CHP'nin "muhafazakar açılımı" tartışılıyor… Muhafazakarlar güven duyar mı, CHP eskiye döner mi?

Kılıçdaroğlu, helalleşme çıkışının ardından muhafazakarlarla temaslarını arttırdı. Bu mesele hem muhafazakar camiada hem CHP içinde tartışılıyor. Independent Türkçe konuyu CHP'lilerle muhafazakarlara sordu

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "helalleşme" çıkışıyla birlikte, CHP'yle arasında tarihsel bir soğukluk bulunan muhafazakar kitlelerle ortak bir zeminde buluşmanın yollarını arıyor.

Muhafazakarlar CHP'yle yatağını ayrı seriyor. Aradaki güven eksikliği, siyaseti izleyen hemen herkesin tespit edebileceği bir hadise.

Bu durum, CHP'nin belkemiğini oluşturan laik-seküler kitleler açısından da farklı değil. Özellikle uzun AK Parti iktidarı döneminde bu soğukluk katmerlendi.

Kutuplaşan siyasette CHP liderinin aradığı bu zeminin olmadığından bahsediliyor.

Peki bu zemin kurulabilir mi? Her şeye yeni baştan başlanabilir mi? Helalleşmek mümkün mü?

Hemen hemen her siyasi kavşakta, siyasi oluşumların makas değiştirdiği atmosferde kitlelerin karşı kampta konumlanan partilere güven duymaması olağan mı yoksa artık o köprünün altından çok mu sular aktı?

Independent Türkçe bu soruyu konunun farklı taraflarıyla konuştu.

CHP İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, CHP PM Üyesi İlhan Cihaner, Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya ve Demokrasiyi Güçlendirme Derneği Başkanı İlyas Buzgan düşüncelerini paylaştı.

İstanbul Milletvekili Cihangir İslam'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda Bosna-Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç hakkında konuşan bir AK Parti'li vekile yine kürsüden verdiği yanıtın da yer aldığı konuşma akıllarda yer eden hitaplarından biriydi.

"İktidara gelenlere sesleniyor rahmetli Aliya" diyordu İslam ve İzzetbegoviç'in şu sözlerini hatırlatıyordu:

"Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Ve herkes er-geç milletin ve Allah'ın önünde hesap verecektir. Allah, hayvanlardan farklı olarak bizi dik yürür bir şekilde yarattı. Çoğu insan bu imtiyazı kullanmaz. Hayatlarının çoğunda eğilirler. Hatta sürünürler. İnsan böyle mi yapmalı? Allah'ın bu büyük nimetini dik yürümeyi reddetmek nankörlük değil mi? Söylenebilecek her sözün söylendiğine eminim ama hepsinin duyulduğundan emin değilim."

"Ecevit-Erbakan koalisyonu devrimci bir karardı, Kılıçdaroğlu tarihi yerine oturtuyor"

İslam, Boşnak kökenli olduğundan İzzetbegoviç ile duygusal bir yakınlığı da var. MAZLUMDER'in kurucuları arasında bulunan İslam, TBMM kürsüsünde birkaç yıldır görünse de siyasette yeni değil. 2000'li yılların başında Necmettin Erbakan'ın yanında başladığı siyasi yaşama Numan Kurtulmuş'la birlikte HAS Parti'yi kuran isimlerden biri olarak da kaydoldu. 2018 seçimlerinde CHP listelerindeki Saadet Partisi adayları arasındaydı. Bir süre Saadet Partisi çatısı altında vekillik yaptı ve Mart 2021'de CHP'ye katıldı. İslam'ın CHP'ye katılması, Kılıçdaroğlu'nun CHP'yi muhafazakarlarla bütünleştirme projesinin bir parçası olarak kabul edildi.

Muhafazakarlarla CHP'nin geçmişte de ortak siyasi hareketler içerisinde olduklarını hatırlatan İslam, "1970'li yıllardaki Ecevit-Erbakan hükümeti 'devrimci' bir karardı. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu açılımlarını bir anlamda tarihi yerine oturtmak üzere girişilmiş bir hareket olarak görüyorum" dedi.

6'lı masayı önemseyen bir siyasetçi olan İslam, masadaki her liderin ayrı bir ağırlığı olduğu kaydını da düşerek, "Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Karamollaoğlu'nun özellikle birlikte bir çıkış yolu aramalarını çok değerli buluyorum" yorumunu yaptı.

 

cihangir islam tbmm.jpg
Cihangir İslam / Fotoğraf: TBMM 

 

"Peygamberler bile toplumu tek tipleştirmedi"

İslam, CHP'nin "muhafazakarlarla" ilgili hamleleriyle ilgili şunları söyledi:

Tarihte birtakım liderler, toplumu tek tipleştirirse sorunları ortadan kaldırabileceğini düşündüler ama bunları başarabilen olmadı. Zorlama yapmadan, sadece davet üzerinden giden peygamberlerin çalışmaları sonrasında da toplumun tek tipleşmediğini, insanların bir kısmının peygamberleri takip ettiğini, bir kısmının takip etmediğini görüyoruz. Peki çözüm nedir? Bir tarafın bir tarafı yok etmesi mi? Hayır. Çözüm, kimliklerin özgürce ve birbirine saygı çerçevesinde yaşayabileceği bir ortamın tesis edilmesinde saklı.

CHP Türkiye'nin en eski, en kıdemli partisi. Aynı zamanda tek bir sosyolojiye değil çok farklı sosyolojilere hitap eden bir siyasi parti. Bugün iktidara odaklanmış CHP, daha çok sosyolojiye değil bütün sosyolojilere hitap eden, hepsinin en azından önemli bir kısmının desteğini alan bir siyasi parti durumuna gelmek zorunda. CHP, sosyal demokrat bir partidir. Sosyal demokrat partiler insanların dini inançlarına, etnik kökenine, sınıfsal konumlarına bakmadan toplumun en kırılgan gruplarından başlayarak adaleti sağlamak için hareket eden geçen partilerdir. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ve bugünkü CHP yönetiminin yapmaya çalıştığı da budur. Bu, Türkiye açısından da son derece hayırlı bir girişimdir."

İslam'a göre, "CHP iktidara gelirse tekrar başörtüsü yasaklanır" korkusu anlamsız bir korku. Başörtüsü meselesinin bir daha açılmamak üzere kapanmış, çözüme ulaşmış bir hadise olduğunu belirten İslam, 2013 yılında başlarını örtmeye karar veren 4 milletvekilinin genel kurul salonuna girmesini kolaylaştıran en önemli siyasi aktörün Kılıçdaroğlu olduğunu savunuyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"AK Parti ve Cumhur İttifakı, CHP'nin dönüşümünden rahatsız"

CHP'nin bu "demokratik dönüşümünün" AK Parti ve Cumhur İttifakı'nda ciddi bir rahatsızlık oluşturduğunu söyleyen İslam, duyulan bu rahatsızlığın Türkiye'nin aleyhine olduğunu belirtti.

Cihangir İslam, konuyla ilgili değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

"Cumhuriyet tek başına olayı çözmüyor. Saddam cumhuriyetti, baktığınız zaman Kuzey Kore de bir cumhuriyet. Ama İsveç ve Britanya, Krallık. Hangisinde demokrasi olduğunu, hangisinde halkın daha özgür yaşadığını görebiliyoruz. Cumhuriyetin neticede ulaşmaya çalıştığı nokta demokrasidir. Cumhuriyeti kuranların da bunun bilincinde olduklarını düşünüyorum.

Helalleşme işteş bir fiil. İki kişi arasında yapılan bir fiil. Belki İslami terminolojiden geliyor ama bizim kültürümüze de nakşetmiş. Dinle ilişkisi ne olursa olsun herkesin anlam dünyasında yer almış, günlük hayatta da karşılaşabildiğimiz karşılıklı bir eylem biçimi. Bu yüzden herkesin anlayabileceği bir dil. Helalleşme kavramının seçilmiş olmasını çok başarılı buluyorum.

'Helalleşmek değil hesaplaşmak, yüzleşmek' gibi bazı önermelerle karşılaşıyorum. Helalleşmek ne yüzleşmenin de hesaplaşmanın alternatifi olamaz. Tazminat dediğimiz hadise hukukun yapabildiği işlemdir o bile bire bir karşılığını sağlayamaz. Geride de bir burukluk kalır. Bir anlamda o ezilmenin, güçsüz duruma düşürülmenin bıraktığı bir iz kalır. Peki bunu ne yapacağız? İslam inancında, meseleleri ahirete bırakmadan burada çözümlemek girişimidir. Bu inanca sahip olmayanların dünyasında tazminatın da halledemediği meseleleri halletmektir.

Hesaplaşma ve yüzleşme olmadan helalleşmeyi düşünmek zaten mümkün değil. Ama tarihi geri saramayız. Toplumun yüzleşip birbirine söz vermesi bile alınacak çok büyük bir mesafedir. Helalleşmenin son basamağında bir daha böyle bir şeye vesile olmamak, bunların aktörleri olmamak konusunda karşılıklı taahhüt verilmesi de vardır."

 

 

 

"Muhalefet kitlesi de haksızlığa uğradı, onlarla da helalleşilmeli"

"Son 20 yılda muhaliflerin uğradığı çok büyük haksızlıklar var. CHP kitlesinin, İYİ Parti, kitlesinin, Saadet kitlesinin diğer muhalif partilerin... Bunlar da helalleşme kavramının içine dahil edilmeli. Tarihi eğer bir bohça gibi düşünürsek en yakın zamandan bohçayı açmaya başlarsınız. En üstten alta doğru gitmeye başlarsınız. Bunları yaptıkça, geriye doğru gittikçe toplum bu konuda bir gelenek oluşturacak ve bağışıklık kazanacak. İyi bir yoldur. Kanaatimce devam edilmeli.

Samimiyet testine sokulmak istenmemiz bir haksızlık, ben bunu bir haksızlık olarak görüyorum. İktidara geldiğimizde de bunun seçim için mi yapıldığını yoksa kalıcı şeyler mi olduğunu bu soruyu soranlar cevabını alacaktır. Ama insanlar siyasette sizin niyetinizi bir şekilde anlıyorlar."

 

Rıdvan Kaya.jpg
Rıdvan Kaya / Fotoğraf: Haksöz

 

"Gelişme olumlu ama inandırıcılıktan uzak"

Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der), 28 Şubat'ın baskı ortamında başta başörtüsü yasağı olmak üzere mütedeyyin kitlelerin karşılaştığı haksızlıklara tepki olarak kuruldu. Mütedeyyin camiada bilinen bir sivil toplum örgütü olan Özgür-Der'in başkanı Rıdvan Kaya, CHP'nin bu konuda açılım ihtiyacı hissetmesini "olumlu" bir gelişme olarak nitelendiriyor ve bu süreci Tayyip Erdoğan'ın politik başarısı olarak görüyor: Eğer Tayyip Erdoğan Türkiye'yi bu noktaya getirmeseydi CHP de böyle bir adım atma ihtiyacı hissetmezdi.

"İktidar olmak istiyorsa, artık geçmişteki o klasik, laik, otoriter ve dayatmacı tutumunu sürdüremeyeceğini, sürdürmemesi gerektiğini kavramış gözüküyor. Bununla alakalı olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin genel başkanı olmasından itibaren tedrici şekilde attığı adımlar da buna paralel olarak gelişiyor" diyen Kaya, CHP'nin açılımını olumlu olarak görse de bunun inandırıcılıktan uzak olduğu görüşünde:

"Bunların taktik politikalar olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar, ‘artık çok değiştik, hatalar yaptık' gibi bazı özeleştiri mahiyetinde bazı ifadeler kullanılsa da bunların ben öze dönük özde bir değişimi yansıttığını düşünmüyorum. Bir zihniyet değişikliği söz konusu değil"

Kılıçdaroğlu'nun geçmişte nerede, nasıl ve niçin hata yaptıklarını söylemediğine değinen Kaya, "Çok genel manada, biz geçmişte kırdık, bazılarına yanlış yaptık, bazılarını anlamadık diyor ama kendisiyle alakalı net bir özeleştiri yapması lazım. AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ndeki başörtüsü girişiminden dolayı kapatılması gerektiğini bizzat kendisi söylemişti" ifadelerini kullandı. 

"CHP, Kemalizm ile ilgili özeleştiri yapmalı"

Kaya'ya göre CHP'nin inandırıcı olması için daha radikal bir değişim geçirmeli:

"Kemalizmin herkesin biat etmek zorunda olduğu temel bir ideolojik çerçeve olması gerektiği anlayışını hala savunuyorsanız, ki savunuluyor, dolayısıyla değişim olayı bana inandırıcı gelmiyor. CHP, geçmişi itibariyle resmi ideolojinin bizzat muhafızı rolünde olduğu için resmi ideolojiyi tartışması lazım. Geçmişle hesaplaşma olmayınca helalleşmenin de bir anlamı olacağını düşünmüyorum. Bunu yapabilir mi? Bence bunu yapabilmesi mümkün değil. Çünkü CHP'nin dayandığı farklı kesimler de var. Bizatihi organik kimliğini yansıtan kesimler asla bunu kabul etmeyecek."

Olası bir CHP iktidarında da başörtüsü yasağı, Kur'an kursları ve imam-hatiplere müdahaleler gibi doğrudan sokağa yansıyan uygulamaların kısa ve orta vadede gündeme gelmeyeceğini de ifade eden Kaya, bu konuda CHP'nin mülteci ve sığınmacılarla ilgili söylemlerinin bir işaret verdiği görüşünde. 

"Toplumun daha zayıf, daha kırılgan unsurları var" diyen Kaya, şunları kaydetti:

"CHP'nin muhacirlerle alakalı, özellikle Suriyeli göçmenlerle ilgili söylemlerinin bu noktada çok önemli bir test konusu olduğunu düşünüyorum. Başörtüsü konusunda ya da benzer konularda doğrudan muhataplarını tedirgin edecek bir söylemden uzak duruyor ama daha zayıf ve doğrudan sandığa yansımayacak bir unsur olarak görüldüğü için Suriyeli muhacirlere dönük olarak gayri insani gayri ahlaki tutum savunulabiliyor. Uygulama aşamasına geçebilecek olursa yarınlarda bugün beklemediğimiz bir takım olumsuz gelişmelerin de farklı toplumsal kesimler, özellikle dindar kesimlere, muhafazakar kesimlere dönük olarak rahatlıkla uygulanabilir olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum."

 

bekir berat.jpg
Prof. Dr. Bekir Berat Özipek

 

Prof. Dr. Özipek: Mültecilerle ilgili ırkçı politikaları önerirseniz söyleminizin inandırıcılığı zedelenir

Medipol Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Bekir Berat Özipek de bu konuda Kaya ile benzer bir pencereden bakıyor.

"Helalleşmenin" değerli bir söylem olduğunu vurgulayan Özipek, "Ama bunun güven verebilmesi için şu an helalleşilecek işler yapmamanız gerekiyor. Dindarlarla helalleşmekten söz ederken dezavantajlı grupların en dezavantajlılarından, yani mültecilerden, gözle görülmeyen insanlardan, oy hakkı olmayanlardan bahsederken ayrımcı ırkçı, dışlayıcı, tehcire dayalı politikaları önerecekseniz o zaman bu ilk söylemin de inandırıcılığı önemli ölçüde zedelenir. Bu anlamda özgürlüğün de adaletin de turnusol testi ya da turnusol kağıdı azınlıklardır. CHP'nin sığınmacılara, mültecilere yönelik yaklaşımının diğer kesimlerle ilgili yaklaşımı hakkında fikir verici olduğunu düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Özipek, CHP'nin açılımını değerlendirirken "tövbekar kedi" hikayesini de anlattı: 

"Artık fareleri yemekten vazgeçen kedi tövbekar sarığı da sarmaya başlamış. Fareler, daha önce hep kendilerine saldıran bu kediye güvenip güvenmeme konusunda kararsız kalmışlar ve durumu bir bilge fareye danışmaya karar vermişler. Bilge fare kediye ve sarığına bakıp, ‘Evet başındaki tövbekar sarığı ama gözleri aynı gözler' diye yanıt vermiş."

"Tövbekar kedi" girizgâhının ardından CHP'nin muhafazakar açılımını değerlendiren Özipek şunları söyledi:

"Alt ve orta sınıflara inandırıcı gelmiyor" 

"CHP'nin hem ideolojisinden hem sosyal tabanından hem de geçmişinden kaynaklanan problemler var ve bu problemler sadece muhafazakarlarla değil. Aynı zamanda Kürtlerle, gayrimüslimlerle ve diğer dezavantajlı gruplarla, Cumhuriyet'in tek parti döneminde tesis edilmiş sorunlar. Bu tarihi, o mirası unutmak ya da onun temel aktörünün değiştiğini düşünmek geniş toplum kesimleri açısından, özellikle alt ve orta sınıflar açısından çok kolay değil. Bu kalın duvarlar, ideolojik, sınıfsal, inanca ilişkin pek çok çelişkinin üzerine oturuyor.

CHP'nin geçmişte de benzer hamleleri oldu ama her seferinde, daha sonra yaşanan pratik bu çabaların ya da bu söylemlerin anlamlı bir karşılığının olmadığını gösterdi. Ben bunu yine de küçümsemek için söylemiyorum. Açılım çabalarını, örneğin helalleşme söylemini değersiz görmüyorum. Bu adımlar önemli. Ama CHP'nin kritik zamanlarda ortaya koyduğu pratik bu söylemlerle örtüşmediği için geniş anlamda kitlelerde bir karşılığı olmadı. Bir güven duygusu, ‘evet artık o duvarlar yıkıldı' duygusu oluşturmadı. Oluşturmuyor da.

Türkiye'deki pek çok yasak, özellikle de din ve vicdan özgürlüğü alanında toplumun dindar kesimlerini mağdur eden yasaklar CHP'nin desteğiyle değil CHP'ye rağmen kaldırıldı. Alt ve orta sınıfların yukarıya çıkmasını engelleyen, onları kendi sınıflarına mahkum eden katsayı gibi bazı düzenlemeler, CHP'nin muhalefetine rağmen bitirilebildi. Yani CHP her seferinde vuruşa vuruşa çekildi. Dolayısıyla da bunun toplumsal hafızada bir karşılığı var. Bunlar sözlerden daha anlamlı ya da daha etkili oluyor." 

 

ilhan cihaner.jpg
İlhan Cihaner

 

"CHP tarihsel rolünden kopuyor"

İlhan Cihaner, Ergenekon soruşturmaları kapsamında Erzincan Başsavcısı'yken tutuklanarak cezaevinde tutulmuş bir hukukçu.

Görevi sırasında JİTEM'e dava açan ilk savcı oldu. 2011 ve 2015 yıllarındaki seçimlerde CHP'den milletvekili seçildi ve Parti Meclisi (PM) üyeliği de yaptı.

Cihaner, değerlendirmelerine şöyle başladı: CHP'nin izlediği politikalarda bir değişiklik olduğu tartışmasız. Hatta buna tarihsel rolünden bir kopuş bile diyebiliriz. Bu bizatihi genel başkan tarafından da çok dillendiriliyor. CHP eski CHP değil."

"Karşımızda temel çelişki yaşadığımız otoriter bir rejim varken, özgürlükler o kadar boğulmuşken, ülke her alanda derin krizler yaşıyorken CHP üzerine konuşmak, hele hele eleştiri dozu varsa biraz hassas yaklaşıyor ve riskli bir şey" diyen Cihaner, "Bu söyleyeceğim şeyler daha çok Türkiye siyasetine, siyasi parti algısına ilişkin şeyler. İzlenen politikalarla CHP'nin potansiyelinin yeterince kuvveden fiile çıkmadığını da görerek bunları söylüyorum. O yüzden eleştirim yapıcı bir eleştiri" kaydını düşmeyi de ihmal etmedi.

 

carsafa-rozet-takan-chp-bu-sefer-yirtti_40143_b.jpeg
CHP'nin önceki genel başkanı Baykal'ın başörtülü ve çarşaflı kadınlara parti rozeti takması o dönem kamuoyunun en çok konuştuğu başlıklardan biriydi

 

"Değişim olacaksa kurultay kararıyla olmalıydı"

Cihaner, değişimin nasıl olması gerektiği sorusunu sordu ve cevabı da kendisi şu şekilde verdi: 

"Kurultay öncesinde değişikliklerin nasıl karşılanması gerektiğine dair bir karar oluşturulur, bu karar kurultayda tartışılır oradan bir irade çıkar. Bu da partinin iradesi haline dönüştürülür. Ama maalesef Türkiye'deki tüm partilerde, genellikle parti genel başkanlarının dar bir grupla yaptığı pozisyon değişiklikleri oluyor. Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki bu değişim antidemokratik bir şekilde oldu. Laiklik, eskisi kadar savunulan bir mevzi olmaktan çıkarılmış gibi görünüyor. Laiklikle ilgili topa neredeyse hiç girilmiyor. Politikalar daha çok muhafazakâr seçmenin hassasiyetlerine göre oluşturuluyor."

Bu politikayı parti tabanının benimsemediğini dile getiren Cihaner, "Sizin bir doğrultunuz olur, bir iddianız olur, bir Türkiye tasarımınız, tasavvurunuz olur ve insanları buna ikna etmeye çalışırsınız. Ama Türkiye'de gerçeklikle örtüşmeyen ‘seçmen genellikle muhafazakardır, milliyetçidir, dolayısıyla bizim de ona göre pozisyon almamız gerekiyor' algısı var. Bu, siyasetin dönüştürücü, ilerletici, özgürleştirici, eşitleyici iddialarından vazgeçmek anlamına geliyor" diye konuştu. 

"Merkez sağın inşasına harcanan emek CHP'ye harcansa, parti çok farklı yerlerdeydi"

Şu anda Türkiye'nin CHP'nin tarihsel iddiası çerçevesinde en cesur davranabileceği, sol, sosyalizan bir hatta oturması için koşulların en elverişli olduğu durumda olduğunu söyleyen Cihaner, şu değerlendirmede bulundu:

"AKP'nin yenilememesinin gerekçesi ‘merkez sağın olmamasıyla' ilişkilendirildi. Merkez sağın inşasına harcanan emek gerçekten CHP'nin o tarihsel tezlerine uygun şekilde toplumu değiştirmek üzerine ikna edilmek üzerine kurulmuş olsaydı belki de CHP şu anda çok çok çok farklı bir yerdeydi, ben de o kanaatteyim. Ekonomik kriz en çok yoksulları, alt gelir gruplarını etkiliyor kuşsuzu. Çiftçiyi esnafı işçileri çalışanları emekçileri memurları etkiliyor ve bu memurlara hitap edebilecek çözüm seti de solun dilidir. Solun pratiğidir. Bunun yerine o alanı pas geçip muhafazakarları o kişilerin temel motivasyonları yerine o kişilerin belki de arızi bir niteliklerine atıfla politika üretilmeye çalışılıyor."

"Şeyh Said, Seyid Rıza ve Said-i Nursi'yle de helalleşilmeli"

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu, 27 Şubat 2021'de başörtüsü yasağı mağduru kadınlarla buluşturan Demokrasiyi Güçlendirme Derneği Genel Başkanı İlyas Buzgan, Kılıçdaroğlu'nun birkaç yıldan bu yana CHP'nin içinde kemikleşmiş birçok kliği tasfiye ettiğine değindi. 

"Biz Sayın Kılıçdaroğlu'nun CHP'de bir değişim, bir dönüşüm gerçekleştirdiğini esas itibariyle buradan anlayabiliyoruz" ifadelerini kullanan Buzgan, şöyle devam etti:

"Helalleşme" çıkışıyla bir niyet beyanında bulundu ve ardından da harekete geçti. Türkiye'nin açık yaralarının neler olduğunu bir liste olarak kamuoyuna deklare etti. Bu listeye baktığımız zaman çok kabarık bir liste. 1940'lı yıllarda Varlık Vergisi altında ezilen azınlıklardan tutun, 6-7 Eylül olaylarında malları yağmalanan azınlıklara, 1970'li yıllarda Kahramanmaraş olaylarında mağdur olanlardan tutun Sivas olaylarına birçok açık yaraya temas etti. ‘Bunlar Türkiye'nin açık yaralarıdır. Türkiye'nin kronik sorunlarıdır. Dolayısıyla ben bunları çözmeye talibim' dedi. Ben bu listenin esas itibariyle eksik olduğunu düşünüyorum. Kılıçdaroğlu'nun, 1920'li ve 30'lu, hatta 1960'ların başında büyük mağduriyetlere neden olan olayları listeye almadığını düşünüyorum. Bu liste bu sorunları içermediği sürece eksik kalacak. Örneğin Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin bilinmediğini hepimiz biliyoruz… İkincisi Seyid Rıza'nın mezarı bilinmiyor. Üçüncüsü Said-i Nursi'nin mezarı bilinmiyor. Geçmişle yüzleşilecekse CHP'nin helalleşme listesine bunlar da alınmalı."

 

İlyas Buzgan - Kemal Kılıçdaroğlu
İlyas Buzgan - Kemal Kılıçdaroğlu

 

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun, "En büyük amacının milleti barıştırmak" dediğini aktaran Buzgan, "Bu çok önemli bir vizyondur. Ama Türkiye'de temel kronik problemlerin temelinde devlet olgusu var.  Dolayısıyla ben olsaydım, ‘Ben, milletiyle barışmış bir devlet miras bırakacağım' derdim. Türkiye'de devleti dönüştürmediğin sürece, devleti kronik ideolojik söylemlerinden arındırmadığın sürece Türkiye'de barışı, helalleşmeyi, yüzleşmeyi gerçekleştirmeniz çok zor" şeklinde konuştu.

"Kılıçdaroğlu'nun bireysel olarak samimi olduğunu düşünüyorum"

Buzgan, konuşmasını şöyle sonlandırdı:

"Özellikle 'endişeli muhafazakarlar' başta olmak üzere Türkiye'deki birçok çevre bunun bir seçim stratejisi, olduğunu söylüyor. Ben bireysel olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nun samimi olduğunu düşünüyorum. Ancak samimiyet yetmiyor. Her şeyden önce CHP'de her ne kadar önemli bir değişim dalgasını başlatmış olsa da ben hala CHP'nin kurumsal kimliğini taşıyan aktörlerin bu vizyonu taşıma konusunda eksikliklerinin olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde bu bir bireyin gerçekleştirebileceği bir vaat türü değil. Sadece bir sorun yok onlarca sorun var. Ve bu sorunlar hala Türkiye'yi ipotek altına almaya devam ediyor. Türkiye'nin kapasitesini bloke etmeye devam ediyor. Türkiye'yi yıpratmaya devam ediyor."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU