Abbas'ın halefi (2)

Görünen o ki, bu en iyi, kolay ve meşruiyet açısından güçlü olan, nüfuz ve başkanlık için çekişenler açısından uygun değil

Fotoğraf: AFP

Kim olduğunu tartışmadan önce, İsrail basını, halefin kim olacağı üzerine dönen tartışmanın ana materyal sağlayıcısıdır.

Sosyal medya, kamuoyunu etkileyen birincil etkendir, zira bunu Filistin halkına empoze edendir.

Bu konuda fikir beyan eden herkes istediğini söylüyor veya hesabına çalıştığı ajandaya uygun olanı söylüyor.

Bunun birincil sonucu, belirli sonuçlara götürmeyen bir kaos ve karışıklık halinin yayılışıdır.

Fetih Hareketi'nin mevcut durumu, bir tür borsa gibi görünen bir durum ortaya çıkardı ve bu piyasada adı geçen herkes kendisinde kazanma potansiyeli görüyor.

Kendisini üst çerçevedeki meslektaşlarının tehdit ettiği bu fırsatı savunan bir konumda görüyor ve bu da, her konuyu içeren iç çatışma ateşini körükleyen yakıtı üretiyor.

Böyle bir çatışma bir lider, bir devlet başkanı ve hatta makul bir aday çıkarmadığı gibi tüm siyasi güçlere ve doğal olarak bu güçlerle bağlantılı her şeye de sırtını dönen kamuoyunda kafa karışıklığı yaratıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Fetih'in ana rakibi siyasi İslam ve onun merkezinde de devlet başkanlığı seçimleri savaşını Fetih'ten farklı bir şekilde yürüten Hamas var.

Çabalarını Fetih Hareketinin popülaritesine darbe indirmeye odaklamak için de savaşını doğrudan medya araçlarından uzak tutuyor.

Bu yöndeki kampanyaları dinmiyor, durmuyor ve bu alanda oynamak için etkili hiçbir araçtan yoksun değil.

Bununla ilgili resmi bir şey söylemiyor, ne var ki Fetih Hareketi içindeki dengesizliği, devlet başkanlığını miras alma lehine değil, aksine devlet başkanlığı ve aralarında Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) de olduğu diğer kurumları elde etmeyi sağlayacak daha geniş bir nüfuz için kullanıyor.


Filistin meselesiyle, özellikle de Abbas'ın halefi meselesiyle ilgilenen arabuluculara ya da tavsiye verenlere (onlara ne derseniz deyin) gelince, her birinin Filistin durumu ve nasıl ele alınması gerektiğine dair özel bir görüşü var.

Bu oyuna yeni dahil olan Cezayir, Mısır ve uzlaşma sürecine dahil olan diğerlerinin çaldığı kapıyı çalıyor.

Yani herkesi bir araya getirmek, genel seçimlere götürmek ve böylece devlet başkanlığı dahil olmak üzere siyasi sistemin ikilemini çözmek.


Şu ana kadar bu yol bir sonuç vermiş değil, bu nedenle ikilemi paylaşılabilir pasta mantığıyla halletmeyi teklif edenler de var.

Bu yolla miras ve haleflik hakkı iddia edenlerin her biri pastadan bir pay alabilir.

Ancak Filistin davası kadar büyük bir davanın bir pastaya dönüştürülebileceğinden ya da pastayı paylaşacak olanların bundan sonrası için kavga etmeyeceğinden onlar bile emin değiller.

Hem onu tekeline almak için savaşanların tamamına yetecek büyüklükte bir pasta varsa, göstersinler!


Genel seçimler yapılırken devlet başkanlığı bir ikilem ve ona giden yol da kapalı değildi. Filistinliler bunu daha önce iki kez yaptılar, önce Arafat ardından Abbas'ı seçtiler.

Ama bu yol çeşitli nedenlerle veya bahanelerle kapatılınca, iş daha da karmaşık hale geldi ve ne pasta yöntemi işe yarar oldu ne de seçimler yapıldı.
 


Dolayısıyla geriye Filistinlilerin uzlaşı olarak tanımlamayı sevdikleri ama imkansızın ta kendisi olan tek senaryo kalıyor.

Bu senaryonun sahipleri, bir şeyde karar kılmayarak bir varsayımsal formülden diğerine atlıyorlar.

Örneğin diyorlar ki: Merkez Yasama Konseyi'ni neden değiştirmiyoruz?

Bunun üzerine onlara "Merkez bile artık güçler arasında bir uzlaşı konusu değil. Boykotçular mensuplardan daha fazla" deniliyor.

Ardından "peki felç olmuş siyasi sistemin sorunu neden herkesi kapsayan bir milli birlik hükümeti kurarak çözülmüyor?" diye soruyorlar.

Onlara yine "Böyle bir hükümet, tüm bileşenleri uluslararası meşruiyete uymayı kabul etmezse dünyanın desteğini alamaz. Hamas ve hatta Fetih örgütü içinde benzer pozisyonu benimseyen bileşenler bile böyle bir hükümete katılmayı şiddetle reddediyorlar" karşılığı veriliyor.

Gerçek renkleri, imkanları ve imkansızlıkları ile bu durum, teorik, mantıksal ve meşruiyet açısından en güçlü olanın, geçen mayıs ayında belirlenen sıralamaya göre genel seçimlere gitmek olduğunu söylüyor.

Yani mümkün olan her yerde önce yasama, sonra başkanlık, ardından ulusal meclis seçimlerinin düzenlenmesi.

Ama görünen o ki, bu en iyi, kolay ve meşruiyet açısından güçlü olan, nüfuz ve başkanlık için çekişenler açısından uygun değil.

Hatta belki arabulucular için de bir öncelik olarak uygun değil. Oysa bu formül tek başına iki devlet başkanı ve etkili kurumlar ortaya çıkardı.

Ondan vazgeçmek ise çıkışı olmayan bir girdaba girmek demek ve Lübnan ikilemi herkesin gözünün önünde duruyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA OKU

DAHA FAZLA HABER OKU