DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’den 7 maddelik çağrı: Salgından çıkışın yolu bellidir

“Salgınla mücadele etmek yerine durumu idare etme politikaları bu topraklarda 150 binden fazla insanımızın fazladan ölümüne, milyonlarca insanın hastalanmasına neden oldu”

Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) Ankara'daki genel merkezinde yapılan basın açıklamasına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, DİSK Ankara Bölge Temsilcisi ve Maden-Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün,  KESK Eş Genel Başkanız Mehmet Bozgeyik ve TMMOB Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Selçuk Uluata katıldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kurumlar adına ortak açıklamayı okuyan ve yaptıkları çağrının tüm topuma yönelik olduğunu belirten TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “İktidarın salgınla ilgili politikalarda somut adımlar atmaması toplumda da ciddi bir sınırlılığa yol açıyor” dedi.

Türkiye’nin dört bir yanında çıkan orman yangınlarında can kayıplarının yaşandığını ve doğanın katledildiğini söyleyen Fincancı, “Ancak yangınları önlemeye dönük somut adımlar atılmadığını biliyoruz. THK’ya atanmış kayyumla beraber yangınlara zamanında ve yeterli şekilde müdahale edilememesi de aslında iktidarın politikasızlığının bir parçası olarak tanımlanabilir” diye konuştu.

"Somut adımlar atılmadığı için salgınla mücadelede ve özellikle aşılamadaki eşitsizliği hep beraber gördük"

Türkiye’deki politikasızlık ve idare etme halinin salgınla mücadelede de kendini gösterdiğini savunan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Somut adımlar atılmadığı için salgınla mücadelede ve özellikle aşılamadaki eşitsizliği hep beraber gördük. Oysa iktidarın yükümlülüğünde somut adımlar atılabildiğinde sürecin değişebildiğini de Diyarbakır ve Şırnak örneği ile gözledik” dedi.

Diyarbakır ve Şırnak Tabip Odalarının emek ve meslek örgütleri ile birlikte çok başarılı bir aşı kampanyası yaparak aşıdaki eşitsizliği ciddi biçimde değiştirdiğini kaydeden Fincancı, “O yüzden salgınla mücadeleye toplumu nasıl katabileceğimiz üzerine sözümüzü kurmak istiyoruz” şeklinde konuştu.

1 Temmuz 2021 tarihi itibariyle tüm sınırlamaların kalktığını ve bu tarihte vaka sayısının 5 bin 288 olduğunu hatırlatan Fincancı, sonraki günlerde vaka sayısının 4 binli rakamlara düştüğünü ancak Sağlık Bakanlığı’nın resmi rakamları ile dahi son günler itibariyle en az 4 at artarak vaka sayısının 22 binleri geçtiğini söyledi.

"İktidarın her Kovid-19 hastasında ve bu hastalığa bağlı ölümlerde sorumluluğu vardır"

“Çok daha bulaştırıcı olduğu Delta türü ise hakim tür olma yolunda hızla ilerliyor” diyen TTB Başkanı Fincancı, “İktidar, güvenlikçi aç-kapa ve şeffaflıktan yoksun politikalarıyla toplumda belirsizliği körükleyerek duyarsızlığa yol açarken, artan vakalar, yeterli yaygınlık ve hıza ulaşamayan aşılama ile yurttaşlarımızın sağlıklı yaşam hakkını ihlal etmeye devam ediyor. Aşı çağrısı yapmaktan dahi uzak duran iktidar, yurttaşları aşı olmaya çağırdığında samimiyetten uzak bu tutum insanların tepkilerine yol açıyor” dedi.

Fincancı, “Salgının başından beri verileri gizleyen, emek ve meslek örgütleri ile toplumun tamamını salgınla mücadelenin dışında tutan, iktidarın bizatihi kendisi. Yükümlülüklerini yerine getirmeyenler insanları sorumlu olmaya çağırdıklarında bu çağrının karşılık bulmayacağı is açık. Her alevlenmede yükümlülüğünü yerine getirmeyen, bilimsel değil, politik tercihleri ile hareket eden iktidarın her Kovid-19 hastasında ve bu hastalığa bağlı ölümlerde sorumluluğu vardır” diye konuştu.

İktidarın aşılama konusunda da başından beri belirsizliği derinleştirme bir yaklaşım sergilediğini öne süren TTB Başkanı, bunun toplumda aşıda tereddüte neden olduğunu ve aşı karşıtlarının işini kolaylaştırdığını söyledi.

Sorumlu politikalarla aşı konusunda bilgi vermek yerine aşıların ne zaman geleceği, miktarı ve bilimsel değerlendirme süreçlerinin toplumla paylaşılmamasının bedelinin ağır şekilde ödendiğini kaydetti.

“Sağlık Bakanlığı’nın elinde veriler olduğunu biliyoruz. Sağlık Bakanlığı tarafından salgının başından beri, yaş, cinsiyet,  sosyo-ekonomik durum ve ek hastalıklar gibi verilerin yeterince paylaşılmaması ya da kısıtlı veri paylaşılması, salgının etkin bir şekilde kontrol edilmesinde alınacak önlemlerin belirlenmesini geciktirdi ya da önledi” diyen Fincancı, aynı durumun aşılama sürecinde de devam ettiğini söyledi.

"Aşı karşıtlarının bilgiyi çarpıtarak oluşturdukları korku iklimi yok dilebilirdi"

Aşının salgın üzerindeki etkisinden yan etkisine kadar aşı ve bağışıklama ile ilgili bilgilerin yeterli biçimde paylaşılması halinde  toplumda oluşan aşı tereddütünün aşılabileceğini, aşı karşıtlarının bilgiyi çarpıtarak oluşturdukları korku ikliminin yok edilebileceğini belirten Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, bilgi edinme hakkının yok sayılması davranışının sağlıklı yaşam hakkı ihlaline dönüştüğünü belirtti.

Sağlık Bakanlığı’nın halen bir aşı programı ya da kampanya ortaya koymadığını savunan Fincancı, sadece Sağlık Bakanı’nın attığı tweetlerle aşı programının yürütülmeye çalışıldığını söyledi.

“İktidarın diğer bileşenlerinin aşıya çağrı ya da aşı çalışması konusundaki sessizlikleri de dikkat çekicidir” diyen Fincancı, toplumun Sağlık Bakanlığı Bilim Heyetinin de salgınla mücadeledeki yanlışlarla ilgili sesini duymasının ve tutum ve görüşlerini öğrenmesinin elzem olduğunu söyledi.

Salgında insanların anlamlı hiçbir soyal ve ekonomik desteğe ulaşamadan gittikçe daha da güvencesizleştirilen çalışma koşullarında açlıkla salgın arasında seçim yapmaya zorlanarak yaşam mücadelesi verdiklerini söyleyen TTB Başkanı, “Her birlikte intiharlardaki artışla, yokluğun, yoksulluğun derinleşmesi ile yüzleşmek zorunda kaldık. Güvencesiz, işinden olmamak için hastalığını gizleyen , salgına uygun önlemlerin alınmadığı toplu taşımalarla kalabalıkların içinde çalışmaya zorlanan insanlar, iktidarın koruma adı altında ayırımcılıkla evlerine kapattıkları yakınlarına bu virüsü taşımaya, sonra da sevdiklerine hastalık bulaştırmanın yüküyle baş başa kalmaya terk edildiler” diye konuştu.

"Salgınla mücadele etmek yerine durumu idare etme politikaları 150 binden fazla insanımızın fazladan ölümüne neden oldu"

Sağlık çalışanlarının her alevlenmede yükleri daha da ağırlaşarak ve tüm haklarından yoksun bırakılarak çalıştırıldıklarını belirten Fincancı, “Yetmedi, salgınla mücadelede en önemli yerde olan ama sağlık çalışanlarını tüketme projesi ile çoktan güvencesiz bırakılmış, yalnızlaştırılmış birinci basamak sağlık emekçileri cezalandırma yönergeleri ile karşı karşıya bırakıldı” dedi.

Aile Hekimliği binaları ve soğuk zincir dolapları gibi bir çok fiziksel ihtiyacın defalarca yapılan çağrı ve uyarılara rağmen düzeltilmediğini ve salgına uygun düzenlemeler yapılmadığını vurgulayan Fincancı, “Sağlık Bakanlığı ve iktidar, Dünya Sağlık Örgütü’nün dahi salgınla mücadelede olmazsa olmazlar arasında saydığı toplum ve sağlık emek örgütlerinin katılımı için yaptığımız çağrılara da kulak tıkadı, tıkamaya devam ediyor” dedi.

“Salgınla mücadele etmek yerine durumu idare etme politikaları bu topraklarda 150 binden fazla insanımızın fazladan ölümüne, milyonlarca insanın hastalanmasına neden oldu” diyen Fincancı, tüm bunların yanında kronik hastalıkların bedelin in ise sonradan anlaşılacağını söyledi.

 “Salgından çıkışın yolu bellidir” diyen Fincancı, şu 7 maddeyi sıraladı:

  1. Bilimsel temellere dayandırılmış bir sürveyans sistemi ve filyasyon ile hasta ve temaslılarının saptanıp izlenmesi, bu izlemin uygun kamusal koşullarda yapılması,
  2. İhtiyaç duyan hasta ve temaslılara sosyal ve ekonomik desteğin verilmesi,
  3. Aşılamanın hızlanması ve yaygınlaşması için etkili bir aşılama kampanyası başlatılması,
  4. Toplumda aşılamaya güvenin artırılabilmesi için aşılama ve etkisi ile ilgili bilimsel bilginin gizlenmeden paylaşılması, toplum temsilcilerinin bağışıklama hizmetlerine katılması, yazılı görsel ve sanal medyanın etkin bir şekilde kullanılması,
  5. Pandeminin başından beri hastalıktan korunmada etkinliği gösterilmiş olan kişisel ve kurumsal önlemlere (maske, mesafe, hijyen, havalandırma, kapalı ve kalabalıklardan uzak durma vb) devam edilmesi,
  6. Sermayenin insafına terk edilen toplumun, sermayenin kâr alanı kılınan sağlığın yeniden bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik halini koruyacak demokrasi, adalet, özgürlük ve barış temelinde kurulması,
  7. Salgınla mücadelenin sağlık emek örgütleri ve toplum temsilcileriyle birlikte yürütülmesi önerilir. 

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU