Kafası karışık ve şaşkın İran

Molla rejimi artık kaybettiği meşruiyetini ve popülaritesini bölge ülkeleriyle, ABD ve Batı ile diyalog yoluyla yeniden kazanmak istiyor

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan / Fotoğraf: AFP

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın Ürdün'de düzenlenen İkinci Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı'nda yaptığı konuşma, İran'ın bölgedeki tüm ülkelerle ve kimlerle uğraşırsa uğraşsın kafasının karıştığının ve şaşkınlığa uğradığının açık bir kanıtıdır.

İranlı Bakan konuşmasını önce Farsça, sonra tekrar Arapça yaptı. Sanki çeviriye güvenmiyormuş gibi konferans tercümanlarının kafasını karıştırdı.

Mesajının herkese ulaştığından emin olmak istedi. Kendisini dinleyenlerden bir güven duvarı örmelerini istiyordu ve tercümeden bile emin değildi.

Bölge ülkeleri arasındaki diyalogdan, terörle mücadeleden ve yakınlaşmanın pekiştirilmesinde Irak'ın rolünden bahseden Abdullahiyan, ardından Kudüs Gücü eski komutanı Kasım Süleymani'yi ve Ebu Mehdi el-Mühendis'i şehit ve mücahit olarak yücelten konuşmalar yaptı.

Kasım Süleymani'nin Irak'tan Suriye'ye, Yemen'den Lübnan'a kadar olan coğrafyanın yıkımının lideri olduğunu herkes biliyor.

Süleymani, ABD onu ve İran'ın Irak'taki kolu Ebu Mehdi el-Mühendis'i öldürene kadar bölgedeki İran terörizminin lideriydi.

Bu nedenle, İkinci Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı'nda duyduklarımız, söylediklerinin tersini yapan mollalar rejiminin gerçek halidir.

Bu çelişkilerden sonuncusu, İranlı Bakan'ın Batı'ya nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma çağrısıdır.
 


İran çelişkisi açık ve söylediğim gibi kafası da karışık. Şimdi soru şu:

Neden?

Cevap açık.

Birincisi, İran doğası gereği önce bir şeyi söylüyor ve sonra tersini söylüyor yahut yapıyor. Tahran, Ayetullah Humeyni'nin devriminden bu yana yalan söylemenin diplomasinin bir parçası olduğuna her zaman inanmıştır.

İkincisi, İran'daki kafa karışıklığının nedeni, rejimin 2009, 2017 ve 2019'da baskı ve şiddet yoluyla bastırabildiği önceki tüm protestoların aksine bugün İran genelinde üçüncü ayına ulaşan ve rejimi sarsacak gibi görünen halk protestolarıdır.

İran halkının gösterileri artık daha farklı ve daha derin. Halk ayaklanması, İranlı tüm grupları ve sınıfları, kadınları ve erkekleri, gençleri ve yaşlıları ve hatta seçkinleri bile harekete geçirmeyi başardı.

Velayet-i fakih rejiminin düşüşüne işaret eden liderlik olmadan bile sistemin temellerini etkileyen talepler yoluyla belirli istekler üzerinde bir araya gelmek ve onları karşılamak hiç kolay değil.

Dolayısıyla molla rejimi artık kaybettiği meşruiyetini ve popülaritesini bölge ülkeleriyle, ABD ve Batı ile diyalog yoluyla yeniden kazanmak istiyor.

Rejimin İran halkının yurt dışından aldığı meşruiyeti telafi etmek istemesi, meşruiyetinin zayıflığının ve erozyonunun kanıtıdır.

Batı'da olduğu gibi bölgemizde de İran rejiminin zayıflığından dolayı kazanımlar elde etmenin tam zamanı denilebilir.

Bu yanlışta İran halkının dökülen kanına ne bölgedeki ülkeler ne de Batı artık ortak olmamalıdır.

İran'la diyalogun amacı rejim üzerindeki baskıyı hafifletmek ya da rehabilite etmek değil, tırnaklarını kesmek, nükleer silahlara ulaşmasını engellemek ve rejimin İran halkına zulmetmesini engellemek için bir fırsat olmalıdır.

Balistik füzeleri ve insansız hava araçlarını durdurma ve İran milislerini bölge ülkelerinden çekme ihtiyacı gibi.

Burada bunun imkânsız olduğunu söyleyenler olabilir. Bu doğru. Bu yüzden artık mollaların kafası karışmış ve şaşkın rejimiyle diyalogun yararsız olduğunu söylüyoruz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU