtimalin söz konusu olamayacağını savunup Sudan'ın toprak bütünlüğüne sıkı sıkıya bağlı kalmaktadır.

Ulus devletin çöküşünün Sudan'ın bir kaos girdabına sürüklenmesi anlamına geleceğini ve böylece uzayan çatışmanın hayal bile edilemeyecek sonuçlar doğurabileceğini öngörmektedir.

Pek çok kişi, iki taraftan birinin lehine tam ve eksiksiz askeri çözümün olmayacağını fark ediyordur.

Bu yüzden, Sudan halkının gerek askeri gerek sivil olsun tüm kesimlerine yerleşmiş olan güvensizlik hissi ışığında sürdürülebilir siyasi bir barışa zemin hazırlamadan sadece ateşkese odaklanmakla yetinmek, ateşin çıkış noktasını söndürmeden dumanın peşinde koşmaya benzer.

Doğru başlangıç, tüm Sudanlı tarafların aziz Sudan halkının güvenini geri kazanmaya çalışması ve 15 Nisan çatışmalarının Sudan'ın birliğinde açtığı çatlakları tamir etmek için çok çalışması olacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Aybüke Gülbeyaz

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU