Irak veya Arap Maşrık bölgesinde bugünkü ulusal savaş

Bu demokratik ulusal savaş kazanılmazsa, tıpkı Lübnan'ın hızla artan bir ivmeyle vatan olma gerekçesini yitirmesi gibi Irak'ın da bu gerekçesini kaybedeceğinden korkulmalı

Fotoğraf: AA

Bir bütün olarak Arap Maşrık (Levant) bölgesi bir grup patlamaya hazır noktaya, doğrudan veya ertelenmiş çarpışma sahalarına dönüşmüşse, Irak da bugün söz konusu bölgenin sancılarının birinci, en geniş ve aynı zamanda en tehlikeli sahnesi haline gelmiştir.

Bölgenin ufkunun genelini kaplayan kutuplaşma bulutu ve onunla birlikte Ukrayna'dan Tayvan'a uluslararası ufku kaplayan yüksek gerginlik Irak'ın mevcut zorluklarındaki tehlikenin derecesini yükseltiyor.


İlk olarak, İran'ın ekonomik ve siyasi krizinin Tahran'ı krizlerinin bir kısmını dışarıya ihraç etmeye cezp edebileceği gerçeği var.

Irak, İran'ın coğrafi ve stratejik, bir dereceye kadar da kültürel ve dini komşusu olduğundan krizlerinden doğrudan etkileniyor.

Bilhassa İran'ın doğrudan Irak köprüsü olmadan, bir yanda Suriye, Lübnan ve Filistin'e, diğer yanda Körfez bölgesi ve belki de Yemen'e doğru dış genişleme yolu tıkanacağından, şu anda Irak'ta oldukça net olarak gördüğümüz şey de bu, yani İran'ın krizlerinin etkisi.


İkincisi, Irak'ın Lübnan gibi diğer kriz içindeki ülkelerden kendisini ayıran bir petrol zenginliği var.

Bu zenginlik, sınır dışından gelecek paraya ihtiyaç duymadan, durmadan sürdürülen ve çoğalan iç savaşları finanse edebilir.

Tüm Irak anavatanına yayılan, bazılarının varlığı 2003 yılında Saddam'ın devrilmesinden önceki döneme kadar uzanan silahlı milislerin varlığı ve buna hazır oldukları biliniyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ama Irak'ta olup bitenlerin aydınlattığı belki de en önemli unsur, orada devam eden çatışmanın en belirgin yönünün, Şii mezhebi üzerine, mezhep ve çevre olarak Şiiler arasında dönen bir kavga olduğu gerçeği olduğudur.

Etkilerine gelince, Irak'tan tüm İslam dünyasına kadar uzanabilir. Böylece bölgedeki Şiiler ve Sünniler, Şiiler ile onların bağımsız vatanları ve onun arkasından Şiiler ile bizzat vatanseverlik ve egemenlik fikirleri arasındaki ilişkilerin geleceğini çizebilir.


Bu açıdan Irak, Lübnan'dan iki anlamda farklı;

Birincisi, Şiiler için başka hiçbir Arap ülkesinde olmayan bir dini merciinin varlığı.

Doğrusu siyasi ve askeri bir taraf olarak büyük bir rol elde etmiş olan Lübnan Hizbullahı'nın, diğer dini şehirlerin (Kerbela, Kufe, Bağdat'taki el-Kazım türbesi) yanı sıra, Necef şehrinin temsil ettiği ve temsil etmeye devam ettiği anlamda dini ve kültürel bir mercii olmadığını ve olamayacağını söylemeliyiz.


İkinci anlama gelince, ki bu doğrudan anlamda daha politik, Iraklı Şiilerin çoğunluğunun, canları, ülkeleri ve Arap ilişkileri pahasına İran'a katılmanın bedelini ödemeye hazır olmadıklarını beyan etmeleri.

Iraklı Şiiler, bu sonuca, yaptırımlarla kuşatılmış sahibini etkileyen krizlere paralel olarak bu maliyetin artan boyutunu karşılamak zorlaştığında vardılar.

Elbette bu teşhis, silahlı Hizbullahı ile bağları zayıflamamış olan Lübnanlı Şii çoğunluk için geçerli değil.


Durum şu ki, bu iki anlam Irak'a Şiiler üzerindeki mücadelede başka hiçbir Arap ülkesinin sahip olmadığı, dahası sadece İran'ın dengi olabileceği bir rol ve ağırlık kazandırıyor.

Bir grup içindeki herhangi bir çatışmanın, olasılıklar açısından daha zengin değilse, iki grup arasındaki çatışmadan daha az kötü olduğunu düşünenler bir dereceye kadar haklılar.

İlkinin bir iç savaşa kapı açabileceği doğru, ancak siyasi çözüme de de kapı açabilir. İkincisine gelince, iç çatışmaya yol açma oranı siyasi çözüme yol açma oranından her ölçüde daha yüksek.

Bu, Irak'ta siyasi olasılığın, tüm mezhepçi ve etnik grupların (Sünni Araplar, Kürtler, diğer azınlıklar...) kendisine ve oyununa ne ölçüde katılacağına bağlı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Keza Iraklıların çıkarlarını, devletlerinin ve ülkelerinin egemenliğini güvence altına alma çabasının yönettiği siyasi ve demokratik süreçlerdeki düzenliliğe de.

Ülkenin milisler arasındaki çatışmalarda boğulmasını engelleyecek, çoğulcu bir vatansever Irak ufkunun milislerin ufkuna galip gelmesini sağlayacak tek şey bu.
 


Iraklılar siyasetin galip gelmesini sağlamayı, kapsamını ve katılımcılarının kapsamını genişletmeyi başarabilecekler mi?

Irak, umutsuzluğa dönüşen uzun bir bekleyişin ardından 2003'ten sonra yaşananları düzeltme şansına sahip olacak mı?

2003'ten sonra Saddam Hüseyin diktatörlüğünden İran destekli mezhepçi milislerin yönetimine bir geçiş yaşanmıştı.

Bu geçişin seçilmiş anayasal kurumlar aracılığıyla Irak halkının hakimiyetine dayanan bir yönetimin kurulması şeklinde düzeltilmesi, bir gereklilik olmayı sürdürüyor.

Böyle bir düzeltme, Irak'ta birçok fırsat kaçırılarak kurulamayan demokratik model fikrine iade-i itibarda bulunabilir.


Bu demokratik ulusal savaş kazanılmazsa, tıpkı Lübnan'ın hızla artan bir ivmeyle vatan olma gerekçesini yitirmesi gibi Irak'ın da bu gerekçesini kaybedeceğinden korkulmalı.

Bu durumda her iki ülke de sonunda, barışı savaş turları arasındaki geçici bir ateşkesten ibaret olacak iç savaşlardan başka bir şey üretmeyen iki coğrafi bölgeye dönüşecekler.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU