MHP milletvekilleri, TBMM Genel Kurulunda, Cumhurbaşkanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşların 2022 yılı bütçeleri üzerinde görüşlerini dile getirdi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım, ateistler ile IŞİD, FETÖ, El Kaide ve benzeri radikal unsurların "Diyanet kapansın" söyleminde buluştuklarını ifade ederek, "İkisi nasıl buluşuyor? Bir taraftan, sizin adınıza eylem yapılıyor, İslam'ın adı kötü çıkarılıyor. Bir taraftan da 'Ben dinsizim' diyerek Diyanet'i kapatmaya çalışıyorlar. Diyanet inşallah kıyamete kadar kapanmaz” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanvekili, MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının, Türkiye'nin tezlerinin ve politikalarının doğru anlatılmasına, Türkiye'ye karşı yürütülen dezenformasyon ve kara propagandayla mücadele edilmesine yönelik olarak iletişim boyutuyla önemli katkı verdiğine işaret ederek, "Algı operasyonları yoluyla insanımızın doğru bilgi alma hakkını kısıtlayan engellerin kaldırılarak sağlıklı kararlar verebilen bireyler haline gelmesini sağlayacak iklimin oluşturulması da bu kapsamda önem taşımaktadır" dedi.
MHP'li Aksu, Türkiye'ye özgü, Türk milletinin tarihi ve kültürel dokusuna uygun "Türk tipi başkanlık modeli" olarak inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin merkezinde sadece millet egemenliği ve demokratik değerlerin yer aldığına; bu sayede Türkiye'nin yönetimde istikrarın temin edildiği, temsilde adaletin arttığı bir yönetim sistemine kavuştuğunu vurguladı.
Aksu, 1946 ile 2018 yılları arasındaki 72 yılda görev yapan 51 Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ortalama ömrünün sadece 1 yıl 5 ay olduğunu belirterek, "Yeni umutlarla yapılan seçimler ve bir öncekinden daha iyi olacağı düşüncesiyle kurulan istikrarsız hükümetler ülkemizi maalesef ileriye taşıyamamıştır. Yaşanan sistemsel sıkıntılar rejim krizlerine dönüşmüş, darbelerin acı ve ağır faturası milletimizi demokrasi ve kalkınma hedeflerinden uzaklaştırmıştır. O nedenle, kim ne derse desin Türkiye bu kaotik süreçlere tekrar mecbur kalmayacak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile milli hedefler doğrultusunda yoluna devam edecektir" diye konuştu.
Türkiye'nin, uluslararası yatırımlar için sayısız yatırım fırsatı sunan büyük bir potansiyele sahip olduğunu kaydeden Aksu, "Tek Durak Ofis" anlayışıyla hizmet veren Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi'nin, Türkiye'deki yatırım fırsatlarını küresel iş dünyasına tanıttığını, gelişen süreçte başta sanayi ve hizmet sektörleri olmak üzere doğrudan yabancı yatırımların yoğunlaşmasına katkı sağladığını söyledi.
Türkiye'nin bölgesel ve küresel düzeyde artan etkinliğinin, meydan okumalara verdiği cevap ve milli menfaatlerin korunmasına yönelik kararlılığın, Türkiye'ye yönelik hasmane kampanyaların bizzat devletler eliyle yürütüldüğü bir süreçle karşılaşılmasına yol açtığına dikkati çeken Aksu, bu durumun, Türkiye'nin tanıtımında, hak ve menfaatlerinin takibinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na önemli sorumluluklar yüklediğini söyledi.
Hemen her gün medya ve sosyal medya platformlarında Türkiye'ye yönelik algı operasyonları, itibar suikastleri ve sinsi tuzakların bu durumu değiştirebilecek araç ve yöntemlerin devreye konulmasını zorunlu kıldığını belirten Aksu, "Bu kapsamda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Türkiye'nin tezlerinin ve politikalarının doğru anlatılmasına, Türkiye'ye karşı yürütülen dezenformasyon ve kara propagandayla mücadele edilmesine yönelik olarak iletişim boyutuyla önemli katkı vermektedir. Algı operasyonları yoluyla insanımızın doğru bilgi alma hakkını kısıtlayan engellerin kaldırılarak sağlıklı kararlar verebilen bireyler haline gelmesini sağlayacak iklimin oluşturulması da bu kapsamda önem taşımaktadır" şeklinde konuştu.
İsmail Faruk Aksu, öte yandan vatandaşların yaşadığı sorunları ve kamu hizmetlerine ilişkin hususları aktarmakta etkin bir araç olarak kullanılan Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne geçen ay itibarıyla yapılan 5,3 milyon başvurunun yüzde 87'sinin ortalama 16 günde cevaplanmasının sistemin sağlıklı ve sonuç alıcı işlediğini gösterdiğini de belirtti.
"Diyanet'i kapatmaya çalışıyorlar"
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım, Kur'an-ı Kerim'in herhangi bir tahrifata uğrayıp uğramadığına yönelik çalışmayı Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığını ve kutsal kitapta herhangi bir değişiklik olmadığının yine bu kurum tarafından tespit edildiğini anlattı. Yıldırım, "Zaman zaman sorarlar: Bu Diyanet ne işe yarıyor? Bu Diyanet, dünyada Müslümanların mutmain olmasını temin ediyor ve Kur'an'ın İncil gibi, Tevrat gibi herhangi bir yerinde bir tahribat olmadığını, herhangi bir harfinin değişmediğini dosta, düşmana, Hristiyan'a, Musevi'ye ve Müslüman'a ortaya koyup, hepimizin dinde mutmain olmasını sağlıyor" diye konuştu.
İslam'a yönelik 1400 yıl önce başlayan tahammülsüzlüğün, bugün hala devam ettiğini vurgulayan Yıldırım, bu duruma, bugün Gazze'de, 20 yıl önce de Bosna'da katledilen Müslümanlar'ın örnek gösterilebileceğini söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığına yönelik olumsuz ve eleştirel söylemleri de sıralayan Yıldırım, "Mesele Diyanet meselesi değil, İslam meselesidir. İslam'ı Türkiye ve dünyada kurumsal olarak koruyan, doğru öğrenilmesini ve yaşatılmasını sağlayan kurum Diyanettir ve Diyanete yapılan saldırılar, bilerek veya bilmeyerek, İslam'a yapılan saldırılardır" dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığının değil Diyanet Vakfının camiler inşa ettiğini kaydeden Yıldırım, bu bağlamda merhum Başbakan Bülent Ecevit'in, Medine'de dedesinden kalan arsayı Diyanet Vakfı'na bağışladığını anlattı.
Yaşar Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Yargıtay'da dua etmesinin bazı eleştirilere neden olduğunu da hatırlatarak, "Laiklik elden gitmez. 'Laiklik' diyen Batı'ya bakın, parlamentoda, mahkemede İncil'in üzerine yemin ettirirler; devlet başkanı seçilir İncil'in üzerine yemin eder. Bizim Diyanet İşleri Başkanımız bir kurumun açılışında Allah'ın adını andı diye ortalık ayağa kalktı. Bura Müslüman Türkiye; Allah'ın adı anılacak, buna alışacaksın, buna tahammül edeceksin, bunlar olacak. Niye rahatsız oluyorsun Allah'ın adının anılmasından, bir kurumda dua edilmesinden? Allah'tan büyük müsün? Allah'tan dua etmede imtina mı ediyorsun?" değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, ateistler ile DEAŞ, FETÖ, El Kaide ve benzeri radikal unsurların "Diyanet kapansın" söyleminde buluştuklarına dikkati çekerek, "İkisi nasıl buluşuyor? Bir taraftan, sizin adınıza eylem yapılıyor, İslam'ın adı kötü çıkarılıyor. Bir taraftan da 'Ben dinsizim.' diyerek Diyanet'i kapatmaya çalışıyorlar. Diyanet inşallah kıyamete kadar kapanmaz" ifadelerini kullandı.
MHP'li Yıldırım, Diyanet personelinin sorunlarının çözülmesini, salgın nedeniyle gerçekleştirilemeyen umre ve hac organizasyonları konusunda vatandaşa müjde verilmesini istedi.
"Devlet yönetimini aptal yerine koymakla mümkündür"
MHP Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, istihbarat çalışmalarının, kredi kartları üzerinden dahi yürütülebildiğine işaret ederek, iktidara yönelik "güvenlikçi politikalar" şeklindeki eleştirileri yapanların bunu ne amaçla yaptığını sordu. Vahapoğlu "Tüm bunlar olurken devletin milli güvenliğini, bekasını, milli hak ve menfaatlerini sağlamak için istihbarat faaliyetlerinin yerine getirilmesini eleştirmek, en iyi ihtimalle ileri seviyede ütopik saflıkla ya da binlerce yıllık Türk devlet geleneğine sahip devlet yönetimini aptal yerine koymakla mümkündür" şeklinde konuştu.
Vahapoğlu, son 1,5 yıldır Türkiye'de özgürlüklerin, adaletin ve yargı bağımsızlığının, demokrasinin, hukukun olmadığı şeklindeki söylemlerin de dile getirildiğini aktararak, şunları kaydetti:
Devletimize karşı yürütülen bu çalışmalar basit siyasi propaganda çabaları olarak görülmemelidir. Bir merkezin yönlendirmesindeki dar bir kesimce bilinçli olarak devlete ve kurumlarına olan güveni yok edecek bir kampanya yürütülmektedir. Bu kesim toplumun duygu, düşünce ve davranışlarını şekillendirmeye çalışırken aynı zamanda devletin kayıtlarına hayal ürünü, suç ve suçlamaların geçirilmesini sağlamaktadır. Bu kayıtların Türkiye aleyhine kimler tarafından, ne zaman, nerede ve ne maksatla kullanılacağı meçhuldür. Bu konularda devletin kurumlarının uyanık olma zorunluluğu vardır.
Harp silah ve araçlarında kullanılmaması kaydıyla Türkiye'nin mutlaka nükleer teknolojiye ulaşması gerektiğini de vurgulayan Vahapoğlu, süper yapay zekanın yöneteceği robot sistemleri ile araç ve gereçlerin üretiminin teşvik edilmesi, Milli Uzay Programı'nın hedeflerinin mutlaka gerçekleştirilmesi ve yapay zeka çalışmalarıyla entegre olarak yürütülmesinin sağlanması gerektiğini kaydetti. Vahapoğlu "Drone'lar dahil insansız hava araçlarının tümü desteklenmeli, ihracatları kontrollü olarak yapılmalı, bu konuda bilgi ve teknoloji kesinlikle hiçbir ülkeyle paylaşılmamalıdır" dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya ise 2022 yılı bütçesinde öngörülen kamu gelirlerinin GSYH'nin yüzde 19'una denk geldiğini, bu oranın yüzde 16'sının vergi, yüzde 3'lük kısmının diğer kamu gelirlerinden oluştuğunu anlattı. Karakaya, söz konusu oranın, geçen yıl yüzde 20, son 10 yılda ise ortalama yüzde 21 olduğunu belirterek, "2022 yılı bütçesini, geçmiş yıl bütçeleriyle mukayese ettiğimizde fazla bir yük getirdiği yok. Bunu hem vergi hem de diğer boyutlarıyla ifade etmemiz mümkün" şeklinde konuştu.
Vergi sisteminde bir reforma ihtiyaç olduğunu dile getiren ve vergi sistemine ilişkin beklentilerini sıralayan Karakaya, öte yandan vergi gelirlerinin artırılmasında en önemli konulardan birisinin GSYH'nin artırılması olduğunu, son dönemlerde özellikle dış ticarette ihracat modeline yönelik çalışmaların ve bu konuda alınmış olan tedbirlerin bu gelirleri artıracağına inandığını belirtti. Karakaya, "Genç nüfusumuzla birlikte inovasyona dayalı yenilikçi girişimciliğin desteklenmesiyle birlikte çok ciddi işlerin başarılacağından eminim" değerlendirmesinde bulundu.
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, MHP'li Vahapoğlu'nun konuşmasında kendilerini işaret ettiğini belirterek, parti olarak işkenceye karşı olduklarını, "işkence yapan ve bunu meşrulaştıran bir devlet istemediklerini" söyledi.
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, devlet faaliyetlerinde güvenliğin ilk sırada geldiğini vurgulayarak, terör örgütlerini ve emperyal ülkelerin yürüttükleri operasyonlar düşünüldüğünde Türkiye'nin güvenlik zafiyetine yer vermemesi gerektiğine işaret etti. Partisinin işkenceye şiddetle karşı olduğunu dile getiren Akçay, işkencenin insanlık suçu olduğunu kaydetti. Akçay, öte yandan MHP'li milletvekillerinin geçmişte en ağır işkencelere maruz kaldığına da dikkati çekerek, "Elbette, bu işkencenin de bir propagandadan ari tutulması için somut olarak da ortaya konulması hassasiyetinin de taşınması gerektiğini düşünürüz" diye konuştu.
AA