Herzog Ankara'da: Çıkarların inanca ve ideolojiye üstünlüğü

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Son on yıldır Türkiye-İsrail arasındaki ilişkiler, büyük gerilimlere ve krizlere sahne olmaktadır. Tayyip Erdoğan'ın One Minute ifadesi, çatışmalı durumun sloganıydı.

One Minute çıkışı, Türkiye'nin İsrail'e ve Siyonizm'e meydan okuduğu yeni bir dönemin sembolü olarak anlaşılmaktaydı.

14 yıl sonra ilk defa bir İsrail Cumhurbaşkanı, Türkiye'ye resmi bir ziyaret gerçekleşirdi. 2008 yılından beri Türkiye'yi hiçbir İsrail lideri ziyaret etmemişti.

Isaac Herzog'un ziyareti, Türkiye'nin İsrail'e meydan okuma iddiasının olmadığı anlamına gelmektedir.

Ayrıca Herzog'un ziyareti, popülist mühayyilede kurgulanan One Minute efsanesinin gerçekte hiçbir karşılığının olmadığını göstermesi açısından önem taşımaktadır.


İsrail ve Türkiye arasında şimdiye kadar derin krizler yaşandı. Alçak koltuk krizi, Mavi Marmara, ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınması ve Doğu Akdeniz'deki enerji gerilimi Ankara ve Tel Aviv arasında yaşanan gerilimlerin başında gelmektedir.

Ankara ve İsrail arasındaki en önemli kriz konusu, Filistin sorunudur. 2006 yılında HAMAS'ın seçimleri kazanmasından sonra İsrail'in Filistin'e yönelik tavrı sertleşti ve müdahaleleri arttı.

İsrail-HAMAS çatışmasında Türkiye, HAMAS'ın müttefiki şeklinde bir pozisyon almıştır. Türkiye, HAMAS'ın arkasındaki güç olarak bilinmektedir. İsrail, HAMAS'ı terörist bir organizasyon olarak tanımaktadır.


2008 yılında İsrail, 'Dökme Kurşun' adı verilen bir operasyonla Gazze'ye sert bir askeri müdahalede bulundu.

Müdahale sonucunda Gazze'de 1500 kişiden fazla öldü ve binlerce kişi yaralandı. Gazze müdahalesi, Türkiye ve İsrail arasında sert rüzgarların esmesine ve tansiyonun yükselmesine neden oldu.

İsviçre'de yapılan Davos Forum'unda Başbakan Erdoğan ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, "Gazze: Ortadoğu'da Barış için Model" isimli bir panelde biraraya geldiler.

Peres'in konuşmasından sonra One Minute diyen Erdoğan, şu sert sözlerle Peres'e meydan okudu: 

"Sayın Peres benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum ki sesinin bu kadar çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar yüksek çıkmayacak; bunu da böyle bilesin.

Öldürmeye gelince, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz! Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum. Ülkenizde başbakanlık yapmış olan iki kişinin bana önemli lafları vardır.

'Tankların üzerinde Filistin'e girdiğim zaman kendimi bir başka mutlu addediyorum' diyen başbakanlarınız vardır. 'Tankların üzerine çıkıp da Filistin'e girdiğim zaman kendimi mutlu addediyorum' diyen başbakanlarınız olmuştur ve bana sayılar veriyorsunuz. İsim de veririm, merak edenleriniz vardır belki.

Şu zulme alkış tutanları da ayrıca kınıyorum. Çünkü bu çocukları öldürenleri, bu insanları öldürenleri kalkıp da alkışlamak, öyle zannediyorum ki o da ayrı bir insanlık suçudur. Bakınız burada bir gerçeği bir kenara atamayız.

Ben şurada çok not aldım; ama bu notların hepsini cevaplayacak fırsatım yok. Fakat ben buradan sadece size iki söz söyleyeceğim.

Bir. Tevrat altıncı maddesinde der ki 'Öldürmeyeceksin!' Burada öldürme var. İki, bakın bu da çok enteresan, Gilard Azamonih, 'İsrail barbarlığı zalimliğin de çok ötesinde bir şey', bir Yahudi.

Bunun yanında İsrail ordusunda askerlik görevini yapan Oxford Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Avi Şalom, İngiliz gazetesi Guardian'da şunu söylüyor: 'Haydut devlet vasfını kazandığını' belirtiyor."


Davos'ta yaşananlar, Türkiye'nin İsrail'e karşı çok öfkeli bir ruh hali içinde olduğunu göstermekteydi.

Davos'ta İsrail'i haydut devlet olmakla suçlayan Türkiye, bugün İsrail Cumhurbaşkanı'nı büyük bir önemle, öncelikle ve özenle ağırladı.

Davos'ta İsrail'e öfke duyan Türkiye, bugün İsrail'e büyük önem vermekte ve ihtiyaç duymaktadır. İsrail-Türkiye ilişkilerinde öfkenin yerine sukünet ve saygının geçtiğini söyleyebiliriz.

Herzog, üstünde barış, işbirliği ve gelecek kelimelerinin yazıldığı bir uçakla Ankaraya gelmiştir. Herzog ve eşi, bugün Ankara'da İsrail bayrakları ve İsrail Milli Marşı Hatikva'nın çalınmasıyla karşılandı.


Davos olayını İsrail tarafı karşılıksız bırakmadı. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkokul'u alçak seviyedeki bir koltukta oturtarak görüştü.

Büyükelçi Çelikkol'un alçak seviyede bir koltuğa oturtulması, İsrail'in Türkiye'yi aşağılamak ve Davos'a karşılık vermek için ortaya koyduğu diplomatik bir tiyatroydu.


31 Mayıs 2010 Tarihinde Mavi Marmara baskını gerçekleşti. Hükümetin desteği ve İHH'nın organizasyonuyla Gazze'ye insani yardım götürmek için yola çıkan Mavi Marmara gemisine İsrail komandoları baskın düzenledi ve on Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını öldürdüler.

Baskından sonra Türkiye, İsrail'den özür dileme, tazminat ve Gazze ambargosunun kaldırılması taleplerinde bulundu.

2013 yılında özür dilendi ve 2016 yılında tazminat konusunda bir anlaşmaya varıldı. Mavi Marmara baskınıyla ilgili Türkiye'de açılan bütün davalar kapatıldı.

İsrail, Gazze'deki ambargosunu ise hiçbir zaman kaldırmadı. Mavi Marmara baskınından sonra yaşanan gelişmelere gelen tepkilere Erdoğan, 29 Haziran 2016 tarihinde şu karşılığı verdi:

Siz böyle bir insani yardımı götürmek için günün Başbakanına mı sordunuz?


Mavi Marmara katliamından on iki yıl sonra İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, Ankara'dadır. Herzog'un ziyareti, Mavi Marmara katliamı hiç gerçekleşmemiş ve on insan öldürülmemiş gibi bir havada gerçekleşmektedir.

Herzog'un ziyareti, Mavi Marmara faciasının çoktan unutulduğunu göstermektedir. 


2017 yılında Amerika Başkanı Trump, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığını ilan etti ve ABD Büykelçiliğinin Tel Aviv'den Kudüs'e taşınmasına karar verdi. Türkiye, bu kararı eleştirdi ve büyükelçisini Ankara'ya çağırdı.  

Herzog'un ziyareti, Türkiye'nin Kudüs'ün İsrail'in başkenti olmasını sorun olarak görmediğinin tescili anlamına gelmektedir.

Arap dünyasında Filistin davasının kalmadığının konuşulduğu bugünlerde Türkiye'de de Filistin ve Kudüs hassasiyetinin siyasal düzeyde buharlaştığı görülmektedir.


İsral-Türkiye arasında ziyaret ve ilişki trafiğinin yoğunlaşacağı günler bizi beklemektedir. Herzog'un ziyaretiyle birlikte iki ülke, tekrar büyükelçilerini karşılıklı olarak birbirlerinin başkentlerine göndereceklerdir.

Yakın zamanda Dışişleri Bakanları düzeyinde bir görüşme planlanmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail'i ziyaret etmesi için çalışmalar yapılmaktadır. Karşılıklı geliş gidişlerin yoğunlaşacağı, yeni bir sürece girmiş bulunmaktayız.  


Doğu Akdeniz'deki enerji sorunu İsrail ve Türkiye'yi birbirine muhtaç hale getirmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, enerji alanında iki ülkenin birbirine olan ihtiyacını şöyle ifade etti:

Müşterek hedefimiz ortak çıkarlara dayalı karşılıklı hassasiyetlere saygı temelinde siyasi diyaloğu yeniden canlandırmasıdır. Enerji alanlarında iş birliğine hazır olduğumuzu belirttik. Son günlerde bölgemizde yaşanan gelişmeler enerji güvenliğinin önemini bir kez daha ortaya koydu.


Cumhurbaşkanı Herzog, Erdoğan'ın bu sözlerine Nazım Hikmet'in dizelerini refererans alarak karşılık verdi:

"Modern çağın en büyük Türk şairinden biri olan Nazım Hikmet, Yaşamaya Dair adlı şiirinde şu satırları yazmıştır: Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yani ağır bastığından…

Bugün şairin dediği gibiyiz. Biz iki halk, iki ülke her alanda derinlemesine bir diyalog içerecek, güven ve saygı yoluna çıkmayı seçiyoruz.

Bizimki gibi zengin geçmişi olan bir ilişkide bu durum doğaldır. Ancak anlaşmazlıkları geleceğe yönelik çözmeye çalışacağız.

Hem sizin milletiniz ve hem de benim milletim Allah'a inananların babası olan Hz. İbrahim'in çocuklarıyız. Hepimiz, tüm dinlerin mensupları Müslüman, Yahudi ve Hristiyanlar yan yana, barış içinde yaşayabiliriz ve yaşamalıyız."


Can düşmanı ve nükleer tehdit olarak gördüğü İran'a karşı yeni işbirlikleri kurma arayışında olan İsrail, Türkiye'ye yakınlaşma ihtiyacı içinde.

Amerika'da Biden'ın başkan olmasından sonra Türkiye, dış politikasında değişiklikler yapmak ve kendisini yeni duruma adapte etmek zorunda kaldı.

Uzun süredir dış politikada yalnızlaştırılan ve yalıtılan ülke muamelesi gören Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri'yle ve İsrail'le yakınlaşma çabaları içine girdi.

BAE Veliaht Prensi'nin gelmesinden sonra İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'da, Türkiye'ye geldi.

Türkiye, içinde bulunduğu yalnızlaşmayı ve izolasyonu aşmak için BAE ve İsrail'le yakınlaşma içine girme ihtiyacı duymaktadır.

Türkiye, Amerika ile ilişkileri düzeltmek için Yahudi lobisinin desteğini tekrar kazanmaya çalışmaktadır.


Herzog'un Ankara ziyaretinin Türkiye ve İsrail ilişkilerinde yeni bir normalleşme sürecinin başlangıcı olup olmadığını söylemek için vakit henüz erken.

İsrail'le samimi bir diyalog kurmak istediklerini söyleyen Erdoğan'a karşı Herzog, Türkiye'yle ilişkilerinde illüzyonları olmadığı karşılığını verdi.

İhtiyatlı ve özenli bir dil kullanan Herzog, derin anlaşmazlıklarının farkında olarak Türkiye'yle yapıcı ilişkiler kurmak için çaba göstereceklerini ifade etti.

Önceki haftalarda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'ni ziyaret eden Herzog, Türkiye'yle ilişkiler kurmanın hiçbir şekilde bu ülkelerin çıkarlarının göz ardı edileceği anlamına gelmeyeceğinin garantisini verdi.

Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceği konusunda şimdiden çok iyimser sözler söylemek mümkün değil. 


Ankara, İsrail'le yakınlaşmak için Cumhurbaşkanı Herzog'u Türkiye'ye davet etti. Herzog, Ankara'yı ziyaret ederek İsrail'in Türkiye'ye kapıyı kapatmadığını gösterdi.

Türkiye, İsrail'le yakınlaşmak için One Minute, Mavi Marmara ve Kudüs'ün başkent olması şeklindeki üç ana krizi çoktan unutmuş ve aşmış bir imaj vermektedir.

Herzog'un Ankara ziyaretinden çıkaracağımız sonuç şudur: Uluslararası ilişkilerde çıkarlar, ideolojilere ve inançlara üstün gelmektedir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU