İstanbul Barosu ve TGS'den SETA raporu hakkında suç duyurusu

SETA’nın, yabancı basın kuruluşları için çalışan Türk gazetecilere yönelik hazırladığı rapor adliyeye taşındı, İstanbul Barosu ve TGS raporu hazırlayanlar hakkında suç duyurusunda bulundu

SETA hakkındaki suç duyurusu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapıldı / Fotoğraf: TGS

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve İstanbul Barosu, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) uluslararası basın kuruluşlarının Türkçe servisleri için çalışan gazetecileri fişlediği raporu hakkında suç duyurusunda bulundu.

TGS’nin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçede raporu hazırlayan 3 kişilik heyetin yöneticisi olan SETA Medya ve Toplum Araştırmaları Koordinatörü İsmail Çağlar ve diğer iki araştırma asistanı hakkında kamu davası açılması talep edildi.

Dilekçede, üç ismin “kişisel verilerin kaydedilmesi” ve “halkı in ve düşmanlığa tahrik” suçlarından soruşturulması istendi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Basın özgürlüğüne tehdit

Suç duyurusu öncesinde adliye önünde yapılan açıklamada konuşan TGS Başkanı Gökhan Durmuş, “Rapor denilen metinde, Türkiye'de yayın hayatını sürdüren birçok medya kuruluşu 'terör yanlısı'; buralarda yapılan haberlerin paylaşılması da bir suç olarak gösterilmiştir” dedi.

Durmuş, “Şüpheliler tarafından hangi amaca hizmet ettiği açıklanmayan ve rapor olarak adlandırılan bu belge, Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğü üzerinde ciddi tehdit yaratmaktadır” ifadelerini kullandı.

İstanbul Barosu da SETA hakkında suç duyurusunda bulundu. Barodan yapılan açıklamada, SETA’nın hazırladığı raporun ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir tehdit olduğu belirtildi. 

Rapor, "Andıç" özelliği taşıyor

İstanbul Barosu’nun açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

Rapor, objektif değerlendirmeler taşısa, bu değerlendirmeler üzerinden – subjektif olsa dahi - sonuçlar üretmiş olsa, tarafımızca yapılacak değerlendirme, SETA’nın da ifade özgürlüğüne saygı yönünde gelişirdi. Ancak, basın dünyasının ne iş yaptığını bildiği kuruluşların ve o kuruluşlardaki gazetecilerin – tek tek isimlerini de sıralayarak – yapılan ihbar nitelikli ifadeler, bu raporu bir “fezleke” niteliğine büründürmüştür. Bu rapor da, taşıdığı 'ihbar' özelliği öne çıkarılarak bir iddianameye dönüşürse, dava öncesinde başlatılan algı operasyonları için düğmeye basılmış olduğu anlaşılacaktır. 'Eleştirel görüşlerini ön plana çıkarmak' ve/veya 'hükümete karşı söylemlerde bulunmak' gibi kimi saptamaları kriminalize etme çabaları, bu raporu klasik bir 'durum saptama' niyetinden uzaklaştırmaktadır. Kaldı ki, 'AİHM’nin beraat kararını savunmak' gibi, cehalet örneği ifadeleri de içeren rapor, bu yönüyle ciddiye alınmaya değer bulunmaz gibi görünse de, 'dış kaynak' vurgusunun 'işbirliği' biçimindeki sunumuyla da, hazırlanmış bir senaryonun fragmanı niteliğindedir. Bu yönüyle bir 'Andıç' özelliği de taşıyan Rapor, yandaş bakış açısının tahammül gösteremediği ifade ve basın özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik gözdağıdır. Adı geçen gazetecilerin tümünün 'muhalif' niteliği, bu saptamamızın temelini oluşturmaktadır.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU