Sembolik ve fiziksel esans niteliğindeki şiir, artık bir öncelik değil mi?

Şiirin savunulmasının tek bir sebebi vardır: Şiir hayatın bir parçası ve evrenin akciğeridir

Fotoğraf: Pixabay

Çok az şairi şiirin ne olduğuyla ilgilenir.

Zira bu, resiflerinde mesafe ve boyut hakkında derin düşünmeye düşkün olanların yer aldığı felsefi bir tefekkür alanıdır.

Bu, şiirin insan tarafından icat edilen ve özgünlük, üretme ve ifade etme gücünü kanıtladığı en eski sanatlardan biri olmasına rağmen şiirin mahiyeti, gizleri ve nasıl oluştuğu, şairlerin şiirde kendi deneyimlerinden yola çıkarak oluşturdukları bireysel yargılar dışında cevaplayamadığı ilginç sorular olarak kalmıştır.

Şiirin mahiyetini soruyoruz çünkü şiirin ölümü, devrinin sonunun gelmesi ve imparatorluğunun çökmesine ilişkin sorunun cevabı burada yatmaktadır.


Elbette, dünyanın şiirsel gösterilerle dolup taştığını ve en çok hegemonya kuran medeniyetin, kendi kültürü ve dilinin rahminden endamlı şairler çıkaran medeniyet olduğunu belirtmek önemli.

Zira şiir bilişsel, doğaçlama, sembolik ve fiziksel şeylerin bir arada bulunduğu bir esanstır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Örneğin yaz mevsimindeyiz. Şu anda şairler, şiirlerini birden fazla festivalde, şehirde ve yerde okuyorlar.

Pek çok şair, hayal güçleri ile etkileşime girebilen nitelikli bir kitleye şiir okumak üzere davet edildikleri şehirlere giden uçaklara biniyor.


Mayıs 2020'de aramızdan ayrılan Lübnanlı Frankofon şair Salah Stétié, Altıncı Uluslararası Kartaca Forumu etkinliklerinin bir parçası olarak 2002'de Tunus'taki Beytu'l Hikme'de şiirin nedenleri ve yolundan sapması ile ilgili bilişsel ve şiirsel olarak ilgi çekici bir konuyu ele aldığı uzun konferansta bahsettiği şeyler de dahil olmak üzere şiir meselesi hakkında farklı düşüncelere sahipti.

Bu düşünce konferansı, derinliği ve öneminden ötürü Beytu'l Hikme'nin o zamanki başkanı merhum sosyolog ve filozof Abdulvehab Buhdibe'nin dikkatini çekmişti.

Konferans, Arapçaya aktarmada ve fikirsel tutarlılığı korumada oldukça başarılı olan Profesör Muhammed el-Mansuri tarafından tercüme edilmişti.

Bu iş için uzman biri gerekliydi çünkü sadece şiiri tercüme etmek değil, aynı zamanda değişken şiirin mahiyeti ile ilgili şiirsel yeteneğin dikte ettiği düşünceleri de çevirmek zordur.


Lübnanlı Arap şair Salah Stétié, verdiği konferansta birkaç noktaya değindi.

Bu noktalardan birinde şiirin görevinin dil aracılığıyla dünyaya hükmetme arzusu bağlamında insanı dünyadan ayırmak ya da benliğinden ayırmak olmadığını, bilakis bunun tam tersi olduğunu söyledi.

Ona göre şiir, dil içinde ve dil ile dünya arasında bir uğraştır. Bu konuyu daha çok açan Stétié şöyle dedi:

'Evren' dediğimde, günlük gerçekliğin hayatımızdaki çok tanıdık yönlerini kastediyorum. Bulut, böcek ve günlük hayatımızda doğal olarak bulunan her şeyi kastediyorum. Şair, kalıcılık statüsündeki tüm basit ve güzel şeylerle birlikte, burada ve şimdi ifade projesi kapsamında bunları alıp tercüme eder. Bir yanda 'burada ve şimdi' ile diğer yanda 'kalıcılık' kavramları arasında bir çatışma vardır. 'Burada ve şimdi' zail, zamansal, hafi ve geçici iken, 'kalıcılık' mutlaklık statüsünde yer alır.
 


Şiirin modern yaşamdaki konumuna gelince, Stétié şiirin, modern insanın ve modern toplumun öncelikleri arasında yer almadığını düşünüyordu.

Stétié, "'Gelişmiş' dünyada, her geçen gün daha fazla 'eğlence' toplumlarının bir parçası oluyoruz" ifadesini kullanarak bu eğlence oyununun ötesinde şairin evrenin kıyısında köşesinde kaldığını öne sürdü.

Belagatın şiirdeki anlamıyla ilgili olarak, Stétié, tıpkı durağan halde çalışan ve çalıştığı sırada seyir halindeki bir arabadan daha fazla ses çıkaran motor gibi bunun dilin, kendini tekrarlayan dinamizminden başka hiçbir şeye dayanmadan dünyayı yeniden oluşturma görevini yerine getirmesine izin vermek olduğunu söylüyor.

Stétié, bu fikrî düşünce konferansında yıllardır sorulan şu soruya da değindi: Şiir hala tasavvur edilebilecek bir şey mi?

Stétié bu konuda, geleceğin şiirinin tüm yenilikleriyle geleceğin kendisi olduğunu söyledi.

Ona göre bugün insanın hayal gücü, gelecek hakkında sadece çok zayıf ve çok bulanık bir görüşe sahiptir.


Aslında şiire duyulan ihtiyacı sorgulayan bu sorunun cevabı, dünyanın şiirin peşinden gitmediğini anladığımız anın aslında şiirin savunulmasının gerektiğini ve şairlerin kararlılığının kaçınılmazlığını gösteren an ile aynı olmasında yatıyor.

Şiirin savunulmasının tek bir sebebi vardır: Şiir hayatın bir parçası ve evrenin akciğeridir.

Dolayısıyla bugün şiirin önemi hakkında soru sormak yanlış olur.

Son 20 yıldır bu sorunun tekrar etmesi, evrenin yanlış anlaşılmasından başka bir şey değildir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU