Çadırda değil çatıda yaşam...

11 ilde 13 buçuk milyondan fazla insanın etkilendiği deprem bölgesinde insanlar eski yaşamlarını arıyor. Çadır bulamayan ya da çadır kente gitmek istemeyenler kiraların pahalılığı yüzünden başka kentlerde şanslarını denemeyi göze alamıyor

6 Şubat Depremleri'nin üstünden bir aydan çok zaman geçti. Hatay'ın en kalabalık ilçelerinden Kırıkhan'a yolumuz düştüğünde depremin 21. günüydü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ilçeye gelmesine daha vakit vardı.
 

erdo bahaa.jpg
Cumhurbaşkanı Erdoğan Hatay'ın Kırıkhan ilçesini 12 Mart'ta ziyaret etti. Kırıkhan Stadyumu yanındaki çadır kente de giden Erdoğan'a MHP Genel Başkanı Bahçeli ve Milli Savunma Bakanı Akar eşlik etti / Fotoğraf: AA


Kırıkhan'da bugün stadyumun yanında bir çadır kent var.  Bölgede görevlendirilen Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan, şu anda yedi noktada çadır kent oluşturulduğunu söylüyor.

Bölge halkının bir kısmı bu çadır kentlerde yaşıyor bazısı evlerine yakın çadır bulma telaşında kimisi ise istemeye istemeye şehrini terk etmenin yollarını arıyor. 

Depremin ilk günlerine kıyasla yağma, hırsızlık gibi olayların önüne geçildi. Geçildi ama yöre halkı içinde kendini hala güvende hissetmeyenler var. Kurtuluş mahallesinden geçerken bir araç görüyoruz, üzerinde enkaz yığınları, tavanı çökmüş. Önünde duran mahalleli "Aküsünü çalmışlar" diyor.

Araçtan iniyoruz, bir ses geliyor yakınlardan ama görüntü yok. Kafamızı kaldırıyoruz yukarı doğru. Hemen karşımızdaki üç katlı binanın çatısında bir adam; adı Mahmut Arslan.
 

3.jpg
Mahmut Arslan ve ailesi / Fotoğraf: Burak Ütücü


İçinde bulunduğu bina ayakta, belki de mahallede ayakta olan yegane yapı. Ancak çatlakları fark etmemek mümkün değil. Orada ne yaptığını soruyoruz. 

- Burada mı kalıyorsunuz?
- He, damda kalıyoruz kardeş, aha burada kalıyoruz, damın üstünde kalıyoruz. Ölürsek bari aşağıya çöker çok çok, üstümüze bir şey çökmez. Ne yapalım? 
- Kaç kişisiniz ağabey?
- Üç kişiyiz. Ben, eşim, kızım.
- Çadır vermediler mi size?
- Yok. 
- İstediniz mi?
- Yok biz yeni geldik de, birkaç yere başvurduk "Yok" diyorlar.
- Sizin bina burası mı?
- Evet, burası.
- E, korkmuyor musunuz orada kalmaya? Hasarlı...
- Korkuyoruz, ne yapalım? Nereye gidelim? Nereye gidelim yani? Hiçbir yer, gidecek yerimiz yok. Ben memur emeklisiyim, aldığım 5-6 bin lira maaş. Onunla ne edeyim?

Çatıda kerhen yaşam

Sözün bittiği yerde Mahmut Arslan çatıdan iniyor aşağı. Kızı ve eşiyle tanıştırıyor. Hemen herkes gibi aynı şikayetler çalınıyor kulağımıza. "İlk üç gün boyunca buraya kimse gelmedi" diye başlayan cümleler, Hatay'da hep aynı senaryo farklı kişilerle devam ediyor. 

Kızı Ezgi Arslan, "İnsanlar üç gün boyunca yağmurun altında, çadır da yoktu zaten. Hiç kimse gelmedi. Susuz, yemeksiz yağmurun altında burada bekledik. Orada iki tane çocuk vardı, genç... Birisi 17, birisi 19 yaşında. Yaşıyorlardı, ses veriyorlardı. Ama biz çıkaramadık, gücümüz yetmedi. Üçüncü günde çıkarıldılar, ikisi de maalesef ölmüştü" diyor. 

Peki neden şehir değiştirmiyorlar? Düzeni bozmak öyle pat diye olmuyor. Paraya ihtiyaçları var. Üstelik hemen her deprem bölgesinde yaşayan gibi onlar da kiralara güçlerinin yetmeyeceğinden bahsediyor. 

Emekli maaşımız var. Geri döndük evimize, şimdi çatıda yaşıyoruz. Korkuyoruz ama evimizi de bırakmak istemiyoruz."

"Düzen kurmak imkansız" 

Ezgi'nin diğer kardeşleri Bursa'daki akrabalarının yanına gidebilmiş. O ise annesinin babasının yanında, üstelik eşi de Hatay'da. 
O da kiraların yükseldiğinden yakınıyor. Ama denemişler, sorup soruşturmuşlar. Ve karşı karşıya kaldıkları manzara bekledikleri gibi çıkmış:

Gittiğimiz yerlerde de fırsat bilip kiralar daha da fazla yükseltildi. Yani ev tutup başka bir yerde düzen kurmak şu an imkansız. "Kira yardımı" diyorlar. O zaten yetersiz. Mecburen buradayız. Su yok, elektrik var. Ama yaşam yok. Herhangi bir çalışma yok." 

Hasarlı evin çatısında yaşama tutunmak

Evin içine giriyoruz.  İçerisi her şeye rağmen olabildiğince derli toplu. Anne mutfağın hali için özür diliyor. Baba Mahmut Arslan, evlerini kendilerinin inşa ettiğini anlatıyor.
 

4.jpg
Fotoğraf: Burak Ütücü


Hatay'ın deprem kenti olduğu bilinciyle hareket etmiş, yapılması gerekenleri usulüne göre yapmış, projeyi onaylatmış. "En iyi malzemeyi kullandık. C30 beton döktürdük mesela, en kaliteli beton döktürdük" diyor. Tüm detaylarıyla kaldıkları binayı nasıl inşa ettiklerini anlatıyor:

Demiri dediğim gibi mesela o zaman da düz demir vardı. Biz nervürlü demir kullandık. Dediğim gibi bu döşemeler 8'lik demir oluyor, biz 12'li demir kullandık büyük odalarda genelde. İşte elimizden geldiği kadar biz düzgün yaptık da, kurban olduğum Allah'ın afetine hiçbiri dayanmıyor." 

Onların evi dayanmış. Ama hasarlı. "Bize 'Hasarlı' dediler" diyor. Kim söyledi? "Telefonuma mesaj geldi benim AFAD'dan, onlan. Ha, bir de 10 bin lira yatırdılar" diye devam ediyor. Binalara ait kriterlere göre belirlenen hasar durumu e-devlet ya da www.hasartespit.gov.tr adresinden öğrenilebiliyor. "Bakacağız" diyor. Çünkü depremin 21. gününe kadar ellerine bir veri ulaşmış değildi. 
 

2.jpg
Fotoğraf: Dora Mengüç


Çatıya çıkıyoruz hep birlikte. Bize gösterdiği yer küçücük bir alan. "İşte gördüğünüz gibi şimdilik burada yaşıyoruz. Yaşam alanımız bu. Şurası. Kedilerimiz vardı. Onların yerine biz girdik" diye anlatıyor. 
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Eşi giriyor söze. Güven istedikleriniden bahsediyor. Mahalleyi herkesin bırakıp gittiğini, herkesin eşyalarını arkalarında bıraktığını anlatırken "Biz mesela aşağıda çadır kursak korkuyoruz. Mecbur çatıdayız" diyor.



"Eski hayatımızı geri istiyoruz"

Peki bundan sonrası için ne istiyorlar? Talepleri ne?
 

1.jpg
Arslan ailesi eskiden kedilerinin kaldığı bu barınakta kalıyor / Fotoğraf: Dora Mengüç


Kızları Ezgi'nin ağzından çıkan cümleler ne denli hayati ise bir o kadar insani: 

Yani haklı olarak -bunu biz kendimizde hak görüyoruz- eski hayatımızı istiyoruz. Buralar toparlansın istiyoruz. Zararlarımız... Can kayıplarına zaten kimse bir şey yapamaz. Bizim de kayıplarımız var. Yani en azından barınma... Biz güvende olmak istiyoruz."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU