Depasokifikasyon: Yunanistan'da sosyal demokratlar geri mi dönüyor?

Deniz Karakullukcu Independent Türkçe için yazdı

Yunanistan'da Demokrasi Partisi (ND), tek başına iktidara gelererk ülkeyi yönetiyor / Fotoğraf: AFP

Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor: Sosyal demokrasinin hayaleti.

Bu hayalet, Batı Almanya'da ete kemiğe bürünmeye çoktan başladı.

Almanya'da Olaf Scholz liderliğindeki SPD, eşitsizlikler, asgari ücret artışı ve iklim değişikliği gibi meseleler üzerinde kampanya yürüterek geçen sene yapılan seçimlerden galip çıktı.

Benzer şekilde, İngiltere'de ağır işçiliği sol siyasetin gündemine yeniden taşıyan ve aynı zamanda Yeşil Yeni Düzen'den bahseden Keir Starmer'ın öncülüğündeki İşçi Partisi'nin anketlerde Muhafazakâr Parti'nin önüne geçtiği görülüyor.

Baltık ülkelerinde ise sosyal demokrat partilerin, bu on yıllık gerileme döneminde hâkimiyetini büyük ölçüde korusalar da, özellikle Avrupa sığınmacı krizi sonrasında görece zayıfladıklarını biliyoruz.

Ancak işçilerin savunması alınmadan işten çıkarılması, gelir ve vergisinin vergilerinin artırılması ile yeniden dağıtımı gibi konuları gündeme taşıyan sosyal demokrat partiler, bir dönem "sıradan vatandaşları" popülist partilere terk ettikten sonra ''gerçek halka'' aralarındaki bağı yeniden tesis etmeye başladı.

Son yıllarda her ne kadar göç gibi toplumsal meseleler Avrupa siyaseti üzerindeki etkisini korusa da, Kovid-19 pandemisi sonrasında sağlık hizmetlerine ve ekonomi politikalarına ilişkin temel konular Avrupa siyasetinin gündeminde daha fazla yer ediyor.

Bu durum sosyal demokratlar için ciddi bir avantaj sağlıyor.

Peki, Avrupa'nın bir zamanlar muktedir olan sosyal demokrat partilerinin düşüş eğilimine isim babalığı yapan parti de bu yeniden doğuş sürecinin öncülerinden olabilecek mi?

Yunanistan'da diktatörlüğün sona ermesinin ardından Andreas Papandreu tarafından kurulan PASOK'un ilk defa iktidara gelişinin üzerinden 40 sene geçti.

andreas-papandreou.jpg
Andreas Papandreu. (Fotoğraf: Greek Herald)


2012 yılına kadar Yunanistan siyasetinin tarihsel olarak iki büyük partisi arasında yer alan PASOK'un aldığı oy, Avrupa borç krizi sırasında yüzde 40'lardan yüzde 10'un altına düşmüş, bunun sonucunda sol siyasetteki hakim konumunu SYRIZA karşısında yitirmişti.

"Pasokifikasyon'' terimi de o günden beri Yunanistan'dan başlayarak sosyal demokratik partilerin Avrupa'nın tamamındaki düşüş eğilimini ifade etmek için kullanılıyor.

Aradan on yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra, PASOK'un da parçası olduğu Değişim Hareketi ("KINAL'') anketlerde yükselişe geçti.

KINAL, Metron Analysis'in ocak ayında yaptığı ankete göre yüzde 18,6'ya, Abacus Research'ün anketinde ise yüzde 20,7 oy oranında gözüküyor. Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi halinde, bir ittifak olarak KINAL'ın alacağı en yüksek oy oranına erişmesinin yanı sıra, PASOK da 2009'dan beri en iyi seçim sonucuna ulaşacak. Peki, bu gelişmeler, "depasokifikasyon'' olarak tanımlanabilir mi?

KINAL'ın yükselişinin en önemli sebebi, nezaketiyle ve mutedil tavrıyla toplumun geniş kesimlerinden ilgi gören Fofi Yennimata'nın genç yaştaki vefatına dayanıyor.

KINAL'ın kongre tarihi önceden belliydi ve Yennimata, vefatından önce hala siyaseten aktif bir konumdayken, uzun süredir devam eden hastalığı sebebiyle siyaseti bırakmış ve partisinin genel başkanlığına yeniden aday olmayacağını açıklamıştı.

Yennimata'nın istifası sonrasında gözler Değişim Hareketi'ne çevrildi ve parti, basın ve medyada daha sık yer almaya başladı.

Fofi Yennimata'nın vefatı sonrasında yaşanan bu yükseliş, bizlere 1956'da Fransız Komünist Partisi'nin seçimleri kazanmasından beri Batı Avrupa'da ilk defa komünist bir partinin demokratik bir seçimde sandıktan birinci çıktığı 1984 İtalya genel seçimlerini hatırlatıyor.

İtalyan Komünist Partisi'nin ilk ve tek seçim zaferi, ılımlı tavrıyla ve ulusal mutabakatı sağlayarak ülkenin terör olaylarıyla ve siyasi şiddetle dolu "Kurşun Yılları''nın sonlanmasında büyük bir rol oynayan Enrico Berlinguer'in ölümün yarattığı toplumsal duygular sonucunda yaşanmıştı.

Yennimata'nın ölümünden sonra gerçekleşen büyük kongrede genel başkanlığa taze bir kan seçilmesi bu yükselişi perçinledi.

Her ne kadar solun Avrupa'da güç kazandığı süreçlerde genellikle sola daha yakın genç bir kuşağın yükselişini görüyor da olsak, mevcut durumda bir kuşak değişiminden çok toplumdaki ılımlılık talebinin ön planda olduğunu görüyoruz.

Avrupa Parlamentosu milletvekili Nikos Andrulakis'in KINAL büyük kongresinde, siyaseten daha solda konumlanan PASOK'un eski genel başkanı ve başbakanı Yorgo Papandreu'yı yenmesini de bu doğrultuda değerlendirmek daha doğru olacaktır.

Başkanlık yarışının üç aday arasında geçtiğini söyleyebiliriz.

Sol partilere karşı sert bir tavır takınan ve propogranda sürecinde kullandığı "partiyi yeniden harika yap'' ve "önce Yunanistan'' gibi sloganlarla sağ-popülist siyasi liderleri anımsatan Andreas Loverdos, partinin, Yeni Demokrasi'yle ittifak kurulmasını isteyen merkez kanadı tarafından destekleniyordu.

Papandreu ise Loverdos'un tam karşı tarafında, sağı dışlayan ve ülkedeki sol bileşenlerle işbirliği sağlanmasını öne süren tarafta yer alıyordu.

Öte yandan genel başkanlığa seçilen 42 yaşındaki Nikos Andrulakis, önceliğinin KINAL'ı tek başına iktidar yapmak olduğunu ve bu süreçte ne Yeni Demokrasi'yle ne de SYRIZA'yla işbirliği içine girmeyeceğini söylüyor.

Partiyi sola çeken Fofi Yennimata'nın aksine Nikos Andrulakis bu tavrıyla SYRIZA ile Yeni Demokrasi'ye eşit mesafede duruyor.

Gelgelelim, taze bir yüz olarak nitelendirebileceğimiz Andrulakis, Miçotakis ve Çipras gibi karizmatik liderler karşısında şimdilik sınıfta kalıyor.

Nikos Andrulakis
Fotoğraf: Greek Herald


KINAL'ın anketlerde yükselmesinin bir diğer sebebi, seçmenin SYRIZA'nın yeniden yükselebileceğine dair umutsuzluğuna dayanıyor. Bu durum, KINAL'ı merkez-solda güçlü bir alternatif haline getirdi.

KINAL'ın büyük kongresinden sonra hafif bir oy kaybı yaşayan SYRIZA, 2019 seçimlerinde beklenenden daha yüksek oy alması haricinde 2016'dan bu yana anketlerde istikrarlı bir düşüş sergiliyor.

Dahası, son iki senedir yapılan her ankette iktidardaki Yeni Demokrasi'den en az 10 puan geride çıkıyor.

2015 seçimlerinde yüzde 35,5 aldıktan sonra 2019 seçimlerinde oyları yüzde 31,5'e düşen SYRIZA, yine de oy oranını büyük ölçüde korumayı başarmıştı.

Ne var ki SYRIZA, seçimlerden bu yana daha büyük bir düşüş yaşıyor.

Eğer büyük kongrede Yennimata'da daha solda bir genel başkan seçilseydi SYRIZA'ya alternatif olma iddiası öne çıkabilirdi.

Daha merkezde bir genel başkanın seçilmesi ise Yeni Demokrasi'ye oy veren merkezdeki seçmenlerin arayışlarına cevap verme ihtimali taşıyor.

Ancak SYRIZA şu an Yeni Demokrasi'ye kıyasla daha savunmasız bir durumda ve Miçotakis merkeze yönelik bir retorik benimsiyor.

Bu durum, Andrulakis'in daha çetin bir rakiple aynı tabanı hedeflemesine neden olacaktır.

Öte yandan, eğer Loverdos seçilseydi, KINAL büyük ölçüde merkez-sağa kayacaktı ve bu durumdan kuşkusuz SYRIZA kârlı çıkacaktı.

Andrulakis ise hem sağ partilere hem de SYRIZA'ya muhalif seçmenin oyunu alabilir.

KINAL'ın yükselişi, büyük kongredeki yenilenmenin yarattığı etkinin geçmesiyle beraber duraklasa bile, kemik seçmeni üzerindeki etkisini yitirmeye başlayan SYRIZA için tehlike devam edecek.

Biraz geriye dönersek, 2015 senesinde, ülkede 50 seneyi aşkın süredir ilk defa merkez-sağdaki neoliberal Yeni Demokrasi veya merkez-soldaki ılımlı ve sosyal demokratik PASOK haricinde bir parti, yani SYRIZA hükümeti kurmuştu.

Aslında birçok insan solcu olduğundan veya SYRIZA'nın politikalarını beğendiği için değil, o dönemin "neoliberalizm'' korkusundan etkilenerek SYRIZA'ya oy vermişti.

Ancak gelinen noktada Yeni Demokrasi, ılımlı bir ekonomi modeli izlediği için oylar oraya kayıyor.

2015, Aleksis Çipras. (Fotoğraf: AA)
2015'teki seçimden, Aleksis Çipras. (Fotoğraf: AA)


Her ne kadar Miçotakis, aşırı sağdaki Hrisi Avgi'den (Altın Şafak) liberal Potami'ye (Nehir) kadar kaçan bütün seçmenini toplamayı başarmış da olsa, Yeni Demokrasi'nin oylarındaki artış büyük ölçüde aylık pandemi yardımlarına dayanıyor.

Pandeminin etkisi geçtiğinde ve parti konvansiyonel ekonomi politikalarını uygulamaya başladığında ne yaşanacağı ise bir muamma. Yeni Demokrasi'nin hükümette olduğu hiçbir dönemde oy oranını artırabildiği görülmedi.

Aynı zamanda SYRIZA'ya Yeni Demokrasi'ye kıyasla daha yakın hisseden KINAL seçmenleri bile Miçotakis'e Çipras'tan daha sıcak bakıyor.

Ortalama bir KINAL seçmeni, eskinin PASOK seçmenlerinden daha yaşlı ve daha muhafazakâr.

Dahası, SYRIZA'nın seçimlerde anketlerde gözükenden çok daha fazla oy aldığı tek seçim Mayıs 2012 seçimleriydi.

2019 seçimlerinde SYRIZA anketlerin ortalamasından yüzde 3 daha fazla oy alırken PASOK sandıktan yalnızca yüzde 1 oranında yüksek bir oyla çıktı.

Güncel anketlere baktığımızda ise (hata payını yüzde 5'e yakın olarak alsak bile) PASOK'a doğru bir eğilimle karşılaşıyoruz.

Ancak PASOK'un 2000'lerdeki yanlış politikaları seçmenin hafızasında yer etmiş durumda.

PASOK, kriz döneminde kemer sıkma politikalarını destekledikten sonra milletvekillerinin dörtte üçünü kaybetti.

Partinin 1980'lerdeki "altın dönemini'' yaşamış seçmen ise çok yaşlandı.

Buna rağmen PASOK'un Yunanistan siyasi tarihindeki önemi nedeniyle KINAL, her halükarda sol seçmen için birincil alternatif olma özelliğini koruyor.

Öyle ki KINAL'ın ülkenin bir dönem en büyük iki partisinden biri olması, mevcut durumda benzer büyüklükte olduğu bir partiye kıyasla daha iyi bir alternatif olarak öne çıkmalarını sağlıyor.

Her ne kadar PASOK, alınan kurtarma kredileri sonucunda yaşanan mali kriz nedeniyle kötü hatırlanmaya devam etse de Yeni Demokrasi de o süreçte PASOK'la beraber hükümette bulunuyordu.

Ayrıca aynı PASOK gibi Yeni Demokrasi'nin de 2010 senesinden beri ciddi maddi sıkıntılarla karşıya olduğunu hatırlamakta yarar var.

Bu noktada bir diğer kritik mesele gelecek seçimlerde ilk defa sandıktan birinci çıkan partiye 300 sandalyeli mecliste 50 ekstra milletvekili hediye eden sistem yerine nispi (oransal) temsil sisteminin kullanılacak olması.

SYRIZA sistem değişikliğine gitmeden önce (ki bunu istemelerinin sebebi nispi temsil sisteminin kendileri için daha avantajlı olmasından ibaretti) oyların yüzde 35'ini alan bir parti tek başına iktidar olabiliyordu.

Ancak sistem değişikliği için aradan bir seçim geçmesi gerektiği için 2019 seçimleri eski sistemle yapıldı.

Eğer bu seçimler nispi sistemle yapılsaydı, Yeni Demokrasi 158 yerine 120, SYRIZA 86 yerine 95, KINAL ise 22 yerine 24 sandalye kazanacaktı.

Sistemin yürürlüğe girmesi için aradan bir seçim geçmesi gerektiği için 2019 seçimlerinde Yeni Demokrasi 50 ekstra sandalyeden yararlanabilmişti.

syriza1.jpeg
SYRIZA'nın oyları 2019 seçimlerinde yüzde 31,5'e düştü / Kıbrıs Gündem


Seçim sistemi değiştiği ve ekstra sandalye bonusu (en azından bu seçimlik) ortadan kalktığı için SYRIZA, KINAL, MeRA25 (SYRIZA'nın eski maliye bakanı Yanis Varufakis'in 2018 yılında kurduğu demokratik sosyalist parti) ve KKE'nin (Yunanistan Komünist Partisi) birlikte meclis çoğunluğuna ulaşabileceği düşünülebilir.

Ancak Avrupa Birliği'ne karşı olan ve toplumsal konularda ziyadesiyle muhafazakâr bir tutum sergileyen KKE'nin, yüzde 5'in altına düşmeyen oy oranına rağmen hiçbir partiyle koalisyona girmediğini unutmamak lazım.

2015 seçimlerinde KKE, kendini radikal solda konumlarındıran SYRIZA'yla bile koalisyona girmediği için SYRIZA, ulusal-muhafazakâr Bağımsız Yunanlar partisiyle ittifak yaparak savunma bakanlığını onlara bırakmak zorunda kalmıştı.

Buna rağmen, mevcut sistemde Yeni Demokrasi'nin tek başına çoğunluğu elde etmesi artık mümkün değil.

Bu nedenle Yeni Demokrasi ya KINAL'la koalisyon kuracak ya da nispi temsilin geçersiz kılındığı ikinci bir seçime giderek tek başına iktidar olmaya çalışacak.

Loverdos KINAL'ın genel başkanı seçilemediği için iki partinin koalisyon kurması artık çok zor.

Miçotakis, eski sistemle yeni bir seçim yapılacağını açıklayarak koalisyon ihtimaline uzun süre önce kapıyı kapattı.

Dolasyısıyla partiler meclis çoğunluğu için gereken sandalye sayısına ulaşamayacağı için bonus sistemiyle yeni seçimler yapılacak ve Yeni Demokrasi tek başına iktidara gelecek.  

Yunanistan'daki mevcut siyasi ortam istikrarını büyük ölçüde koruduğu için bir önceki seçimde SYRIZA'yı destekleyenlerin seçim sathına girildiğinde yeniden onlara oy vereceğini öngörmek mümkün.

Bu nedenle, SYRIZA'nın hükümetteki başarısızlığının yarattığı öfkenin dindiği bir dönemde 2019 seçimlerinden daha düşük bir oy alacağını zannetmiyorum.

Ancak yine de hükümetin başta Kovid-19 pandemisi sürecindeki başarısı nedeniyle ülkeyi daha iyi yönettiğine dair oluşan genel kanı, SYRIZA'nın yüzer gezer oyları çekerek iktidar olma ihtimalini iyice zayıflatıyor.

Ne var ki, Yeni Demokrasi'nin şimdiye kadar iyi bir performans sergilemesi, sağ ve merkez seçmeni konsolide etmesini sağlasa da SYRIZA'nın kendi seçmenini konsolide etmesini etkilemiyor.

Buradan yola çıkarak, Syriza'dan Yeni Demokrasi'ye bir oy geçişi olmadığı takdirde SYRIZA'nın bir önceki seçimlerden daha düşük oy alacağını söylemek güçleşiyor.

Kuşkusuz, bir ülkedeki bütün seçmenin ideolojik saikler doğrultusunda oy kullandığı varsaymak makul değil.

Bundan birkaç sene önce "pasokifikasyon''un kalıcı olduğunu öne sürenlerin hatalı çıktığı gibi, sosyal demokratik partilerin yeniden güç kazanmasının uzun süreli olacağını iddia etmek için de  o kadar erken.

Seçmenin ciddi bir bölümü ülkeyi daha iyi yöneteceğine inandığı partiye oy veriyor ve kendini bir ideolojinin parçası olarak tanımlamıyor.

Gelgelelim, SYRIZA'yı hem yeterince solda olmadıkları için düşüncesiyle hem de yetersiz gördüklerinden ötürü beğenmeyen ciddi bir sol seçmen kitlesi var.

Bu kitle her ne kadar kararsız olarak gözükse de seçim sathına girildiğinde Yeni Demokrasi karşısında konsolide olacaktır.

İşte bu noktada KINAL hala güçlü bir alternatif teşkil etmeye devam ediyor.Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor: Sosyal demokrasinin hayaleti.

Bu hayalet, Batı Almanya'da ete kemiğe bürünmeye çoktan başladı. Almanya'da Olaf Scholz liderliğindeki SPD, eşitsizlikler, asgari ücret artışı ve iklim değişikliği gibi meseleler üzerinde kampanya yürüterek geçen sene yapılan seçimlerden galip çıktı.

Benzer şekilde, İngiltere'de ağır işçiliği sol siyasetin gündemine yeniden taşıyan ve aynı zamanda Yeşil Yeni Düzen'den bahseden Keir Starmer'ın öncülüğündeki İşçi Partisi'nin anketlerde Muhafazakâr Parti'nin önüne geçtiği görülüyor. 

Baltık ülkelerinde ise sosyal demokrat partilerin, bu on yıllık gerileme döneminde hâkimiyetini büyük ölçüde korusalar da, özellikle Avrupa sığınmacı krizi sonrasında görece zayıfladıklarını biliyoruz.

Ancak işçilerin savunması alınmadan işten çıkarılması, gelir ve vergisinin vergilerinin artırılması ile yeniden dağıtımı gibi konuları gündeme taşıyan sosyal demokrat partiler, bir dönem ''sıradan vatandaşları'' popülist partilere terk ettikten sonra ''gerçek halka'' aralarındaki bağı yeniden tesis etmeye başladı. 

yunanistan_da_ekonomi_buyudu_h275863_a8c6a.jpeg
Yunanistan'da siyasal yapıdaki farklı partiler yaşananları avantaja dönüştürmeye çalışıyor / Fotoğraf: Kıbrıs Gündem


Son yıllarda her ne kadar göç gibi toplumsal meseleler Avrupa siyaseti üzerindeki etkisini korusa da, Kovid-19 pandemisi sonrasında sağlık hizmetlerine ve ekonomi politikalarına ilişkin temel konular Avrupa siyasetinin gündeminde daha fazla yer ediyor.

Bu durum sosyal demokratlar için ciddi bir avantaj sağlıyor.

Peki, Avrupa'nın bir zamanlar muktedir olan sosyal demokrat partilerinin düşüş eğilimine isim babalığı yapan parti de bu yeniden doğuş sürecinin öncülerinden olabilecek mi?

Yunanistan'da diktatörlüğün sona ermesinin ardından Andreas Papandreu tarafından kurulan PASOK'un ilk defa iktidara gelişinin üzerinden 40 sene geçti.

2012 yılına kadar Yunanistan siyasetinin tarihsel olarak iki büyük partisi arasında yer alan PASOK'un aldığı oy, Avrupa borç krizi sırasında yüzde 40'lardan yüzde 10'un altına düşmüş, bunun sonucunda sol siyasetteki hakim konumunu SYRIZA karşısında yitirmişti.

"Pasokifikasyon'' terimi de o günden beri Yunanistan'dan başlayarak sosyal demokratik partilerin Avrupa'nın tamamındaki düşüş eğilimini ifade etmek için kullanılıyor.

Aradan on yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra, PASOK'un da parçası olduğu Değişim Hareketi ("KINAL'') anketlerde yükselişe geçti.

KINAL, Metron Analysis'in Ocak ayında yaptığı ankete göre yüzde 18,6'ya, Abacus Research'ün anketinde ise yüzde 20,7 oy oranında gözüküyor.

Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi halinde, bir ittifak olarak KINAL'ın alacağı en yüksek oy oranına erişmesinin yanı sıra, PASOK da 2009'dan beri en iyi seçim sonucuna ulaşacak.

Peki, bu gelişmeler, "depasokifikasyon'' olarak tanımlanabilir mi? 

KINAL'ın yükselişinin en önemli sebebi, nezaketiyle ve mutedil tavrıyla toplumun geniş kesimlerinden ilgi gören Fofi Yennimata'nın genç yaştaki vefatına dayanıyor.

KINAL'ın kongre tarihi önceden belliydi ve Yennimata, vefatından önce hala siyaseten aktif bir konumdayken, uzun süredir devam eden hastalığı sebebiyle siyaseti bırakmış ve partisinin genel başkanlığına yeniden aday olmayacağını açıklamıştı.

Yennimata'nın istifası sonrasında gözler Değişim Hareketi'ne çevrildi ve parti, basın ve medyada daha sık yer almaya başladı. 

Fofi Yennimata'nın vefatı sonrasında yaşanan bu yükseliş, bizlere 1956'da Fransız Komünist Partisi'nin seçimleri kazanmasından beri Batı Avrupa'da ilk defa komünist bir partinin demokratik bir seçimde sandıktan birinci çıktığı 1984 İtalya genel seçimlerini hatırlatıyor.

İtalyan Komünist Partisi'nin ilk ve tek seçim zaferi, ılımlı tavrıyla ve ulusal mutabakatı sağlayarak ülkenin terör olaylarıyla ve siyasi şiddetle dolu "Kurşun Yılları''nın sonlanmasında büyük bir rol oynayan Enrico Berlinguer'in ölümün yarattığı toplumsal duygular sonucunda yaşanmıştı. 

Yennimata'nın ölümünden sonra gerçekleşen büyük kongrede genel başkanlığa taze bir kan seçilmesi bu yükselişi perçinledi.

Her ne kadar solun Avrupa'da güç kazandığı süreçlerde genellikle sola daha yakın genç bir kuşağın yükselişini görüyor da olsak, mevcut durumda bir kuşak değişiminden çok toplumdaki ılımlılık talebinin ön planda olduğunu görüyoruz.

Avrupa Parlamentosu milletvekili Nikos Andrulakis'in KINAL büyük kongresinde, siyaseten daha solda konumlanan PASOK'un eski genel başkanı ve başbakanı Yorgo Papandreu'yı yenmesini de bu doğrultuda değerlendirmek daha doğru olacaktır. 

Başkanlık yarışının üç aday arasında geçtiğini söyleyebiliriz.

Sol partilere karşı sert bir tavır takınan ve propogranda sürecinde kullandığı "partiyi yeniden harika yap'' ve "önce Yunanistan'' gibi sloganlarla sağ-popülist siyasi liderleri anımsatan Andreas Loverdos, partinin, Yeni Demokrasi'yle ittifak kurulmasını isteyen merkez kanadı tarafından destekleniyordu.

Papandreu ise Loverdos'un tam karşı tarafında, sağı dışlayan ve ülkedeki sol bileşenlerle işbirliği sağlanmasını öne süren tarafta yer alıyordu.

Öte yandan genel başkanlığa seçilen 42 yaşındaki Nikos Andrulakis, önceliğinin KINAL'ı tek başına iktidar yapmak olduğunu ve bu süreçte ne Yeni Demokrasi'yle ne de SYRIZA'yla işbirliği içine girmeyeceğini söylüyor.

Partiyi sola çeken Fofi Yennimata'nın aksine Nikos Andrulakis bu tavrıyla SYRIZA ile Yeni Demokrasi'ye eşit mesafede duruyor.

Gelgelelim, taze bir yüz olarak nitelendirebileceğimiz Andrulakis, Miçotakis ve Çipras gibi karizmatik liderler karşısında şimdilik sınıfta kalıyor. 

KINAL'ın anketlerde yükselmesinin bir diğer sebebi, seçmenin SYRIZA'nın yeniden yükselebileceğine dair umutsuzluğuna dayanıyor. Bu durum, KINAL'ı merkez-solda güçlü bir alternatif haline getirdi.

KINAL'ın büyük kongresinden sonra hafif bir oy kaybı yaşayan SYRIZA, 2019 seçimlerinde beklenenden daha yüksek oy alması haricinde 2016'dan bu yana anketlerde istikrarlı bir düşüş sergiliyor.

Dahası, son iki senedir yapılan her ankette iktidardaki Yeni Demokrasi'den en az 10 puan geride çıkıyor.

2015 seçimlerinde yüzde 35,5 aldıktan sonra 2019 seçimlerinde oyları yüzde 31,5'e düşen SYRIZA, yine de oy oranını büyük ölçüde korumayı başarmıştı.

Ne var ki SYRIZA, seçimlerden bu yana daha büyük bir düşüş yaşıyor. 

Eğer büyük kongrede Yennimata'da daha solda bir genel başkan seçilseydi SYRIZA'ya alternatif olma iddiası öne çıkabilirdi.

Daha merkezde bir genel başkanın seçilmesi ise Yeni Demokrasi'ye oy veren merkezdeki seçmenlerin arayışlarına cevap verme ihtimali taşıyor.

Ancak SYRIZA şu an Yeni Demokrasi'ye kıyasla daha savunmasız bir durumda ve Miçotakis merkeze yönelik bir retorik benimsiyor.

Bu durum, Andrulakis'in daha çetin bir rakiple aynı tabanı hedeflemesine neden olacaktır. Öte yandan, eğer Loverdos seçilseydi, KINAL büyük ölçüde merkez-sağa kayacaktı ve bu durumdan kuşkusuz SYRIZA kârlı çıkacaktı.

Andrulakis ise hem sağ partilere hem de SYRIZA'ya muhalif seçmenin oyunu alabilir.

KINAL'ın yükselişi, büyük kongredeki yenilenmenin yarattığı etkinin geçmesiyle beraber duraklasa bile, kemik seçmeni üzerindeki etkisini yitirmeye başlayan SYRIZA için tehlike devam edecek.

Biraz geriye dönersek, 2015 senesinde, ülkede 50 seneyi aşkın süredir ilk defa merkez-sağdaki neoliberal Yeni Demokrasi veya merkez-soldaki ılımlı ve sosyal demokratik PASOK haricinde bir parti, yani SYRIZA hükümeti kurmuştu.

Aslında birçok insan solcu olduğundan veya SYRIZA'nın politikalarını beğendiği için değil, o dönemin "neoliberalizm'' korkusundan etkilenerek SYRIZA'ya oy vermişti.

Ancak gelinen noktada Yeni Demokrasi, ılımlı bir ekonomi modeli izlediği için oylar oraya kayıyor. 

Her ne kadar Miçotakis, aşırı sağdaki Hrisi Avgi'den (Altın Şafak) liberal Potami'ye (Nehir) kadar kaçan bütün seçmenini toplamayı başarmış da olsa, Yeni Demokrasi'nin oylarındaki artış büyük ölçüde aylık pandemi yardımlarına dayanıyor.

Pandeminin etkisi geçtiğinde ve parti konvansiyonel ekonomi politikalarını uygulamaya başladığında ne yaşanacağı ise bir muamma. Yeni Demokrasi'nin hükümette olduğu hiçbir dönemde oy oranını artırabildiği görülmedi.

Aynı zamanda SYRIZA'ya Yeni Demokrasi'ye kıyasla daha yakın hisseden KINAL seçmenleri bile Miçotakis'e Çipras'tan daha sıcak bakıyor.

Ortalama bir KINAL seçmeni, eskinin PASOK seçmenlerinden daha yaşlı ve daha muhafazakâr. 

Dahası, SYRIZA'nın seçimlerde anketlerde gözükenden çok daha fazla oy aldığı tek seçim Mayıs 2012 seçimleriydi.

2019 seçimlerinde SYRIZA anketlerin ortalamasından yüzde 3 daha fazla oy alırken PASOK sandıktan yalnızca yüzde 1 oranında yüksek bir oyla çıktı.

Güncel anketlere baktığımızda ise (hata payını yüzde 5'e yakın olarak alsak bile) PASOK'a doğru bir eğilimle karşılaşıyoruz. 

Ancak PASOK'un 2000'lerdeki yanlış politikaları seçmenin hafızasında yer etmiş durumda.

PASOK, kriz döneminde kemer sıkma politikalarını destekledikten sonra milletvekillerinin dörtte üçünü kaybetti.

Partinin 1980'lerdeki "altın dönemini'' yaşamış seçmen ise çok yaşlandı.

Buna rağmen PASOK'un Yunanistan siyasi tarihindeki önemi nedeniyle KINAL, her halükarda sol seçmen için birincil alternatif olma özelliğini koruyor.

Öyle ki KINAL'ın ülkenin bir dönem en büyük iki partisinden biri olması, mevcut durumda benzer büyüklükte olduğu bir partiye kıyasla daha iyi bir alternatif olarak öne çıkmalarını sağlıyor.

Her ne kadar PASOK, alınan kurtarma kredileri sonucunda yaşanan mali kriz nedeniyle kötü hatırlanmaya devam etse de Yeni Demokrasi de o süreçte PASOK'la beraber hükümette bulunuyordu.

Ayrıca aynı PASOK gibi Yeni Demokrasi'nin de 2010 senesinden beri ciddi maddi sıkıntılarla karşıya olduğunu hatırlamakta yarar var. 

Bu noktada bir diğer kritik mesele gelecek seçimlerde ilk defa sandıktan birinci çıkan partiye 300 sandalyeli mecliste 50 ekstra milletvekili hediye eden sistem yerine nispi (oransal) temsil sisteminin kullanılacak olması.

SYRIZA sistem değişikliğine gitmeden önce (ki bunu istemelerinin sebebi nispi temsil sisteminin kendileri için daha avantajlı olmasından ibaretti) oyların yüzde 35'ini alan bir parti tek başına iktidar olabiliyordu.

Ancak sistem değişikliği için aradan bir seçim geçmesi gerektiği için 2019 seçimleri eski sistemle yapıldı.

Eğer bu seçimler nispi sistemle yapılsaydı, Yeni Demokrasi 158 yerine 120, SYRIZA 86 yerine 95, KINAL ise 22 yerine 24 sandalye kazanacaktı.

Sistemin yürürlüğe girmesi için aradan bir seçim geçmesi gerektiği için 2019 seçimlerinde Yeni Demokrasi 50 ekstra sandalyeden yararlanabilmişti. 

Seçim sistemi değiştiği ve ekstra sandalye bonusu (en azından bu seçimlik) ortadan kalktığı için SYRIZA, KINAL, MeRA25 (SYRIZA'nın eski maliye bakanı Yanis Varufakis'in 2018 yılında kurduğu demokratik sosyalist parti) ve KKE'nin (Yunanistan Komünist Partisi) birlikte meclis çoğunluğuna ulaşabileceği düşünülebilir.

Ancak Avrupa Birliği'ne karşı olan ve toplumsal konularda ziyadesiyle muhafazakâr bir tutum sergileyen KKE'nin, yüzde 5'in altına düşmeyen oy oranına rağmen hiçbir partiyle koalisyona girmediğini unutmamak lazım.

2015 seçimlerinde KKE, kendini radikal solda konumlarındıran SYRIZA'yla bile koalisyona girmediği için SYRIZA, ulusal-muhafazakâr Bağımsız Yunanlar partisiyle ittifak yaparak savunma bakanlığını onlara bırakmak zorunda kalmıştı. 

facebookKINAL_PASOK.jpeg
KINAL (solda) ve PASOK'un (sağda) amblemleri / Fotoğraf: Facebook


Buna rağmen, mevcut sistemde Yeni Demokrasi'nin tek başına çoğunluğu elde etmesi artık mümkün değil.

Bu nedenle Yeni Demokrasi ya KINAL'la koalisyon kuracak ya da nispi temsilin geçersiz kılındığı ikinci bir seçime giderek tek başına iktidar olmaya çalışacak.

Loverdos KINAL'ın genel başkanı seçilemediği için iki partinin koalisyon kurması artık çok zor.

Miçotakis, eski sistemle yeni bir seçim yapılacağını açıklayarak koalisyon ihtimaline uzun süre önce kapıyı kapattı.

Dolasyısıyla partiler meclis çoğunluğu için gereken sandalye sayısına ulaşamayacağı için bonus sistemiyle yeni seçimler yapılacak ve Yeni Demokrasi tek başına iktidara gelecek.  

Yunanistan'daki mevcut siyasi ortam istikrarını büyük ölçüde koruduğu için bir önceki seçimde SYRIZA'yı destekleyenlerin seçim sathına girildiğinde yeniden onlara oy vereceğini öngörmek mümkün.

Bu nedenle, SYRIZA'nın hükümetteki başarısızlığının yarattığı öfkenin dindiği bir dönemde 2019 seçimlerinden daha düşük bir oy alacağını zannetmiyorum.

Ancak yine de hükümetin başta Kovid-19 pandemisi sürecindeki başarısı nedeniyle ülkeyi daha iyi yönettiğine dair oluşan genel kanı, SYRIZA'nın yüzer gezer oyları çekerek iktidar olma ihtimalini iyice zayıflatıyor.

Ne var ki, Yeni Demokrasi'nin şimdiye kadar iyi bir performans sergilemesi, sağ ve merkez seçmeni konsolide etmesini sağlasa da SYRIZA'nın kendi seçmenini konsolide etmesini etkilemiyor.

Buradan yola çıkarak, Syriza'dan Yeni Demokrasi'ye bir oy geçişi olmadığı takdirde SYRIZA'nın bir önceki seçimlerden daha düşük oy alacağını söylemek güçleşiyor. 

060220191242295528407.jpeg
Yunanistan'dan bir kare / Fotoğraf: Kıbrıs Gündem


Kuşkusuz, bir ülkedeki bütün seçmenin ideolojik saikler doğrultusunda oy kullandığı varsaymak makul değil.

Bundan birkaç sene önce "pasokifikasyon''un kalıcı olduğunu öne sürenlerin hatalı çıktığı gibi, sosyal demokratik partilerin yeniden güç kazanmasının uzun süreli olacağını iddia etmek için de o kadar erken.

Seçmenin ciddi bir bölümü ülkeyi daha iyi yöneteceğine inandığı partiye oy veriyor ve kendini bir ideolojinin parçası olarak tanımlamıyor.

Gelgelelim, SYRIZA'yı hem yeterince solda olmadıkları için düşüncesiyle hem de yetersiz gördüklerinden ötürü beğenmeyen ciddi bir sol seçmen kitlesi var.

Bu kitle her ne kadar kararsız olarak gözükse de seçim sathına girildiğinde Yeni Demokrasi karşısında konsolide olacaktır.

İşte bu noktada KINAL hala güçlü bir alternatif teşkil etmeye devam ediyor. 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU