Washington: Rusya'nın çekici ve Çin'in örsü arasında

Ukrayna savaşı Çin'e Pasifik Okyanusu'na doğru genişlemek için altın bir fırsat verdi, özellikle de Washington'ın yeni çarları dizginlemekle meşgul olduğu sırada

"Çekiç ve örs arasında" ifadesi sıklıkla kullanılır.

Çekicin ne olduğu malumdur, örs ise sert bir yüzeye sahip ve demircilerin üzerinde metalleri dövmek için kullandığı bir alettir.

Bu ifade deyim olarak, kişinin iki kötü durum arasında kalması anlamına gelir.


Bu yazının ardındaki fikir aslında "Pekin: Washington'un çekici ile Moskova'nın örsü arasında" gibi daha farklı bir başlığı taşıyordu.

Çünkü Çin son zamanlarda iki ateş arasında yer alıyor:

Bir tarafta en yakın komşusu ve en büyük müttefiki Rusya, diğer tarafta ise ticari ve mali çıkarlara sahip olduğu Washington ve Avrupa Birliği.


Ancak meseleye "yukarıdan bir bakış" attığımızda, biraz araştırma ve değerlendirme bize şunu gösterir ki, aslında 'Rusya'nın askeri çekici ile Çin'in ekonomik örsü arasında' Washington var.

Zira İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden ve Çar'ın Ukrayna'yı işgalinden bu yana dünyayı hükmü altına alan 'kutupluluk' ortadan kalktı.

Bu süreç artık durdurulamaz ve geri çevrilemez.  

Hafif zararları olan ekonomik yaptırım paketi Rusya'nın kaderini fazla değiştirmeyecektir.

Peki, bununla ne demek istiyoruz?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Geçtiğimiz pazartesi günü üst düzey bir ABD'li yetkili CNN'e, Rusya'nın Çin'den insansız hava araçları da dahil olmak üzere askeri yardım istediğini söyledi.

Bu haber, Washington'daki Çin Büyükelçiliği Sözcüsü Liu Bingyu tarafından yalanlandı.

Liu Bingyu, önemli bir gelişme olan ve ABD'yi oldukça rahatsız eden Ukrayna'da olanlardan duyduğu endişeyi dile getirdi.

Çünkü bu, sahadaki savaşın dengesinin değişme olasılığı ve Ukrayna kuvvetlerinin şehirler üzerindeki kontrolünün azalması anlamına geliyor.

Çin, Ukrayna'daki askeri operasyonları destekleyerek Rusya ile olan "karşıtların ittifakını" sürdürebilir mi?

Soru zor, fakat şu şekilde analiz edilebilir:

Son olimpiyatların arifesinde açıklanan Moskova ile Pekin arasındaki ittifak, ABD ile yüzleşmenin ve karşı koymanın kapısını ardına kadar açıyor.

Sözü edilen Rusya-Çin açıklaması, NATO'nun Avrupa'daki genişlemesini reddetme hususunda tarafların birlikte hareket ettiğini ve aynı zamanda Asya'da, özellikle Pasifik bölgesinde ABD-Avrupa ittifakları kurulmasına karşı çıkan muhalif bir tutumu benimsendiklerini açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Dahası Çin ve Rusya arasındaki daha büyük bir ortak payda ise; liberal seçkinler ve oligarklar yaratarak, "Rus ve Çin milliyetçi projelerini içeriden engellemeyi amaçlayan" Batı demokratikleşmesini bir tür sahte kart olarak sunma vizyonlarıdır.


Aslında, Rusya-Çin işbirliği hem askeri hem de ekonomik düzeyde bir pragmatizm biçimi gibi görünüyor.

Öncelikle Rusya'nın genel olarak NATO ve özelde ABD karşısında askeri anlamda gerilemesi ve başarısız olması Çin'in çıkarına değildir.

Çinliler, Moskova'nın Kiev'le savaşının ardında ABD'nin de birtakım hedeflerinin bulunduğunu gayet iyi biliyorlar.

Bu hedeflerden en bariz olanı, Rusya'yı etkisiz hale getirerek ve şüphesiz onu zayıflatarak Çin'i savaş alanında tek başına bırakmaktır.

Ayrıca Çin en nihayetinde Tayvan'ı geri alıp güç ve kuvvetle kontrol etme fikrinden vazgeçmiyor.

Ukrayna kuvvetlerinin Rus güçleri karşısında zafer kazanmasına benzer bir durumun gelecekte kendi başına da gelmesinden endişe duyuyor.


Ancak Putin'in Rusya'sının, bir anda gurur ve zaferle savaştan çıkması da Çin'in isteyeceği bir şey değil.

Çünkü halihazırda iki ülkeyi bir araya getiren koşullarının gerektirdiği pragmatik ve faydacı bir yaklaşımdan söz ediyoruz.

İki ülke arasındaki ilişkinin tarihsel katmanları, yükselen güç ve kutup merkezlerinin diyalektiği nedeniyle çatışmaya imkân vermiyor.

Bu nedenle Çin'in Rusya'ya askeri yardımı fikri, her ne kadar imkânsız olmasa da şüpheli görünüyor.
 


Öte taraftan meselenin ekonomik yönü, hiç kuşkusuz verilecek nihai kararlarda önemli bir rol oynamaktadır.

Çin ile Avrupa Birliği arasındaki ticaret hacmi, Çin tarafında 518 milyarı ihracat ve 310 milyarı ithalat olmak üzere yaklaşık 828 milyar dolardır.

ABD ile olan ticaret hacmi ise 756 milyar dolardır. Bunun 576 milyarı Çin'in ihracatı, 180 milyarı ABD'den yapılan ithalattır.

Çin'in Rusya ile olan ticari alışverişi ise 146 milyar doları geçmemektedir.

Çin burada Rusya ile olan askeri plandaki stratejik ortaklığı ile -alenen nefret edip gizlice sevse de- liberal özgür dünyayla olan ekonomik çıkarlarını uzlaştırmaya çalışıyor gibi görünüyor.


Washington ise, Moskova ve Pekin arasında gerçek bir tehlike seziyor:

Bir yandan yaklaşmaya cesaret edemediği nükleer güç Rusya, diğer tarafta ise 2035-2040 yılları arasında askeri olarak Rusya'yı geride bıraktıktan sonra ekonomik olarak ABD'yi geçmesi beklenen Çin.

Önde gelen ABD'li bir ulusal güvenlik analisti olan Anthony Cordesman, ABD ve stratejik müttefiklerinin şu anda hem küresel hem de bölgesel olarak meydan okuyan yalnızca bir değil, iki süper güçle karşı karşıya olduğunu düşünüyor.


Ukrayna savaşı Çin'e Pasifik Okyanusu'na doğru genişlemek için altın bir fırsat verdi, özellikle de Washington'ın yeni çarları dizginlemekle meşgul olduğu sırada.

Artık Pekin, ticaret ve yatırım alanlarındaki küresel çabalarını güçlendirmenin ve "Kuşak ve Yol" girişimlerini tamamlamanın yanında, Washington ve Moskova'nın sahip olduklarını aşacak şekilde nükleer bir duvar inşa etmeye odaklanabilir.

Amerika, Ukrayna'daki savaştan daha fazlasıyla karşı karşıya ki bu, yeni dünyanın paylaşılmasıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU