İBB'de "terörist" tartışması büyüyor… Bahçeli: Hiyerarşik zincirdeki herkes sorumludur; Hukukçular: Suç ve ceza şahsidir

MHP lideri Bahçeli'nin açıklamasıyla "İBB'de teröristler işe alındı" tartışması farklı bir boyuta evrildi. Kurumlarda "terörist" veya iltisaklı kişiler çıktığında hiyerarşik anlamda yöneticiler de suçlu mu oluyor? Siyasiler ve hukukçular yanıtladı

İBB’de “terörist” tartışması büyüyor / Fotoğraf: Twitter

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde (İBB) "557 terörist işe alındı" tartışması yeni bir boyut kazandı.

Tartışma İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 12 Aralık'ta Meclis'teki bütçe görüşmeleri sırasında konuyu dillendirilmesiyle başladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Seçimden sonra İBB'ye yaklaşık 33 bin kişinin işe alındığını söyleyen Soylu, "Bu 33 bin kişiden 12 bin kişiye ancak bakıldı. 455 tanesinin PKK ve KCK kaydı var. 80'inin DHKP-C, 20'sinin MLKP, 2'sinin MKP kaydı var ve diğerlerinin kayıtlarını da gönderebilirim" dedi.

Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23 Aralık'ta AK Partili belediye başkanlarının katıldığı Kızılcahamam kampında konuya değindi.

CHP'nin kazandığı belediyelerden tek bir kişinin bile işten çıkartılmayacağı yönünde vaatlerde bulunduğunu ancak buna karşın 15 bin kişinin İBB'deki işinin sonlandırıldığını savunan Erdoğan, konuşmasında, "Bunun yerine de çoğu kim olduğu, ne olduğu belli olmayan bir kısmı terör örgütleri ile iltisaklı çıkan 45 bin kişi belediyeye doldurdular" ifadelerine yer verdi.

Soylu: Özel teftiş başlatıldı

Tartışma devam ederken Bakan Soylu, 27 Aralık'ta İBB'de çalışan yüzlerce personelin "terör örgütleri ile iltisaklı veya irtibatlı olduğu yönündeki ihbar ve tespitler üzerine" özel teftiş başlatıldığını duyurdu.
 


İmamoğlu: İçişleri Bakanı görevinden istifa etsin

Konuyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi'nden açıklama yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da "belediyeler olarak teftiş edilmekle hiçbir sorunumuz yok" dedi ve ekledi:

"İçişleri Bakanlığı'nda oturan zat, 12 Aralık'ta TBMM'de açıklama yaptı. İBB'de 557 terörist olduğunu iddia etti. Her verisi yanlış olan bakana şunu hatırlatmak isterim; tam 2 hafta üstünden geçti. Bu 15 boyunca İçişleri Bakanlığı ne yaptı? "Bunları tespit etmiş bakan, yerinde oturuyor, gevrek gevrek basın önünde söylüyor. O kişiler de İBB'de görev mi yapıyor şu anda? Hemen İçişleri Bakanı görevinden istifa etsin. Derhal…"
 


Kurtulmuş: “Belediye kadrolarında terör örgütleri ile bağlantılı birtakım isimler olabilir. Buradan belediye başkanına sorumluluk çıkarılmaz."

Aynı günün akşamı Habertürk TV canlı yayınında Mehmet Akif Ersoy'un gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan AK Parti Genel Başkanvekili Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ise İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na seslenerek açılmış bir soruşturmanın söz konusu olmadığını belirterek, "Endişe etmeye gerek yok" dedi.

Konuyu köşesine taşıyan  Fatih Altaylı, Habertürk'teki yayın sonrası sohbette Kurtulmuş'un şunları söylediğini aktardı: 
 

Belediye kadrolarında terör örgütleri ile bağlantılı birtakım isimler olabilir. Buradan belediye başkanına sorumluluk çıkarılmaz.

Eğer çıkarmaya kalkarsak o zaman Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, yargıda, emniyette pek çok kurumda sayıları binlerle ölçülen terörist bulunup ayıklandı.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bir terör örgütü ile ilişkili binlerce insan bulunduğu için Genelkurmay Başkanı’nı mı suçladık ki, belediye çalışanları arasında terörist bulunursa belediye başkanını suçlayalım? Böyle yaparsak kendimizi inkar etmiş oluruz.


Bahçeli: İBB Başkanı her durumda sorumludur

Ancak Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) grup toplantısında yaptığı konuşma tartışmanın boyutunu değiştirdi.

"İBB Başkanlığı'na terör örgütleriyle irtibat ve iltisaklı olanların alımında en alttan en üste kadar hiyerarşik zincirdeki herkes sorumlu değil midir?" sorusunu soran Bahçeli, şöyle devam etti: 
 

Belediye Başkanı, kimlerin işe alınıp alınmadığını sormayacak mıdır? Sordu ise 'Bu teröristler ne arıyor?' diyemedi mi? Demedi ise suçludur. Biliyor da HDP korkusundan dolayı susmuşsa yine suçludur. Hiç haberi yoksa daha tehlikelidir, o zaman da katmerli suçludur. Anlayacağınız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı her durumda sorumludur…


Peki gerçekten de "suç" veya "suçlu" hiyerarşisi karşısında belediye başkanı sorumlu oluyorsa diğer kurumlarda hiyerarşik açıdan sorumlu olur mu?

Genelkurmay Başkanlığı ya da İçişleri Bakanlığı'nda "terör" veya "terör iltisaklı" kişiler tespit edildiğinde kurumlar hiyerarşik anlamda suçlu mu oluyor?

Independent Türkçe'ye değerlendirmede bulunan hukukçu ve siyasiler, cezanın şahsiliğine vurgu yaptı.

"Hukukta suç ve ceza şahsidir"

Eski Saadet Partisi Genel Başkanı ve anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Türkiye Cumhuriyeti anayasasına göre suç ve cezanın şahsi olduğunu söyledi.
 

Mustafa Kamalak
Mustafa Kamalak / Fotoğraf: AA


Kişilerin suçu gözetmesi ve destek vermesi durumunda söz konusu suçtan sorumlu olabileceğine değinen Kamalak, "Hukukta suç ve ceza şahsidir. Suçu doğrudan işlememiş kişiler suça yataklık etmiş ve destek vermişse, bu desteği nispetinde sorumlu olur" dedi.

15 Temmuz 2016'da bir kısım silahlı kuvvetler mensubunun darbe girişimine kalkıştığını hatırlatan Kamalak, "Darbe girişimi olduğunda ordunun başkanı şu an Milli Savunma Bakanı. Peki bu nasıl izah edilecek? O zaman Genelkurmay Başkanı'nın sorumlu olması icap ederdi. Anayasamıza göre cumhurbaşkanı başkomutandır. Mesela bugün ordudan şu veya bu şekilde örgüte mensup bir kısım tespit edildiğinde cumhurbaşkanı mı sorumlu tutuyoruz? Böyle bir hukuk olabilir mi?" diyerek tepki gösterdi.

"Hukuk devletinde bu kabul edilemez"

"İBB'de terörist varmış. Varsa ve biliyorsan yakala, hemen emniyete teslim et. Hukuk sistemimizde suçluya nasıl davranılacağını belirtilmiş. Uygulanmazsa bile Türkiye bir hukuk devletidir" diyen Prof. Dr. Kamalak, devamında şunları kaydetti:
 

"Şu terörist, bu terörist" deniliyor. Durum böyle olunca İBB'de çalışan herkes şüpheli duruma düşüyor. Bu hukuk devletinde kabul edilemez bir suçlamadır.

Hukukumuza göre faille ilgili soruşturma gizli yürütülür. Ne zamana kadar? Kişi hakkında iddianame düzenleninceye kadar. Çünkü idam ile yargılanıp sonrasında beraat eden insanlar var.

Hatta idam edildikten sonra masum olduğu anlaşılan inanlar oldu. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 158'inci maddesinin altıncı fıkrasına göre kişilerin lekelenmeme hakkı vardır. Bu hakkı koruma görevi de devlete aittir. "Bu veya şu teröristtir" demek doğru değildir. Kanaatimce vatandaşlarımız da buna itibar etmiyor.


"İmamoğlu personelin suçlarından sorumlu tutulamaz"

Hukukçu Doç. Dr. Tolga Şirin, tartışmada Kurtulmuş'un söylediklerinin bir yönden doğru olduğunu söyledi.

Anayasa'nın ikinci maddesinde yer alan hukuk ilkesinin suç ve cezada şahsiliği gerektirdiğini ifade eden Doç. Dr. Şirin, "Buna göre, bir kişi ancak kendisinin işlediği fiiller nedeniyle sorumlu tutulabilir, başkasının işlediği fiillere iştirak etmedikçe sorumlu tutulamaz" dedi.
 

Tolga Şirin
Tolga Şirin / Fotoğraf: Twitter


Bunun Türkiye'de Tanzimat Fermanı'ndan beri kabul görmüş temel bir ilke olduğunu hatırlatan Şirin, "Bugün hâlâ tartışılıyor olmasını yadırgamak gerekir. Sayın İmamoğlu'nun belediye bünyesindeki herhangi bir personelin suçlarından ötürü herhangi bir sorumluluğu tabii ki olamaz" değerlendirmesinde bulundu" diye konuştu. 

Kurtulmuş'un söz konusu programda "devlete sadakat" kavramına atıf yaptığını ve terimin yargı organlarında da bazen kullanıldığını gibi hatta bazen sonuçlar çıkarılmaya çalışıldığını aktaran Şirin, sözlerini şöyle sürdürdü:
 

Anayasa'da böyle bir kavram yoktur. Anayasanın çeşitli maddelerinde geçen ifade ‘Anayasa'ya sadakat' biçimindedir. Bu kurumun hukuksal kökeni Almanya'dır.

Geçmişte memurlardan ‘Hitler'e sadakat' yemini edilmesi istenen bu ülkede savaş sonrasında bu mesele çokça tartışıldı. Memurların sadakatinin bir cemaate, lidere ve iktidara dönük olmaması için "Anayasa'ya sadakat" kavramı yeğlendi.

Bizde de Anayasa'nın çeşitli maddelerinde ve devlet memurları kanununda yer alan kavram tam olarak budur. Ayrıntı gibi görünebilir ama bu, teknik nedenlerle hayli önemli bir konudur.


"'Terörist' nitelemesi için kesin bir yargı kararı gerekir"

Hukukçu Şirin, "'terörist' nitelemelerine dikkat etmeliyiz. Bu kavram çok rahat kullanılır oldu. Böyle olunca da ağırlığını kaybetti, bir nevi devalüasyona uğradı" dedi. 

"Bir kişinin ‘terörist' olarak nitelendirilmesi için kesinleşmiş bir yargı kararı gerekir" diyen Doç. Dr. Şirin, "Böyle bir karar olmadıkça yetkililerin böylesi sıfatları kullanması nayasadaki ‘masumiyet karinesi' ilkesini zedeler" diye konuştu ve şöyle devam etti: 
 

"Ayrıca terörle hukuksal mücadele öncelikle cumhuriyet savcılarının işidir. Terörle mücadele, siyasi dedikodularla, idari tevatürlerle, kanunsuz fişlemelerle yürütülecek iş değildir. Her konuda olduğu gibi burada da yozlaşma yaşanıyor. Yetkilileri, yaptıkları açıklamada anayasaya yani masumiyet karinesine, idarenin kanuniliğine ve suçta ve cezada şahsilik ilkelerine sadakate davet etmek gerek.


"Tartışmada bir mantık hatası var"

23. Dönem İstanbul Milletvekili ve eski Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Ufuk Uras, söz konusu tartışmada bir mantık hatasının olduğu görüşünde.
 

Ufuk Aras
Ufuk Uras / Fotoğraf: Twitter


Suçun şahsiliği ilkesine atıf yapan Uras, "Böyle tümevarımcı bir yöntem uyguladığında tüm siyasiler sorumlu tutulabilir" dedi.

Ortada henüz bir şey yokken sanki hukuki süreç tamamlanmış gibi bir tartışma yürütüldüğüne dikkati çeken Uras, "Yargının bu işi sonlandırması gerekir. Siyasi malzeme yapılması doğru değildir. Esas mesele bir türlü liyakat ve sadakat ilişkisini aşamamız olmasıdır" diye konuştu.

"Kamuoyu tartışmayı bir siyasi hesaplaşma olarak görüyor"

Kamuoyunun tartışmayı bir siyasi hesaplaşma olarak gördüğünü dile getiren Uras, konunun bir an önce hukuka havale edilmesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
 

Buradan yola çıkarak İBB'nin kurumsal kimliğini sorgulamak önyargılı bir tutum olur. Konuyu yargıya havale etmek lazım. Ama hukukun siyasallaştığı bit ortamda maalesef buna da güven olmuyor.

Yani daha dün Sayın Erdoğan ‘biz kutuplaşmaya karşıyız' dedi ama yerel yönetimler veya muhalefetle ilişkiler olsun sürekli ateşe odun atıyor.

Yani kutuplaşmaya karşıyız deyip belediyeleri bu meselede karşı kutup gibi göstermek doğru bir yaklaşım değil. Bizim bu ülkede işini iyi yapan insanlara ihtiyacımız var. İşini iyi yapan insanları işinden etmemek, işini iyi yapanları işe almak gerekir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU